Kur’an her şeyden önce bir anlatım, bir söz harikasıdır. O muhatabın dikkatini çekmek, onu etkilemek, ikna etmek ve haber verdiği şeylere inanmasını istemektedir. Bu bakımdan o böyle bir sonucu sağlayacak bir üslûba, ifade biçimine ve bir dile sahiptir. Anlatım sanatının bütün metodlarını kullanmakta, güzel söz (fesâhât ve belâğât) sanatının hepsini devreye sokmaktadır. Çünkü ifadenin güzelliği ve sunuluş biçimi sözün gücünü artırır.

Elbette bu tarz bir anlatım normal, sade ve soyut anlatıma göre daha etkileyici, daha sanatsal ve daha kalıcıdır. Bundan hem tahsil seviyesi yüksek kimseler, hem de anlayış seviyesi daha aşağı ve daha farklı kimseler etkilenir. Nüzûlü tarihinden beri Kur’an’ın bu denli etkileyici olmasının bir sebebi de ondaki bu üslûp güzelliğidir.

Kur’an, teşbih (benzetme) ve meseller (örneklendirme) açısından da bir benzeri meydana getirelemeyecek sonsuz bir mucizedir.

 

- Kur’an ilimleri

Kur’an’ın pek çok ilme kaynaklık ettiği bilinen bir gerçektir. O’na muhatap olan, onu okuyan, onun üzerinde derinlemesine düşünen, onu  yüreğiyle anlamaya çalışan herkes ondan kendi kabiliyetine ve gücüne göre yararlanır. Kur’an pek çok feyzin ve bereketin, hikmetin ve bilginin, fikrin ve düşüncenin, tefekkürün ve anlayışın, hükmün ve umdenin, ölçü ve ahengin, fikri disiplinin ve edebin, güzel sözün ve ibretin, edebî sanatın ve intizamın kaynağıdır.

Bu bakımdan ondan pek çok ilmi disiplin ve ilim dalı kaynaklanmıştır. Bunların bir kısmı doğrudan Kur’an’ı anlamaya yönelik, bir kısmı ise onun işaret ettiği hakikatleri, tarihi olayları, serdettiği hikmetleri öğrenmeye yöneliktir.

Kur’an’ın tefsiriyle, bir anlamda onu daha iyi anlama çabalarıyla ilgili ilim dallarına “ulûmu’l-Kur’an (Kur’an ilimleri)” denir. (ez-Zerkânî, Mehâhılu’l-İrfan, 1/28)

Kur’an’a çeşitli açılardan hizmet eden bu ilimler, İslâm tarihi boyunce tefsir çalışmalarıyla birlikte gelişmiştir. Kur’an ilimlerinin her biri ayrı bir ilim dalı olduğu gibi, tefsir usûlünün bir bölümü olarak da ele alınır.

Bu ilimlerin amacı kendi inceleme alanına giren konuların özelliklerine göre Kur’an’ın açık ve net bir şekilde anlaşılmasına yardımcı olmaktır. Bu ilimlerden haberdar olmayanların Kur’an’ı anlamakta veya tefsir etmekte zorluk çekecekleri açıktır. (Demirci, M. Tefsir Usûlü, s: 143)

Bu ilimlerden bir tanesi de “emsâlu’l-Kuran/Kur’an’ın örnekleri”dir.

 

- Mesel ne demektir?

Arapça'da mesel (çoğulu emsâl) “me-se-le” fiil kökünden gelir. Bu kökten gelen kelimeler Kur’an’da 169 yerde geçmektedir.

Bu kökten gelen “misl/örnek, benzeri, misli”  demektir ve Kur’an’da 73 defa yer alıyor.

“Mesel” kelimesi Kur'an’da 69, bunun çoğulu olan “emsâl” ise 18 yerde geçmektedir.

“Mesel, misl ve mesil”; şebeh, şibh ve şebih gibi bir şeyin benzeri, aynısı, bir olan  demektir. (İbni Manzur, Lisânü'l-Arab, 14/17-19. Ramahurmûzî, K. Muhît s: 1056)

Mesel; verilen örnektir. (Cevherî, es-Sıhah, 5/101) Bir şeyin başka bir şeyle ortak benzerlikleri bulunması. Bir diğerini açıklasın veya tasvir etsin diye, aralarındaki bir benzerlikten hareketle o şeyle ilgili söz söylemeyi ifade eder. Mesel, teşbih (benzetme) kelimelerinin en kapsamlısıdır. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât; s: 700)

Kur'ân’da mesel kelimesi bir kaç anlamda kullanılıyor.

-Akıllı, olgun. (Tâhâ 20/104)

-Görünmek. Kur’an’da bir âyette geçen tef’ıl kalıbından “temessele” görünmek, belirmek manasında Cebrail’e nisbet edilmiştir. (Meryem 19/7) (Okuyan, M. Kur’an Sözlüğü, s: 756)

-Misl/örnek, benzer (şibih). Meselin en yaygın anlamı budur. (Zuhruf 43/59. Bekara 2/26. Ra'd 13/17. İbrâhîm 14/24-26. Rûm 30/58)

-Hal, sîret, hayret verici durum. Münafıkların tavırları, geçmiş kavimlerin halleri, inkârcı tutum ve dav­ranışları, bu yüzden başlarına gelen mu­sibetler birer mesel (örnek) olarak zikrediliyor. (Bkz: Bekara 2/17, 214. Zuhruf 43/8. A'râf 7/176. Muhammed 47/15)

-İbret ve ders. (Zuhruf 43/56) 

-Vasıf, sıfat, özellik. “Bir şeyin meseli yani onun sıfatı” şeklinde söylenir. Bir kaç âyette bu anlamda geçiyor. (Ra'd 13/35. Muhammed 47/15. Feth 48/29. Rûm 30/27. Nahl 16/60)

-Hikmet anlamında. Onun şekli akıllarda yerleştiği için hikmet diye de isimlendirilmiştir. “Dillerde dolaşan meseller (özlü sözler) hikmettir” denilmiştir. Hikmet olan sözler halk arasında yaygındır, meşhurdur ve dillerde dolaşır durur.

-Kıssa anlamında. Böyle durumlarda mesel “temsilî kıssa” olarak anlaşılır. Genellikle farazî anlatım, bazen de tarihî bir olaydır. (ez-Zeyyin, S. Atıf. el-Emsâl fi’l-Kur’ani’l-Kerim. s: 9-12. İbni Manzur, Lisânü'l-Arab, 14/17-19. Ramahurmûzî, K. Muhît s: 1056)

Mesel; aslında iki şey arasındaki benzerlik, nazir, delil, hüccet, bir şeyin sıfatı, halk arasında kabul görüp yayılmış ve meşhur olan sözlerdir. Mesel aynı zamanda teşbihtir/benzetmedir.  (ez-Zeyyin, S. Atıf. el-Emsâl fi’l-Kur’ani’l-Kerim. s: 19-21. el-Huseynî, C. Seyyid Bâkır, Esâlibu’l-Beyân fi’l-Kur’an, s: 623) Bunlara Türkçe'de atasözü, söylenmesine de darb-ı mesel adı verilir. Darb-ı mesel; herhangi bir misali yerinde kullanmak ve tatbik etmek" şeklinde de tarif edilebilir.  

Aynı kökten gelen “misal (çoğulu: emsile)”; bir şeyin örneği, sıfatı, ibret, miktar, kısas, şey, benzerlik, model demektir.

Bu fiilin tef’ıl kalıbı “messele” ve onun masdarı olan “temsîl”; örneklendirmek, bir şeyi bir şeye benzetmek, bir şeyin biçimini, şeklini ya da sûretini almak, atasözü veya bir kıssayı beyan etmek, tasvir etmek, örnek vermek, darb-ı mesel söylemek, temsil etmek, gözününe dikmek demektir. (İbni Manzur, Lisanu’l-Arab, 14/19. Cevherî, es-Sıhah, 5/101. ez-Zeyyin, S. Âtıf. el-Emsâl fi’l-Kur’ani’l-Kerim. s: 9. Ulutürk, V. Kur’an’da Temsilî Anlatım, s: 9-10)

Temsilî anlatım; örneklendirerek, benzeterek anlatma, dramatize etmek, sembolik anlatım demektir.

 

-Meseller veya temsilî anlatım gerçeği

Kur’an’ın anlatım ve tebliğ metodlarından biri misal/mesel getirmektir. Kur’an’ın soyut konuları anlatırken bazen bu metodu kullanır. Bu yöntemle konu daha net ve canlı bir şekilde ortaya konulmaktadır.

Bazı insanlar, yalın sözü anlayamaz. Yalın söz doğruyu en iyi ifade eden bir anlatım şekli olduğu halde, onlara mesel/misal getirmek gerekli olabilir. Sözü geç anlayana, yalın sözden kaçana, hakkı görünce yüzünü asana verilir ki onun anlatması kolaylaşsın. Kur’an mesellerinin bir kısmı övmek veya kınamak, bir kısmı sevap veya cezanın önemine vurgu yapmak, bir halin değersizliğini belirginleştirmek için getirilir. (Sakallı, T. Şâmil İslâm Ansiklopedisi, 1/355)

Bilindiği gibi eğitimde de örneklerle anlatım iyi bir metodtur. Misal (örnek) vermek, insana iyi ile kötü arasında mukayese imkanı verdiğinden dolayı daha kalıcıdır. Uzun bir konuşmadan veya metinden akılda kalan ve uzun zaman unutulmayan genellikle verilen örneklerdir. Bundan dolayıdır ki Kur’an, diğer metodların yanında bunu da sık sık kullanmıştır. (Bayraktar, M. F. Öğretmen Öğrenci Münasebetleri, s: 54)

Örneklendirme, herkes üzerinde oldukça etkili olabilecek, öğüt vermede pratik, sakındırma ve ikna etmede güçlü bir araçtır.

Mesellerde manevî bir hal, maddî bir şeye benzetilir. Böylece duyularla hissedilmeyen ve bu yollarla insanların bilgi sahibi olamayacağı konularla, bilgi âlemi arasında köprü kurulmaktadır. Çünkü Kur’an tebliğinin öncelikli amacı zihnin bilgisel donanımı ve eğitimidir. Temsillerle muhatap bir anlamda bilgilendiriliyor, sonra da bu bilgiler ışığında düşünüp ibret ve öğüt alması isteniyor. (Zümer 39/27. Haşr 59/21. İbrahim 14/25)

İbni Rüşd’e göre halk, var olan her şeyi duyularla idrak edilen varlıklar şeklinde tasavvur eder. Onun için maddî olmayan varlıkların, halka örneklendirilerek ve temsilî şekilde anlatılması gereklidir. (Şanver, M. Kur’an’da Tebliğ ve Eğitim Psikolojisi, s: 212)

“Bazen bahse konu olan eşya ve olayın aslını bilmek imkanı olmayabilir. O zaman yapılacak şey, ya o eşya ve olayın modelinden veya resminde, bu da mümkün olmazsa benzerlerinden yararlanmaktır.” (Fersahoğlu, Y. Kur’an’da Zihin Eğitimi, s: 588) Kur’an’ın msele getirmesi de böyle bir şey.

Mesellerde bazen hâle, bazen sıfata, bazen de kıssaya istiare (benzetme) yapılır. Şaşılacak, tuhaf ve ibretli bir duruma, sıfata veya hikâyeye de mesel denilir ki darb-ı mesel gibi dilden dile dolaşmaya ve her yerde söylenmeye layık olduğu için ondan istiare edilmiştir. (Kayacan, M. Kur’an’ın Hz. Peygamber’i Eğitmesi, s: 123)

Kur’an soyut şeyleri açıklarken maddi etki edecek, onları sarsıp harekete geçirecek bir tasvir metodu kullanmaktadır. Böylece mesele insanın gönlünde daha derin bir düşünceye dönüşmekte ve vicdanına daha yakın bir hal almaktadır. Somut örneklerle açıklşnması konunun daha net biçimde anlaşılmasını sağlamaktadır. Çünkü somut şeyler insanın hayatı üzerinde möanevi şeylerden daha fazla etkili olmakta ve onun benliği üzerinde daha derin bir etki bırakmaktadır. (Ulutürk, V. Kur’an’da Temsili Anlatım; s: 12-14)

Temsilî anlatım, ifadenin adeta zirvesidir. Çünkü temsilî anlatımda soyut ve manevî şeyler, kişileştirme sanatıyla görülen ve herkesçe bilinen şekiller halinde tasvir edildiği, gözle görülür hale getirildiği için, onu herkes anlar. Mesellerin sözü aza anlmaı geniş, söylemesi kolay olduğu için, sözlerin en yükseği sayılmıştır. Kısa olmakla beraber uzun sözlerin yapamadığı etkiyi yapar. (Kayacan, M. Kur’an’ın hz. Peygamberi Eğitmesi, s: 124-125)

Misal vermek anlatılan şeyi muhatabın zihninde somut, canlı, hareketli hale getirmektir. Bu bir nevi haber verirken yanında fotoğraf veya görüntü göstermek gibidir. Nitekim çocukler ve hatta herkes resimli kitaplardan, şekillerden, elleriye dokunabilecekleri eğitim araçlarından hoşlanırlar. Vücut dilini iyi kullanan öğretmen ve hatiplerin bu nedenle başarlı oldukları da eklenebilir. Öğretiği şeyi resme, şekle, somut objelere ve örneklere dökebilen öğretmenler, konuyu sadece şifâhi olarak anlatan öğretmenlerden daha başarıldır.

Anlatılan şeyin, verilen haberin yanındaki resim, fotoğraf, şekil veya görüntü, anlatılan şeyi zihne yaklaştırır, erken algılanmasını ve uzun süre akılda kalmasını da sağlar.

Vahiy resim ve şekil olmadığına göre Kur’an bunu kıssalar ve temsil yoluyla yapmaktadır.

Temsili anlatım Kur’an’ın metodu olduğu gibi eğitim ve öğretimde de en etkili metodlardan biridir. Temsili anlatım, yani mesel getirmek; a.Anlamların zihinlere yerleşmesi için duyular dünyasında bir model oluşturur. b.Uzak olan bir mefhumu yakınlaştırır. c.Kapalı anlamları açar (beyan eder). d.Soyut fikirleri, hakikatleri, manevî şeyleri herkesin anlayacağı şekilde somut hâle getirir.

Kur’ân’ın anlatım üslûbu simgesel/sembolik anlatım olgusu üzerine bina edilmiştir diyebiliriz. Meseller, hayatta daima olması ve tekrarı mümkün olayların, karşılaşılabilecek hallerin ideal örnekleridir.

Temsilî anlatım, soyut zihnî anlamları ve psikolojik durumları, kıssa ve hikâyeleri, olay ve sahneleri, insan tiplemeleri ve beşer tabiatı ile ilgili hususları tahayyül edilebilecek şekilde canlı ve somut şekillerle ifade etme, kelime ve cümlelerle resmetme anlamında bir çeşit edebî tasvir sayılmaktadır. Kur’ân’ın anlatım biçimlerinin geneline hâkim olan bu üslûpla çizilen tablolara canlılık kazandırılır, hayat giydirilir, sürekli yenilenen bir hareketlilik verilir.” (Koçak, S. Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, IX (2009), sayı: 1, s: 188, 190)

En-Nazzam der ki: Meselde, diğer sözlerde birraya gelmeyen dört özellik vardır: “1.Az ve öz söz, 2.Anlamda tam isabet, 3.Teşbihin en güzeli, 4.Kinayenin en ustalıklısı.” (el-Huseynî, C. Seyyid Bâkır, Esâlibu’l-Beyân fi’l-Kur’an, s: 629)

Peygamberin (sav) de “mesel/misal getirme, örneklendirme veya temsilî anlatım metodunu” bol bol kullandığını hatırlatalım.

 

- Kur’an’ın örnekleri (emsâlü'l-Kur'ân)

Tefsir usûlü veya Kur'an ilim­lerinde Kur'ân’daki meseller ve bunlardan bahseden ilim için “emsâlü'l-Kur'ân” tabiri kullanılmaktadır.

Emsâlu'l-Kur'ân; “âyetlerdeki mânanın insan ruhunda iz bı­rakan ve hayranlık uyandıran bir biçimde kısa ve özlü olarak ifade edilmesi" şeklin­de açıklanır. (el-Kattân, M. Halil. Ulûmu’l-Kur’an, s. 276)

Kur'an, fesahât ve belagâtta (güzel söz söyleme sanatında) hayli ilerle­miş bulunan Araplar'a hitap ederken onların önem verdikleri mesel getirme (örneklendirme) metodu da uygulanmıştır. Aslında bu, bütün dillerde ve kültürlerde mevcut olan kullanışlı bir metodu etkin ve ustalıklı bir şekilde kullanmaktır.

Ebu Hureyre’den rivâyet ediliğine göre Peugamber şöyle dedi: “Kur’an beş yön üzerine indirildi: Helâl, haram, muhkem, müteşâbih ve meseller. Helâli bilin (alın), haramdan kaçının, muhkeme tabi olun, müteşâbihine iman edin ve mesellerden de ibret alın.” (Zerkeşî, B. b. Abdullah. el-Burhân fi-Ulumi’l-Kur’an, s: 257. Suyûtî, el-Itkân fi-Ulûmi’l-Kur’an, 2/131)

Kur’an, bu mesellerin asıl amacını bir kaç âyette bizzat kendisi açıklıyor:

 “Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlara her türlü mesele’i (örneği) verdik...” (Rûm 30/58. Kehf 18/54)

“... Bu misalleri (emsal’i), insanlar düşünsünler diye veriyoruz.” (Haşr 59/21)

“İşte bu temsilleri (emsal’i) biz insanlar için getiriyoruz. Onları ancak bilginler düşünüp anlarlar.” (Ankebût 29/43. İbrahim 14/45. Hac 22/73)

Kur'an’da bir çok meseller vardır. Bunların bir kısmı “darb” fiili ile gelir. “Da-ra-be” fiili Arapça’da; olmak, insanlara ulaştırmak, meşhur etmek, yapmak ve inşa etmek, bir şeyi bir örnek ile başka bir şeyde yaşanılır kılmak manalarına gelir. Bazen de mesel ile kullanılır. İsabetli bir söz bir kelâm çok kullanılırsa tecrübe haline gelir ve yaygınlaşır ve sonunda “mesel-atasözü” olur. Mesel; neye benzetilmişse onun hakkında geçerli olan sözdür, ya da bir şey hakkında verilen örnektir demişler. (ez-Zeyyin, S. Âtıf. el-Emsâl fi’l-Kur’ani’l-Kerim. s: 9)

 “Meselin darb edilmesi”; onun verilmesi ve beyan edilmesinden ibarettir. Herhangi bir sözün içinde misal verilmesi, herhangi bir hâle uygun ve ona benzer bir şeyin zikredilmesi ve o halin gizli kalan güzelliğinin, ya da çrkinliğinin ızhar edilip ortaya çıkarılmasıdır. Misal vermekten maksat ahvalin, beyanı olduğuna göre misal, kıssa ve hikâye olmuş olur.  

Misali darb eden kimse; bununla sözünü dinleyen kimsenin kulağına adeta vurmakta ve burada sözünün etkisini onun kalbine geçirmekte ve nefisinin derinliklerine iletmektedir. Misal darb edilen değil, darb edilmek istenilen bir hal için getirilendir.” (Abduh, M.-Rıza, R. Menâr Tefsiri (çev.), 1/331)

Kur’an’ın meselleri ile o günkü Arap kültürünün meselleri arasında bazı benzerlik var. Ancak onun meselleri kendine özgüdür ve kendi amaçları doğrultusundadır. Kur’an’daki kıssalar bile birer mesel (örnek) sayılabilir.

Kur’an herhangi bir meseli (örneği) söz güzel olsun, muhatap hayran kalsın, duyanlar ‘mâşâ’allah’ desinler diye serdetmez. Çünkü Kur’an’ın amacı sözü süslemekten ziyade, muhatapların etkilenip duydukları şeyle ikna olmaları, inanmaları ve gereğini yapmalarıdır.

Kur’an konuları, hükümleri, ibretlik olayları ve haberleri insanların anlayacağı örneklerle ortaya koyar. Onlara somut davranış örnekleri sunar. Konuyu bazen canlı tablolar halinde gözler önüne serer. O  bu örneklerle insanlara hatırlatmada bulunur, öğüt verir, duygulandırır, uyarır ve ibret almalarını ister. Güzel davranışlardan örnek verip insanları teşvik eder, kötü örnekler verip muhataplarını bunlardan sakındırır.

Kur’an’daki meseller (örnekler), anlatılmak istenen konuları, muhatabın idrakine, anlayış seviyesine yaklaştırır, onların konuyu daha iyi anlamalarını sağlar.

Kur'ân'ın getirdiği misaller dış dünya ile ilgili olup, bunlar duyu organları ile kavranan ve insanların içinde bulundukları sosyal hayattan alınmıştır. İnsanı yaratan ve onu iyi bilen Allah (cc) yanlışta olanlar belki düşünür ve ibret alırlar diye bazı konuları ve gerçekleri örneklerle anlatıyor. Çünkü bazen sahifeler dolusu izah ve açıklama birkaç kelimelik bir darb-ı mesel ile ifade edilebildiği gibi, bir kaç kelime veya benzetme, muhatabın zihninde uzun uzun açıklamalardan daha derin iz bırakabilir. (Sakallı, T. Şâmil İslâm Ansiklopedisi, 1/355)

Kur’an’ın davranış örnekleri ile eğitimi, onun genel eğitim metodlarından biridir. İnsanlara çeşitli davranış şekilleri örnek olarak verilmekte. Böylece verilen bilgi nazarî olmaktan çıkıp pratiğe çok yaklaşmaktadır. (Dodurgalı, A. Çocuğun Din Eğitim,  s: 92)

Mesellerdeki mucizevî yönlerden biri de, herkesin onları kendi seviyesine göre anlamaları ve onlardan istifade etmeleridir. (Bayraktar, M. F. Öğretmen Öğrenci Münasebetleri, s: 54)

 

-Mesellerin Kur’an’da geliş şekilleri

1-Mesel, misal/emsal, misl kelimeleriyle

a-Darb fiilini kullanılarak ve Allah’a nisbet ederek.

Allah (cc) bu fiili yerine göre geçiş zaman, şimdiki zaman ve masdar olarak kullanıyor. O (cc)  sivrisineği (Bekara 2/26), güzel ve kötü kelimeyi (İbrahim 14/24, 26), bir kaç sahibi olan köleyi (Nahl 16/75. Zümer 39/29), dili olmayan veya anlayışlı kişileri (Nahl 16/76) örnek olarak veriyor.  

Allah dilerse insanlara meseller verir. (Nur 24/35, Muhammed 47/3), hatta kendi nefislerini (Rûm 30/28), hz. İsa’yı (Zuhruf 57), Firavun’un karısını ve hz. Meryem’i (Talak 67/12) bile. İşte Allah böyle meseller verir (Ra’d 13/17)

b-“Onların meseli (örneği)” şeklinde, yani “meselü” diye başlayan âyetlerle.

Böyle âyetlerde veya âyetin içindeki cümlede yan cümlecik edatından sonra örnek verilen kişi/şeyler zikrediliyor, sonra da onların kime benzedikleri, ya da yaptıkları amelin neye benzediği açıklanıyor. Mesela; Allah yolunda infak edenlerin (Bekara 2/265), hidâyet çağrısına cevap vermeyen inkarcıların (Bekara 2/171), Âli İmran 3/117), Allah rızası taşımayan harcamaların (Âli İmran 3/117. Bekara 2/26, âyetleri yalanlanın (A’raf 7/176), dünya hayatının (Yûnus 10/24), mü’minlerle kâfirlerin karşılıklı (Hûd 11/24), mü’minlere vadedilen cennetin (Ra’d 13/35. Muhammed 47/15), Rablerini inkâr eden kâfirlerin (İbrahim 14/18), Allahtan başkasını Rab edinenlerin (Ankebût 29/41), Tevrat’la amel etmeyenlerin (Cumua 62/5) meseli (örneği) gibi.

Dört âyette mesel kelimesi benzetme edatı olan “ke-gibi” birlikte “ke-meseli” tarzında geliyor. Dünya hayatının geçici oluşunun (Hadid 57/20), İslâmla fiilen savaşanların (Haşr 59/15), dinde ikili davranan münafıkların (Haşr 59/16), Cennet hizmetçilerin inciye menzemesi (Vâkıa 56/23) meseli (örneği) gibi.

c-“Size bir mesel verildi” edilgen fiil ile. (Hacc 22/73)

Fail açıktan zikredilmiyor. Ancak pasaj bütünlüğüne bakılırsa buradaki öznenin de Allah olduğu anlaşılır.

d-Soru şeklinde gelen meseller.

İnkârcılar Kur’an’ın verdiği bu meselleri anlamak ve gereğini yapmak yerine “Allah bu meselle neyi murat ediyor” diye soruyorlar. Bunda verilen meseli anlamak istememek anlayışı olduğu gibi, örneği ve bununla birlikte örneğin kaynağını küçümseme anlayışı seziliyor. (Müdessir 74/31. Bekara 2/26)

e-Allah’a misl-benzer bulmayı yasaklamak tarzında. (Nahl 16/74)

f-İnkârcıların verdiği yersiz mesel tarzında.

Müşrikler hz. Muhammed için çeşitli suçlamalar yönelttiler, onu farklı şeylere benzettiler. (İsrâ 17/48. Furkan 25/9) Ölümden sonrası hayata inanmayanlar “bu çürümüş kemikler mi tekrar canlacak?” diye mesel (örnek) getirir. (Yâsin 36/78)

h-Peygamber’e emir tarzında.

Bu tıpkı pek çok âyette geçen “gul-de ki”, “ikra-oku” gibidir ve Elçi’ye yöneliktir. Kur’an Peygamber’e; şükreden ve nankörlük eden iki kişiyi (Kehf 18/32), dünya hayatının faniliğini (Kehf 18/45), kendilerine elçiler gönderilen ama onlara inanmayan beldeyi (Yâsîn 36/13) mesel (örnek) vermesini emrediyor.

i-İsim tamlaması şeklinde

Onun (Allah’ın) nûrunun (Nûr 24/35), Karun’a verilen dünyalıkların (Kasas 28/79), Nuh kavminin (Mü’min 40/31), cezayı hak eden öncekilerin (Zuhruf 43/8), sahabelerin Tevrat’taki ve İncil’deki (Fetih 28/29) meseli (örneği) gibi.

k-“Ke-gibi” edatıyla yapılan meseller

Kur’an’da pek çok âyette ke-gibi edatıyla teşbihler (benzetmeler) yer almaktadır. Olumlu ve olumsuz gelen bu gibi benzetmeler bir yönüyle mesel/misal gibidir. 

Kur’an  bir kaç âyette “sakın şunlar gibi olmayın” diyor ve o kötü tipin kim olduğunu açıklıyor. Kendilerine apaçık âyetler geldiği halde ihtilafa düşenler (Âli İmran 3/105), Musa’ya (as) eziyet edenler (Saff 51/5), Allah’ın âyetlerine kulak vermedikleri halde işittik diyenler (Enfal, 7/21), Allah’ın kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi (Haşr 59/19), âyetleri inkâr eden eden kâfirler gibi (Enfal 7/47), ipliğini sağlamca büktükten sonra bozan kadın (Nahl 16/92), müşrikler (Âli İmran 3/156) gibi olmayın diyor.

“Ke-gibi” edatıyla yapılan benzetmeler/meseller pek çoktur. Mesela; Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu...” (Bekara 2/74)

“İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp da O’na ortak koşanlar vardır. Onları, Allah’ı sever gibi severler...” (Bekara 2/165. Ayrıca: Nisâ 4/77. Bekara 2/167, 264. A’raf 7/27, 40. Nahl 16/17. Rahman 55/14, 58. vd.)

l-Mefhum olarak gelen meseller

Bu gibi örneklendirmelerde “mesel, misal, emasal” kelimeleri veya “ke-gibi” benzetme edatı kullanılmaz. Ama mesel/örnek konunun akışında bir cümle, ifade veya mefhum halinde verilir. Münafıklardn bahseden pasajda onların yanlışlarına işaret edildikten sonra onların meseli; “... hidâyete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır” (Bekara 2/16) denir.

Allah (cc) insanlara verilen rızıklardan ve suyun hayat kaynağı oluşunu zikrettikten sonra bunun meseli “... işte hayata yeniden çıkış da böyledir” (Kaf 50/11) deniliyor.

Kur’an insanları zandan, tecessüsten ve gıybetten sakındırdıktan sonra “işte ğıybet edenlerin meseli; ölü kardeşin etini yiyen gibidir” diyor. (Hucurât 49/12)

Allah’a ortak koşanların psikoljik hali hiç de rahat değildir. Nasıl mı? “... Kim Allah’a ortak koşarsa, sanki gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzgâr onu uzak bir yere sürüklüyor” (Hac 22/31) gibidir.

İnsana bir sıkıntı dokundu mu her pozisyonda Allah’a yalvarır, ancak rahata kavuşanın durumu “Allah’ı unutanlar” gibidir. (Yûnus 10/12)

Kendi yaptıkları yüzünden cehennemi hak edenlerin meseli; gözleri olup görmeyen, kulağı olup duymayan, kalpleri olup kavrayamayan hayvanlardır. (A’raf 7/179. Ayrıca: En’am 6/125. Mâide 5/32. A’raf 7/41. Bekara 2/137-138, 266. v.d.)

 

-Kur’an mesellerinin amaçları

Kur’an meselleri pek çok şeye işaret ederler: Hatırlatma, vaaz, duygulanma, zorlama, ibret alma, tasvir, akıl için yol gösterme, konuyu duyular dünyasında canlandırma, sevabın azaltılması ve çoğaltılması, övgü ve yergi, sevap ve ceza, bir işi yüceltme veya hakir görme, bir işi sağlamlaştırma veya iptal etme gibi. (Zerkeşî, B. b. Abdullah. el-Burhân fi-Ulûmi’l-Kur’an, s: 257)

Kur’an’ın serdettiği örneklerin  bir kısmının tek, bazılarının ise birden çok amacı olabilir. Bun­ları şu şekilde sıralamak mümkün:

1-Gerçeği ortaya çıkarma. Meseller, hakikatleri açığa çıkarırlar ve ğayp olanı somut bir şekilde ortaya koyarlar. (Bekara, 2/275)

2-Meseller, akla yatkın şeyleri hissi bir tarzda sunarlar. Zira makul anlamlar insan zihnine mahsus (hissedilebilir) bir tarzda yerleşir. (Bekara 2/264)

3-Örnek vermek. Mesel, bazen bir konunun veya bir fikrin açıklanmasında örnek olarak gelir. Bu gibi misaller açıklamanın yerine kullanılır. (Nûr 24/39-40).

4-İkna etmek. Meseller bazen kanıt özelliği taşırlar. Burada amaç konunun veya gerçeğin muhatap tarafından kabul edilmesini sağlamaktır.  Bu mesellerle birlikte iki şık arasında mukayese yapma imkanı olur. (Nahl 16/73-76. Enbiyâ 21/104. Rûm 30/28. Yâsîn 36/77-82)

5-Özendirme veya sakındırma (terğîb ve terhîb). Mesellerin bir kısmı muhataplarını iyi ve doğruya özendirici, kötü ve yanlış olandan sakındırıcı özellik taşırlar. (Bekara 2/261. Hucurât 49/12. İbrâhîm  14/24-26. Nahl 16/91-92. Ankebût 29/41-43)

6-Bilgi vermek, öğretmek. (Vâkıa 56/22-23. İnsan 76/19) Burada öğretme maksa­dının yanında teşvik de vardır. (A'râf 7/175-177. Hûd 11/24. Ra’d 13/ 17).

7-Sevimsiz bir sıfatı göstermek. (A'raf 7/175-176)

8-Övgü veya yergi. (Fetih 48/29. Cumua 62/5. Yûnus 10/24. Kehf 18/45-46. Hadid 57/20).

9-Tefekkür etmeye ve ibret almaya teşvik. Meseller­de asıl amaç, muhatapların ilgili konu üzerinde derinlemesine düşünmelerini ve arkasından da ibret almalarını sağlamaktır. Bu tefekkür ve ibret alma daveti aynı zamanda muhatabı konunun gereğini yapmaya bir teşviktir. Zaten mesellerin geliş amacı da budur. (Ankebut 29/43. Haşr 59/21. Zümer 39/27)

10-Eğitim. Mesellerde insanın ümit, arzu, korku, endişe gibi duyguları dikkate alı­narak eğitilmesi ve ruhen olgunlaştırılması, onun kemâle doğru yol alması, daha olgun ve sağlam müslüman olması amacı önemli bir yer tutar. (M. el-Kattân, M. fi-Ulûmu’l-Hadis, s: 281-283. ez-Zeyyin, S. Âtıf. Emsâlu’l-Kur’an, s: 22-26. Çetiner, B. TDV İslam Ansiklopedisi,  29/299-301)

11-Motivasyon. Kur’an’ın arzettiği temsillerde akla hitap eden, zihni karşılaştırma ve düşünmeye sevkeden bir yön olduğu gibi, aynı zamanda insan psikolojisinde imanın ve iyiliğin lehine, küfrün ve kötülüğün aleyhine motivasyon oluşturucu, yani imana ve iyiliğe teşvik edici, inkârcılığa ve kötülüğe karşı soğutucu bir yön de vardır. Bu ise örneklerin hem akla, hem de ruh ve vicdana hitap eden bütüncül bir özellik taşıdığını göstermektedir. (Şanver, M. Kur’an’da Tebliğ ve Eğitim Psikolojisi, s: 215-216)

12-Teselli etmek. Meseller öncelikle davetin zorluğunu fiilen yaşayan Peygamber’i ve sonraki davetçileri, hatta mü’minleri karşılaşacakları zorluklar açısından teselli eder. Örneği verilen kötülerden olmadıkları, örneğiverilen iyilerden oldukarı için.

13-Kıyas imkanı vermek. Temsiller çoğu zaman çift kutuplu olguları canlandırır. Muhatap böylece iyilerie, kötüler, hayır ile şer, sevap kazandırıcı ile günah kazandırıcı, makul olan ile gerçek dışı olan ve benzeri konularda kıyas imkanı bulur.

14-Değerler sistemini inşa etme. “Mesel, yani bir başka deyişle “dolaylı anlatım tarzı”. Bu tarz, ya anlatıma konu olan şeyin insan idrakini aşan niteliğinden dolayı; ya da bazı âyetlerde olduğu gibi, zengin çağrışımlarıyla tasavvur inşa edici ve akılda kalıcı niteliğinden dolayı kullanılır.” (İslâmoğlu, M. Hayat Kitabı Kur’an, 1/568)

15-İyi ile kötünün bilgisini vermek. Temsiller, insan zihnine iyi ile kötünün, doğru ile yanlışın bilgisi vermektedir. Hucurat 49/12. ayetinde gıybetin kötülüğünü anlatan örnek, insan psiikoljisindeki kötüden nefret etme ve kötüye karşı daime tepki gösterme hassasiyetinden yararlanmıştır. (Şanver, M. Kur’an’da Tebliğ ve Eğitim Psikolojisi, s: 215-216. Daha geniş bilgi için: Koçak, S.  Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, IX (2009), sayı: 1 s: 195-212)

 

-Sonuç olarak

meseller bir taraftan farklı konularda çarpıcı, etkileyici, büyüleyici, ikna edici, inandırıcı, ibret verici örnekleri canlı tablolar halinde muhatabın gözünün önüne koyarken, bir taraftan da onun değerler sistemini ve pek çok konudaki tasavvurunu inşa ederler. Onun sağlam düşüncesinin, sahih akidesinin, hakikete açık zihninin, isabetli bakış açısının, basiret ve irfanının, algı ve özümseme yeteneğinin, sözü düzgün eyleme sanatının motivasyonu olurlar.

Kur’an iman eden insanın tasavurunu bir de meseller ile inşa etmek istiyor.

 

Hüseyin K. Ece

10.02.2018

Zaandam

 

Kur'ani Hayat Dergisi, Mart-Nisan 2018 Sayı: 58