Bir şeyin faydalı olmaktan çıkıp zararlı olmaya başlaması fesattır.

Aynı kökten gelen ‘ifsat’, bozma, kokuşturma, geçersiz duruma düşürme anlamına gelir.  

Müfsit; bozan, bozgunculuk yapan, ifsat eden demektir. Fasit ise, bozan, geçersiz kılan, batıl demektir.

Fesadın karşıtı sulh veya salah’tır. Sulh veya salah; iyi olma, düzelme, iyiliğe aracı olma anlamlarına gelir. Bunun çoğulu maslahattır. Maslahat, iyi olan halleri, düzelmeyi, faydalı olan şeyi ifade etmektedir. (Bakınız: Salih)

İfsat eden şeylere, fesat’a sebep olan şeylerin hepsine ‘mefsedet’ denmiştir.

İnsanların din, can, akıl, nefis, nesil ve mal güvenliklerini çok önemli gören dinimiz, koyduğu hükümlerle ‘maslahatı kazanmak ve mefsedeti uzaklaştırmak’ istemiştir. (Bakınız: Maslahat)

a- Kâinat Düzeninde Fesat

İnsanlardan bir kısmı kendi hevalarına (kendi görüşlerine-arzularına) uyarlar. Allah’tan gelen kuralları ve ölçüleri tanımazlar. Böyleleri isteklerine kavuşmak, arzularını gerçekleştirmek için her yola baş vururlar. İnsanların haklarına ve özgürlüklerine tecavüz ederler. İşte yeryüzünde fesat böyle kişilerin yüzünden çıkmaktadır.

Kendi nefsini ilâh haline getiren insanlar fesada sebep olurlar. Halbuki yerde ve gökte tek bir ilâh olan Allah vardır. O Allah ki, yeryüzüne ve gökyüzüne bir düzen (sulh) koymuştur. İnsan toplulukları da düzen içinde, fesattan uzak yaşasınlar diye peygamberler ve onlarla beraber din göndermiştir. Yani ilâhî kurallar göndermiştir. Bu ilâhî kurallar insanlar arasında ve toplumda düzeni sağlar, fesadı önler.

“Eğer o ikisinde (göklerde ve yerde) Allah’tan başka ilâhlar olsaydı muhakkak fesada uğrarlardı.” (21/Enbiya, 22)

a1- Fesada Sebep Olan İnsanlar

Allah’a isyan eden, sınırı aşan veya arzularını tanrı haline getiren insanlar yeryüzünde fesada sebep olurlar. Onlar sulhun (düzenin ve iyiliğin) bozulmasına çalışırlar. Ya da onların yaptığı işler yüzünden fesat meydana gelir.

İnsanlardan öylesi var ki, bu dünya hayatı hakkındaki görüşleri senin hoşuna gider; (dahası), kalbindekilere Allah’ı şahit tutar, üstelik tartışmada son derece ustadır. Ancak hakimiyeti eline alır almaz yeryüzünde fesat çıkarmaya, [insanın] ürünü[nü] ve nesli[ni] yok etmeye çalışır: Allah fesadı sevmez. (2/Bakara, 204-205)

Yeryüzünde fesada sebep olan münafıklar ve inkarcılar korkak ve aç gözlüdürler. Bu yüzden birbirlerine her konuda yardım ederler. Özellikle fesat çıkarma işinde birbirlerinin yardımcılarıdır.

Yeryüzünün huzurunu bozan bu müfsitlere (fesatçılara) karşı ıslah edicilerin-muslihlerin (huzuru veya sulhu sağlayanların- yani müslümanların) işbirliği yapmaları gerekir.

Kur’an-ı Kerim diyor ki:

“Kafir olanlar bile birbirlerinin yardımcılarıdırlar. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmezseniz) yeryüzünde bir fitne ve bir büyük fesat olur.” (8/Enfal, 73)

 

b- Fesat Olan Eylemler

b1- Îlâhî Hakları İhlâl

Âlemlerin Rabbi Allah’ı inkâr etmek, O’nun Rabliğini kabul etmemek, ya da insanları O’nun yolundan alıkoymak fesatlıktır ve büyük azabı gerektirir. (16/Nahl, 88, ayrıca bak. 3/Ali İmran, 62-63) Hz. Salih (as), kavmine insanları Allah’ın yolundan alıkoymamalarını söylüyordu ve böyle bir eylemin fesat olduğunu, fesatçıların sonunun da iyi olmayacağı uyarısında bulunuyordu. (7/A’raf, 85-87)

Allah’ın peygamberler aracılığıyla gönderdiği mesajı yalanlamak, ona karşı gelmek bir çeşit fesattır. Böyle bir fesada düşenler de zalimlerdir. (10/Yunus, 39-42)

Kur’an, peygamberlerin getirip tebliğ ettiği mesaja ve onların kurmaya çalıştıkları huzur ve mutluluk düzenine karşı çıkanlara müfsitler, yaptıkları bu bozgunculuk işlerine de fesat demektedir. Bu şekilde fesat çıkaran bütün topluluklar tarih boyunca zarara uğradılar. Bu bozgunculuk onlara bir fayda getirmedi. Nitekim Hz. Şuayb (as) kendisine karşı gelen kavmini ‘müfsitlerden olmayın’ diye uyarmıştı. Ancak Medyen halkı onu yalanladı. Bu yüzden de cezaya çarptırıldılar. (29/Ankebût, 36-37)

Firavunun ve kavminin ileri gelenlerinin Hz. Musa’yı (as) dinlememeleri, kurdukları zulüm düzeni, gönderilen âyetlere karşı haksızlık etmeleri ve kibirlenmeleri de fesattan başka bir şey değildir. (7/A’raf, 103. 27/Neml, 14)

Peygamberlerin görevi inançta ve sosyal düzende yerleri ve hedefleri sapmış, bozulmuş, yanlışa dönüşmüş her şeyi yerli yerine koymak, insanı ve onun yaşadığı hayatı ıslah etmektir. Ancak enbiya’nın bu çabasına rağmen insanlardan bir grup onların bu görevlerine karşı gelmişler, onları engellemeye çalışmışlardır. Böyleleri kargaşa ortamını, düzensizliğin, sömürü ve tahakküm düzeninin devam etmesini isterler. Bu da fesattır.

 

b2- İnsanların Hakkını İhlâl

Fesadın en yaygın olarak işlendiği alan insanlara ait haklara tecavüzdür. Bu fesadın en önemlisi de insanın yaşama hakkına yapılan haksız saldırıdır. Kur’an bir kimsenin haksız yere başkasını öldürmesini ‘bütün insanları öldürmüş’ gibi saymaktadır. (5/Maide, 32)

Fesat; iyilik , güzellik, doğruluk ve adalet ilkeleri esas alınarak oluşturulan ya da oluşturulmaya çalışılan bir sosyal düzene karşı çıkmayı simgeleyen bir kavramdır. (E. Pazarbaşı, nak. K. Siyasî Kavramlar, s: 348) Adalet ve huzur düzenine aykırı bütün kötülükler fesattır. Bu bağlamda hırsızlık (12/Yusuf, 70-73), ölçüde ve tartıda hile yapmak (11/Hûd, 85), kamu düzenini bozma, ekini (ticaret ve iktisat hayatını) nesilleri mahvetme (2/Bakara, 205), hak ve adalet sınırını aşarak azmak (tuğyan etmek) (89/Fecr, 9-14), bozgunculuk yapmak, ya da buna sebep olmak (7/A’raf, 127. 18/Kehf, 93-94. 27/Neml, 48),  insanları zayıflatmak için gruplara ayırmak (28/Kasas, 3-4), zalim yöneticilerin hükmetme arzusu, iktidar tutkunluğu (27/Neml, 34), her türlü aşırılığa sapmak (26/Şuara, 151-152) insanların haklarına zarar veren fesat türlerindendir.

 

b3- Ahlâk Açısından Fesat Olan Davranışlar

İslâmın koyduğu bazı ahlâk kurallarını çiğnemek de Kur’an tarafından fesat olarak niteleniyor. Mesela, büyü yaparak kötülüğe sebep olmak (10/Yunus, 81-82), akrabalık bağlarını koparmak (47/Muhammed, 20-22), yalan söylemek (33/Ahzab, 70-71), mü’minlerin birbirlerine yardım etmemeleri (8 Enfal/73), Hz. Lût kavminin işlediği çirkin davranış (29/Ankebût, 28-30), mal yığarak, servet biriktirerek onunla övünmek, onunla insanlara hükmetmeye kalkışmak (28/Kasas, 77) gibi davranışlar birer fesattır.

Kısaca can, mal, nesil, din ve akıl güvenliğini tehlikeye sokan her şey fesat, bunu yapan müfsit, bu zararlı işlere de mefsedet denir.

c- Fesadın Anlam Sahası

Kur’an yorumcuları, ‘fesad’ ve bunun türevlerinin bir kaç anlamda kullanıldığını söylüyorlar.

a-Günah (2/Bakara, 11),

b-Küfr, kafirlik (11/Hûd, 116),

c-Helâk, bozulup gitme (21/Enbiya, 22),

d-Öldürme, katillik (18/Kehf, 94, 40/Ğafir, 26),

e-Harap etme, bozup dağıtma (2/Bakara, 205, 27/Neml, 34).

‘Fesat’, muazzam bir düzene sahip olan alemin, toplumun ve ferdin yaratılıştan gelen ve doğal olan dengesinin bozulmasını ifade etmektedir.

Bu kelime toplumsal, hukukî ve dinî boyutuyla değerlendirildiği zaman yine belli bir düzenin ve dengenin bozulmasını, faydalı olmaktan çıkmasını anlatır.

Sebe’ kraliçesi, ülkesinin Hz. Süleyman tarafından ele geçirilmesiyle, ülkesine hakim olan sosyal ve siyasî düzenin ‘fesad’a uğrayacağını düşünüyordu. (27/Neml, 34)

Yine Firavun Hz. Musa’yı yerleşik dinî ve siyasî düzeni için tehdit sayıyor ve onu ifsat edici kabul ediyordu. (7/A’raf, 127) Bu endişeden dolayı onun Hz. Musa’yı öldürmeyi tasarlaması da bir fesattı. (40/Ğafir, 26)

Hz. Yusuf’un kardeşleri hırsızlıkla itham edilince, kendilerinin o ülkeye fesat çıkarmak için gelmediklerini söylemişlerdi. (12/Yusuf, 73)

Kur’an, ‘fesat’ kavramını bazen küfr’ün yerine kullanmaktadır. Bu, küfre düşenlerin yaptıkları işlerin adaletle uygun olmaması, salih amel işlemekten uzak bulunmaları sebebiyledir. Çünkü onlar, kişiyi, toplumu ve çevreyi sulh’a (en iyi hale) götürmekten acizdir. Kendi hevalarına uygun hüküm verdikleri için kararları ve işleri ‘fesad’ı önleyemez. (10/Yunus, 40)

İman etmemek, Allah’ın yolundan alıkoymak, ya da ‘Allah’tan başka ilâh yoktur’ davetinden yüz çevirmek fesadın ta kendisidir. (16/Nahl, 88. 3/Ali İmran, 62-63)

‘Fesat çıkarmak’ ile azgınlık (bağy) isyan ve israf (aşırılık) kavramları arasında bir bağlantı vardır. Nitekim Kur’an Firavun’a asi ve fesat çıkarıcı demektedir. (10/Yunus, 91) Salih (as), kavmine nasihat ederken, onlara müsriflerin (ölçüsüzce davrananların) emrine uymamalarını, çünkü onların yeryüzünde fesat çıkardıklarını ama ıslah etmediklerini söyler. (26/Şuara, 151-152)

‘Fesat çıkarmak’ üç şekilde olabilir:

1-Allah’a karşı isyan etmek şeklinde. Buradaki fesat itaatın karşıtıdır. Allah’ın hükümleri insanın ve toplumun düzenini sağlamak için gönderildi. Herkes kendi aklına estiği gibi davranırsa huzur ve düzen bozulur.

2-Münafıkların kafirlerle işbirliği yaparak müslümanların aleyhine çalışmaları şeklinde,

3-Dinden yana görünerek dine karşı şüphe uyandırıcı, insanları dinden uzaklaştırıcı tavır sergilemek şeklinde,

Öncelikli olarak inkârcılar fesat ehlidir. Onlar, insanın, toplumun ıslahını sağlayacak ilâhî hükümleri reddederler. Toplumun huzurunu bozmak, değerli olan şeyleri değersiz hale getirmek, hakları ihlâl etmek, insanları İslâmî hükümlerden uzaklaştırarak beden, aile, toplum ve sosyal hayat dengesini bozmak fesattır. Haksız yere kan akıtılması, tahrip edici savaşların çıkması, bazı insanların diğerlerinin yaptıkları yüzünden zarar görmesi, hatta çevre dengesinin bozulması fesattır.

 

d- Fesadın Sonuçları

Şüphesiz ki insanlar -hayr veya şer- bütün yaptıklarının karşılığını alırlar. Yeryüzünde çeşitli şekillerde fesat çıkarıp ilâhî düzeni, kişilerin ve toplumların ahlâklarını, ürünlerini ve nesillerini bozan, onların haklarına tecavüz edip zulme sebep olan ve saadet halini kargaşaya ve mutsuzluğa çeviren bütün müfsitler cezalarını bulurlar.

Kur’an, Allah’ın (cc) fesadı ve fesat çıkaran müfsitleri bildiğini, onların yaptıklarından haberdar olduğunu, dolayısıyla onlara hak ettiklerini mutlaka vereceğini bildiriyor. (3/Âli İmran, 63. 10/Yunus, 39-40).

Allah (cc) yeryüzünde fesat çıkaran müfsitleri kesinlikle sevmemektedir. (2/Bakara, 205. 5/Maide, 64. 28/Kasas, 30)

Allah (cc) fesat çıkaranlara, ahdini bozanlara ve birleştirilmesini istediği bağları koparanlara lânet ediyor ve yurdun kötüsünü (Cehennemi) onlar için hazırladığını haber veriyor. (13/Ra’d, 25) Böyleleri aynı zamanda zarara (hüsrana) uğrarlar. (2/Bakara, 25)  

İnsanların yaptıkları fiiller yüzünden hem karada, hem de denizde fesat çıkar. Bununla tolumların huzuru kaçar, haklar ihlâl edilir, tabiatın dengesi bile bozulur. Bu fesada sebep olanlar, yaptıklarının karşılığının bir kısmını dünyada tadarlar. Bazen bir belâya uğrarlar, bazen helâk edilirler. Tarihte bunun pek çok örnekleri vardır. (30/Rûm, 41-42)

Örneğin, Hz. Şuayb’i dinlemeyen ve fesat işlerden vazgeçmeyen Medyen halkı (7/A’raf, 85-94. 11/Hûd, 84-94. 29/Ankebût, 36-37), kendilerini; ‘Allah’a kulluk edin, yeryüzünde fesat çıkarmayın’ diye uyaran Hz. Salih’e karşı kibirlenen ve alaya alan Semûd kavmi (7/A’raf, 73-79), kendilerini iffetli olmaya davet eden Hz. Lût’u dinlemeyen ahlâksız topluluk (7/A’raf, 80-84. 29/Ankebût, 33-35) çeşitli cezalara çarptırıldılar.

İsrailoğulları, yaptıkları fesadın karşılığını dünyalık felâketlerle gördüler. (17/İsra, 4-7)

Bozguncuların ve müstekbirlerin en büyüğü Firavun ve onu kendilerine örnek alan müfsitlerin sonu hiç te iyi olmadı ve olmayacak. (7/A’raf, 103. 10/Yunus, 89-92. 27/Neml, 14)

Allah’ın âyetlerini inkâr eden ve peygamberlerin davetlerinden yüz çevirip, fesada teşebbüs edenler için ahirette azap üstüne azap verilir. (16/Nahl, 88)

Rabbimiz müfsitlerden ve onların yaptığı fesatlardan razı değildir. Fesadın kişi ve toplum bünyesinde sebep olduğu zararları önlemek için kullarına ısrarlı bir şekilde ‘fesat çıkarmayın’ diye ihtarda bulunmaktadır. (2/Bakara, 60. 7/A’raf, 74. 11/Hûd, 85. 26/Şuara, 183)

Mü’minler, öncelikli olarak kendileri ıslah olmak ve fesat işlerden uzak durmak zorundadırlar. Sonra da birbirlerine destek olarak fitne ve onun bir benzeri olan fesada karşı mücadele etmeliler. Onlar, fesada ve fitneye yol açacak davranışlara fırsat vermezler. Fesatçılara karşı direnirler, onların ifsatlarını kolaylıkla yapmaları için meydanı boş bırakmazlar. Müslümanlar bu görevi yerine getirmedikleri zaman yeryüzünde fesat giderek yaygınlaşır. (8/Enfal, 73)

Müslümanlar, fitne ve fesadı önlemek üzere müfsitlerin (bozguncuların) peşlerinden gitmezler, onlara ve onların sistemlerine, fikirlerine, eylemlerine hiç bir şekilde destek olmazlar. (7/A’raf, 142) Onlar akıllı insanların yaptığı gibi yaparlar: Fesat zihniyetini iyi tanırlar ve onunla mücadele ederler. (13/Ra’d, 22)  

Hüseyin K. Ece

İslamın Temel Kavramları kitabından. Sayfa: 175-179