Bu bir anlamda zararlı şey ile kendi arasına bir engel koymaktır.

“Yarım hurma ile de olsa, sadaka vererek, kendinizi cehennemden koruyunuz (ittika ediniz)” hadisinde bu anlamda kullanılmıştır. (Müslim, Zekat/20, Hadis no: 1016, 2/703. Nesâî, Zekât/63, 5/56. İbni Mece, Zekât/28, Hadis no: 1843, 1/591.)

‘Veka’ fiili kökünden gelen ‘ittika’ sözlükte; vikaye’yi kabul etmek, bir başka deyişle, vikayeye girmek, elem ve zarar verecek şeylerden sakınıp kendini korumaya almak anlamına gelir.

Aynı kökten gelen ‘tevekka’ da ‘ittika’ anlamındadır.

‘Takva’, ‘ittika’nın ismidir ve sözlük anlamı olarak, kuvvetli himayeye girmek, korunmak, kendini koruma altına almak demektir.

‘Mütteki’ ise, ittika eden, takva sahibi kimse demektir. (Bakınız: Mütteki)

Kur’an gelmeden önce Arapça’da takva kelimesi, insan ve hayvan gibi bir canlı varlığın kendini, dışarıdan gelebilecek bir zarara karşı savunması anlamına gelmekte idi.

 

b-Kavram Olarak Takva

Kur’an-ı Kerim, bütün diğer kavramlar gibi ‘takva’ kavramını da sözlük anlamını temel alarak zenginleştirdi, ona yepyeni bir anlam kazandırdı. Üstelik aşağıda geleceği gibi, Kur’an’ın anlattığı ‘takva’ olayı, basit bir savunma, sıradan bir korku, kolay bir nefis koruması değil, iman ve amelle desteklenen bir aksiyon şeklindedir.

Kur’an, ‘takva ve ittika’ kelimelerini sözlük anlamına yakın manalarda da kullanmaktadır. Bir kaç âyette bunun örneklerini görebiliriz:

“….Kim nefsinin bencil tutkularından ‘ittika ederse-korunursa’; işte onlar, kurtuluş bulanlardır.” (64/Teğabûn, 16 ve 59/Haşr, 9)

“Artık Allah da, onları böyle bir günün şerrinden korumuş ve onlara parıltılı bir aydınlık ve sevinç vermiştir.” (76/İnsan, 11)

“…Kâfirler için hazırlanmış cehennem ateşinden ittika edin (korunun)” (3/Âli İmran, 131. 2/Bakara, 24)

 

b1-Kur’an’da Korku’yu İfade Eden Diğer Kelimeler

‘Takva’ kelimesinin anlamında ‘korku, korkmak’ unsuru da vardır. Ancak bunu yalnızca korku veya korkmak diye anlamak, başka bir dile yalnızca korku diye çevirmek çok yetersiz kalmaktadır. Kur’an’da korkuyu değişik boyutlarıyla anlatan ‘havf’, ‘hazer’,’haşyet’, ‘rehbet’, ‘vecel’ gibi kelimeler de kullanılmıştır. Bu kelimelerin her biri bir korku olayını değişik boyutlarıyla anlatmaktadırlar.

‘Takva’ tek başına bir korku olayı olmadığı gibi, korku unsurundan da tamamen uzak değildir. Bu bakımdan takva kelimesi bazen, korku ve ürperti anlamında ‘havf ve haşyet’ kelimelerinin yerine kullanılmaktadır. Bu bir anlamda takvanın bir sonucu olarak Allah’tan havf ve haşyet duymak (korkmak) demektir.

Şu âyette ‘haşyet’ ve ‘ittika’ beraber kullanılmaktadır:

“Kim Allah’a ve Rasulüne itaat eder, Allah’tan korkarsa (haşyet duyarsa) ve O’ndan ittika ederse (korunursa); işte kurtuluşa erenler onlardır.” (24/Nûr, 52)

 

b2-İnsandaki Korku Hissi

İnsan psikolojisinde korku ve ümit duyguları beraber vardır. İnsan, bazı  şeyler karşısında aciz (yetersiz) kaldığını bilir, ondan korkar ve sığınılacak bir kucak arar. Bu korku ve ümit çizgisi, onun çalışmalarına ve hayatına yön verir. Bu duygular onu hayata bağlar.

Kur’an, insandaki bu yaratılışı göz önünde bulundurur. Ondaki bütün lüzumsuz korkuları ayıklar, korkulması gereken yerden korkmayı, ümit edilmesi gereken şeyi ümit etmeyi ona öğretir.

İnsandaki korku hissi iyi yönlendirilmezse veya asıl korkulması gereken makam olan Allah’tan hakkıyla korkulmazsa; insanın hayatındaki denge bozulduğu gibi, bir sürü sahte otoritenin önünde boyun eğmek zorunda kalır. İnsan tarih boyunca böylesine lüzumsuz korkular yüzünden sayısız tanrı bulmuştur. Doğa güçlerinden korkmuş, ateşi, gökleri, karanlıkları; Firavunlardan ve diktatörlerden korkmuş,  onları; açlıktan korkmuş, ekmek ve maaş verenleri; yalnızlık ve sahipsizlikten korkmuş, putları veya  başka şeyleri ilâh edinmiştir. Bu lüzumsuz korkular yüzünden insanoğlu, sığınılacak kucaklar aramış, ancak çoğu zaman sığındığı kucaklar kendisi için tehlikeli ve zararlı olmuştur.

Kur’an, insan yaratılışındaki korku ve ümit duygularını yine fıtrata (yaratılışa) en uygun bir biçimde değerlendiriyor. Bu duyguları kulluk faaliyeti çerçevesinde, insana en faydalı bir şekilde yönlendiriyor. Asıl korkulması gereken makamı gösteriyor.

 

c-Takvanın Boyutları

‘Takva’, korku duygusunu da içerisine alan bir çekinmenin, bir korunmanın ve bir saygının ahlâk ve ibadet olarak gösterilmesidir. İslâm, insandaki bu korku ve ümit duygusunu işleterek, bu duyguların övülen bir sıfat haline gelmesini sağlıyor. Kur’an, insandaki sıradan korku ve sığınma hissini geliştirerek, kişinin manevi olarak yücelmesinin yolunu açıyor. Evet takva duygusu, sıradan bir korku değil, belki yaratılıştaki korkunun düzene konularak, bir korunma ahlâkı, bir yücelme faaliyeti, bir sorumluluk bilinci haline getirilmesidir.

En geniş ve kapsamlı koruma Allah’ın korumasıdır. Allah’ın ‘rahmet’ sıfatı bütün yaratılmışları korur. Ancak insan, kendi isteği ile, kendine zarar veren şeylerden Allah’ın korumasını ister, ya da işlediği fiillerin kötü karşılığı hakkında Allah’tan korkar. Buradaki koruma isteği daha çok, yapılan amellerin sonuçlarından dolayı duyulan bir korkudur.

‘Takva’; insanın kendisini Allah’ın koruması altına koyarak ahirette zarar ve acı verecek şeylerden sakınması, ya da günahlardan uzak durması ve iyiliklere sarılmasıdır.

‘Takva’nın bir çok tanımı yapılmaktadır. Bu çeşitli tanımlar arasında bir çelişki yoktur. Hepsi de aynı anlamı değişik kelime ve ifadelerle anlatmaktadırlar.

Söz gelimi ‘takva’yı, ‘Allah’ın emrettiklerini tutmak, yasaklarından kaçmak’ diye tarif edenler olduğu gibi; ‘yapılması günah olanı yapmaktan, terkedilmesi günah olanı terketmemekten çekinmektir’, ‘Allah’ın cezalandırmasından korkarak, O’nun verdiği bir nur ile O’na itaat etmektir’, ‘Allah’ın dışındakileri Allah’a tercih etmemektir’ şeklinde tanımlayanlar olmuştur.

‘Takva’nın türediği ‘veka’ fiili ve türevleri Kur’an’da tam ikiyüzellisekiz yerde geçmektedir. Kur’an’ın en önemli kavramlarından biridir. ‘Takva veya ittika’ kulun Rabbi karşısındaki durumunu en iyi anlatan bir sıfattır. Bir çok âyette insanlara ‘Allah’tan ittika edin’ denilmektedir. Bir çok peygamber kavimlerini İslâma davet ederken, ‘Allah’tan ittika etmez misiniz?’ diyerek onları, Allah’tan çekinip O’nun korumasına girmelerini istemişlerdir.

Kur’an, ısrarlı bir sekilde ‘Allah’ fikrini, yani O’na ait uluhiyyeti (ilâhlığı) gündeme getirir. Zaten insan için en önemli olay, yaratılışın sebebi, Yaratıcının varlığı ve yaratılan insanın bu Yaratıcı karşısındaki durumudur. İnsan, öncelikli olarak kendini var edeni tanımak ve O’nun razı olacağı bir hayatı yaşamaktan sorumludur. Hayatın ve ni’metlerin sahibi olan Allah (cc), en sonunda bütün insanları ölümle beraber  kendisine döndürüyor. Bu bakımdan insan başıboş değildir ve hayatının hesabını vermek üzere ölecektir. Kur’an, âlemlerin Rabbi Allah’ı bütün sıfatlarıyla, O’na ait en üstün yücelik ve makamlar ile tanıtıyor. Sonra da insanın bu yücelik karşısında kendine çeki düzen vermesini, kendini iyi amellerle korumaya almasını tavsiye ediyor.

İnsan, her halde kendinden yüce gördüğü ve bir makam sahibi kimselerin gözü önünde kötü ve çirkin iş yapmaktan çekinir. Bu çirkin işleri daha çok gizli yapmayı tercih eder. Allah’a kuvvetli bir imanla bağlanan kimse; O’nun her yerde kendisini gördüğünü bilen, yaptığı her şeyin kayıt altına alındığının şuurunda olan bir kişi, şüphesiz kendine çeki düzen verir, Allah’ın yüce makamı karşısında çekinir, yaptığı hatalardan dolayı da O’na sığınır.

İşte ‘takva’nın özünde yatan incelik bu iman ve mesuliyet duygusudur.

Şüphesiz ibadet, takva’nın kendisi değil, fakat takvaya götüren davranıştır. İbadet, ilâhî emir ve yasakları yerine getirmek, takva ise zarar verecek  davranışlardan  sakınmaktır.

İnsan, takvaya yaklaştıkça, ittika üzerinde yaşadıkça ‘ihsan’ derecesine ulaşır. İhsan’ın, Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmek olduğunu hatırlayalım. Her ne kadar biz Allah’ı görmüyorsak bile Allah bizi görmektedir. (Bakınız: İhsan) Allah (cc) Allah’tan hakkıyla ittika eden ve ihsan sahibi ‘muhsinlerle’ beraber olduğunu kullarına haber veriyor. (16/Nahl, 128)

 

d-Takvanın Aşamaları

Kur’an’da ‘takva’nın üç aşamada gerçekleştiğini görmekteyiz:

a-İman edip şirkten kurtulmak, böylece ebedi olarak cehenneme gitmekten korunmak. (19/Meryem, 97. 48 Fetih/26. 39/Zümer, 27-28)

b-İslâmın emir ve yasaklarını yerine getirerek ibadet etmek ve böylece kendini azaptan korumaya çalışmaktır.

“Ey iman edenler! Allah’tan ittika edin ve sadık kimselerle beraber    olun.” (9/Tevbe, 119)

“Ey iman edenler! Allah’tan ittika edin ve (sizi) O’na (yaklaştıracak) vesile arayın; O’nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (5/Maide, 35) (Ayrıca bak. 8/Enfal, 29. 47 Muhammed/36. 7/A’raf, 91. 2/Bakara, 21. v.d.)

c-Takvanın en üstün mertebesi, Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirdikten sonra, bütün benliği ile Allah’a dönmek ve insanı Allah’tan uzaklaştıracak her şeyden sakınmaktır.

“Ey iman edenler! Allah’tan hakkıyla ittika edin ve ancak müslüman olarak can verin.” (3/Âli İmran, 102)

Şüphesiz mü’minler Allah’tan,  O’nun istediği gibi, hakkıyla ittika edemezler. Bir başka âyet bu konuda şu kolaylığı getiriyor:

“O halde gücünüzün yettiği kadar Allah’tan ittika edin. Dinleyin ve itaat edin. Kendi nefsinize hayr (ve en büyük fayda) olmak üzere infakta bulunun….” (64/Teğabûn, 16)

 

e-Takvanın Önemi

Kur’an, ‘takva’ olayının üzerinde çok sık durmaktadır. Bütün peygamberlerin tebliğlerinin özünde takva vardır. Zamanlar ve mekanlar değişse bile ‘takva’ emri veya takva şuuru değişmemiştir.

İslâm ümmetinden önce gelip geçen bütün ümmetlere ‘takva’ tavsiye edildiği gibi Muhammed (sav) ümmetine de ‘takva’ emredilmektedir. Yine bütün peygamberlerin kendi kavimlerine, -inansınlar inanmasınlar- ‘Allah’tan ittika etmeyi tavsiye ettiklerini görüyoruz. ‘Takva’, Allah’a kullukla beraber anıldığı gibi, Allah’a itaat etmekle veya Peygambere itaat etmekle de beraber anılmaktadır. ‘Allah’tan ittika etmenin’ bir gereği, gönderilen elçiyi dinlemek ve ona itaat etmektir. (29/Ankebût, 16. 26/Şuara, 177-178. 3/Âli İmran, 50. 37/Saffat, 124-126)

Hatta, Allah (cc) son Peygamberine bile ‘Allah’tan ittika et’ demektedir. (33/Ahzab, 1) Mü’minler de ‘Allah’tan ittika etmekten’ sorumludurlar. Kur’an, mü’minlere bir şeyi haber verdikten veya bir ilâhî hükmü bildirdikten sonra onlara ‘Allah’tan ittika etmeyi’ emrediyor. (Ör. 3/Âli İmran, 186. 7/A’raf, 35. 49/Hucurat, 3)

Allah’ın koyduğu ölçüleri (şiarları) yüceltmek işi kalplerin takvasındandır. (22/Hacc, 32) Allah (cc) insanlar arasındaki gerçek takva sahiplerini en iyi bilendir. (53/Necm, 32)

İnsanlara göre farklı üstünlük dereceleri vardır. Kimilerine göre soy, kimilerine göre meslekler, kimilerine göre ülkeler, kimilerine göre giyilen kıyafetler, kimilerine göre derilerin rengi ve benzeri şeyler üstünlük sebebidir. Halbuki İslâma göre bütün bunlar üstünlük nedeni olamaz.

Kur’an  en takvalı olmaya ‘etka’ demektedir.  O’nun üstünlük konusunda getirdiği ölçü şöyledir:

“Ey insanlar! Gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler kıldık. Hiç şüphesiz Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, en takvalı (etka) olanınızdır. Hiç şüphesiz Allah Alîm’dir (bilendir), Habîr’dir (haberdar olandır).” (49/Hucurat, 13)

Allah (cc) akıl sahibi olanları kendisinden ittika etmeye davet ediyor. (2/Bakara, 197. 5/Maide, 100. 65/Talak, 10)

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Öyleyse ibadetin O’na yapılması gerekir ve yalnızca O’ndan ittika edilmelidir. (16/Nahl, 52)

Allah (cc) kendi Rabliğini, ilâhlığını, rızık verici olduğunu, her şeyden haberdar  ve her şeyi bildiğini, her şeye şahit ve gözetleyici olduğunu, hesabı çabuk gören  ve cezasının şiddetli olduğunu; bu nedenle kendisinden ittika edilmesini emrediyor.

‘Takva’ sahibi olmanın gereği şu âyetle çok net bir şekilde ortaya konuluyor:

“Ey insanlar: Rabbinizden ittika edin ki, (o gün hiç) bir baba çocuğu için bir karşılık veremez ve (hiç) bir çocuk da babası için bir şey verici değildir. Şüphesiz Allah’ın va’di haktır. Artık dünya hayatı sizi aldatmaya sürüklemesin ve aldatıcı (lar) da sizi Allah ile aldatmasın.” (31/Lokman, 33)

 

e1-Takva ve Fücûr Zıtlığı

Allah (cc) insanı düzene koymuştur ve ona hem fücuru (günah işlemeyi) ve takvayı (sakınıp korunmayı) öğretmiştir. İnsan aklını kullanarak ve ilâhî uyarıları dinleyerek facirlik yapmaz (günaha sürüklenmez) ve Allah’tan ittika eder. Ancak nefsinin isteklerine uyan, veya tağutların dini üzerine giden takva’dan uzaklaşır.

Fücur, din örtüsünü yırtıp atmak, takva ise onun zıddı olarak mü’mini koruyan, kollayan ve tehlikelerden sakındıran bir elbisedir. (7/A’raf, 26) Bu elbise ne kadar sağlam, güzel ve göşterişli olursa, insanı o kadar zararlı şeylerden korur.

 

e2-En Hayırlı Azık Takva

‘Takva’ aynı zamanda mü’minler için en hayırlı bir azıktır.

“…Azık edinin, kuşkusuz, azığın en hayırlısı takvadır. Ey temiz akıl sahipleri, benden ittika edin.” (2/Bakara, 197)

e3-Kur’an Takva Sahiplerini Övmektedir

Kur’an bir çok âyette ‘ittika’ sahibi ‘muttakileri’ övmekte ve onlara ait güzel özellikleri sıralamaktadır. Kur’an böylece insanları bu sıfatları kazanmaya, gerçek anlamda ittika sahibi olmaya davet ediyor. (2/Bakara, 177. 21/Enbiya, 47-48. 3/Âli İmran, 76,134. 30/Rum, 29-30. 9/Tevbe, 7. 11/Hud, 49. v.d.) (Bakınız: Müttekî)

Kur’an, İslâmın çeşitli konulardaki hükmünü (ahkâmını) söylüyor ve bütün bunların yerine getirilmesi konusunda Allah’tan ittika edilmesini belirtiyor. Yahut da bu türlü ahkâmın yerine getirilmesi mü’minlere gerçek takva’yı kazandıracaktır. (ör. 2/Bakara, 187,179,222,283. 65/Talak, 1-2. 47/Muhammed, 36. 9/Tevbe/132. 5/Maide, 4,35,100. 8/Enfal, 1. v.d.)

“Allah’tan ittika edin ve aranızdaki anlaşmazlıkları düzeltin; Allah’a ve Rasûlüne itaat edin.” (8/Enfal, 1)

 

f-Takvanın Kazandırdıkları

f1-Dünyada Kazandırdıkları

Takva sahibi olmak dünya ve ahirette sonsuz faydalar sağlar. Allah takva sahibi olanların velisi (koruyucusu ve dostu) olur. (45/Casiye, 19) Allah’ın dost (veli) olduğu kimselere korku ve hüzün yoktur, dünya ve Ahirette onlar için müjdeler vardır. (10/Yunus, 93-94)

Allah’tan hakkıyla ittika edenler, iman etmeyen topluluklara verilen ceza ve sıkıntılardan kurtulurlar. (27/Neml, 52)

Allah (cc) kendi yolunda sabreden ve ittika edenlere inkârcıların hilesi zarar vermez. (3/Âli İmran, 120) Allah (cc) böylelerine meleklerle yardım gönderir. (3/Âli İmran, 125)

Eğer insanlar gönderilen peygamberi yalanlamayıp iman etseler ve takva sahibi olsalar, Allah (cc) onlara her yönden bereket hazinelerini açardı. (7/A’raf, 97)

Rabbimiz kendisinden ‘ittika’ edenlere, hayrı ve şerri birbirinden ayıran bir nur (bir furkan) verir. (8/Enfal, 29. 57/Hadid, 28)

İslâmı doğrulayıp iman eden sonra da takva sahibi olanlara kolay olan şeyler nasib edilir. (92/Leyl, 5-7) İttika edenlere Allah (cc) kurtuluş yollarını, hal çarelerini ihsan eder. (65/Talak, 2)

Allah dilerse kendine ait olan yeryüzünün varisliğini ve sonucun güzelliğini takva sahiplerine verir. (7/A’raf, 128)

Hakkıyla ittika edenler Allahın rahmet ve mağfiretini (bağışlamasını) hak ederler. (6/En’am, 155)

 

f2-Ahirette Kazandırdıkları

Gerçek kurtuluşa ancak ittika edenler, muttakiler ulaşacaktır. (5/Maide, 35, 100. 3/Âli İmran, 130, 200)

“Dünya hayatı bir oyundan, bir oyalanmadan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise takvaya erecekler için daha hayırlıdır.” (6/En’am, 32. 43/Zuhruf, 33-35)

İnsan öyle veya böyle yaşar, çalışır, çabalar, bir şeyler elde etmeye uğraşır, nefsinin isteklerini karşılamaya çaba harcar, iyi şeyler yaptığını zanneder, sonunda ölür gider. Ancak ölümden sonra en iyi sonucu, en yüce dereceyi kazanacak olanlar, ittika eden muttakilerdir. (7/A’raf, 128. 11/Hud, 49. 12/Yusuf, 56-57)

Muttakilerin varacağı Cennet yurdu ne güzel yurttur. Aklı başında olan kimseler, Allah’tan ittika ederler ve bu güzel yurdu kazanmaya çalışırlar. (16/Nahl, 30-32) Onlara orada korku ve üzüntü dokunmayacaktır. (10/Yunus, 63. 39/Zümer, 61)

Dünyada iken mü’minlerle alay edenler, kendilerinin üstün olduğunu zannederler. Halbuki Allah’tan ittika edenler derece bakımından çok üstündürler. (2/Bakara, 212)

Üstelik dünyada iken şirk koşmakta  isyan ve inkâr etmekte dost (veli) olanlar, Ahirette birbirine düşman olacaklar. Takva sahiplerinin dostluğu ise devam edecektir. (43/Zuhruf, 67)

Kur’an, takva sahibi mü’minlere verilecek olan mükâfatları, Cennetin güzelliklerini, makamların yüceliğini sık sık vurgulamaktadır.

Peygamberimiz de sürekli takvayı tavsiye etmiş, kendisi takva ahlâkının yaşayan bir örneği olmuştur. O’nun şu güzel sözünü hatırlayarak konuyu bitirelim:

“…Allah’a karşı takva sahibi olmanızı, başınızda Habeşî bir köle olsa bile (Allah’ın indirdikleriyle hükmettiği sürece onu) dinlemenizi ve itaat etmenizi tavsiye ederim…” (Ebu Davud, Sünnet/Hadis no: 4607, 4/201. Tirmizî, İlim/16, Hadis no: 2676, 5/44.)

Allah’a iman edenler, O’nun dini İslâmı, din ve yaşama biçimi olarak seçenler, birbirlerine her şart ve durumda takva ahlâkı ile yardım ederler. Bu konuda  Kur’an şöyle diyor:

“İyilik ve takvada yardımlaşın, günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın…” (5/Maide, 2)

Hüseyin K. Ece

İslamın Temel Kavramları kitabından. Sayfa: 679-685