‘Şehvet’ nefsin arzuladığı, elde etmek istediği şeyleri kapsar.

Ancak konuşma dilinde daha çok cinsel arzuları ifade etmek üzere kullanılır.

Dünyadaki şehvetler iki çeşittir:

a-Doğru (isabetli) şehvet; beden için duyulan zorunlu arzudur. Açlık anında yemeğe duyulan ihtiyaç gibi. Nitekim Türkçe’de yemeğe duyulan arzuya iştah denir ki, bu da ‘şehvet’ kökünden gelmektedir.

b-Yalancı şehvet; beden için luzümsuz şeylere duyulan ihtiyaç. Bu şekilde şiddetle arzu etme, isteme kuvvetine aşırı ‘şehvet’ denilmektedir.

Kur’an, şehveti olumlu ve olumsuz anlamlarda kullanmaktadır. İnsandaki ‘şehvet’ kuvveti tümüyle kötü duygu değildir. Kişinin kendi çıkarının peşinde koşması, arzu ve emeller peşinde gitmesi, bazı isteklerini karşılamak istemesi onun özelliğidir. Hayatın ve neslin devamı için bu ‘şehvet’ (arzu ve istek) duygusuna ihtiyaç vardır.

Yalnız İslâm, insanda bulunan bu duygunun ve bu arzunun yerinde ve helâl olarak kullanılmasını, kontrol altına alınmasını istemektedir.

Kur’an, kadınlara, oğullara, bol altınlara (paralara), dünya malına karşı insanda bir ‘şehvet’ meydana getirildiğini haber verdikten sonra, bu ‘arzular’ karşısında müslümanın takınacağı tavrı ortaya koymaktadır: “...Bütün bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Ancak varılacak güzel yer Allah’ın katıdır.  De ki: size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Takva sahipleri için Rableri yanında, içinde ırmaklar akan, ebediyyen kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın hoşnutluğu vardır...” (3/Âli İmran, 14-15)

Demek ki, dünya ve onun içindeki geçimliklere karşı meyletmek, onları istemek tümüyle kötü değil, onlara aşırı derecede bağlanıp, yahut onları aşırı şekilde sevip de Allah’ı unutmak, O’na kulluğu terketmektir kötü olan.

İnsanların ‘şehvet’le sevdiği şeyler dünya hayatının devamını sağlıyor. O maddeler ve onlara karşı insanlarda bir arzu olmasaydı dünya hayatı devam etmezdi.

Kur’an aynı kelimeyi ‘hoşlanma, hoşuna gitme, aşırı isteme’ manasında da kullanıyor. (16/Nahl, 57. 34/Sebe’, 54. 52 Fatır/22)

İman edip salih amel işleyenlere Cennet’te iştah duydukları, aşırı istedikleri şeylerin kendilerine verileceği müjdeleniyor. (21/Enbiya, 102. 41/Fussilet, 31. 43/Zuhruf, 71. 56/Vakıa, 21. 77/Mürselât, 42)

Kur’an, şehvetlerine (ölçüsüz isteklerine) uyanları kınamaktadır:

“Allah, tevbelerinizi kabul etmek ister; şehvetlerinin (aşırı isteklerinin) peşinden gidenler ise, sizin büyük bir sapma ile sapmanızı isterler.” (4/Nisa, 27)

Şehvetlerinin, yani sınır tanımaz iştahlarının peşinde gidenler, zevklerinden başka yol bilmeyenler, arzu ettikleri şeye kavuşmayı dava ve hayat felsefesi haline getirenler; mü’minleri ve bütün insanları kendileri gibi yapmak isterler. Onları da helâl haram demeden mal peşinden koşmaya, zevklerinin arkasında olmaya davet ederler. Böyleleri İslâmı şehvetlerinin (ölçüsüz isteklerinin) önünde bir engel görürler ve bundan dolayı ona karşı çıkarlar.  

Günümüzde ‘şehvetlerini’ karşılamayı en önemli mesele haline getirenlere, doymak bilmez bir iştahla dünya malına sarılanlara, zevkinden başka ölçü tanımayıp, Allah’ın ölçülerine sırtını dönenlere, şehveti uğruna en adi çirkinlikleri ve zulümleri yapanlara  bakınca; bu âyetin hikmetini daha iyi anlıyoruz.

Mü’min, şehvetlerini sınırlar, her işinde hayır üzere olur, hikmetten ayrılmaz.

Tarihte Allah’ın kendilerine nimet verdiği ve hidayete ulaştırdığı kimselerin yerine öyle kuşaklar yetişti ki, onlar ‘şehvetlerine’ uydular, namazı yerine getirme şuurunu kaybettiler. Bunlar şehvetlerinin peşine giderek azgınlaştılar ve sonunda da bunun  cezasını gördüler veya görecekler.

Allah (cc), Lût peygamberin diliyle, helâl yoldan kadınlarla evlenmeyi bırakıp şehvetle erkeklere meyledenlere ‘azgın kavim’ demekte ve onları lânetlemektedir. (7/A’raf, 81. 27/Neml, 55)

İslâm, insan fıtratındaki ‘şehvet’ dürtüsünü inkâr etmemekte, ancak onun sınırlanmasını ve kontrol altında tutulmasını istemektedir. Şehvetlerinin peşinde koşanlar, hevalarına uyarlar, haddi aşarlar ve azgınlığa düşerler. İnsana düşen, şehvetini Allah’ın koyduğu sınırlar içerisinde kullanıp, dünya hayatını devam ettirmek ve Ahiret yurdunun mutluluğunu elde etmek üzere dünyalıklardan yararlanmaktır.

Diğer aşırı şehvetler gibi, cinsel şehvet de insanın denendiği bir alandır. Şehvetini helâl yoldan karşılayan mü’minler, aşırılığa kaçmamaya çalışırlar ve Allah’ın hükümlerine dikkat ettikleri için sevap kazanırlar. Cinsel şehvetlerini (arzularını) kontrol altına almayıp, İslâmın haram dediği yollara gidenler, nesilleri, toplumu ve iffeti bozarlar.

İslâm, şehvetleri sınırlandırmak ve yararlı hale getirmek için bir takım ilkeler koymuş ve tavsiyelerde bulunmuştur.

‘Dünyaya aşırı meyletmeyin’, ‘malınızı helâl yollardan kazanın’,  ‘haram yemeyin’, ‘karşı cinse şehvetle bakmayın’, ‘zinanın yollarına yaklaşmayın’, ‘tesettür elbisenizi giyin’, ‘şehveti artırıcı yollara başvurmayın’, ‘kalbinizi kirletmeyin’ gibi emir ve tavsiyeler bunlardan bir kaç tanesidir.

Hüseyin K. Ece

İslamın Temel Kavramları kitabından. Sayfa: 635-636