Çocuk sahibi olmak isteyen müslüman fertlerin öncelikle sağlam bir yuva kurmaları gerekir. Sağlam bir yuva için de iyi ve her açıdan denk bir eş seçimi, evlilik sorumluluğu, ekonomik imkanlar hazırlama gibi şeyler önemli olduğu gibi, evliliğe giriş kapısı olan düğünlerin de mazbut, İslami ölçülere uygun, makul yani evlenenlerin bütçelerine uygun ve şeytanın şerrinden uzak olması gerekir.

Evini yar veya tam ırmak kenarına yapan birisi, sel taşkınında evi zarar görürse şikayet etmemesi gerekir. Evlenmek, yani yuva sahibi olmak ev kurmak demektir. Ev nereye ve nasıl kurulursa sağlam olur? Bunu eş adayları iyi düşünmeliler. Seçimlerini ona göre yapmalılar. Arkasından da her şeyin ölçüsünü inandıkları dinden aldıkları gibi, düğün gibi yuvaya temel olacak bir törenin ölçüsünü de imanlarından almalılar.

Düğünden amaç nikahı ilan etmek, misafirlere ‘velime’, yani özel düğün yemeği ikram etmek ve hediyeleşmektir. Düğün olması hasebiyle sevinç ve eğlenece de olabilir. Ancak müslümanın eğlencesi de ona yakışmalı. İnancının ölçüleri dışında olup, şeytanı ve şeytanın dostlarını sevindirmemeli.

Günümüzdeki düğün törenlerinin pek azı hariç çoğunun şeytanı sevindirecek biçimde olduğu açıktır.  Böyle bir düğün anlayışını takva açısından anlamak mümkün değildir. Pek çokları, ‘ömürde bir defa oluyor’ gerekçesine sığınarak günah işlemeye, Allah’ın razı olmayacağı şeyleri yapmaya kılıf yapıyorlar. 

Ömürde bir defa da olsa insan kendine zarar vermek ister mi?

Üstelik burada söz konusu olan iki gencin yuva kurması, hayırlı nesiller yetiştirmesi, mutlu bir aile saadeti sürmesidir.  Günah üzerine bina edilen bir ailede nasıl hayırlı, sevap işleyen fertler yetişecek? Evliliğin kapısını şeytanı razı edecek tarzda açanlar, şeytanın gelecekte kendilerini rahat bıracağına garanti verebilirler mi?

Düğünlerde yapılan aşırı harcamaların, desinler için yapılanların ailenin mutluluğuna ne kadar etki ettiği tartışılır. Lüks ve pahalı döşenen evlerin içinde huzur yoksa neye yarar? Ev kurma deyince akla lüks ve gösterişli eşya, düğün deyince akla ölçüsüz ve gayri meşru eğlence ve alabildiğince harcama, nikah deyince akla pahalı takılar geliyorsa, burada bir yanlışlık var demektir.

‘Herkes böyle yapıyor’ veya ‘desinler diye’ düğünlerde ölçü olmamalı. Ölçü orta halli ve meşru harcama, ihtiyaç kadar yapma ve günah sınırını zorlanmamadır.

Çok pahalı, çok eğlenceli, çok kalabalık, çok gösterişli düğünlerden sonra yeni yuvalara huzur ve saadet gelmiyorsa, oralarda hayırlı evlatlar yetişmiyorsa ‘yanlışlık nerede’ diye tekrar düşünmek zorundayız.

 

-      Çocuk sahibi olmaya hazırlık,

Çocuk eğitimi doğumdan önce başlar. Hamilelikle ve doğumla devam eder. Hamilenin  

etkilendiği şeylerin bebeğe de yansıdığı uzmanlar tarafından tesbit edilmiştir. Onun için hamilelere iyi şeylerden etkilenmeleri tavsiye edilir.

Emek verilen bir doğum çocuğun değerini artırır. Tıpkı emek verilen her şeyin değerli olması gibi. Onun için evde ve tabii dğum, yani sancılı doğum tavsiye edilir. Doğum bedelini ödeyene annaye bebeği çok daha kıymetli olacaktır. Annelerin hakkının babaya nnisbetle üç kat oluşunun bir sebebi de annelerin ödediği bedeldir.

Anne baba adayları çocuk sahibi olmaya kendilerini hissen, kalben ve ilmen hazırlamaları gerekir. Çocuk eğitimi ile ilgili gerekli bilgileri elde etmeleri, büyük kimselerin nasıl yetiştiklerine bakmaları çok çok faydalıdır.

Çocuk nikahın meyvesidir. Evlilik bir ağaç ise; kökü yüreklerde, gövdesi aile kurumunda, dalları anne babanın eğitim metodundadır. Meyvesi (semeresi) ise salih (hayırlı) evlattır. Meyvesinin tatlı ve verimli olmasını isteyenler ağaca  iyi bakmak zorundadırlar.

 

-Sorumluluk duygusu,

İnsanın sahip olduğu her şey ona verilmiş emanettir. Çocuk da ebeveye verilmiş en önemli emanetlerden biridir. İman edenler emanetin gereğini yerine getirirler. Emanetlere gözleri gibi bakarlar, hakkını verirler. Esasen emanet geri verilmek üzere geçici olarak alınan şeydir. Emanete hıyanet etmek kötü olduğu gibi bunu yapanlara hain damgası vurulur.

Unutmamak gerekir ki çocuk emanetine hıyanet edenler, yani onları güzel, ahlaklı ve edepli, islam kimliği ile yetiştirmeyenler; dünyada hayırsız evlat sıkıntısı çekme cezasına çarptırılır. Ahiretteki cezası ise Allah’a kalmıştır.

Peygamber (sav) şöyle buyurdu:  "Hepiniz çobansınız ve hepiniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz Yönetici bir çobandır Erkek, aile halkının çobanıdır Kadın, kocasının evi ve çocukları için çobandır Hepiniz çobansınız ve hepiniz çobanlık yaptıklarınızdan sorumlusunuz" ((Buhârî, Cum`a/11 no: 893, İtk/17, 19, no: 2554, 2558, Nikâh/82 no: 5188. Müslim, İmâre/20, no: 4724 . Ebû Dâvûd, İmâre/1, no: 2928. Tirmizî, Cihâd/27, no: 1705)  

 Allah (cc) çocukları tertemiz, günahsız, fıtrat üzere yani insan suretinde yaratıp anne-babaya teslim ediyor. Onların bu sorumluluğu güçlü bir şekilde hissedip, onları en güzel bir şekilde yetiştirip, tekrar asıl sahibine aldıkları gibi temiz teslim etmeleri gerekir.

 

Hüseyin K. Ece

15.05.2012

Zaandam