Allah’ın değer verdiği, saygı gösterilmesini istediği nişâneler, işaretler ve semboller (simgeler) anlamındaki ‘şeâir’ kelimesi Kur’an’da dört âyette geçmektedir. Bunlardan biri de kurban ibadeti hakkındadır.

 

  • Sözlükte şeâir

‘Şeâir’ kelimesini aslı ‘şe-ar-a’ fiilidir. Bu da sözlükte; Bilmek, hissetmek, iyice bilip anlamak, şiir söylemek anlamlarına gelir.  

‘Şiâr’, parola, sembol, bir şeyi hissettiren özel alâmet. Özellikle askeriyede kullanılan özel işaret. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 384)  

Aynı kökten gelen ‘şuur’, duyum, bilinç, duygu hayatı, ihsas, delilsiz idrak etmek manalarına gelir.

Türkçe’de kullanılan şiir, şair ve müteşâir, şiar da aynı kökten gelmektedir.

‘el-Meş’ar’, tıpkı şiâr gibidir. Hac ibadetinin yapıldığı bilinen yer olduğu için sürekli belirlilik takısı ile gelir. Bazılarına göre burası, namazlar birleştirilerek kılındığı için cem’ adı da verilen Müzdelife’dir. Orası hac, namaz, dua ve vakfe için bir alâmet, bir semboldür. (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l- Kur’an, s: 424)

Nitekim bir hadiste ‘el-Meş’ari’l-Haram’ın Müzdelife olduğu söyleniyor. (Müslim, Hac/148 no: 2951)

‘el-Meş’ari’l-haram’ Kur’an’da bir yerde geçmektedir (Bekara 2/198).

‘Şe’iratü (çoğulu şeâir) sözlükte; alâmet, sembol, hac için işaretlenmiş kurbanlık deve, dinin korunmasını istediği semboller demektir. (İbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 8/91)

 

  • “Allah’ın sembolleri” ne demektir?

Kur’an mü’minlerin Allah’ın sembollerine saygı gösterilmesini emrediyor.

“İşte böyle. Kim Allah'ın sembollerine (şeairullah’a) saygı gösterirse, bu; kalblerin takvasındandır (kalblerinde Allah korkusu olanlar, O'nun dininin işaretlerine saygı gösterirler).” (Hac 22/32)

‘Şeâirullah; Taberî’ye göre hac menâsiki (haccın rükünleri) ve bunların yerine getirildiği yerler (Tefsir, 2/47 ve 9/146),  İbni Kesir’e göre Allah’ın Hz. İbrahim’e meşru kıldığı hac menâsiki (Muhtasar Tefsir, 1/145), İbnu’l-Cevzî ve Kurtubî’ye göre, Allah’ın alâmetlendirdiği ibadet yerleridir.Yani insanlar için tesbit ettiği vakfe yeri, Sa’y ve kurban kesme yeri vs.  (Zâdu’l-Mesir, s: 96. Kurtubî, Tefsir s: 1007), Tabatabâî’ye göre Allah’ın zikredildiği hac mekânları (Mizân, 1/391), İbnu Atiyye’ye göre Allah’ı hissettiren şeyler ve O’na ibadet edilen yerler (el-Muharraru’l-Vecîz, s: 147) demektir.   

Bir görüşe göre ise ‘Şeâirullah’ belli bir şeye mahsus olmayıp Allah’ın, kullarını mükellef kıldığı dinî vecibelerin tamamıdır. (Heyet, Kur’an Yolu Meal ve Tefsir, 2/164)

Kur’an’ın ‘şeâir’ dediği şeyler Allah’ı hatırlatan, kalplerde Allah’la igili bir şuuru canlı tutan sembollerdir. Bunlar dinin kalplerde takva bilincinin kökleşmesini ve Allah’a karşı ta’zimin güçlenmesini sağlar.

Bunlar hem Allah’ı hatırlatan, imanı haber veren, Tevhidi duyuran semboller; hem de şuur veren, takvayı güçlendiren, dini gayreti harekete geçiren birer nişânedir.

Hac 32. âyetteki “Allah'ın simgeleri (şe‘âir) ifadesi de, hacda yerine getirilmesi ya da gözetilmesi gereken görevlere işaret ediyor. Haccın rükünlerinin simgesel karakterine dikkat çeken bu ifade, dini yükümlülüklerin manevî anlam ve önemine de vurgu yapıyor.

Bu aynı zamanda müslümanlara, bu tür unsurları putperestçe bir düşüncesizlik içinde birer fetiş haline sokmamaları yününde bir uyarıdır. Nitekim tarih boyunca niceleri bir takım sembolleri, bir takım nesneleri kutsal sayıp fetiş haline getirmişler, zamanla bunları putlaştırmışlardır. Bunlar Ay’ı işaret eden parmağa değil, Ay’a bakmayı öğretirler.

Şeâirullah (Allah’ın sembolleri) zarfa değil, içindekine (mazruf’a) dikkat çekmektedir.

Şeâirullah, Allah’ın hac ibadetiyle ilgili emir ve yasakların yanında, O’na itaat manasına gelen ihram, mikatler, cemreler, Safa ile Merve, el-Meş’ar-i Haram, Arafat, Müzdelife, Hacla ilgili mekânlar ve bunlarla ilgili alâmetleri de ifade eder.

Şeâir, bir yol, bir akide, bir düşünce biçimi bir eylem, bir sistemi sembolize eden şeydir. Bir nesne temsil ettiği şey için bir amblem görevi gördüğünden dolayı ona şiâr denilir. Resmî bayraklar, polis veya asker üniformaları, paralar, pullar, başka şeyler ülkelerin/hükümetlerin şeâiri/sembolleridir.  

Pek tabi ki ilgili sistem, din veya devlet kendilerine ait sembollere izleyicilerinden saygı isterler. 

Allah'ın şeâiri batıl dinlerin nişânelerine aykırı olarak Allah'a ibadetin saf halini temsil eden işaret ve sembollerdir. Allah’ın şeâiri, Allah’ı ve O’na ibadeti, İslâm’a ait kimliği hatırlatan, insanı İslâm imanına yaklaştıran, imanî şuuru canlandıran, iman eden yüreklerde Allah’tan yana heyecan uyandıran alâmetlerdir. 

Şeâirullah’ın (Allah’ın sembollerinin) nihâi amacı bir sonraki âyet şöyle vurguluyor:

“Bu (simgeleri gözetmekte gösterilen bilinç ve duyarlığın) size (O'nun tarafından) belirlenmiş bir süreye kadar yararları olacaktır; sonra bunda güdülen amacın ve varılan sonucun (tevhid inancını simgeleyen) En Eski Mescid (olduğunu anlayacaksınız).” (Hac 22/33) 

“Çıkış noktası ‘mü’minin kalbindeki sorumluluk bilinci’ olan hac ibadetini oluşturan sembollerin gösterdiği güzegâhı izleyen herkesin varıp duracağı nokta (âyette: mahil), Allah’ın karşısındaki acziyet ve kulluğunu simgeleyen, dolayısyla tevhid akidesini sembolize eden Kâbe’dir. Kökü insanın yüreğinde olan Allah’a karşı sorumluluk bilinci, sahibini yeryüzünün kalbi olan Kâbe’ye doğru yöneltir. Ayette geçen ‘mahil’ masdarı, varış yeri belli olan güzergâh, varış zamanı ve yeri demektir. Buna göre yürekten çıkıp zamanda ve mekânda özgürlüğü keşfetmek için girişilen eyleme delâlet eder.” (İslâmoğlu, M. Hayat Kitabı Kur’an,  s: 647)

“Allah'ın simgeleri (şe‘âir)” ifadesi hacda yerine getirilmesi ya da gözetilmesi gereken görevlere işaret ediyorsa da, diğer taraftan dini yükümlülüklerin manevî anlam ve önemine de vurgu yapıyor diyebiliriz.  (Heyet, Kur’an Yolu Meal ve Tefsir, 2/164)

 

  • Allah’ın sembollerinden örnekler

1-Kur’an’da geçtiğine göre Safa ve Merve Allah’ın sembollerindendir

“(O halde) unutmayın, Safâ ve Merve, Allah tarafından konulmuş sembollerdendir;  böylece, hac veya umre için Mâbede gelen birinin bu ikisi arasında gidip gelmesinde bir mahzur yoktur: Zira, eğer kişi, yapması gerekenden daha çok iyilik yaparsa bilsin ki Allah, şükre bol karşılık verendir, her şeyi bilendir.” (Bekara 2/158)

2-Hac ibadeti Allah’ın sembollerindendir

Sefa ile Merve, kurbanlıklar, hac mekanları Allah’ın sembollerinden olduğu gibi, hac ibadetinin kendisi de Allah’ın sembollerinden, İslam’ın alametlerindendir.

İslâmın üzerine bina edildiği beş esastan biri de hac ibadetidir. (Buhârî, Îmân/2 nr. 8. Müslim, Îmân/19-22 nr. 111-114. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân/3 nr. 2609. Nesâî, Îmân/13 nr. 5004)

Kur’an şöyle diyor:“Ey iman edenler! Allah'ın koyduğu sembollere ve kutsal (Hac) ayına ve süslenmiş kurbanlıklara ve Rablerinin lütuf ve rızasını isteyerek Beytu'l-Harâm'a koşanlara karşı saygısızlıkta bulunmayın!...” (Mâide, 5/2)

Bu âyetin ilk kısmında geçen şe‘âirallâh (lafzen, “Allah'ın sembolleri”) terimi, hem özel dinî merasimler için ayrılan yerleri (mesela Kâbe'yi), hem de bizzat bu dinî merasimleri gösterir. Yukarıdaki bağlamda özellikle hac merasimlerine atıfta bulunulmaktadır. (Esed,  M. Kur’an Mesajı,  1/182)

 

  • Kurban ibadeti de Allah’ın sembollerindendir

Kur’an –özellikle büyük baş- kurbanların şeâirullah’tan-Allah’ın sembollerinden olduğunu söylüyor.

“Malum (büyük baş) kurbanlara gelince; Biz onu sizin için içerisinde nice hayırlar barındıran Allah’ın simgelerinden (sembollerinden) bir olarak (ibadet) kıldık… Bu böyledir; zira Biz onları sizin faydanıza âmâde kılmışısızdır, umulur ki şükredersiniz.” (Hac 22/36)

Kur’an’da kurban ibadetinden farklı kelimelerle söz edilmektedir. Bunlar; ‘kurban’, ‘nüsük’, ‘hady’, bedene (çoğulu; el-büdne) ve ’zibh’  kelimeleridir. Ayrıca bazı fillerle kurban kesme olayı anlatılmaktadır. ‘Zebeha’ ve ‘nehara’ gibi.

Kurbandan söz edilen yerlerde genellikle Hz. İbrahim’e ve hac ibadetine atıf yapıldığını da görmekteyiz. Bu da Hz. İbrahim’in Allah’a yakınlığının bir model olarak sunulması, hac ibadetinin de Allah’a yakınlaştırmayı yoğunlaştırıcı özelliğinden dolayı olsa gerektir.

Yukarıdaki âyette geçen ‘büdn’ ‘bedene’nin çoğuludur. Genel görüşe göre; ‘el-hedy’, deve ve sığır cinsinden Kâbe’ye hediye olarak gönderilen kurbanlıklar; ‘el-büdn’ ise, iri ve semiz kurbanlık develerdir. 

‘el-Büdn’ hadislerde de kurban olarak geçmektedir.  Mesela,“Kurban olarak bir büdn (deve) yedi kişi için, bir sığır yedi kişi için yeterlidir…” (Müslim, Hac/138, 351 no: 2940, 3186. Ebu Dâvud, Zahaya/6 no: 2809. Tirmizî, Hac/66 no: 904, Edâhî/8 no: 1502. İbni Mâce, Edâhî/5 no: 3132. Darimî, Edahî/5. Muvatta, Dahâya/9)

“(Cumanın) ilk saatlerinde mescide giden kişi sanki bir büdn (deve) kurban etmiş gibi gibi olur. İkinci saatte giden ise sanki bir sığır kurban etmiş gibi olur….” (Buhârî, Cumua/4 no: 881. Müslim, Cumua/10 no: 1964. Tirmizî, Cumua/6 no: 499 . Muvatta, Cumua/1)

Yukarıdaki âyet bu tür kurbanların ve diğerlerinin sadece Allah adına kesilebileceğini, etlerinden ancak üzerlerine Allah’ın adı anılırsa yenilebileceğini (onlar kesilirken –Allahü ekber Allahü ekber Lâilâhe illalah Allahü ekber- denilmesi gerekir), böyle yapmanın da aynı zamanda bir şükür olacağını ortaya koyuyor.

Âyetlerin akışı kurban ibadetinden bahsettiği için, buradaki ‘büdn’ün, kurbanlık hayvanların hepsini veya bilinen kurban ibadetini kasdettiğini söyleyebiliriz.

Allah (cc) kurban kesmeyi iman eden eden bütün ümmetler için bir ibadet eylemi olarak emretmiştir. Böylece eti yenen hayvanları keserken Allah’ın adını ansınlar diye.

“ Ve Biz her ümmet için kurban kesmeyi bir ibadet kıldı ki, bu vesileyle O’nun kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine Allah’ın ismini ansınlar.

Bakın sizin ilâhınız tek bir İlâh’tır; o halde yelnız O’na teslim olun! Ve (sen de Peygamber); O’na yürekten boyun eğenleri (O’nun rızasıyla) müjdele.” (Hacc 22/34)

Kur'an, eti yenen hayvanlarla ilgili çerçeve çizerken, başka âyetlerle (Mâide 5/3, Bakara, 2/173. En'am, 6/145. Nahl, 16/115) yasaklandığı açıklananların dışında “behîmetu'l-en'am” diye isimlendirilen hayvanların helâl olduğunu  bildiriyor (Mâide 5/2).

Kurban, varlığın sahibini tanımayı ve O’na yönelişi sembolize eder. İnsanın emrine verilen maddenin O’na ait olduğunun farkına varmaktır. Yeri gelince de bu maddeden O emrettiği için vazgeçebilmedir. Varlığın sahibine yaklaşmak ancak ihlas ve O’nu gereği gibi sevmekle olur.  Kurban, her şeyden önce sevilen değerli dünyalıklardan bir kısmını sevdiği Allah (st) için feda edebilmenin bir göstergesidir. Bu anlayış insanı başka şeyleri de Allah yolunda feda etme fedakârlarına götürür.

Kurban, ne adadığının farkına varmak, adak ettiğinden ulvi bir amaç uğruna vazgeçebilmektir. Kurbanın vesile olduğu bayram, müslümana âhirette –ki mü’min için asıl bayramdır- Rabbiyle buluşmayı hatırlatan zamandır. (M. İslâmoğlu,Yeni Şafak, 14.12.2007)

 

  • Allah’ın sembollerine (şeâir’e)saygı

İslâm bazı sembolleri/alâmetleri maksadı açısından kullanır. Aslında semboller birer göndermedir. Her sembolün mutlaka sembolize ettiği bir hakikat vardır. Sembol zarf, sembolün sembolize ettiği gerçek ise mazruf, yani mektuptur. Zarf önemini içinde taşıdığı mektuptan alır. Mektubu olmayan zarf ruhu olmayan bir ceset gibidir. Semboller de öyle.   (İslâmoğlu, M. Hayat Kitabı Kur’an, Düşün Yay. İstanbul 2008, 1/58)

Allah’ın sembolleri, simgeleri, nişaneleri, alâmetleri, şiarları, hükümleri gibi ifadelerle Türkçeye aktarılan ‘Şeâru’llah’ takva bilincine dayandırılan önemli bir hatırlatmadır. Burada dinî simgelerin önemine işaret ediliyor ve bunlara saygı göstermenin imanî bir sorumluluk olduğu vurgulanıyor.

Âyeti şöyle anlamak da mümkün: “Bu semboller gerçek anlamını kalplerde kök salan sorumluluk bilincinden alırlar”  ya da  “bu simgeler gerçek anlamını mü’minlerin kalplerinde Allah'a karşı taşıdıkları sorumluluk bilincinde bulmaktadırlar.” (M. İslâmoğlu ve M. Esed âyete bu anlamı vermeyi tercih ediyorlar.)

İşte böyle. Kim Allah'ın sembollerine saygı gösterirse, bu; kalblerin takvasındandır (kalblerinde Allah korkusu olanlar, O'nun dininin işaretlerine saygı gösterirler).” (Hac, 22/32)

Kur’an’ın “Allah’ın sembolleri” dediği şeyler, müttaki olmayanlarda ne bir heyecan uyandırır, ne Yaratan’a saygıyı artırır, ne de kalplerde rikkat (hassasiyet) meydana getirir.

Onlar için bu gibi nişâneler/alâmetler sıradan şeylerdir. Onlara göre Müzdelife sıradan bir düzlük, Safa ile Merve küçücük iki tepe, Arafat hafif yüksek bir dağ, Kâbe sıradan bir yapı, kurbanlıklar et için beslenen hayvanlardır.

Ancak takva bilinci taşıyan bir yürekte onların taşıdığı anlam, vurguladıkları gerçek, temsil ettikleri hakikat, dile getirdikleri dini heyecan, hatırlattıkları şeyler bambaşkadır.

Kur’an’ın ‘şeâir’/dinin sembolleri dediği şeyler aslında iman edenlere Allah’ı hatırlatan şeylerdir. Allah’la igili şuuru canlı tutan alâmetlerdir. Bu semboller iman eden kalplerde takvanın kökleşmesini, din duygusunun kuvvetlenmesini sağlarlar.  Samimiyete samimiyet katarlar.

 

  • Son söz

Kurban ibadeti de Allah’ın, insanlar için nice hayırlar yarattığı sembollerden biridir. Öyleyse kurban ibadetine saygı göstermek, gereğini yapmak, kurban ibadetiyle şuurlanmak, onunla varlık hiyerarşisini anlamak; Allah’ın sembollerine, dinin nişânelerine, varlık için konulan yasaya, insan için takdir edilene bir saygıdır. 

Bu sembollere ister âyette geçtiği gibi Allah’ın nişâneleri diyelim, isterse genel anlamdan hareketle İslâmın alâmetleri diyelim; müslümanlara düşen bu sembollere değer vermek, korumak, hayata katmak ve hakkını vermektir.

Ki bu da âyete göre kalplerin takvasının, Allah’a karşı sorumluluk bilincinin gereğidir.

 

Hüseyin K. Ece

20.09.2015

Zaandam/Hollanda