‘Ruhsat’, bir fiili haram kılan sebep hâlâ devam ediyorken, acizlik ve zorluk veren bir özür sebebiyle tanınan geçici bir kolaylık ve müsamahadır.

Eğer özür durumu ortadan kalkarsa haram hükmü aynen devam eder. Çünkü ruhsat, esasen mecburi olan bir şeyin geçici olarak mükellefe (yükümlüye) kolaylaştırılmasıdır. Ortada bir zaruret veya kişiyi zorlayan bir özür varsa mükellef ruhsata baş vurur. Ancak unutulmamalı ki ‘ruhsat’ geçici bir kolaylıktır.

‘Ruhsat’, genel olan asıldan istisna (bir özürden dolayı) konulan özel bir durumdur. Ruhsatlar yalnızca ihtiyaç anına ait bir kolaylıktır. Dolayısıyla ihtiyaç ve zaruret ortadan kalkarsa ruhsat da ortadan kalkar.

Ruhsatlar, İslâmın her şart ve ortamda kolaylıkla yaşanabilmesi, yükümlülerden ağır yüklerin kaldırılması ve İslâmî hükümlere henüz yeterince bağlı olmayanları onlara alıştırmak için başvurulan kolaylıklardır. Müslümanlar, hayatın akışı içerisinde çeşitli zorluklarla karşılaşırlar. İbadetlerini yerine getirirlerken, kendilerinden kaynaklanmayan zaruret durumuyla karşı karşıya gelebilirler.

Bu gibi durumlarda ruhsatlar onların önünü açabilir. Ruhsatın karşıtı ‘azimet’tir. Ruhsatın olmadığı yerde ‘azimet’ söz konusudur. ‘Azimet’, bir şeye kesin olarak yönelme veya niyetlenmektir. Fıkıh dilinde; Yüce Allah’ın mükellefler için ilk baştan koyduğu bağlayıcı hükümlerdir.

İslâmın bütün bağlayıcı (haram, farz, vacip gibi) hükümleri azimettir. Bütün bunlardan yükümlü mü’minler sorumludurlar.  Zaruret durumu ise ruhsatları gündeme getirir.

İhtiyaç olduğu zaman ruhsatlardan herkes yararlanabilir. Bir konuda ruhsat gündeme gelirse, mü’minler azimetle amel etmeye zorlanmaz. Dileyen azimet ile dileyen ruhsat ile amel eder.

 

b-Ruhsatın Çeşitleri

Üç çeşit ruhsat vardır:

1-Zaruret durumunda haramın mübah olması. Hayatî bir tehlike söz konusu olduğu zaman kişinin kalbindeki imanını koruyarak, diliyle küfür kelimesi söylemesi gibi. Veya açlıktan ölmemek için haram bir eti yemek, susuzluktan telef olmamak için haram bir içeceği içmek gibi.

2-Vacibi (farzı) terketme ruhsatı. Bir emri yerine getirmede yükümlüye bir ek zorluk olacaksa, yahut bir zaruret varsa, o vacip (farz) terkedilebilir. Ramazan’da, hastaların ve yolcuların oruç tutmama izinleri gibi. Veya  kış aylarında abdestte ayak yıkama yerine mest üzerine mesh etme ruhsatı gibi.

3-Genel kurallara uygun olmasa da bazı satışların veya hukukí sözleşmelerin yapılması ruhsatı. Örneğin, ihtiyaçtan dolayı ‘selem’ satışı yapmak gibi. ‘Selem’, parayı peşin verip malı sonradan teslim alma satışıdır. Yani hazırda olmayan bir şeyin satışıdır. Zaruret durumunda böyle bir satışı yapmak ruhsattır. Böyle bir satış genel alış-veriş kurallarından ayrı bir uygulamadır ve geçicidir.

Ruhsatın aslı, mecburi olan bir hükmü yapıp yapmama noktasında yükümlüyü serbest bırakmaktır. Çünkü bunun sebebi, yükümlünün özrünü dikkate alıp, onun zorluğunu gidermektir. Bu da ya haram bir şeyin mübah yapılması veya emredilen bir şeyin geçici olarak yapılmaması şeklinde olur.

Ancak ibadetlerde asıl olan, azimet ile, yani bütün güçlüklere rağmen, mecburi hüküm ne ise ona göre hareket etmektir. Şüphesiz bunun sevabı çoktur. Çünkü mü’min zorluğuna rağmen onu yerine getirmeye çalışmıştır. Ruhsatlar ise bir kolaylıktır. Dileyen gerektiği yerde ruhsata baş vurabilir.

‘Ruhsat’, İslâmın özür sahibi müminlere tanıdığı meşru bir kolaylık olduğuna göre buna baş vuranlar kınanmaz.

Bunun hadiste güzel bir örneği vardır:

“Müşrikler Ammar ibnu Yasir’e çok işkence edince o da onların istediği inkâr sözlerini söyler. Durumu üzüntüyle Peygamberimize anlatınca, Peygamberimiz:

-‘O zaman kalbin nasıldı? Ammar (ra);

-‘İman ile dopdolu idi.’ Bunun üzerine Peygamberimiz (sav):

-‘Tekrar işkence ederlerse sen yine aynı şeyi yap’, diye ona izin verdi. (Hayatü’s Sahabe, 1/245. İ. Hukuk İlminin Esasları, s: 256)

Hüseyin K. Ece

İslamın Temel Kavramları kitabından. Sayfa: 564-565