Ya da « yol oldur ki mustakîm (dosdoğru) ola.» « Yol oldur ki kişiye Hakikate vardıra »

İnsan bir yolcudur.

Onun hayat biçimi de bir yola benzer.  

Yol, üzerinde yürünülen yerdir. İnsanı belli bir yere, bir hedefe  götürür. Düzgün, dosdoğru olduğu gibi, eğri-büğrü, inişli-çıkışlı da olabilir. Hedefe götürebilir de, götürmeyebilir de. Güvenli olabilir de olmayabilir de.

Allah’ın insanlara gönderdiği yaşama biçimi olan İslâm da bir yola benzetilmektedir.

Türkçe’de, kötü ahlâklı insanların davranışlarının yanlışlığını anlatmak için ‘gittiği yol yanlıştır’ deriz ya, onun gibi.

Kur’an Allah’ın yolu anlamında din, sebîl, şeriat, tarikat ve sırât » kelimelerini  kullanıyor.  Günlük dilde normal yola; sebîl ve tarîk,  işlek yola; sırât, doğru, büyük ve açık olan yollara, caddelere şeriat denilmektedir.

1-Sebîl: Sözlükte üzerinde kolayca yürünen yol, işlek veya çıkar yol anlamındadır. Çoğulu ‘sübül’dür. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 327-328) 

Sebîl Kur’an’da hem sapık yollar için hem de doğru yollar için kullanılmaktadır.

Yolun niteliği, kendisine eklenen takı veya sıfatlarla belirlenmektedir. «Dosdoğru yol, Allah’ın yolu, en doğru yol, sapıklık yolu, eğri-büğrü yol » gibi.

İnsanın hayatı aynı zamanda üzerinde yürüdüğü yoldur (sebîldir).

İnsanın önünde iki yol vardır. Kendi özgür iradesiyle bu iki yoldan birini seçebilir. Allah’ın yolu aslında Allah’ın insanlar için gönderdiği yaşama biçimi, yani O’nun dini İslâmdır. Allah kendi dini farklı kelimelerle isimlendirmektedir. Bunlardan biri de « sebîl »dir.

İnsanı yaratan Allah (cc), ona bu iki yolun ne olduğunu, özelliklerini, hangisine uyarsa nasıl bir sonuçla karşılaşacağını bildirmiştir.

“Muhakkak ki onu (insanı) yola (sebîle) ilettik, ister şükreder, isterse küfreder.” (İnsan 76/3) Yaptıklarının sonucu kendisini bağlar.

Allah (cc) «sebîlullah »a, yani kendi yoluna «en doğru yol» dediği gibi «selâmet/kurtuluş yolları (sübülüs’selâm)" da diyor.(Mâide 5/15-16) Allah’ın yolu (sebîli), eğrilik-büğrülükten, uzaktır. O’nun yolu dosdoğrudur, düzgündür. Güvenlidir ve insanı amacına ulaştırır.

Bu kelime Kur’an’da farklı kullanışlarla beraber 176 yerde geçmektedir. Bunlardan 73 tanesi « sebîlullah-Allah’ın yolu » şeklindedir.

2-Şeriat: Bu kelime sözlükte "yol açmak, yolu açık ve dümdüz yapmak, bir yöne doğru gitmek" manasına gelen "şe-ra-a" fiilinin masdarıdır.

Buradan hareketle "şeriat"; insanı bir ırmağa veya bir su kaynağına götüren yol, açık ve düzgün yol demektir.  

Bu kelime zamanla “açık ve doğru kurallar, yerleşik davranış biçimi (âdet)”, geniş olarak Allah tarafından insanlar için din olarak öngörülen hükümler anlamı kazanmıştır. (Türcan, T. TDV İslâm Ansiklopedisi, 38/571)

Şeriat, bütün emir ve yasakları, bütün hükümleri ve yasaları içerisine alacak şekilde İslâm Dini karşılığında kullanılmaktadır. Buna göre İslâm şeriatı denildiği zaman, Hz. Muhammed (sav) ile gönderilen din ve onun hükümleri akla gelir.

İnsanın en sonunda kanmak, mutluluğa erişmek ve susuzluğunu gidermek için günlük hayatının her anında izlemesi gereken yol demektir. İnsan, bu ilâhî yola girerse, bu yolun getirdiği ilkeleri izlerse su kaynağına ulaşır. Böylece susuzluğunu giderir, suya kanar ve mutluluğa kavuşur.

‘Şeriat’, bir anlamda kanun, kural veya prensip demektir. Tarihte bütün insan toplulukları bir şeriata sahip olmuşlardır. Şeriatsız bir toplumda kaos, düzensizlik, zulüm ve güvensizlik olur. (Ece, H. K. İslâmın Temel Kavramları, s: 641)

Şeriat Kur'an'da iki defa fiil halinde (Şûrâ 42/13, 21),

üç defa da masdar olarak  yer alıyor. (Bkz : Mâide 5/48. A’raf 7/163. Casiye 45/18)

3-Tarîk: Sözlükte “gidilecek yol, izlenecek usûl, hal ve gidiş” anlamındaki tarîk  terim olarak “Allah’a ulaşmak isteyenlere mahsus âdet, hal ve davranış” demektir. (Öngören, R. TDV İslam Ansiklopedisi, 40/95) (çoğulu tarâik)

Tarîk Kur’an’da tekil ve çoğul olarak altı âyette geçiyor. Bunlardan üç tanesi Allah’a giden yol ve doğru yol anlamında kullanılıyor. (Ahkaf 46/30. Nisa 4/168. Cin 72/16. Diğerleri : Nisâ 4/169. Tâhâ 20/77, 104. )

4-Sırât: Sözlükte ana yol, doğru yol, büyük cadde demektir.

‘Sırât,’ sebîl gibidir. Ancak sebîl doğru ve eğri her yol hakkında kullanıldığı halde, ‘sırat’ daha çok geniş ve ana yollar hakkında kullanılır.

 ‘Sırât’, düz ve doğru olmasına rağmen inişli ve çıkışlı da olabilir. Bu bakımdan Kur’an, Allah’ın yolunun her türlü eğrilik, yanlışlık ve bozukluktan uzak olduğunu belirtmek için ‘sırât-ı müstekîm’ ve ‘sırât's-seviyy-en düzgün yol’ şeklinde kullanıyor.

‘Sırât’, Kur’an’da çoğul olarak bulunmaz. Genellikle kalıp halinde gelir.

Sırât kelimesi 45 âyette geçiyor. 32 tanesi « sırât-ı mustakîm », bir tanesi « sırâtallah –Allah’ın yolu» ve « sırâtî-benim yolum » olarak yer alıyor.

‘Müstekîm’, ‘kıyam’ fiilinden gelmektedir ve dosdoğru, dümdüz, sağlam demektir.

Bu da Allah’ın hükümlerini ‘ikâme eden-yerine getiren’, dosdoğru, içinde yanlış olmayan, ilâhî kitabı olan, mü'minlerin üzerinde yürüdükleri yol ‘müstakîm olan sırat’tır.

“İşte benim doğru yolum budur, ona uyunuz” (En’am 6/153) diyen Allah (cc) kendi yolunun  en doğru, en düzgün ve hedefe en iyi götürecek bir yol olduğunu söylemektedir.

‘Sırât-ı Müstakîm’, Allah’ın yolu, dosdoğru yol, Allah’ın Kitabı, iman ve imana bağlı olan şeyler, İslâm ve İslâm şeriati, Peygamberimizin tebliğ ettiği yol,

Cennete götüren yol şeklinde de tefsir edilmiştir.

Burada yol kelimesinin « dosdoğru » diye nitelendirilmesi onun “hedefe ulaştıran en kısa yol” anlamına geldiğini gösterir. (Alper, H. TDV İslâm Ansiklopedisi, 37/119)

Bu yol, diğer bütün yolların aksine, insanın yaratılışına uygun, eksiği gediği olmayan, tam ve dosdoğru bir yoldur. İlkeleri, hükümleri Allah tarafından ‘ikame edilmiştir-konulmuştur’. Bozulmaz, pörsümez, hükmü geçmez. Çağlara, mekanlara, toplumlara göre şekil almaz.

Ancak, kim bu yola girerse hem kurtuluşa doğru gider, hem de insan olarak yaratılışına uygun bir hayatı gerçekleştirir. (Âli İmran 3/101. Ayrıca bkz: Bekara 2/142, 213. Yûnus 10/25.  Nûr 24/46)

“Sırât-ı müstakîm”, kaynağı vahy olan İslâmın diğer adıdır. Allah'ın insanlar için seçtiği, dümdüz, dosdoğru kıldığı, emin ve yönü hidâyet olan kurtuluş yoludur. Bu yol eğrilikten, güvensiz olmaktan uzaktır.

Ancak bu yolun dışındaki bütün yollar eğri-büğrüdür, yanlıştır, inişli çıkışlıdır, yani ne üzerinde kolaylıkla yürümek mümkündür, ne de insanı hayatın hedefine götürürler, ne de güvenlidirler.

Bundan dolayı müslümanlar her Fatiha okuduklarında; “Ya Rabbi, bizi sırât-ı müstakîm’e-dosdoğru yola ilet” diye dua ederler.

İşte “yol oldur ki Hakka vara” dediğimiz gerçek de budur.

 

Hüseyin K. Ece

31.05.2017

Zaandam