‘Amel’, aslında niyetli davranış, bir maksada bağlı olarak yapılan fiildir. Bütün canlılar bir takım fiiller yapabilirler. Ancak onların yaptığı bu fiillere ‘amel’ denilmez.

Bir kasda ve niyete bağlı olarak yapılan fiillere ‘amel’ adı verilir. İyi veya kötü nitelemesi de bir niyetle yapılan ameller hakkında geçerlidir. Buna göre insan, ister iyi bir şey yapsın, isterse kötü bir şey yapsın; yaptığı işi bir niyetle yapıyorsa, o işi yapmakta bir maksadı varsa, o iş bir ameldir.

Bu açıdan bakıldığı zaman bir müslümanın inancının gereği olarak yerine getirdiği butün ibadetler birer ameldir. Kişinin bir işe niyet ederek ve şuurlu bir şekilde yaptığı bütün faaliyetler ‘amel’ kategorisine girer.

Kur’an, pek çok âyette Allah’a imandan sonra hemen amel işlemeye dikkat çekiyor. Böylece insanın kurtuluşunun iman ve onunla kucaklaşan amele dayandığını haber veriyor. Esasen insan ve ona ait hayat ile ölümün yaratılmasının amacı, nasıl bir amel işleyeceğini denemek içindir. (67/Mülk, 2) Kişinin başarıya ulaşması, dünya ve ahiret mutluluğunu yakalaması bu amel denemesini başarmasına bağlıdır. İnsan sürekli faaliyet halindedir. Her an bir fiil yapabilir. Yaptığı fiilin ‘amel’ diye bir değer kazanması, o ameli şuurla ve bir niyetle yapmasına bağlıdır.

 

b- Amelin Çeşitleri

Amelleri, sonuçlarına göre üç kısma ayırmak mümkündür:

1-Salih amel: Faydalı, maksada uygun, zararlı ve ifsat edici (bozucu) olmayan davranışlar. İslâmın yapılmasını emrettiği, ya da tavsiye ettiği bütün hayırlı işler. Bununla insan ya kendine, ya çevresine, ya da insanlara faydalı olur. Allah (cc) katında sevap ve O’nun rızasını kazanır. Ya da bir zararı defeder, bir faydayı elde eder.

2-Fasid (batıl) amel: Zararlı, maksada uygun olmayan, ifsat edici her türlü faaliyetin genel adı. Bunlar İslâmın yapılmasını yasak ettiği, ya da yapılmamasını uygun gördüğü işlerdir. Bu gibi amelleri işleyenler günah kazanır. Allah (cc) kullarının bu amelleri işlemesinden razı değildir. Fasit ya da batıl ameller insanın yaratılış amacına uygun değildir ve insanın derecesini düşürürler. Her türlü isyan, inkârcılık faaliyeti, günah, haddi aşma, zulüm ve bozgunculuk fasit ameldir. Değersiz, zararlı ve reddedilen işlerdir.

3-Mübah (caiz) amel: Yapılıp yapılmaması kişinin kendisine ait olan işlerdir. Bunları yapanlar günah veya sevap kazanmadıkları gibi, kimseye de zarar veya fayda vermezler.

İslâma göre bir amelin iyi, yani salih amel olabilmesi için iman şarttır. (Bakınız: Salih Amel) şirk ve küfür kişinin yapabileceği bütün güzel işleri iptal eder. Çünkü böyle bir davranış kulun Allah’ın makamına karşı işlediği bir hatadır. (5/Maide, 5, 53. 6/En’am, 88. 9/Tevbe, 69. 33/Ahzab, 19. v.d.)

Allah’ın kulu olarak yaratılan insan, öncelikli olarak kendini yaratana ve Yaratıcının haber verdiklerine inanmalıdır. Sonra da amellerini inandığı Allah’ın ölçülerine göre ayarlamalı, O’nun emrettiği gibi kulluğunu yerine getirmelidir. İnsan, Allah’ın verdiği akıl ve sahip olduğu irade ile bir iş (amel) işler. Yaptığı işe ait ölçüyü inancından alırsa, işi değerli olur. Nitekim Kur’an iman ile ‘salih amel’i sık sık beraber kullanıyor. İmandan sonra ‘salih amel’ işleyen mü’minleri övüyor, onların alacağı büyük mükâfatları dile getiriyor.

 

c- Amelin Değeri

Bir işin (amelin) iyi mi, kötü mü? (salih mi fasit mi?) olduğunun ölçüsü insan kafasına ( hevasına) göre belli olmaz. Farklı kişilere göre farklı ölçüler olabilir. Herkes kendi anlayışına, bilgisine ve içinde yetiştiği toplumun değer yargılarına göre iyi ve kötü ölçüsüne sahip olabilir.

Bir amelin (davranışın) kesin hükmünü ancak yanılmayan, şaşmayan, hata etmeyen, her şeyi bilen İlâhî Kudret bilebilir. O’nun iyi dediği davranışlar iyidir, O’nun kötü dediği ameller kötüdür. Bir başka deyişle, Allah’ın rızasına uyan işler iyidir, O’nun rızasına uymayan davranışlar kötüdür.

Bütün ameller bu ölçüye kıyas edilir. İyi davranışların (salih amellerin) özü, Allah’ın emirlerini en üstün tutmak, O’nun koyduğu ölçülere göre hareket etmek, O’nun hükümlerini hayata hakim kılmak, İslâmın ilkelerini göz önünde bulundurmaktır. Bunlar ibadetler ve güzel ahlâktır.

Allah’ın yasakladığı veya razı olmadığı işleri yapmak da kötü ameldir. Kişi kendi iradesiyle iyi veya kötü amellerden birini seçer, o amelin dünyadaki veya ahiretteki sonucuna razı olur. Allah (cc), insanın kötü amel işlemesini sevmemektedir. Ancak insan dünyada serbesttir. Kendine göre en uygun olanını seçme hakkına sahiptir. Her amelin de mutlaka karşılığı olacaktır.

Ahiret hayatı, insanın dünyada işlediği amellerin hesabının yapılacağı ve bu amellerin karşılığını alacağı gündür. (3/Âli İmran, 30. l6/Nahl, 111. v.d)

İnsanların işlediği bütün ameller bir ‘kitab’a (amel defterine) kaydolunmaktadır. Ahiret günü bu ‘kitab’ ortaya konacak ve insana hak ettiği ceza veya mükâfat bu amel defterine göre verilecektir. (45/Casiye, 28-29. 17/İsra, 13-14. 18/Kehf, 47-49. 82/İnfitar, 10-11)

İnsan tarafından ortaya konulmuş olan bütün ameller mutlaka değerlendirilir. İnsanlar tarafından bu amellerin gizlenmesi veya üzerinin örtülmeye çalışılması sonucu değiştirmez. Kim zerre kadar hayır veya şer işlerse karşılığını görecektir. (99/Zilzâl, 7-8)

Allah (cc) inkârcılara şöyle sesleniyor:

“Siz amel işleyin (yapacağınızı yapın); Allah, Rasûlü ve mü’minler onu göreceklerdir.” (9/Tevbe, 105)

Şu âyet ise bu konuda çarpıcı ölçüyü ortaya koyuyor:

“(Lokman oğluna öğüt vermeye devam ederek dedi ki) : Yavrum, (yaptığın amel) hardal tanesi ağırlığınca bir şey de olsa, bir kayanın içinde, göklerde veya yerde bulunsa Allah onu mutlaka getirir. Çünkü Allah Lâtif’tir (bilgisi her şeye ulaşır), Habir’dir (her şeyden haberdardır).” (31/Lokman, 16)

Allah (cc) hiç bir şekilde iman edip ‘salih amel’ işleyenin bu amelini kaybetmez, onun karşılığını mutlaka verir. (18/Kehf, 30)

Amellerin salih olup olmaması mü’minin Allah katındaki derecesini belirler. Bütün ameller de niyete göre değer kazanır. Kişi bir ameli hangi niyete göre yaparsa, amelinin sonucu ona göre değerlenir. (Müslim, İmare/155, Hadis no: 1907, 3/1515. Ebu Davud, Talak/11, Hadis no: 2201, 2/262. Buharî, B. Vahy/1, 1/2. Tirmizî, F. Cihad/16. Hadis no: 1647, 4/179. Nesâî, Taharet/60. 1/51)

Müslüman bütün amellerini ‘salih amel’ haline getirebilir. Eğer onun niyeti Allah rızası ise, o yalnızca Allah’ı razı etmek için çaba gösterirse, o işinde yalnızca Allah’ın vereceği karşılığı hesaba katarsa; onun bütün işleri salih amel olabilir. Örneğin, gıda almak beden için bir ihtiyaçtır. Bunu normal olarak karşılamak sıradan bir iştir. Ama müslüman yemeği daha güçlü olup daha iyi ibadet etmek amacıyla yerse, yemek fiili bile ‘salih amel’ olur. Normal bir uyku ihtiyaçtır, ne sevaptır ne de günah. Ancak bir mü’min yatağına yatarken dua ile, Rabbini zikrederek ve nimetlerine şükrederek, ya da gece kalkıp teheccüd namazı kılmaya niyet ederek yatarsa bütün uykusu ‘salih amel’ olabilir.

Bunu tersi de mümkündür. Bir kul kendisine sevap kazandıracak bir ameli, niyetini bozarak günaha çevirebilir. Mesela, namaz İslâmda en önemli ve yerine getirilmesi zor bir ibadettir. Sevabı da zorluğuna göre çoktur. Namazı Allah rızası için değil de gösteriş (riya) için veya insanlardan bir çıkar elde etmek için kılar gibi görünenler, ‘fasit bir amel’ işlerler, sevap yerine niyetleri iyi olmadığı için günah kazanırlar.

İnsan bir kötü ameli işlediği zaman, Allah (cc) ona işlediği günah kadar ceza verir. Hatta dilerse kulunun böyle günahlarını affeder. (42/Şûra, 30, 34) Salih amellerin karşılığı ise, insanın hesap edemeyeceği kadar fazladır. (34/Sebe’, 37. 28/Kasas, 84)

Peygamberimiz (sav) şöyle dedi:

“Allah (cc) buyuruyor ki; Benim kulum bir hasene (sevap olan bir amel) yapmaya niyet etse de onu yapmasa bile ona karşılık veririm. Onu yaparsa o kuluma on katına kadar sevap yazarım. Bir kötülük (günah) işlemeye niyet eder de yapmazsa, hatasını affederim. Eğer o kötülüğü yaparsa onu misliyle (ceza) olmak üzere yazarım.” (Müslim, İman/205, Hadis no: 129, 1/117. Buharî, İman/31, 1/17)

Allah’a kulluk yapmak için yaratılan insanın işlediği amel, onu karanlıktan aydınlığa çıkarır, mutluluğa ve ilâhî muştuya kavuşturur, rızkını bollaştırır, şükür borcunu öder, Allah’ın rahmetinin ve sonsuz nimetlerinin yolunu açar, O’nu razı eder. (19/Meryem, 96. 42/Şûra, 22-23. 22/Hacc, 50. v.d.) Amelin kalitesi aynı zamanda kulun makamını de belirler. Hatta bu ölçü nimetlerin kalite ve derecelerine bile etki eder. (6/En’am, 132. 46/Ahkaf, 19)

İnsanın karşılaştığı bütün sonuçlar, kendi eliyle işlediği amelin karşılığıdır. Bütün darlıklar, zorluklar, musibetler ve iyi haller insanın elinin kazancıdır. Rabbimiz insana onun kazanmadığı veya hak etmediği bir sonucu, bir çile ve cezayı vermez. Çünkü O kullarına asla zulmetmez. (41/Fussilet, 46. 37/Saffât, 39. 45/Casiye, 15)

Hüseyin K. Ece

 İslamın Temel Kavramları kitabından. Sayfa: 40-42