Ya da belirli kişilerin farkedebildiği, kavrayış ve anlam gibi belirli özellikleri olan sûrettir.

Tasvir; Türkçe’de ‘görüntü, resim, fotoğraf, şekil’ dediğimiz şeydir.

‘Sûret’ varlık hakkında düşünülen görüntü ve şekildir. O varlığa ait özellikleri ifade eder. Söz gelimi insana ait fizikî özellikler, onun aklının faaliyeti, düşünce kapasitesi onun sûretidir, insana ait özelliklerdir. Eşyanın birbirine benzeyen özellikleri de onların sûretleridir.

 

b-Varlıklara ‘Sûret’ Veren Allah’tır

İnsanı yaratan Allah (cc) ona dilediği gibi bir biçim, dilediği gibi bir şekil verdi. Onun fizik görüntüsünü, organlarını, boyunu - posunu, vücut yapılarını O şekillendirdi. İnsanı meydana getiren hücreleri yaratıp, onları çoğaltarak bir insan haline koydu. O hücreleri şekilden şekile, halden hale, tavırdan tavıra çevirdi. Her durumda ona yeni bir şekil vererek, ona ait dokuları, kemikleri, kasları, damarları, sinirleri, ve diğer organları, bu organların her birinin fonksiyonlarını var etti. Her birine ayrı bir görev verdi.

İnsana ait maddi veya manevi oluşlar, beden ve ruhsal faaliyetler, fiziksel ve psikolojik oluşumlar hep O’nun bilgisiyle ve yaratmasıyla olmaktadır. İnsan atılmış bir nutfeden değişik evrelerden geçerek meydana geliyor. Sonra ona ait bir çok özellikler var ediliyor. Ona akıl, idrak, düşünce, duyma, anlama, hissetme, acı duyma, tad alma, üzülme, sevinme, bilme ve bildiğini ifade etme gibi çeşitli kabiliyetler veriliyor.

Allah (cc) bütün yaratıklara ait ‘sûretleri’ tıpkı insanı yarattığı gibi yarattı, meydana getirdi. Her birine bir şekil, bir biçim verdi. Bu kadar şekil ve biçimdeki varlıkları ancak sonsuz güç ve ilim sahibi Büyük Yaratıcı yaratabilir.

Kur’an diyor ki:

“Andolsun sizi yarattık, sonra size ‘sûret-şekil’ verdik. Sonra da meleklere ‘Adem’e secde edin’ dedik.” (7/A’raf, 11)

O Büyük Yaratıcı, ana rahiminde insana dilediği şekli verir. Bu konudaki irade ve ilim temamen O’na aittir. Bunun anlamı aynı zamanda şudur: İşte böyle bir biçimde olmanızı, insan olarak yaratılmanızı dileyen O’dur. (3/Âli İmran, 6)

Bir başka âyette söyle deniyor:

“Allah, yeryüzünü sizin için bir karar (yaşama) yeri, gökyüzünü de bir bina kıldı; size sûret verdi, sûretinizi de en güzel (bir biçim ve incelikte) kıldı ve size güzel-temiz şeylerden rızık verdi. İşte Rabbiniz Allah budur. Âlemlerin Rabbi Allah ne yücedir.” (40/Mü’min, 64. 64/Teğabûn, 3)

İnsanı şekillendiren, bu şekillendirmeyi de (sûreti de) en güzel ve en uygun biçimde yapan Allah (cc), şüphesiz yücedir.

Allah (cc) insana, kendisinin O’na şekil verdiğini (sûretlendirdiğini) şöyle hatırlatıyor:

“Ey insan! ‘Üstün kerem sahibi olan’ Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan ne? Ki O, seni yarattı, ‘sana düzen içinde bir biçim verdi’ ve seni itidal (denge, ölçü) üzere kıldı. Dilediği bir sûrette seni tertip etti (düzene koydu).” (82/İnfitar, 6-8)

 

c-Tasvir’in Anlam Sahası

‘Sûret’ kökünden gelen ‘tasvir’, şekil ve biçim verme, şekillendirme, resim yapma anlamlarına gelir.

‘Tasvir’ Türkçede; bir şeyi şekil ve sözle anlatma, görebildiğimiz veya hissedebildiğimiz şeyleri bize gösterebilecek, meydanda olmayan ama duyumsanabilen şeyleri duyurabilme yeteneği diye tanımlanmaktadır.

‘Tasvir’i, sûret verme anlamında alırsak, şüphesiz en büyük tasvirci Rabbimizdir. Yukarıdaki anlamlar çerçevesinde aynı kelimeyi insanlar hakkında da kullanabiliriz.

Nitekim Arapça’da resime ve fotoğraf’a ‘sûret’ denilmektedir. Türkçe’de ‘sûret’, bir belgenin, evrakın veya bir yazının aynısına, kopyasına denir. Kaba bir söylenişi olan ‘surat’ ise insanın yüzü için kullanılır.

‘Tasvir’ edene, ‘sûret’ verene, sûretlendirene ‘musavvir’ denir. Bu anlamda tek ‘musavvir’ Allah (cc)tır. Başka hiç kimse hakkında ‘musavvir’ sıfatı kullanılmaz. Çünkü ‘el-Musavvir’, yoktan var etme gibi, örneği olmayan, öncesi bulunmayan, yepyeni bir şekillendirme, ilahî bir biçim vermedir ki bu da Allah’a ait bir sıfattır.

Kur’an bir yerde Allah’ın ismi olarak ‘el-Musavvir’i kullanmaktadır. (59/Haşr, 24)

Kıyametin kopuşunu ilan edecek olan ‘sûr’ aleti de ‘sûret’ kelimesiyle aynı kökten gelmektedir. Bu alet sanki bütün insanların yeniden dirilmesiyle, yeniden şekillenmesiyle ilgili bir ‘sûretlenme’yi anlatmaktadır.

‘Tasvir’in, ‘sûret yapma, sûretlendirme’, resim veya kabartma şekil ve biçim verme olduğunu hatırlayalım.

İslâm bilginlerine göre iki türlü ‘tasvir-sûret’ vardır:

Birincisi, boyutları olan sûretler, yani heykeller.

İkincisi de boyutları olmayan, kağıt, duvar, kumaş veya benzeri yüzeylere yapılan sûretler, yani resimler.

Kur’an, çok eski devirlerden beri gelen heykelciliği ve buna ibadet etmek olan puta tapıcılığı kesinlikle yasaklamaktadır. (5/Maide, 90) (Hz. Nuh zamanında süs ve saygı için yapılan heykeller zamanla tapılan bir put haline gelmişlerdir. 71/Nuh, 23-24)

İslâma göre heykel yapmak, heykele sahip olmak, bunun sanatıyla uğraşmak uygun görülmemiştir. (Çocuk oyuncakları ve benzeri şeyler bu yasağın dışındadır.)

Fotoğraf, gölgeyi hapsetmek sanatı olduğu ve el ile yapılan resimler gibi olmadığı için kimilerine göre –aşırı saygı ve edep dışı olmamak şartıyla- bir sakıncası yoktur. (Y. Kardavi. İ. Helâl ve Haram, s:183-201)

El ile yapılan resimlerle (sûretlerle) ilgili farklı görüşler vardır.

Tapınılan şeylerin resimlerinin yapılması helâl olmaz.

Tabiat manzaları yapılabilir. Resmi yapan Allah’ın yaratma sıfatıyla yarışmaya kalkarsa, ‘ben de yaratıyorum’ derse bu tehlikelidir. Aşırı saygı duymak üzere birinin, bir ileri gelenin resmini yapmak da mübah görülmemiştir. İslâm Tevhid dinidir ve Allah inancının başka bir şeyle zedelenmesine izin vermez. Bu bakımdan Allah’tan başkasına ta’zimi (aşırı saygı ve büyüklemeyi) kesinlikle yasaklar. İnsanlar zaman zaman birilerini aşırı severler, takdis ederler (kutsarlar) ve tapınmaya bile başlarlar.

Günümüzde bir takım ihtiyaçlar, bazı meslekler resim yapmayı gerekli kılmaktadır. Aşırı saygı duymamak, puta tapanlar gibi yapmamak şartıyla bu gibi resimleri yapmak ve kullanmak haram değildir. (Y. Kardavi, Y. Helâl ve Haram, s: 201-205)

Hüseyin K. Ece

İslamın Temel Kavramları kitabından. Sayfa: 689-691