‘Rasûl’, hem gönderilen mesaj, hem de mesaj yüklenip götüren anlamında kullanılmıştır. Kur’an’da daha çok ikinci anlamda geçmektedir.

Allah (cc) varlıklar arasından bazılarını seçer ve onları özel bir görevle gönderir. Bu gönderme işine ‘irsal’,  gönderilen elçiye ‘rasûl’, rasûllerin görevlerine de ‘risalet’ denir.

Rasûller tıpkı nebiler gibi Allah’ın seçtiği elçilerdir. (Bakınız:Nebi) Ancak nebiler, haber getiren anlamında yalnızca insanlardan seçilirken, rasûller hem insanlar arasından, hem de insanlar dışındaki varlıklardan seçilebilir.

‘Rasûl’, risalet görevini Allah ile insan arasında yürüten kimsedir. Rabbimizin mesajlarını bir plana bağlı olarak, yumuşaklıkla, ürküntüye yer vermeden yerine ulaştıran elçidir.

Rasûller, haberci anlamında elçi oldukları için bazen şuursuz varlıklar arasından da seçilmiş olabilirler. Şuursuz elçilere yağmur ve rüzgâr, şuurlu rasûllere melekler ve nebiler örnek olarak verilebilir.

“Allah, meleklerden de elçiler seçer insanlardan da. Süphesiz Allah, işitendir, görendir” (22/Hacc, 75)

Kur’an, rüzgârın aşılayıcı elçi olarak gönderildiğini ifade etmektedir. (15/Hicr, 22)

Elçi, bir işle görevlendirilen ve görevi konusunda yetkisi olan kimsedir. O, kendisini gönderen makama karşı sorumludur. Hangi iş için gönderilmişse, o işi yapmaya memurdur. Nitekim rüzgârın veya yağmurun elçi olarak gönderilmesi, onların belli bir işlevi yerine getirmeleri ile sınırlıdır. Rüzgâr aşılayıcı, yağmur yeryüzünü diriltici bir fonksiyonu yerine getirir. Onların elçilikleri o kadardır.

 

b-Allah’ın Elçisi Olarak Rasûl

Allah’ın insanlar arasından seçtiği elçiler de belli bir mesajı insanlara ulaştırmak, bazı şeyleri haber vermek ve aldıkları vahiyle insanlara örnek olmak üzere görevlidirler.

Nebi ile rasûl yaklaşık aynı anlamdadır. Kimileri der ki, nebi yalnızca haber getiren ve bir önceki peygamberin şeriatini uygulayan elçidir. Rasûl ise, hem haber getiren hem de kendisine ayrı bir şeriat ve kitap verilen elçidir. Bu açıdan rasûlun manası nebiye göre biraz daha geniştir.

Farsça asıllı ‘peygamber’ kavramı ise elçi demek olup ‘nebi’ ve ‘rasûl’ yerine kullanılır.

Rasûle aynı zamanda mürsel de denilmektedir.

Risalet, bir anlamda nübüvvettir ve Allah’ın insanlara haber ulaştırma yoludur. (Bakınız: Nübüvvet)  İnsanları hidayete götürmenin, onları dünya hayatında düzenli bir sekilde yaşatmanın, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarmanın, onları Ahiret hayatına hazırlamanın bir yoludur. Risalet veya nübüvvet, insanlık için bir örneklik kurumudur. Rabbimiz ile insan arasındaki haberleşmedir. Bu haberleşme Allah’tan insana vahiy yoluyla, insandan Allah’a doğru ise ibadet ve dua yoluyla meydana gelir. Risalet, insanları Allah’ın vahyi ile terbiye etmenin sistemidir. İnsanlık bu kurum sayesinde Allah’a kulluğu ve fıtratındaki güzelliği keşfedebilir. Rasûller, aldıkları vahiy ve yüklendikleri görevle; insan fıtratının derinliklerindeki güzellikleri, iyilikleri ve Hakk’a bağlılığı pratik hayata çıkarırlar. İnsan hayatından çirkinlik ve kötülükleri uzaklaştırmaya çalışırlar.

Risalet veya nübüvvet, Allah’ın insana olan rahmetinin bir tecellisidir. Başıboş bırakılan insan tek başına, ne hidayeti ne de güzel davranışları bulamaz. Tek başına ilâhî güzelliklere ulaşamaz. Yaratılışı gereği bir rehbere, üstün nitelikli bir imama (öndere) muhtaçtır. Peygamberler, bu manada insanların önderleridirler.

Peygamberler, yeryüzünde canlı vahiylerdir. Allah’ın kullarından istediği insan tipinin somut örnekleridir.

Risalet (peygamberlik) görevi çalışılarak, okuyarak elde edilebilecek bir makam değildir. Allah (cc) kulları içerisinden üstün niteliklere sahip kimseleri elçi olarak seçer ve onlar vasıtasıyla insanlara mesajını gönderir. Elçilerinin kullarını vahiyle terbiye etmelerini ister.

 

c-Rasûllerin Görevi

İnsanlar arasından seçilmiş rasûllerin görevleri, diğer elçilerden farklıdır. Şu âyet onların işlevini en güzel bir şekilde açıklıyor:

“Nitekim, kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi tezkiye eden (temizleyen), size Kitabı ve hikmeti öğreten ve size bilmediklerinizi öğreten rasûller gönderdik.” (2/Bakara, 151)

Rasûller, açık deliller ile gelirler. Yanlarında ilâhî adaletin ölçüsü vardır. Kitabı ve onunla gelen gerçekleri mü’minlere öğretirler. Gücün, kuvvetin ve malın nasıl kullanılacağını bildirirler. Allah (cc), bu anlamda kimin peygambere yardım edeceğini, kimin onun davetine kulak vereceğini  imtihan etmektedir. (57/Hadid, 25)

Allah (cc) bazı rasûllere, nasıl yaşayacaklarını, hangi prensiplere göre hareket edeceklerini ve ibadetlerini nasıl yerine getireceklerini bildiren şeriatlar göndermiştir. (42/Şura, 13) Ama bütün rasûller insanlara yalnızca Allah’ın dini olan İslâmı anlatmakla görevli idiler. Allah’ın rasûlleri arasında da bir ayrım yoktur. Hepsi de seçilmiş şerefli elçilerdir. (2/Bakara, 285)

Mü’minler, rasûllerin tümüne iman ederler. Rasûllere itaat etmek Allah’a itaat etmektir. (4/Nisa, 59, 64) Rasûller bir şeye hüküm verdikleri zaman mü’minler ‘işittik ve itaat ettik’ derler. Son Rasûle iman eden mü’minler O’nun herhangi bir konuda verdiği hükme itirazda bulunmazlar ve O’nun verdiği hükümden razı olurlar . (24/Nur, 51. 33/Ahzab, 36)

Mü’minler, Allah’ı sevdikleri için son Rasûl’e uyarlar, onu takip ederler. (3/Âli İmran, 31) Rasûller, insanlar için seçilmiş en güzel örneklerdir. (33/Ahzab, 21) Mü’minler, Rasûl’ün getirdiği her şeyi almak, yasakladığı her şeyden de kaçmak zorundadırlar. (59/Haşr, 7)

Son peygamber olan Hz. Muhammed (sav), mü’minleri sever, onların üzerine titrer, sıkıntıya düşmelerinden dolayı üzülür. (9/Tevbe, 128) O ve bütün Rasûller, âlemlere rahmettir. (21/Enbiya, 107)

Son Rasûl de diğer şerefli elçiler gibi, yalnızca mektup getiren postacı benzeri,  yani mesajı (vahyi) getirip haber veren kimse değildir. O, vahyi getirip haber verir, onu tebliğ etmek için çaba sarfeder ve o vahyi bizzat uygular. Daha doğrusu vahyin hedefini bizzat yaşayarak gösterir. Mü’minler O’na bakarak müslümanlığı nasıl yaşayacaklarını ve Allah’ın kendilerinden ne istediğini öğrenirler. Rasûl, Allah’ın mesajını insanlara ulaştırırken her türlü eziyet ve sıkıntıya göğüs gerer. Gerekirse vahyin düsmanları ile mücadele eder.

Rasûller (rusül), insanlar arasında en emin (güvenilen) insanlardır. Ahlâk ve davranış bakımından üstün özellikleri vardır. Onlarda ne bir ahlâk düşüklüğü, ne çirkin bir davranış, ne de günah işlemek yoktur.

Onlar Allah’ın vereceği mükâfâtın müjdecisi, azgınlara vereceği cezanın da korkutucusudurlar. (6/En’am, 48) İnsanların sorunları ancak onların getirdiği ölçülerle çözülebilir. İnsanlık ancak onların getirdiği mesaj ile gerçek huzura, insanlığa ve kurtuluşa ulaşabilir.

Hüseyin K. Ece

İslamın Temel Kavramları kitabından. Sayfa: 539-541