Su’, bir anlamda her türlü istenmeyen ve kötü olan durumları ifade etmek için kullanır.

Buradan türeyen ‘Seyyie’, Kur’an’da ‘günah’ olayını en geniş bir biçimde ifade etmektedir.

‘Seyyie’ ve bunun aslı olan su’ kelimeleri bir taraftan olumsuz ve hoşlanılmayan durumları anlatır, bir taraftan da bir insanın Allah’ın iradesine karşı gelerek işlediği kötü fiili ifade eder. Bu kötü fiile de ‘ma’siyet’ adı verilmektedir.

‘Seyyie’, Kur’an’da ‘hasene’nin karşıtı olarak geçmektedir. Hasene her türlü güzelliği, iyi hali, hoşa giden şeyleri; Seyyie ise her türlü çirkinliği, kötü hali ve itaatsizliği anlatır.

Şu âyette her iki kelimenin de beraber kullanıldığını görmekteyiz:

“Kim bir ‘hasene (iyilik) yaparsa, ona o yaptığının on misli sevap vardır. Kim bir Seyyie (kötülük) yaparsa, sadece onun dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.” (6/En’am, 160. 28/Kasas, 84)

a1-Küfre Girmenin Sonucu Olarak Seyyie

‘Seyyie’, aynı zamanda küfre girmenin de bir sonucudur. Kim dünya hayatında Allah’ın davetine uymaz ve doğru yol olan İslâma karşı çıkarsa, Kıyamette kötü bir sonuçla karşılaşacaktır. Böyle bir kişi dünya malının hepsini veya bir o kadarını da verse o ‘Seyyie’yi (kötülüğü), yani hak ettiği cezayı kendisinden savamayacaktır. (39/Zümer, 47-48, 51)

 

b-Seyyie’nin Çeşitleri

Seyyie ve hasene kavramları değerlendirme açısından iki çeşittir:

Birincisi; dinin ve aklın güzel ve çirkin gördüğü şeyler,

İkincisi; insan yaratılışının güzel ve çirkin gördüğü şeyler.

İslâmın tesbit ettiği Seyyie ve hasene ölçülerinin ötesinde, insan aklı da bazı şeyleri çirkin veya güzel görebilir. Ancak bu konuda kesin ölçü İslâma aittir. İnsan aklının güzel ve çirkin gördüğü şeyler zamana ve mekana, insandan insana, kültürden kültüre göre değişebilir, doğru veya yanlış olabilir. Bu ölçülerden İslâma aykırı olmayanlar elbette kabul edilebilir.

Kur’an’da bu anlayışa güzel bir örnek bulunmaktadır. İnkârcılar, mü’minlere Allah’tan gelenleri ‘Seyyie-kötülük’ olarak değerlendirirler. (3/Âli İmran, 120. 9/Tevbe, 50)  Bazı müşrikler, Allah’ın bir müjde ve göz nuru olarak verdiği kız çocuklarının doğumunu ‘Seyyie’ olarak görürler. İnsan aklı bu konuda son hakem kabul edilmiş olasaydı, bu mantığa göre kız çocuklarının doğumunu ‘Seyyie-kötülük’ diye nitelendirmek gerekecekti. Böyle bir hüküm ise çok yanlıştır. (16/Nahl, 59)

 

c-Günâhı İfade Etmesi Yönünden Seyyie

Bazı müfessirler, günahlar arasında küçük ve büyük diye ayırım yaparlar. Şu âyette geçtiği gibi: “Sizler eğer size yasaklananların büyük (günah) olanlarından kaçınırsanız, sizin ‘Seyyie’lerinizi  (kusurlarınızı) örteriz ve sizi onurlu-üstün bir şekilde (cennete) sokarız.” (4/Nisa, 31)

Onlara göre büyük günahlara ‘kebâir’, küçük günahlara da ‘Seyyie’ denilir. Ancak bu iki günah çeşidi arasında kesin bir çizgi yoktur. Allah (cc), kendisine ortak koşulması (şirk) günahı dışındaki bütün günahları-tevbe edilirse- dilediği kimse için bağışlayacağını buyurmaktadır. (4/Nisa, 48) Peygamberimiz de bazı günahları ‘kebâir-büyük’ olarak nitelemiştir.

‘Seyyie’ kelimesi anlam bakımından geniş olduğu için, sadece küçük günahlar ‘Seyyie’dir demek pek isabetli olmasa gerek. Çünkü Kur’an bazı günahları saydıktan sonra, onlar hakkında ‘işte bunların kötülüğü (Seyyiesi) Rabbinizin katında iğrenilecek bir şeydir” (17/İsra, 38) buyuruyor. Rabbimiz burada zinayı, katilliği, fakirlik korkusuyla çocukları öldürmeyi, yetim malı yemeyi, ticarette hileyi, livatayı ve çirkin işler ve büyük günahlar olarak    saymaktadır.

d-Kur’an’da Seyyie Sözcüğü

‘Seyyie’ kelimesi Kur’an’da başka anlamlarda da kullanılmakatadır:

İsrailoğulları, başlarına gelen haseneye-iyi duruma ‘bizimdir’ derlerdi. Ancak başlarına bir ‘Seyyie’ (sıkıntı) gelince de bunu Musa (as)nın uğursuzluğu sayarlardı. (7/A’raf, 131)

‘Seyyie’ bir âyette kıtlık, ‘hasene’ ise bolluk olarak geçmektedir. (7/A’raf, 95)

‘Seyyie’, bir âyette de azap anlamında kullanılmaktadır. (13/Ra’d, 6)

Mü’minler Allah’a dua ederlerken; “Yarabbi, bizim Seyyie’lerimizi ört, onları affet’ derler. (3/Âli İmran, 193)

Allah (cc) mü’minlere bu konuda müjdeler vermektedir. Sadaka verenlerin, namazı kılanların, zekâtı ödeyenlerin, Peygambere inanıp onu savunanların, Allah’a güzel bir şekilde borç verenlerin, kendisinden korkanların ‘Seyyie’lerini örteceğini, onları altlarından ırmaklar akan Cennete koyacağını, onlara çıkış yolları göstereceğini haber veriyor. (2/Bakara, 271. 4/Nisa, 31. 5/Maide, 12. 8/Enfal, 29. 66/Tahrim, 8)

Allah (cc) kötülüğü (Seyyie’yi) iyilikle (hasene ile) savanları; sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar, infakta bulunanlar ile birlikte anıyor ve onlar için güzel bir sonucun olduğunu müjdeliyor. (13/Ra’d, 22)

Rabbimiz, Peygambere ve bütün mü’minlere kötülüğün (Seyyie’nin) güzellikle (hasene ile) savuşturulmasını, önlenmesini emrediyor. (23/Mü’minun, 96. 28/Kasas, 54)

İnsanlara ‘rahmet’ olarak gelen şeyler Allah’tandır. İnsanlar bu rahmete kavuşunca sevinirler. Ancak kendi elleriyle yaptıkları kötülükten (Seyyie’den) dolayı bir sıkıntıya uğrasalar hemen umutsuzluğa kapılırlar. (30/Rum, 36) Ama Rabbimiz bunu istemiyor.

Allah (cc), iyilikle (hasene ile) kötülüğün (Seyyie’nin) bir olmadığını, kötülük yapanlara karşı iyilik yapıldığı zaman nice düşmanın dost olabileceğini haber veriyor. (41/Fussilet, 34)

İnsana ‘hasene’ olarak gelen şey Allah’tan, ‘Seyyie’ olarak gelen şey de kendi nefsindendir. (4/Nisa, 79)

İnsan, Seyyie olan bir fiili düşünse bile yapmadığı müddetçe günah kazanmıyor, ancak hasene olan bir şeyi yapmaya niyetlense de yapmadan da sevap kazanabiliyor. (6/En’am, 160)

Mü’minler, insan olarak hata işlemişlerse, Seyyie yapmışlarsa; buna karşılık ‘hasene’ işleyerek onu silebilirler. Böylece Allah (cc) onların ‘Seyyie’lerini ‘hasene’ye dönüştürür.

“Şüphesiz ki iyilikler (hasenat) kötülükleri (seyyiâtı) silip süpürür.” (11/Hûd, 114) Öyleyse günah işleyenler, bunu anladıktan sonra sürekli hasenat yapmalılar. Dualarında şöyle demeliler:

“…Seyyiemizi (kabahatlarımızı) ört (affet)..” (3/Âli İmran, 193)

“Ìman edip salih amellerde bulunanlar ise; biz hiç şüphesiz onların Seyyielerini örteceğiz ve hiç şüphesiz onlara yapmakta olduklarının en güzeliyle karşılık vereceğiz.” (29/Ankebût, 7)

Kur’an’da ‘Seyyie’ kelimesinin fiili olan ‘sâe’ ve bunun farklı türevleri yakın anlamlarda sıkça kullanılmaktadır.

Seyyie’nin kökü olan sev’ veya su’, genellikle kötü, kötülük, kötülük arzusu gibi anlamlarda kullanılmaktadır.

Yusuf (as) diyor ki: “Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis her zaman kötülüğü (su’) emreder.” (12/Yusuf, 53)  

Şeytan da insana kötülük (su’) yapmasını öğütler, sürekli kötülük işlemesini emreder. (2/Bakara, 169)

Kısaca su’, sev’ ve ondan türeyen Seyyie kavramları, kötü olan fiileri, hoşlanılmayan durumları, bazen de zararlı şeyleri ifade etmektedirler.

Hüseyin K. Ece

İslamın Temel Kavramları kitabından. Sayfa: 611-613