Çocuğa/çocuklara yaklaşımda, onlara karşı davranışlarda, sarfedilen sözlerde, kızmada veya sevmede, ceza veröede veya ödüllendirmede, uygulanan yöntemlerde doğru yapıyor muyum diye. İlk etapta herkes doğru yaptığını zanneder. Yanlışı kimse kolay kolay sahiplenmez. Ancak şu bir gerçek ki herkes hata yapabilir ve kimse mükemmel değildir.

Konu çocuk eğitimi ise anne babalar uyguladıkları metodları zaman zaman gözden geçirmeli. Çünkü çocuk eğitimi pozisyona, kişiliğe, çocuğa göre değişebilecek, yenilenebilecek bir şeydir.

 

2-Bumerang metodu

Çocuğa verilen eğitim tıpkı bumerang gibi bir müddet sonra geri gelir. Kendisine cok kızılan bir çocuğun bir müddet sonra kızdığını, pek çok şeye sinirlenerek reaksiyon verdiğini görürsünüz. Çocuğa küfürlü konuşanlar, çocuklarından küfürlü, çirkin söz işitirlerse şaşırmasınlar. Çocuğundan bir şeyi ‘yapabilir misin, verebilir misin?’ ve benzeri sözlerle nazikce isteyenler, çocuklarının da aynen yaptıklarına şahit olurlar.

Çocuk eğitimi vermek almak gibidir. Bir deyimde “ne verirsen elinle, o gelir seninle” denildigi gibi. Anne-baba çocuğa hangi karakteri vermek istiyorlarsa, genellikle yarın karşılarında o karakteri bulurlar. Mesela çocukluğunda güven duygusu alan birisi, büyüdüğü zaman ‘emin’ bir kişi olabilir. Şefkat ve merhametle büyütülen, çevresine merhametle davranır. Tersi de mümkün. Gaddarca yetiştirilen bir çocık, delikanlı olunca gaddarca davanabilir.

 Yani, atılan bumerang aynen geri gelebilir.

 

3-Empati metodu:

Buna ‘ben olsaydım metodu’ da diyebilirsiniz. Cocuklarla ilişkilerde, onların davranışlarını gözlemlerken, değerlendirirken, ya da metodumuzu test ederken bazen çocukluğa gitmekte, o anları tekrar yaşamakta, çocuksu duyguları yeniden hissetmekte fayda vardır. Acaba bu yaşta ben olsaydım nasıl davranırdım, ne yapardım, nasıl bir tepki verirdim diye. Böyle yapınca çocuğun davranışlarının sebebini daha iyi anlarız. Bazı şeylerin çocukluktan kaynaklandığını, bazı şeylerin o yaşlarda anne babaların beklediği gibi  olamayacağını, her çocuğun aslında kendi zamanını yaşadığını biliriz.

Bir ebeveyn cocuklarının yaramazlıklarıyla ilgili ‘yaptın yine bir çocukluk’ diyebiliryorsa, çok şey başarmış olur. ‘Bunlar ne biçim çocuk?’ diyenlere sormak lazım. Sen hiç çocuk olmadın mı, bir düşün hele?

 

4-Model metodu:

Ebeveynler çocuklar için en iyi örnektir. Zaten çocuk eğitiminde en önemli metod çocuğa güzel örnek/model olmak/bulmaktır. Çok şey anlatmaya, çok teknik bilgilere, çocuk eğitim uzmanlarının ardı arkası gelmeyen tavsiyelerine, egitim ile ilgili onca kitaplara fazla ihtiyaç duymadan, anne-baba çocuklarına iyi örnek olsunlar yeter. Unutmamak gerekir ki çocuk eğitimi aslında “ben böyle bir nesil/evlat istiyorum”un sonucudur. Ebeveyn karşısında nasıl bir çocuk görmek istiyorsa çocuklarını –genelde- öyle yetişririr. “Ama ben böyle istemedim ki” diyenlere; “hayır sen böyle istedin, böyle olması için ona model oldun. Uyguladığın metod bu sonucu getirdi” diye cevap verilebilir. “Anlamıyorum, bu çocuk kime benzedi?” sorusunun cevabı şudur: “Sana, size, yani anne babasına’dır.

 

5-Husumet metodu

Buna diktatörlük de diyebilirisiniz. Çocuklar anne-baba için ne hasımdır, ne ayak bağıdır, ne baş belasıdır, ne de rakiptir. Hatta hükmetmek, yön vermek, üzerlerinde güç denemesi yapmak üzere emrimize verilen köleler değil; özellikle müslümanlar için büyük bir emanet, göz aydınlığı, deneme sebebi ve insanın arkaya bırabileceği en büyük eserdir. Çocukları ayak bağı sayan zihniyet, onları eğitme olayında baştan kaybetmiştir. Çocukluklarında veya bir yerlerde ezilenler, fırsat bulduklarında başkalarını ezmeye kalkarlar. Horlanarak, dövülerek, iteklenerek, baskı ile yetişenler, başka metod keşfetmedikleri sürece aynı şeyi kendileri uygularlar. Halbuki baskı metoduyla kaliteli insan yetişmez. Tam tersine sorunlu, içi nefret ve hırs dolu, başkalarını hasım gibi gören kimseler yetişir. 

 

6-Denge metod:

Denge istikrar, ciddiyet, kararlılık, prensip sahibi olmayı beraberinde getirir. Çocukların maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamada, sevmede ve gerekirse mesafe koymada denge esas olmalıdır. Verilecek mükâfatın başarıya, cezanın da suça uygun olması gerekir. Eğer ödül hak edilenden fazla ise çouk şımartılır. Ceza suça nisbetle çok ağırsa çocuk ezilir. Başarı ile ödül, suç ile ceza arasında bir denge, bir uyum yoksa, çocukta denge ve adlaet duygusu, abeveyne güven sarsılır.  

Her çocuk başlı başına bir kişiliktir ve hepsinin eğitimi ayrıdır. Becerikli bir ebeveyn hem birden fazla cocuk arasında , hem de çocuklara farklı zamanlarda, farklı durumlardaki yaklaşımda dengeli, prensiplidir. Bir gün böyle, diğer gün şöyle, bir olayda böyle, benzer başka bir olayda bambaşka bir ebeveyn, çocuğu dengesiz, prensipsiz, hatta çıkarcı yapar, sakala göre tarak vurmayı öğretir. Böyle bir yaklaşım çocuğun olaylar karşısında yanar-döner, korkak, kararsız olmasına yol açar. Çocuğun adalet ve denge ahlâkından mahrum kalması, yarın büyüdüğü zaman onu ölçüsüzlüe sürükler. Hak edene hak ettiğini değil; işine gelene işine geldiği verme anlayışını besler.

Çocuk emanetine gereği gibi sahip olup, onları salih kul olarak yetiştiren anne-babalara selam olsun.

Hüseyin K. Ece

22.01.2013

Zaandam