Türkçe’de kullanılan ‘casus’ kelimesi de aynı kökten gelmektedir.

‘Tecessüs’, bir şeyin iç yüzünü araştırmak, gizli tarafını ve kusurunu aramak şeklinde olumsuz bir anlama sahiptir. İnsanların birbirlerinin gizli durumlarını, ayıplarını ve kusurlarını araştırıp ortaya dökmeleri ‘tecessüs’ kavramı ile ifade edilmiştir.

İnsanlar hata edebilirler, kusurları olabilir, hatta günah bile işleyebilirler. Hiç kimse melek olmadığına göre, hatasız ve kusursuz insan olmaz. Ancak müslümana, toplum arasında hataların veya günahların gizlenmesi, saklanması tavsiye edilmiştir. Açıktan açığa işlenilen bir günah, nehy-i ani’l münker faaliyeti ile ortadan kaldırılmaya çalışılır.

Müslümanın gizli gizli işlediği, ancak kimseye zarar vermeyen bir suçu (günahı) araştırılmaz. Kimileri kendi noksanını, günahını veya hatasını ayıp sayar. Bu kendine ait ayıbın ortaya konulmasından hoşlanmaz. İslâm da gizli suçların, ayıpların, kişiye ait eksik hallerin, gizli sırların araştırılmasını, ortaya konulmasını helâl görmez.

 

b-Tecessüsün Zararları

Kur’an söyle buyuruyor:

“Ey iman edenler! Zan’dan çokça kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli hallerini araştırmayın). Kiminiz de kiminizin gıybetini yapıp arkadan çekiştirmesin. Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? işte, bundan iğrenip-tiksindiniz. Allah’tan ittika edin (hakkıyla sakının). Şüphesiz Allah, Tevvab’tır (tevbeleri çok kabul eden), Rahim’dir.” (49/Hucurât, 12)

Âyet, mü’minlere  üç önemli düşük davranıştan uzak kalmalarını emrediyor: Zan, tecessüs ve gıybet. Her üçü de İslâm toplumunun diriliğine, birliğine, güvenine ve kardeşliğine zarar veren şeylerdir. İslâm bir cemaat dinidir. Cemaatın bütün fertleri diğer kardeşlerinin haklarını korudukları gibi, birbirlerinin iyi durumunu isterler, kötü duruma düşmelerini istemezler. Onlara ait şeref, iffet, namus, haysiyet gibi değerleri kendi haysiyetleri  kadar korurlar. Onların sakladığı, duyulmasını istemedikleri  gizli hallerini, ayıp ve kusurlarını araştırıp diğer insanlara yaymazlar. Onları toplum içinde küçük düşürmezler. Halk arasında kötü tanınmaları için uğraşmazlar. Hatta onların bu gibi kusurlarını gizlemeye çalışırlar. Çünkü böylelikle hem çirkin seyler insanlar arasında yayılmaz, hem de mü’min bir insan diğerlerinin arasında değerini kaybetmez.

Yukarıdaki âyetin müslümanların kardeş olduğunu vurgulayan âyetlerden sonra gelmesi de dikkat çekicidir.

Bir hadiste Peygamberimiz (sav) şöyle buyuruyor:

“Müslümanların eksikliklerini, ayıplarını araştırmayın. Zira her kim müslümanların ayıplarını araştırırsa Allah (cc) da onun ayıbını takip eder, sonunda evinin içinde bile olsa onu rezil ve rüsvay eder.” (Ebu Davud, Edeb/Hadis no: 4884, 4/271. Tirmizî, Birr/85, Hadis no: 2032, 4378.)

Allah (cc) mü’minler arasında her türlü hayasızlığın, çirkin işlerin yayılmasını isteyenleri, yani bunu yapanları dünya ve Ahirette acıklı bir azapla tehdit ediyor. (24/Nur, 19)

İnsanlara ait günahların, kusurların veya hataların araştırılıp ortalığa yayılması, şüphesiz ki çirkin işlerin yayılmasını istemektir, buna sebep olmaktır.

Peygamberimiz (sav) şöyle buyuruyor:

“Müslümanların gizli hallerinin (ayıplarının) peşine düşerseniz, onları ifsat edersiniz (fesada uğratırsınız).” (Ebu Davud, Edeb/Hadis no: 4888, 4/273.  R. Salihîn, 622)

İfsat olmuş, bozulmuş, iyi durumunu kaybetmiş kişilerin bulunduğu toplum sağlıklı olamaz. Öyleyse, mü’minler din kardeşlerinin ayıplarını ve kusurlarını ifşa edici (ortaya dökücü) değil, örtücü olmalılar.

“Kim bir ayıp görür ve onu örterse, diri diri gömülmüş bir kız çocuğunu diriltmiş gibi olur.” (Ebu Davud, Edeb/Hadis no: 4891, 4/273)

Yine bir başka hadiste buyuruluyor ki:

“Zandan kaçının, çünkü zan sözlerin en yalanıdır. Tecessüste bulunmayın, birbirinizin iç yüzünü araştırmayın, birbirinizin sözlerine (kötü niyetle) kulak kabartmayın. Birbirinize haset etmeyin, birbirine buğz etmeyin, birbirinize sırtınızı dönmeyin. Allah’ın emrettiği gibi kardeş olunuz. Müslüman müslümanın kardeşidir; ona zulmetmez, onu yalnız bırakmaz, ona hakaret etmez. Takva buradadır takva buradadır, diyerek göğsünü işaret etti.” (Buharî, Müslim, R. Salihîn, 622)

“Bir kul dünyada bir kulun (ayıbını) örterse, Kıyamet Günü de Allah onun ayıbını örter.” (Müslim, Birr/21, Hadis no: 2590, 4/2002)

Müslümanların kendilerine ait, hiç bir zaman tecavüz edilmemesi gereken hakları, haysiyet ve şerefleri vardır. Bunları korumak diğer müslümanların görevidir. Gizli hallerin araştırılmaması müslümanların diğerleri üzerinde bir hakkıdır. İnsan onuruna yakışan da onu şereflendirmek, toplum içinde rezil ve rencide etmemektir.

 

Hüseyin K. Ece

İslamın Temel Kavramları kitabından. Sayfa: 699-700