‘Rüşd’, kavram olarak, ‘ğayy’ın, yani şaşırmanın, sapıtmanın, doğru yolu bilememenin zıddıdır.

‘Rüşd’, doğruluktur, yani istikamet üzere olmaktır.

Bir fıkıh terimi olarak rüşd, iyilikleri elde edebilecek olgunlukta olmak, malını korumak için gerekli tedbirleri alabilecek yaşta ve akıllı olmak demektir.

Bu anlamda ‘rüşd’ sahibi, rüşdüne ermiş kişilere ‘reşîd veya râşid’ denilir. Fıkıhtaki  rüşd’ün karşıtı, sefihlik’tir. Sefih olan kimse, aklı başında, iyiyi kötüden ayırabilecek yaşta olmasına rağmen, malı üzerinde akıl ve mantık dışı uygulamalarda bulunan kimsedir.

Türkçede kullanılan ‘Rüşdünü isbat etmek’ deyimi, kişinin aklını iyi kullanması, doğru olan şeyi yapabilme, iyi olan şeyleri tercih edebilme olgunluğuna ulaştığını ifade eder.

b-İslâm Rüşd Yoludur

Kur’an-ı Kerim, ‘rüşd’ü hakk din olan İslâm’ın yerine kullanmaktadır:

“Dinde zorlama yoktur. Gerçekte rüşd (doğru yol) ile ğayy (sapıtma yolu) belli olmuştur….” (2/Bakara, 256)

İslâm aynı zamanda rüşd yoludur, Sebilü’r-rüşd’tür. (7/A’raf, 146)  O, dosdoğru bir yoldur. Onda eğrilik ve sapıklık yoktur. O’nun gösterdiği yolda, onun emir ve yasaklarında bir yanlışlık ve zararlı bir şey yoktur.

“Kullarım Beni sana soracak olurlarsa, işte Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse onlar da benim davetime cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.” (2/Bakara, 186)

“İman eden (adam) dedi ki: ‘Ey kavmim, siz bana tabi olun, ben sizi sebilü’l-rüşd’e- doğru yola iletip yönelteyim.” (40/Ğafir, 29)

Tanrılık davasına kalkışan Firavun da kendi yolunun ‘rüşd’ yolu olduğunu iddia etti ama (40/Ğafir, 29) şüphesiz ki onun yolu, daveti ve yaptıkları ‘rüşd’ değildi. Kur’an, Firavun’un bu şekilde yaptıklarının ‘reşîd’ olmadığını açıklıyor. (11/Hûd, 97)

Ashab-ı Kehf, mağaraya sığındıkları zaman Allah’a dua ettiler ve dediler ki:

“Rabbimiz bize katından bir rahmet ver ve işimizi ‘rüşd’e ulaştır, (bizi başarılı kıl.)” (18/Kehf, 10)

Rüşd, burada en doğru olan şey, hidayet yönünden ulaşılan başarı veya Allah (cc) yolunda girişilen çalışmanın hayırla  sonuçlanmasıdır.

b-Rüşdün Anlam Sahası

Kur’an-ı Kerim, bütün insanları ve cinleri ‘rüşd’ yoluna ulaştırmak için gönderilmiş bir kitaptır. Rüşd yolu, elbette ğayy-sapıklık ve şaşkınlık yolundan ayrıdır. O, Rabbimizin doğru yoludur. Kur’an’ın  anlattığı, gösterdiği, bildirdiği ve içerisine aldığı şeyler işte bu irşad (rüşde ulaşma) prensipleridir. (72/Cinn, 2)

Allah (cc) bütün peygamberlere bu prensipleri öğretmiş, onlar da insanları bu rüşd yoluna davet etmişlerdir. Kendilerine ilim verilmiş olan güzel kullarına da bu rüşd yolunu özel olarak gösterebilir. (18/Kehf, 66)

Hz. İbrahim’e verilen rüşd, O’nu doğru yola ulaştırmıştı, O’nun sınavı kazanmasını ve yanlış  yapmaktan uzak kalmasını sağlamıştı. (21/Enbiya, 51)

Rüşd, görüldüğü gibi Kur’an’da doğru yol (hidayet) ve hakk din, başarı ve doğru yola ileten kabiliyet gibi anlamlarda kullanılmaktadır.

Hûd Suresi 78. âyette ise aklı başında adam, rüşd sahibi (reşîd) anlamında geçmektedir. Reşîd olan bir insan yanlış iş yapmaz, çirkin fiillerden uzak durur. Müşrikler, Şuayb (as)’ın onları İslâm’a davet etmesi üzerine O’na dediler ki, “Sana ne oluyor, bizi yeniden bir dine mi davet ediyorsun? Halbuki sen eskiden ‘reşîd’ (aklı başında) bir adamdın.’ (11/Hûd, 87) Şuayb (as) elbette ‘reşîd’ bir insandı ve müşrikleri gittikleri sapıklık yolundan Allah’ın ‘rüşd’ yoluna davet ediyordu.

Aynı kökten gelen ‘mürşid’, irşad edici, rüşd yolunu gösterici anlamındadır. Kur’an’da şöyle geçmektedir:

“…Allah, kime hidayet verirse, işte hidayet bulan odur, kimi de saptırırsa onun için asla doğru yolu gösterici bir mürşid, bir veli bulamazsın.” (18/Kehf, 17) (Bakınız: Mürşid)

Allah’ın gönderdiği ‘rüşd’ yolu olan İslâma inanan bütün mü’minler, Kur’an’la ve Peygamberin tebliği ile ‘irşad’ olmuş, böylece ‘Sebilü’r-rüşd’e ulaşmış ve ‘râşid-reşîd’ olmuş kimselerdir.

Kur’an, ‘râşid’ olma (rüşd’e girme) sıfatını mü’minler hakkında övücü bir sıfat olarak kullanıyor.

“Ve bilin ki Allah’ın Rasûlü içinizdedir. Eğer o, size bir çok işlerde uysaydı, elbette sıkıntıya düşerdiniz. Ancak Allah, size imanı sevdirdi, onu kalplerinizde süsleyip çekici kıldı ve size küfrü, fıskı ve isyanı çirkin gösterdi. İşte onlar ‘râşidûn’ (doğru yolu bulmuş) olanlardır.” (49/Hucurât, 7)

 

Hüseyin K. Ece

İslamın Temel Kavramları kitabından. Sayfa: 568-569