“Gençlik... Gelip geçti... bir günlük süstü;
Nefsim doymamaktan dünyaya küstü.
Eser darmadağın, emek yüzüstü;
Toplayın eşyamı, işim acele !”

 

6-Sahiplenme duygusu

İnsan çoğu zaman elinde olanların kendisinin olduğunu zanneder. Hele bir de resmi kurumlardan bir tapu elde ettimi bu sahiplenme duygusu daha da güçlenir. Hatta insanın içine sanki sahip olduklarını hiç terketmeyecekmiş gibi bir his kaplar.

Kişi işte o noktada böylesine duygularla gününü geçirirken, hayelelrle oyalanırken vakit geçer, zaman tükenir, ölüm gelip çatar.

İnsan ölünce bu fani dünyadaki her şeyi terkediyor. Birşeyhariç.

“Ölen kimseyipeşindenüçşeytakipeder: Aileçevresi, malıveyaptığıişler (ameli). Bunlardanikisigeridöner, biriisekendisiylebirliktekalır. Aileçevresivemalıgeridöner; yaptığıişler (ameli) kendisiylebirliktekalır.”(1)

“el-Mülku lillah- mülk Allah’ındır”. İnsanın sahip olduğu (ya da öyle göründüğü) hiç bir şey esasen onun değildir. İnsan ‘benim benim’ dese bile. Her şeyona emanettir. Zamanı gelince emanet sahibine iade edilecektir.

Emin insana düşen de emanetin asıl sahibini bilmektir ve onuiyi korumaktır.

Kur’an, ‘dünya hayatı’ karşısında mü’minlerin nasıl bir tavır takınmaları gerektiğini öğretiyor. Dünya hayatının insanı aldatmaması için onu sık sık uyarıyor.

“Ey iman edenler! Malınızın mülkünüzün veya çocuklarınızın sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasına izin vermeyin: çünkü böyle davranan herkes ziyana uğrayanlardan olur.”(2)

Kişi elindekilerin emanet değil de kendine ait olduğunu zannerse onlara hak ettiklerinden fazla değer ve önem verir. Onlardan ayrılmayı hiç istemez. Sürekli onlarla çok meşgul olmayı seçer. İslâmı hayatına hakim kılmada tembel davranır. Ya da bunu umursamaz.

Ali Şeriatî’ye göre; “Din, insanın kendisiyle varolan dünya endişesinden kendini arındırarak topraktan Allah’a geri dönmesidir. Din, insanın ‘dünya’ olarak gördüğü tabiat ve hayata kutsiyet bağışlayıp ahirete dönüştürmesidir.”(3)

            7-Hazırlanlanmakta geçkalmak (ertelemeyanılgısı)

Bütün insanlar, yarın için ne hazırladığına, ölürken yanında salih amel olarak ne götüreceğine bakmalıdır. Dünya hayatı şüphesiz ki bir gün sona ericidir.

“Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”(4)

İnsan eninde sonunda Allah’a dönecektir.

“(Öyleyse), eyinsan -sen (madem ki) zahmetli bir çaba ile Rabbine yönelmektesin - sonunda mutlaka O'na kavuşacaksın!”(5)

“Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır; dönüş de ancak O'nadır.”(6)

“Şüphesiz biz diriltir ve öldürürüz. Dönüş de ancak bizedir.”(7)

Kur’an ahirete hazırlanmayanlara, kulluk görevlerin yapmakta geç kalanlara şöyle soruyor:

“İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.”(8)

Peygamber (sav) şöylebuyuruyor: “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini biliniz":

Hastalık gelmeden önce sağlığın,

Yaşlılık gelmeden önce gençliğin,

Fakirlik gelmeden önce zenginliğin,

Meşgûliyet gelmeden önce boş vaktin,

Ölüm gelmeden önce dünya hayatının”(9)

  1. Fazıl hayatın geçici olduğunu, ölümün ansızın gelebileceğini, bu yüzden insanın

ölümden sonrasına hazılrlık için acele etmesi gerektiğini şiir diliyle şöyle anlatıyor:

“Gençlik... Gelip geçti... bir günlük süstü;
Nefsim doymamaktan dünyaya küstü.
Eser darmadağın, emek yüzüstü;
Toplayın eşyamı, işim acele !”

7-Cehâlet

İslâmı hayata hâkim kıl(a)mamanın önündeki en büyük engellerden biri de cahilliktir. Yani bilmemek, anlamamak, gereğini yapmamak.

Cehâlet, İslâm’a inanmayan kişi ve toplumların tutum, davranış, yaşantı, anlayış ve sistemlerini nitelemek üzere kullanılan bir kavramdır. İnsanların düşünüş ve davranışlarına inançları ya da dünya hayatını algılayışları yön verir. Kişi hangi dünya görüşüne inanıyorsa tutum ve davranışları ona uygun olur.

Bir sistem, bir hayat anlayışı, bir dünya görüşü Allah’ı tanımama, Allah’ı hesaba katmama, ahiret hayatı olacağına aldırmama üzerine kurulu ise, bunu benimseyen insan İslâma uygun yaşamada eksik kalacaktır.

Mü’minler, inançta, düşüncede, ahlâkvedavranışlarda, kararvermedeveinsanlarlailişkilerdeAllah’ınindirdiğihükümlereuyarlar. İslâm’dan uzak olan kişi ve toplumlar genellikle ‘heva’larına uyarlar. Onlar canlarının, yani keyiflerinin istediğini yapmaktan başka bir şey bilmezler.

Hevasına uymak da cahillikten başka bir şey değildir.

Allah’tan başkasına kulluk edenler cahillerdir: “De ki: Ey cahiller, Allah’ın dışında bir başkasına kulluk etmemi mi emrediyorsunuz?”(10) Allah’dan gelen ilim (vahyi) az çok tanıyan, anlayan bunu yapar mı? Kendini yaradanı, kendine rızık vereni bırakıp başka uydurma tanrılara şükreder mi?

Cahiller, İslâmı yaşamakla elde edecekleri kazancı, İslâmı hayattan dışlamakla neler kaybedeceklerini bilmezler. Onlar, yaşadıkları sürece az bir dünyalığa, biraz eğlenmeyi ve zevklenmeyi, biraz saltanat sürmeyi büyük bir kâr, yüce bir amaç, erişilmez bir hedef zannederler.

Bununla oyalanır dururlar.

Kendilerine gönderilenâyetleri, o âyetlerdeki uyarıları, kendilerini bekleyen tehlikeleri anlamazlar. Hatta yanıbaşlarında olan olaylardan ders almasını bilmezler. Ateşe düşerler de düştüklerin yerin ateş olduğunu anlamazlar. Yolda ayaklarına bir şeye takılır, defalarca tekerlenip düşerler de yolda düşmelerine sebep olan şeyi kaldırıp atmasını bilmezler. Bir yerlerden iyilik görürler de iyiliğe teşekkür etmesini bilmezler. Kendilerine bir yol gösterilir de o yolun doğru yol olduğunu anlamazlar. Buna karşın düşmanlarının (şeytanın) kılavuzluğunu tercih ederler. Hikâyede olduğu gibi inciyi darıya, zümrütübir avuç mısıra değişirler de bu gafletin farkına varmazlar.

Cehâlet basireti bağlar, anlayışı kıt yapar, gözü kör eder, iyi hesap etmeyi önler, aklı karıştırır. Cehâlet hakkı tanımanın, hak üzere yürümenin, hak ile hükmetmenin önünde engeldir.

8-Gaflet ve ihmal,

Bir ilâhi sözünde şöyle deniyopr: “Nefsin der ki daha zamanın çoktur;

Kimsenin elinde senedi yoktur;

Vallahi billahi hesabın zordur;

Son nefes gelmeden gel tövbe eyle.”

Sadece nefis mi diyor “daha zamanın çoktur”? Şeytan da aynı şeyi fısıldıyor gafillerin kulağına: “Ne acele ediyorsun? Daha vaktin var; sonradan yaparsın”diye.

Kur’an iman edenleri şöyle uyarıyor:

“Şimdisiz bu söze (Kur’an’a) mı şaşırıyorsunuz?

Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz.

Ve sizgafletiçindeoyalanmaktasınız.”(11)

Tekȃsür Suresi oyalanma gafletini ve ihmalini ne güzel açıklıyor:

“Çokluk yarışı sizi o derece oyaladı ki, Kabre varıncayakadar! Hayır! Yakında bileceksiniz! Gerçek öyle değil! Kesin bilgi ile bilmiş olsaydınız, Mutlaka cehennem ateşini görürdünüz (anlardınız). Sonra ahirette onu çıplak gözle göreceksiniz. Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.”

İnsan günlük işlerle oyalanır durur, ama bir de bakar ki, ecel apansızın geldi.

“Gökte olanın, sizi yere batırıvermeyeceğinden eminmisiniz? O zaman yer sarsıldıkça sarsılır. 

Yahut gökte olanın üzerinize taşyağdıran (bir fırtına) göndermeyeceğinden eminmisiniz? İşte (bu) tehdidimin ne demek olduğunu yakında bileceksiniz!”(12)

Ölüm insanı sağlam kaleler içinde bile bulur:

“Neredeolursanızolunölümsizeulaşır; sarpvesağlamkalelerdeolsanızbile! Kendilerinebiriyilikdokunsa "BuAllah'tan" derler; başlarınabirkötülükgelince de "Busenden" derler. "HepsiAllah'tandır"" de. Buadamlara ne oluyor ki birtürlülafıanlamıyorlar!”(13)

Dünyahayatınındevamedeceğinisanmakinsanıngafletidir. 

Ve ölüm beklenmedik bir anda  gelir:

“Her ümmetinbirecelivardır. Ecellerigelince ne birangerikalırlar ne de biranilerigidebilirler.”(14)

Kıyamet de ansızın gelecektir:

“Onlar, kıyametgünününansızıngelipçatmasını mı bekliyorlar? Şüphesizonunalametleribelirmiştir. Kendilerinegelipçatıncaibretalmalarıneyeyarar!

Bil ki, Allah'tan başka ilah yoktur. (Habibim!) Hem kendinin hem de mümin erkeklerin ve mümin kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip dolaştığınız yeri de duracağınızyeri de bilir.”(15)

İnsanıemeloyalardurur.

9-Ölümden ibret almamak/ölümden uzak yaşamak

Başkalarının öldüğüne ve öleceğine herkes inanır ama kendi ölümüne pek az kimse inanır.

Şair bakınız ne diyor:

“Minarede ‘ölü var’ diye bir acı sala
Er kişi niyetine saf saf namaz..ne ala
Böyledir de ölüme kimse inanmaz hala
Ne tabutu taşıyan, ne de toprağı kazan”

Elhak doğru bir söz. Ölüyü yıkayan da,  taşıyan da, mezara indiren de ölüme inanmaz (mı).

Herkes diyebilir ki: O ne biçim söz? Hiç ölüme inanılmaz mı?

Evet, dışarıdan öyle görünüyor. Ama sormak gerekir, insan ölüme gerçekten inansaydı böyle mi yaşardı?

Kişi öleceğine gerçekten inansaydı hiç isyan eder miydi?

Hiç geçici zevklerin peşine bir ömür tüketir miydi?

Hiç bütün hesaplarını ve yatırımlarını bu hayata yapar mıydı?

Hayatına Allah’ın insan için uygun gördüğü İslâmı hâkim kılmaya çaba göstermez miydi?

İnsan ölüme gerçekten inansaydı hiç bu kadar hahkaha ile güler miydi?

Ölüme inanan kimse tepinircesine bir ömür boyu eğlenir miydi?

Ölümden sonraki hayatın varlığını kabul eden hazırlık yapmaz mı?

Ölüme inanan kimse bu kadar gafil olur muydu?

Baksanıza kimileri ölümden konuşmaktan hoşlanmaz, kimileri mezarlıkları olabildiğince

şehirlerin dışına, gözlerin göremeyeceği yerlere yamayaıtercih ederler. Hayat ne güzel akıp gidiyorken ölümden bahsetmenin sırası değil onlara göre.

Ama müjdeleyici ve uyarıcı olan son Peygamber (sav) şöyle buyuruyor:“Ağızların tadını

kaçıran (lezzetleri yıkan) ölümü çokça hatırlayın!”(16)

Yapılacak şey ölüme gerçekten inanmak. Ahirete ayne’l-yakîn (cidden, görmüş gibi, tereddütsüz) inanmak.

Bu inanç İslâmı hayata hâkim kılma çabalarını güçlendirecektir.

Ölümden ibret almanın, ölümü hatırlamanın, ölümle ölmenin bir yolu ve imkanı hasta ve

mezarlık ziyaretidir.

Peygamber (sav) hastaları ziyaret etmeyi hem imanı bir görev, hem de ibret olsun diye emrediyor.Kabir ziyaretinden amaç ölümü hatırlamak, oradan ibret almaktır.

“Ben size kabir ziyâretini yasaklamıştım. Şimdi ise ziyaret edin. Çünkü kabir ziyareti size âhireti hatırlatır.”(17)

 

 

(1) Buhârî, Rikak/42 no: 6514. Müslim, Zühd/5 no: 7424 . Tirmizî, Zühd/46 no: 2379

(2) Münafikûn 63/9

(3) Şeriatî, Ali. DinlerTarihi, çev: E. Vatansever, sayfa: 94

(4) Haşr 58/18

(5) İnşikak 84/6

(6) Nur 24/42

(7) Kaf 50/43

(8) Hadid 57/16

(9) Beyhakî, Şu’abu’l-İman, No. 9575. Hâkim, Müstedrek, no: 7846

(10) Zümer 39/64

(11) Necm 53/59-61)

(12) Mülk 67/16-17

(13) Nisa 4/78

(14) A’raf 7/34. Yûnus 10/49. Nahl 16/61

(15) Muhammed 47/18-19)

(16) Tirmizî, Zühd/4 no: 2307.

(17) Tirmizî, Cenâiz/60 no: 1054.Birbenzeri: Müslim, Cenâiz/106 no: 2261

Hüseyin K. Ece