-Bu leş ne kadar da pis kokuyor! demişler. Bunun üzerine Peygamber:

-Köpeğin ne güzel dişleri var! demiş.

Bu rivâyetin kaynağını bulamadım. Ben bulamadığım için yok anlamına gelmiyor. Ama aynı hikâyenin hz. İsa hakkında da anlatıldığını duydum.

Gerçekten böyle bir olay yaşandı mı, bilmiyoruz.

Bu rivâyetin gerçekte olup olmadığı bir tarafa bir mesaj veriyor. Bu açıdan dinlemeye değer… Bir köpek ölüsünde güzel dişler görebilmek... Kokan bir leşe bakmak yerine, güzel dişlere bakmak… Kokuyor diye burun kıvırmak yerine dişlerde güzellik aramak… Elini burnuna tutup tiksinmek yerine göze bir güzellik ulaştırmak…

Harika bir duygu… Hoş bir tutum… İlham verici bir anlayış… Düşündüren bir tavır… Muhteşem bir sezgi… Ufuk açıcı bir bakış açısı…

Zımnen diyor ki: Nasıl bakarsan öyle görürsün… Gördüğün şey, duygularının ona yansımasıdır… Gördüğünü ifade ettiğin şey aslında içinde olandır… Güzel bakan güzel görür…

Tıpkı toprakta, çöplükte, mezbelelikte saklı altını görmek gibi... Tıpkı çöplükte büyüyen gülü/çiçeği/bitkiyi görmek gibi… Tıpkı dikenler içinde gülü bulmak gibi…

Bilinen bir gerçek ki, gül dikensiz olmaz... Gül ağacı dikenlidir ama yeryüzünün en güzel, en nadide, en nazenin çiçeği olan gülü yetiştirir... Ağaca/çalıya bakıp da önce dikenlerini gören, güle kavuşamaz…

Dikenleri önceleyenler “aman, ne kadar da pis kokuyor” diyenler gibi olur. Ama dikeni atlayıp onların içindeki harika gülü arayanlar, görenler “köpeğin ne güzel dişleri var” diyen gibi olurlar.

Üç farklı bakış açısı.

İşte aynı olayı, işi, pozisyonu değerlendiren üç farklı bakış açısı:

Hikâyeye göre “Ülkenin birinde, ağır işler hakkında ne düşündüklerini incelemek üzere araştırmayı yürüten bir görevli, bir inşaat alanına gönderilir. Görevli ilk işçiye yaklaşır ve sorar : “Ne yapıyorsun?” “Nesin sen, kör müsün?" diye öfkeyle bağırır işçi. “Bu parçalanması imkansız kayaları ilkel aletlerle kırıyor ve patronun emrettiği gibi biraraya yığıyorum. Cehennem sıcağında kan ter içinde kalıyorum. Bu çok ağır bir iş ölümden beter.”

Görevli oradan uzaklaşır ve çekinerek ikinci işçiye yaklaşıp aynı soruyu sorar: “Ne yapıyorsun?” işçi cevap verir : “Kayaları mimari plana uygun şekilde yerleştirilebilmeleri için, kullanılabilir şekle getirmeye çalışıyorum. Bu ağır ve bazen de monoton bir iş, ama karım ve çocuklarım için para gerekli. Sonuçta  bir işim var. Daha kötü de olabilirdi.”

Biraz cesaretlenen görevli üçüncü işçiye doğru ilerler. “Ya sen ne yapıyorsun?” diye sorar. “Görmüyor musun?” der işçi kollarını gökyüzüne kaldırarak “bir mabed (tapınak) yapıyorum”.

Sonuç: Görülüyor ki bu hikâyede her üç işçi de aynı işi yapıyor. Ama bakışları farklı. Görmeyi seçtiğiniz yol sizin tutumunuza bağlıdır.

Bizim tavrımız hangi işçinin tavrı?

Mabed yapımında çalıştığı için mutlu olanın tavrı mı, “bu ne berbat bir iş” diyenin tavrı mı?

“Köpek leşi çok pis kokuyor” diyenlerin tavrı mı, “ne güzel dişleri var” diyenin tavrı mı?

Bazıları eşeğe eşek derler de, hayvanlar içerisinde en güzel göze eşeklerin sahip olduğunu unuturlar…

Köpek ölüsünün çok koktuğunu söylerler ama güzel dişlerini görmezler. 

Önemli olan dikenler içinde gül görebilmektir… Bu bütünü atlayıp parçaya takılıp kalmamaktır… Bu “köpeğin dişleri ne güzel” diyebilme erdemidir…

 

-"Önemli olan, nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğindir.”

Hikâye bu ya: ‎"Bir gün New-York´ta bir grup iş arkadaşı, yemek molasında dışarıya çıkar.

Gruptan biri, Kızılderilidir. Yolda yürürken insan kalabalığı, motor sesleri, yoldaki işmakinelerinin çıkardığı gürültü ve korna sesleri arasında ilerlerken, Kızılderili, kulağına bir cırcır böceği sesinin geldiğini söyleyerek onu aramaya başlar.

Arkadaşları, bu kadar gürültünün arasında bu sesi duyamayacağını, kendisinin öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam eder. Aralarından bir tanesi inanmasa da, onunla aramaya devam eder.

Kızılderili, yolun karşı tarafına doğru yürür, arkadaşı da onu takip eder. Binaların arasındaki bir tutam yeşilliğin arasında gerçekten bir cırcır böceği bulurlar.

Arkadaşı, Kızılderiliye: "Senin insanüstü güçlerin var. Bu sesi nasıl duydun?" der.

Kızılderili ise; bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek olmadığını söyleyerek, arkadaşına kendisini takip etmesini söyler. Kaldırıma geçerler ve Kızılderili cebinden çıkardığı bozuk parayı kaldırımda yuvarlar.

Bir çok insan, bozuk para sesinin duyunca sesin geldiği tarafa bakarak, onun kendi ceplerinden düşüp düşmediğini kontrol eder. Kızılderili, arkadaşına dönerek:

"Önemli olan, nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğindir.

Her şeyi ona göre duyar, görür ve hissedersin. Bunca gürültü arasında otların arasındaki cırcır böceğinin sesini bile duyarsın…"

(Devamı var)

 

Hüseyin K. Ece

17 Ocak 2021

Zaandam