Buradan harketle ‘birr’, hayır işinde genişlik anlamında kullanılmaktadır.

Geniş anlamıyla ‘birr’, her türlü hayır ve iyilik işinde genişlik, ihsan, itaat, doğruluk, bol bol iyilik demektir. ‘Birr’, her türlü iyiliği, ihsanı ve hayırlı işleri kapsar. ( Bakınız: İhsan)

‘Berr’, sıfatı hem Allah (cc) için hem de itaatkâr kullar için kullanılır. Allah (cc) için kullanıldığı zaman anlamı: Kullarına karşı şefkatli, onlara ihsan eden, iyilikleri bütün yaratıklara yaygın olan demektir. ‘el-Ber’, Allah’ın güzel isimlerinden biridir.

‘Berr’ sıfatı insanlar için kullanıldığı zaman, çok itaatkâr anlamına gelir.

‘Berr’, aynı zamanda , sâdık, yani sözünde duran anlamı da taşımaktadır. Yeminini yerine getiren hakkında, ‘berre fi yeminih-yeminine sâdık kaldı, yeminini yerine getirdi’ denilir.

Allah (cc) el-Berr’dir. O, kullarına merhametli olduğu için, onların hakkında kolaylık diler, zorluk dilemez. Onların günahlarına (eğer tevbe etmezlerse) bir karşılık verir. Buna karşın onların iyiliklerine, hayırlı amellerine kat kat karşılık verir.

“Hiç şüphesiz, biz bundan önce O’na dua (kulluk) ederdik. Gerçekten O, iyiliği ve ihsanı bol, rahmeti bol (el-Berr) olandır” (52/Tûr, 28)

Kur’an, ‘berr-itaatkâr’ sıfatını iki âyette, Hz. İsa ve Hz. Yahya peygamberleri nitelemek için kullanıyor:

“Katımızdan ona (Hz. Yahya’ya) bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (saflık) da verdik. O çok takva sahibi birisiydi. Ana- babasına itaatkârdı ve isyan eden bir zorba değildi” (19/Meryem, 14-15)

Hz. İsa (as) da ‘berr-itaatkâr, annesine iyilik eden’ birisiydi. (19/Meryem, 32)

Hadis ve fıkıh kitaplarında ‘birru’l valideyn’ başlığı bulunmaktadır. Bu başlık altında, ana- babaya itaat etme, onlara bol bol iyilikte bulunma görevleri anlatılır.

Aynı kökten gelen ‘teberrû’; fiil olarak iyi olma, iyilik yapma anlamındadır. Türkçe’de, her hangi bir dernek, cemiyet, yardım kurumu ve kişiye yapılan yardımlara verilen addır.  

‘Berara’ ise, ‘berr’in çoğuludur ve Kur’an’da bir âyette meleklerin sıfatı olarak geçmektedir. “(Ki onlar) oldukça üstün, değerli, iyilik ve dürüstlük sembolü (berara)dürler.” (80/Abese, 16)

 

b- Birr’in Kapsamı

‘Birr’, bol bol iyilik etmek, hayır işlerinde geniş olmak anlamına geldiği gibi, aynı zamanda fail (özne) ismidir ve iyilikte bulunan demektir.

Mü’minler, çok iyilikte bulunarak, takvada çok geniş olarak ‘birr’in bizzat kendisi haline gelirler. Tıpkı salih amel işleyerek imanıyla özdeşleşen müslümana ‘iman’ denilmesi gibi. İyilik ve takvada ileri geçen bol bol ihsanda dulunan, akrabalarına ve diğer insanlara bol bol iyilik eden, iyi davranan kimseler artık ‘birr’in bizzat kendisi olurlar.

Böyle kimselere Kur’an ‘ebrâr’ demektedir.

Kur’an ‘birr’i şöyle tanıtıyor:

“Yüzlerinizi doğudan ve batıdan yana çevirmeniz ‘birr-iyilik’ değildir. Ama birr, Allah’a , Âhiret Günü’ne, Meleklere, Kitab’a ve Peygamberlere iman eden, ona olan sevgisine rağmen, malı yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip dilenene ve kölelere veren, namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve söz verdiklerinde (ahidleştiklerinde) sözlerinde duranlar ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenler (in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve takva sahibi olanlar da bunlardır.” (2/Bakara, 177)

Görüldüğü gibi Kur’an, ‘birr’in inanç ve amel boyutlarını, en önemli ilkeleri sıralayarak açıklıyor. ‘Birr’ öncelikli olarak İslâmın inanç esaslarını kabul etmek, sonra da malı ihtiyaç sahiplerine infak etmektir. (Bakınız: İnfak) Bu âyette en önemli erdemler sıralanmış olup, birr’in sınırının daraltılmadığı açıktır. Bu bağlamda birr, bütün iman, ibadet ve ahlâka ait iyi huyları kapsayacak genişlikte bir kavramdır.

Birr, bütün taat sayılan, yani Allah’a saygı ifade eden davranışlar ve insanı Allah’a yaklaştıran hayırlı işleri içerisine alan bir kelimedir.

Birr, takva sahibi mü’minlerin bir özelliğidir. Bizzat takva değil takvalı olma halidir diyebiliriz. Hatta yukarıdaki âyette ‘işte sadık (doğru) olanlar bunlardır’ cümlesinden hareketle birr’i, ‘doğruluk’ diye anlayanlar da olmuştur. Halbuki ‘sıdk-doğruluk’ birr değil, birr sahibi olmanın bir sonucudur.

Kur’an, müşriklerin bir yanlış davranışına da dikkat çekerek, bunun birr olmadığını vurguluyor.

Cahiliye döneminde müşrikler hacc için ihrama girdikleri zaman ağaç gölgeliğinde oturmazlar, evlerine girmezlerdi. Bir ihtiyaçtan dolayı evlerine veya çadırlarına girmek isterlerse, çadıra, arkalarından açtıkları deliklerden, evlere de ya arka pencereden ya bacalarından girerlerdi.

Kur’an böyle bir davranışın faydasız bir şey olduğunu asla birr olamayacağını vurguluyor:

“…Birr (iyilik) evlere arkalarından gelmeniz değildir. Ancak birr (iyilik) takva sahiplerinin tutumudur. Evlere kapılarından girin. Allah’tan korkup-korunun, umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (2/Bakara, 189)

Evlere veya çadırlara arkadan girmenin nesi birr (iyilik) olabilir ki? Takva sahibi kimseler hayır üzerinde olurlar, infak ederler (muhtaçlara yardım ederler), sürekli iyilikte bulunurlar. Hem Allah’a (cc) itaat ederler, hem de insanlara bir fayda sağlarlar. Dolasıyla onların tutumu birr’in da kendisidir.

Bu âyette ayrıca bir kinaye (dolaylı anlatım) de bulunmaktadır. Yani söze ve işe tersinden, fayda vermeyecek tarafından başlamayın. Bir meseleyi karıştırmak, bulandırmak, anlamsız duruma sokmak için, kafa karıştırmak için iş yapmayın. Evlere kapılarından girildiği gibi; işe ve söze, amaca uygun faydalı olacak şekilde başlayın. Bu bir anlamda yıkıcı değil yapıcı olun, işi ehline bırakın demektir.

Birr, sosyal hayatın kurulması ve işlemesi konusunda son derece önemli bir ahlâk kuralıdır. İnsanlar arasındaki kaynaşmanın (ülfetin) yollarından biridir. Kişiler başkalarına yardım ettikçe, onlara güzel davrandıkça; aralarında kavga, anlaşmazlık ve düşmanlık yerine, dostluk, barış ve ülfet olur.

 

c- Birr’in Sosyal Hayata Yansıması

Birr, sosyal hayata iki şekilde yansır:

Birincisi, insanlara karşılıksız mal yardımında bulunmak,

İkincisi ise, söz ve davranışlarla insanların iyilikleri ve mutlulukları, dirlik ve düzenliği için çalışmaktır. (Bakınız: Ma’ruf)

Mü’minler, sevdikleri şeylerden Allah yolunda harcadıkça bu birr erdemini kazanırlar. “Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla birr’e (iyiliğe) erişemezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.” (3/Âli İmran, 92)

Görüldüğü gibi birr ahlâkı, toplumda ekonomik ve sosyal düzeni zorlama olmaksızın sağlayıcı, insanlar arasındaki dostluğu ve barışı koruyacak, insanı en erdemli yapacak çok önemli bir ahlâktır.

Rabbimiz buyuruyor ki:

“…Birr (iyilik) ve takva (Allah’tan korkup-kötülüklerden, günahlardan korunma) hususunda yardımlaşın; günâh ve sınırı aşma konusunda yardımlaşmayın. Gerçekten Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.” (5/Maide, 2)

Kur’an mü’minlere, birr’i başkalarına tavsiye edip de kendilerini unutan, birr’i yerine getirmeyen İsrailoğulları gibi olmayın demektedir. (2/Bakara, 44)

Kur’an ebrar olanlar için altlarından ırmaklar akar cennetlerin olduğuna, Allah’ın katında bulunan mükâfatların onlar için daha hayırlı olacağını müjdeliyor. (3/Âli İmran, 198) ‘Ebrar’ olanlar, yani sürekli iyilik yapanlar veya imanlarında ve davranışlarında doğru olanlar, sürekli güzel davranış gösterenler Cennet’te nimet içerisindedirler. (82/İnfitar, 13, 83/Mutaffifîn, 22-28)

Birr sahibi olanların kitabı (amel defteri ) ‘illiyyîn’ denilen bir kitaptır. (83 Mutaffifîn/18-20 ) Onların amelleri değerli olduğu için, Allah (cc) onların kitaplarını da yükseltmiş, onları değerli kılmıştır.

Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki:

“Sıdk (doğruluk) insanı birr’e (Allah’ı razı edecek iyiliğe ) götürür., birr de mü’mini Cennete götürür. Kişi, doğruyu söyler ve doğruyu arar da Allah (cc) katında doğru sözlü diye kaydedilir. Yalan da kişiyi sınırı aşmaya götürür. Haddi aşmak da (kişiyi) ateşe götürür. Kişi yalan söyler ve yalanı araştırır da sonunda Allah katında yalancı diye kaydedilir” (Buharî, Edeb/69. 7/30. Müslim, Birr/29, Hadis no: 2607, 4/2012. Ebu Davud, Edeb/Hadis no: 1989, 4/297. Tirmizî, Birr/46, Hadis no: 1971, 4/347. Muvatta. Kelâm/16. nak K. Sitte 10/9)

Kur’an bize şöyle dua etmemizi tavsiye ediyor:

“Rabbimiz! Biz, ‘Rabbimize iman edin’ diye imana davet eden bir davetçiyi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de ‘ebrar ( Allah’ı razı edecek iyilik sahipleriyle)’ ile birlikte öldür.” (3/Âli İmran, 193) 

Hüseyin K. Ece

İslamın Temel Kavramları kitabından. Sayfa: 86-88