Kur’an muhataplarına; «(Allah’ın sizi topraktan yaratması, O’nun kudretinin) delillerindendir. Sonra siz (her tarafa) yayılan beşer oldunuz» (Rûm 30/20) diyor.

Atılan âdi bir sudan beşer gibi üstün nitelikli bir varlık yaratan Allah’ın gücü her şeye yeter. (Furkan 25/54)

Kendisine kitap, hikmet ve peygamberlik verilen hiç bir beşer (elçi) Allah’ı bırakıp bana kul olun demesi mümkün değildir. (Âli İmran 3/79) Halbuki hırıstiyanlar hz. İsa’ya ‘Allah’ın oğlu’ diyerek bir beşere tanrılık verdiler.

Allah (cc) yarattığı beşerle doğrudan konuşmaz. O kullarının arasında seçtiği beşerle (elçiyle) vahiy yoluyla, ya perde arkasından ya da melek elçi gönderip konuşur. (Şûrâ 42/51)

İnsanların bir çoğu Allah’ı hakkıyla takdir edemezler, anlamazlar. Bu yüzden kimileri (özellikle Ben-i isrâil) “Allah hiç bir beşere bir şey indirmedi” derler. (En’am 6/91)

Hz. Muhamme’de inen vahyi, ya da onun peygamberliğini kabul etmeyenler “Kur’an’ı ona bir beşer öğretiyor” diye iddia ettiler. (Nahl 16/103) Halbuki Kur’an beşer sözü değil, Allah’ın kelâmıdır.

Bu müşriklerin bir kısmı da Kur’an’ın sihirbazlardan öğrenilen beşer sözü olduğunu ileri sürdüler. (Müddessir 74/25)

Her insan ölümlüdür. Kur’an bu gerçeği şöyle haber veriyor: “Biz hiç bir beşere ebedilik (ölümsüzlük) vermedik...” (Enbiyâ 21/34)

Tarihte kendilerine peygamber gönderilen pek çok kavim Allah’ın elçilerine karşı gelerek “siz de bizim gibi beşersiniz”, yani size vahiy geldiğini, Peygamber olduğunuzu kabul etmiyoruz dediler. Mesela Nûh, Âd ve Semûd kavmi (İbrahim 14/10. Mü’minûn 23/24, 33. Şuarâ 26/154. Hûd 11/27), Şuayb kavmi (Eyke halkı) (Şuarâ 26/186).

Semûd kavmi de peygamberin insan olmasını küçümseyerek; ”Aramızdan bir beşere mi uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık etmiş oluruz” dediler. (Kamer 54/24. Bir benzeri: Teğâbun 64/6. Mü’minûn 23/47)

Nûh kavmi birbirlerine; “sizin gibi bir beşere itaat ederseniz ziyan edersiniz” dediler. (Mü’minûn 23/34)

Bu kavimlerin peygamberleri onlara dediler ki: “(Evet) biz sizin gibi beşerden başkası değiliz. Fakat Allah nimetlerini kullarından dilediğine lutfeder...” (İbrahim 14/11) O dilediğini elçi seçer ve ona vahyeder.

Önceki topluluklardan çokları “bir beşer mi mi bizi doğru yola götürecekmiş” diye inkâr ettiler, yüz çevirdiler. (Teğâbun 64/6)

Kendilerine elçi gönderilen bir şehir halkı onlara; “Siz de bizim gibi birer beşersiniz. Rahman herhangi bir şey indirmedi. Siz yalan söylüyorsunuz” dediler. (Yâsîn 36/15)

 Kendilerine hidâyet rehberi gelen kimselerin inanmamalarına “Allah elçi olarak beşer mi gönderir” demeleri engel olmuştur. (İsrâ 17/94) Zira müşriklerin çoğu elçilerin meleklerden olabileceğini düşünüyorlardı.

Yahudiler ve hırıstiyanlar “Biz, Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz” diye övündüler. Buna karşılık Allah (cc) “hayır, bilakis siz de diğer insanlar gibi beşersiniz. O dilediğini bağışlar (derecesini yükseltir)” buyurdu. (Mâide 5/18)

Cehennem orayı hak eden beşer için ‘levvaha-deriyi kavurucu’dur. (Müddessir 74/29)

Bu ahiret, cehennem haberleri mü’minlerin imanını artırıcı, inkarcıları denemeye tabi tutan, beşeriyet için de bir hatırlatıcı, bir öğüttür. (Müddessir 74/31, 36)

Hz. Yûsuf’u gören Mısırlı kadınlar onun güzelliğini ima ederek; “Haşa, bu bir beşer değil, bu ancak üstün bir melektir” dediler. (Yûsuf 12/31)

Bazı ayetlerde meleğin insan sûretinde hz. Meryem’e göründüğü anlatılıyor. (Meryem 19/17)

Kendisine çocuk müjdelemek için gelen meleğe hz. Meryem; “Bana beşer dokunmadı, iffetsiz de değilim” dedi. (Meryem 19/20. Âli İmran 3/47)

-Hz. Muhammed de bir beşerdi (insandı)

Müşrikler vahyin davetine uymamak için çeşitli bahaneler ileri sürdüler. Onlar Peygamber’e; “bizim için yerden kaynak fışkrt, bağın bahçen olsun, içlerinden ırmaklar aksın, ya da gökten başımıza parçalar yağdır, Allah’ı bize göster, yahut altından bir evin olsun, veya göğe çık da görelim” dediler. Bu saçma isteklere karşı Allah elçisine; “Sübhânellah-Rabbimi tenzih ederim, ben sadece beşer olan bir elçiyim, şeklinde cevap ver” dedi. (İsrâ 17/90-93)

Rab’lerinden kendilerine yeni bir öğüt (bir uyarı) gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya alarak, kalpleri de gaflette olarak dinlemesinler. O zulmedenler gizlice şöyle konuştular: “Bu da ancak sizin gibi bir insan. Şimdi siz göz göre göre sihre mi kapılacaksınız?” (Enbiyâ 21/2-3)

Kur’an zaten sık sık insanın beşer olduğunu söyledikten sonra, peygamberlerin ve Hz. Muhammed’in de melek değil birer beşer olduklarını vurguluyor.

Allah (cc) hz. Muhammed’e muhataplarına şöyle demesini söylüyor: 

“... Şüphesiz ben, ancak sizin gibi bir beşerim, yanlızca bana sizin ilâhınızın bir ilâh olduğu vahyediliyor…” (Kehf 18/110)

Müşrikle hz. Muhammed’e, “bizi davet ettiğin şeyle karşı kalplerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Aramızda da (seni anlamaya) engel vardır. Sen istediğinini yap, biz de (istediğimizi) yapacağız” dediler. Bunun üzerine Allah (cc) ona şöyle demesini emretti:

“Ben de ancak sizin gibi bir beşerim. Fakat bana ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyediliyor. Artık O’na yönelin ve O’ndan bağışlanma dileyin. Allah’a ortak koşanların vay hâline!” (Fussilet 41/5-6)

Burada insanların beşer olmaları açısından birbirine denk oldukları hatırlatılıyor. Birbirlerine üstünlükleri ancak yüce bilgiler ve sâlih ameller noktasındadır. Bundan dolayı bu sözün arkasından “bana vahyediliyor” deniliyor. Böyle peygamberin görevi açısından öne çıktığı haber veriliyor. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 61-62)

- Ve İnsan

İnsanın bir diğer adı “beşer”dir. İlk örneği topraktan yaratılan özel bir varlık. Beşer, yani insan. Çok özel yeteneklerle donatılmış, akıl ve irade verilmiş; sonra da sorumlu kılınmış bir varlık.

Kur'an’da 65 yerde ‘in­san’, 18 yerde ‘ins’, bir yerde de ‘insî’ geçmektedir. Ayrıca bir âyette ‘enâsî’, 230 yerde de ‘nâs-insanlar’ şeklinde çoğul olarak yer al­maktadır.

İnsan; bu cinsin genel adı. İki türü vardır. Biri beşer. Diğeri Âdem (yani adam, ya da âdemoğlu).

Beşer, biyolojik fonksiyonları var. İnsan, ‘emaneti’ taşımaya, yeryüzünün ‘halifesi’ olmaya aday. Ahsen-i takvim üzere yaratılmış. (Tîn 95/5) 

Âdem, ise vahye kulak veren, onun terbiyesiyle olgunlaşan, dedesi Âdem’e layık, emânet’in hakkını vermeye çalışan, kemâlât yolcusu kimse.

İman eden, inandığı ilkelere uygun yaşayan, onlarla terbiye olan, adam gibi adam olan.

Kişi beşeriyetten âdemiyyete yükselmek istiyorsa fikrini (kalbini) ve hayatını vahye uygun hâle getirmelidir.

Hüseyin K. Ece

15.09.2020

Zaandam