Bir başka deyişle ‘sünnet’, takip edilmesi adet olan yol, gidişat demektir.

Kur’an’da genellikle değişmez kanunlar ve hükümlere ‘sünnet’ denilmektedir.

Dört âyette, ‘sünnetü’l evvelîn-öncekilerin sünneti’ şeklinde, önceki ümmetlerin izlediği yol, veya önceki ümmetlere uygulanan hüküm anlamında kullanılmıştır. (8/Enfal, 38. 35/Fatır, 43. 18/Kehf, 55. 15/Hicr/13)

Bir âyette şöyle buyuruluyor:

“Gerçek şu ki, sizden önce nice sünnetler (kanun özelliği kazanmış nice olay) gelip-geçmiştir. Bundan dolayı yeryüzünde gezip-dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonuç nasıl oldu bir görün.” (3/Âli İmran, 137)

Burada sünnet kelimesi çoğul olarak; ‘sünen-sünnetler’ şeklinde geçmektedir. Sünnet, sürekli değişmeye rağmen her zaman aynı kalan bir hayat tarzını ifade eder. Bu âyetteki sünnet kelimesi, hayat tarzı, yaşama biçimi şeklinde tefsir edildiği gibi, geçmişlerin şeriatı veya geçmiş ümmetlerin iyi ve kötü gidişatı diye de tefsir edilmiştir.

 

a1-Mü’minlerin Yolu Olarak Sünnet

‘Sünnet’ aynı zamanda önceden gelen ama Tevhid dini üzerinde bir yaşayışları olan ‘muvahhidlerin’ yollarını ifade etmek üzere de kullanılmıştır. (17/İsra, 77)

 

a2-İyi veya Kötü Çığır (Adet) Olarak Sünnet

‘Sünnet’, bazı hadislerde sözlük anlamıyla iyi ve kötü çığır, iyi veya kötü adet anlamında kullanılmıştır. Şu örnekler bu anlamı belirleme açısından oldukça dikkat çekicidir:

“Kim İslâmda ‘hasene bir sünnet-iyi bir çığır’ yaparsa-başlatırsa, onunla amel edildiği müddetçe ilk yapana ecir (sevap) yazılır. Buna karşı o sünneti yapanların sevaplarında bir eksiklik olmaz. Kim de İslâmda ‘seyyie bir sünnet-kötü bir çığır’ başlatırsa, onunla amel edildiği müddetçe ilk başlatana günah yazılır. Buna karşı o kötülüğü yapanların günahlarında bir noksanlık olmaz.” (Müslim, Zekât/69, Hadis no: 1017, 2/705 ve 4/2059. İbn. Mace, Mukaddime/14, Hadis no: 207, 1/75)

Peygamberimiz (sav) ümmetine şu tavsiyede bulunuyor:

“Benden sonra size sünnetimi ve reşid, hidayete ermiş halifelerimin sünnetini (benim ve onların yolunu) tavsiye ederim.” (Ebu Davud, Sünnet, Hadis no: 4607, 4/200. İbni Mace, Mukaddime/6, Hadis no: 42, 1/15. Darimî, Mukaddime/16, Hadis no: 96, 1/43)

Bir başka hadiste Allah’ın nefret ettiği üç sınıf insandan birisi, müslüman olduktan sonra tekrar ‘cahiliyye sünnetine’ dönen kimse olduğu söylenmektedir. (Buharî, nak. El-Medhal li-Diraseti’s Sünne,  s.7)

Peygamberimiz (sav) müslümanların gelecekte ‘öncekilerin sünnetini-öncekilerin adetlerini veya gidişatlarını’ adım adım takip edeceklerini söyleyip onları sakındırmıştır. (Müslim, İlim/6, Hadis no: 2669, 4/2054. İbni Mace, Fiten/17, Hadis no: 3994, 2/1322.  Buharî, Ahmed b. Hanbel, nak. El- Medhal li- Diraseti’s Sünne, s:7)

Görüldüğü gibi gerek âyetlerde gerekse hadislerde ‘sünnet’ sözlük anlamıyla, yol, adet, gidişat, çığır veya hüküm olarak kullanılmıştır.

‘Sünnet’, bir anlamda devamlı yapmayı, adet haline getirmeyi de ifade eder. İster olumlu isterse olumsuz olsun, kişilerin veya toplumların yapmaya devam ettikleri gidişattır.

Demek ki sünnet, orijinal, sürekli ve belli bir ölçüye oturmuş (iyi-kötü) davranış biçimidir.

Bu durum Allah (cc) hakkında düşünüldüğü zaman, Allah’ın hükmü, Allah’ın kanunu demek  olur. Geçmiş ümmetlere uygulanan sünnet; olumlu anlamda Peygamberlere itaat edenlerin yolunun doğruluğu ve onlara nimet verilmesi, olumsuz anlamda peygamberlere itaat etmeyen topluluklar hakkında gerçekleştirilen ceza hükmüdür.

a3-Kanun (Hüküm) Anlamı Olarak Sünnet

Aynı tavrı gösteren kişi ve topluluklara aynı ‘sünnet’, yani aynı geçerli hüküm yine uygulanır.

Kur’an’da ayrıca sekiz yerde ‘sünnetullah-Allah’ın sünneti’ ‘sünnetüna-bizim sünnetimiz’ şeklinde geçmektedir.

Sünnet  kelimesinin sözlük anlamına baktığımız zaman onun Kur’an ve hadislerde sosyolojik bir içeriğinin olduğunu, sosyal olayları Tevhid açısından değerlendirmekte kullanıldığını görürüz. İnsan topluluklarının yaşama biçimleri, hayat anlayışları kültür ve medeniyetleri ‘sünnet’ kelimesiyle ifade edilmektedir.

Kâinatın sahibi, hem genel anlamda bütün evrene, hem de canlı cansız bütün varlıklara ‘bir yol’ çizmiştir. Bütün varlıklar Allah’ın takdirinin doğrultusunda işlevlerini yerine getirirler. İnsan ve onun içinde yaşadığı toplum da bu durumun dışında değildir. İnsanın da yolu çizilmiştir. Ancak insan ‘irade’ sahibi olduğu için bu yolda dilediği gibi ilerler ve hareketlerinden sorumlu olur. Allah (cc) elçileriyle yolun doğrusunu ve yanlışını gösterir. Nasıl hareket ederlerse, nelerle karşılaşacaklarını kendilerine haber verir. Onlar durumlarını değiştirmezlerse Allah da onların iyi ve kötü durumlarını değiştirmez. (13/Ra’d, 11)

İşte insanların ve toplulukların amellerine karşılık görecekleri şey, onlar hakkında konulan ‘sünnettir’. Onlar kendi sünnetlerini değiştirirler ve Tevhidî bir yolu seçerlerse, batılın peşine gidip azanlara gönderilen ‘sünnetten-ceza hükmünden’ uzak kalırlar.

a4-Peygamberin Tavrı Olarak Sünnet

İnsanlara ilahî vahyi tebliğ eden bütün peygamberler gibi son peygamber Hz. Muhammed (sav) de bir uyarıcı ve korkutucudur. O, kendisine gelen vahyi açıklar, sözüyle ve hayatıyla insanlara yol gösterir. Peygamberin insanlara gösterdiği bu tavır, O’nun sünnetidir. O’nun sünneti, vahyin tefsiridir ve uygulamasıdır. Vahye inanan mü’minler, Peygamberin ‘sünnetine’ uyarlar. Çünkü Peygambere uymak aynı zamanda Allah’a itaat etmektir. (4/Nisa, 80)

 

b-Terim Anlamıyla Sünnet

İslâm’da ‘Sünnet’ kavramının bunun dışında özel bir anlamı vardır. Zaten sünnet deyince de bu özel mana anlaşılmaktadır.

Bilindiği gibi ‘şeriatın Delilleri’ (edille-i şer’iyye) arasında ‘Sünnet’ ikinci sırada sayılmaktadır.

Hadis ilminin konusu da ‘sünnet’, onun asıl kaynaklarından tesbit edilmesi, korunması ve sağlam bir yolla sonraki nesillere aktarılmasıdır.

Bu açıdan bakınca ‘sünnet’in bir kaç tanımını görmek mümkündür:

‘Sünnet’, yalnızca Peygamberimizden rivayet edilen, Peygamberimizin Kur’an dışında beyan ettiği, açıkladığı şeylerdir.

Bir başka deyişle ‘sünnet’, bid’atın karşılığıdır. (Ebu Davud, Sünnet/ Hadis no: 4607, 1/200) Bir kimse Peygamberimizin davranışlarına uygun hareket ettiği zaman ‘o kişi sünnet üzerindedir’ denir. Peygamberimizin davranışına uygun değilse ‘bid’at üzerindedir’ denir.

Sünnet aynı zamanda, sahabelerin Peygamberimize nisbet ederek rivayet  ettikleri haberleri de kapsamaktadır.

Kısaca ‘Sünnet’, Peygamberimize ait sözlere, fiillere ve O’na ait olaylara verilen genel isimdir

Peygamberimize ait olduğu kesinleşen ‘Sünnet’ dinin kaynağıdır, müslümanları bağlar. Bunun böyle olduğu hem Kur’an’da, hem de hadislerde belirtilmiştir.

“Kim Rasul’e itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur.” (4/Nisa, 80)

“Peygamber size neyi verdiyse alın ve size neyi yasakladıysa ondan sakının. Allah’tan hakkıyla ittika edin (çekinin), çünkü Allah’ın azabı çetindir.” (59/Haşr, 7) ve benzeri âyetler bunu göstermektedir. (5/Maide, 92. 24/Nûr, 63. 4Nisa/65. 3/Âli İmran, 31)

 

b1-Dinin Kaynağı Sünnet

‘Sünnet’,  Kur’an’dan sonra dinin ikinci kaynağıdır. Kur’an’ın nasıl anlaşılması gerektiğini ve nasıl uygulanacağını, vahyin hedeflerini ve örnek insanlık kurumunu ancak Sünnet’le öğrenebiliriz. Kur’an, bir çok konuyu gayet kısa, özlü ve mücmel (kapalı ve özet) bir şekilde ortaya koymuştur. Sünnet, bütün bunları açıklar.

Sünnetin en önemli özelliği örneklik oluşturmasıdır. Peygamberin görevi, insanlara indirilen vahyi açıklamaktır, daha doğrusu vahyin ne olduğunu ortaya koymaktır. (16/Nahl, 44) O Peygamberde Allah’a inanan ve ahireti uman bütün insanlar için en güzel örnekler vardır. (33/Ahzab, 21) Sünnet, işte bu örneklik kurumudur. Peygamber ahlâkıyla, İslâmı uygulamasıyla, gidişatı ve tavrıyla insanlar için örnek oluşturmuştur. Peygamberimizin sünneti, vahyin istediği, Allah’ın razı olduğu insan tipinin, yaşama şeklinin göstergesidir.

Sünnet üzerine yapılan uzun münakaşalar, tartışmalar bizim konumuz değil. Ancak şunu söylemek gerekir ki, müslümanların uymakla yükümlü oldukları sünnet, dinen hüküm bildiren, ahlâk ve davranış ilkeleri gösteren, emir ve tavsiye içeren sünnetlerdir.

Peygamberimizin bir insan olarak ve içinde yaşadığı toplumun bir adeti olarak yapageldiği şeyler bu kapsama girmez. Örneğin, bugün hiç kimse sünnet deyince Peygamberimizin kullandığı aletleri veya teknikleri kasdetmiyor. Sünnet, O’nun kullandığı elbise, kap-kaçak, teknik şeyler değil; hüküm bildiren, ahlâkî ilkeler ortaya koyan, emirleri ve tavsiyeleridir. Yani sünnet, onun elbisesinin şekli değil, o elbiseyi dolduran ahlâktır, kulluktur, davranıştır, imandır, takvadır, zihniyettir.

Sünnet konusunda ikinci önemli nokta da, sünnetin sağlam bir yolla bize ulaşmasıdır. Bilindiği gibi Peygamber adına uydurulan bir çok şey, reddedilmesi gereken şeylerdir. Bu gibi şeyleri Peygamberimizin söylediği veya yaptığı kesin olmadığı gibi, onun söylemesi veya yapması da mümkün değildir.

 

b2-Meydana Gelişi Açısından Sünnetin Çeşitleri

Sünnet, oluşu yönünden üç çesittir:

a-Kavlî sünnet, Peygamberimizin sözleri,

b-Fiilî sünnet, Peygamberimizin davranışları ve uygulamaları,

c-Peygamberimizin onayları (takrirleri); yanında yapıldığı halde yasaklamadığı, tasvip ettiği şeyler.

 

b3-Rivayet Açısından Sünnetin Çeşitleri

 Sünnet, rivayet bakımından, bize geliş yönünden de üçe ayrılır:

a-Mütevatir sünnet, yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan büyük kalabalıklar tarafından, kesintisiz olarak rivayet edilen sünnet, bu çeşit sünnet, dinde en önemli delildir ve hatta akaid’te delil olarak kullanılır.

b-Meşhur sünnet, önceleri ravileri az iken sonradan meşhur olan sünnet,

c-Ahad sünnet, ravi sayısı yönünden mütevatir sünnet derecesine ulaşamayan sünnet.

(Bunların geniş açıklamaları için hadis usulü kitaplarına bakılabilir)

 

c-Peygamberin Sünnetinin İşlevi

Peygamberimizin sünneti;

1-Kur’an’ın âyetlerini açıklar. (Namazın kılınışı gibi),

2-Kur’an’da hükmü olmayan konular hakkında tıpkı Kur’an gibi hüküm koyar,

3-Allah’a daha çok yaklaşmak, daha takva olmak için ‘müstehab’ davranışları, ibadetleri ortaya koyar,

4-Kur’an’da bulunan bir hükmün aynısını, benzer bir konu hakkında getirir ve Kur’an’ın hükmünü destekler.

5-Peygamberimizin kendi yüce makamına uygun olarak yaptığı bazı ibadetleri  O’nun ümmetinin yapma zorunluluğu yoktur.

6-Peygamberimizin bir insan olarak yaptığı işler, hüküm kaynağı olmaz, bütün ümmet için bağlayıcı değildir.

Sünnetten aynı zamanda, Peygamberimizin farz ibadetlerin dışında yapmayı adet edindiği ve ümmetin de yapmasını emrettiği ibadetler anlaşılır. Namazların sünnetleri, günlük hayattaki sünnetleri gibi.

Türkiye’de halk arasında ‘sünnet’ diye bilinen erkek çocuklarına uygulanan ameliyat aslında ‘hıtan sünneti’dir. Yani Peygamberimiz erkek çocuklarının cinsiyet organındaki fazlalığın kesilmesini emretmiştir. Dolayısıyla onu kesmek sünnet’tir.

Kısaca sünnet, İslâm toplumunun üzerinde olması gereken yoldur, gidişattır, yaşama anlayışıdır. Bu sünnet, Allah tarafından çerçevesi çizilmiş ve Hz. Muhammed’in uygulamasıyla, yaşayıp ortaya koymasıyla belirginleşmiştir.

 

Hüseyin K. Ece

İslamın Temel Kavramları kitabından. Sayfa: 619-623