“GERÇEK ŞU Kİ, Allah adaleti ve iyilik yapmayı (ihsanı), yakınlara karşı cömert olmayı emredip utanç verici ve arsızca olanı, akıl ve sağduyuya aykırı olanı ve azgınlığı, taşkınlığı yasaklıyor; ve size [böyle tekrar tekrar] öğüt veriyor ki, böylece [bütün bunları] belki aklınızda tutarsınız.” (16 Nahl, 90)

 

Kişinin değeri bilip yaptıkları kadardır. Kişi bir şeyi doğru bilip yapar. Yaptığı şey sonuçta onun seviyesidir, onun kalitesidir.

İnsanlar birbirine iyi veya kötü, iyi ahlâklı veya kötü ahlâklı diyebilirler. Bu da onların bilgileri ve bakış açılarıyla sınırlıdır.

Kur’an iyi insanlara ‘muhsin’ diyor. Sonra onları müjdeliyor, onları övüyor, bütün insanları ‘muhsin’ olmaya davet ediyor.

‘Muhsinler’, yani güzellik üretenler, iyilik yapmakta sebat edenler, iyilik yapmayı ilke ve kişilik haline getirenler. Bir başka deyişle; Allah’ı görüyor gibi davrananlar...

Muhsin, ihsan edici demektir. İhsan ise, bütün güzellikleri ve rağbet edilen şeyleri fade eder. Güzellik, uygunluk, güzel/doğru olan şeyi en güzel şekilde yapmak demektir.

Bir başka anlamı da Allah’ı doğru bir bilgi ile tanıyıp, O’na güzellikle kulluk yapmaktır. (H. K. Ece, İ. Temel Kavramları, s: 284)

Meşhur Ciril hadisinde bu anlamda geçmektedir.

“... İhsan; Allah’ı görüyor gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen O’nu görmüyorsan da O seni görüyor.” (Buharî, İman/37, 1/20. Müslim, İman/1, Tirmizí, İman/14. Ebu Davûd, Sünne/16. İbnu Mace, Mukaddime/9. Nesâí, İman/6.)

İhsan sahibi olmak aynı zamanda iyi davranışlar konusunda bilinçli olmayı ifade eder. Muhsinler, hangi davranışın iyi, hangi davranışın kötü olduğu konusunda hem bilgi sahibidir, hem de bilinçlidirler. Çünkü onlar Âlemlerin Rabbi Allah’ın kendilerini gördüğünün farkındadırlar.

Bu nedenle ihsan ahlâkı, adaletli olma anlayışından daha kapsamlıdır. Çünkü adalet anlayışında, karşıdakinin hakkını vermek varken, ihsan ahlâkında ise daha fazlasını vermek, daha güzeli ile muamele etmek bilinci vardır.

          Müslümanın, yalnızca ibadette değil, bütün davranışlarında ihsan anlayışı üzerinde bulunması gerekir. Hatta bir hayvan boğazlerken bile ‘ihsan’ ile boğazlanması emredilir. (Müslim, Sayd/57. İbnu Mace, Zebaih/3. Ebu Davud, Edahí/12. Tirmizí, Diyât/14. Nesâí, Zahâyâ/22)

Bir hayvanı boğazlarken bile ‘ihsan’ı, yani hayvana güzel davranmayı, eziyet etmemeyi emreden bir din; insanın günlük davranışlarının rastgele olmasını, heva ve hevese, çıkara dayanmasını ister mi?

Bir cenazenin gömülmesi sırasında Allah’ın Rasûlü, cenazenin sırtının konulacağı yerde bir tümsek görür ve oranın düzeltilmesini ister. Sonra da buyurur ki: “Şüphesiz bu, ölüye bir zarar vermez. Ancak Allah (cc) sizden biriniz bir iş yaptığı zaman onu güzel yapmasından hoşlanır.”  

Biraz sonra kapanacak olan, bir daha asla görünmeyecek olan mezarın dibinde bile estetiği, biçimi, düzeni; yani güzelliği tavsiye eden bir peygamber, müslümanın davranışlarının da güzel olmasını istemez mi?

Zira müslüman, Allah’ın kendisini gördüğünün, kendisini denetlediğinin, yaptıklarının kayıt altına alındığının şuurundadır. Bu yüzden yaptığı işleri dikkatli yapar, güzel yapar, maksada uygun yapar.

‘Muttaki’, yani takva sahibi kimse Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle davranan, Allah’ı hesaba katarak yaşayan, bu uyanıklılık ile hareket eden anlamındadır.

Bu yönüyle ‘ihsan’ ahlâkı ile takva bilinci arasında bir ilişki söz konusudur. Takva sahibi müslümanlar, bütün davranışlarında ‘ihsan’ ahlâkı ile davranırlar. İyilikte bulunurlar, güzel iş yaparlar, güzellik üretirler.

Kişi ne yapıyorsa, onu güzel yapmalı, maksada uygun yapmalı, doğru yapmalı.

Konuşuyor mu? düzgün, edepli, az ve güzel konuşması beklenir.

Bir yerde memur mu, görevli mi? İşini dürüst ve sözleşmesinde yazılı olandan daha güzel yapmalı.

Odasını mı döşüyor? İmkanı nisbetinde güzel, düzenli ve estetiğe uygun yapmalı. Odaya girildiği zaman göze bir temizlik, bir güzellik ulaşmalı. Bundan dolayı ruh bir tad almalı, huzur duymalı.

Sofra mı kuruyor, bahçe mi düzenliyor, ödev mi yapıyor, elbise mi giyiyor? Hepsi güzel olmalı, estetik olmalı, yeteri kadar olmalı.

Usta mı, sanatkâr mı, üretici mi, tüccar mı? İşini temiz, dürüst ve güzel yapmalı.

Yolculukta mı, vasıtada mı, sürücü mü? Arkadaşına, karşısındakine, ötekilere güzel davranmalı, herkesin hakkına saygı göstermeli.

Resim mi yapıyor, yazı mı yazıyor mu, tarla mı ekiyor, yığın mı yapıyor, inşaat mı yapıyor? Yani ne yapıyorsa, hangi işle meşgulse; hepsini güzel yapmalı, hepsini yerinde, gereği kadar yapmalı.

Anne- babasına, büyüklerine, çocuklara, komşularına, ilişkide olduklarına, diğer insanlara, hatta hayvanlara ve tabiata bile güzel davranmalı, herkesin hakkına saygı duymalı.

İşte muhsinlerin, yani güzellik üreten inananların ahlâkı budur. Vahy, böyle insanları yetiştirmek istiyor. Vahy bu ahlâka yönlendiriyor.

Kur’an; bu ahlâka sahip olan kişilerin hayatına mutluluk, güzellik ve kurtuluş vadediyor.

Müslümanlar; çirkin, bayağı, kötü, zararlı ve faydasız amellerden, faaliyetlerden uzak olmanın, insanlar arasında güzel davranışların, işleri güzel yapmanın sembolüdürler. Onlar ısrarlı bir şekilde iyilik yapmaya devam ederler. Güzel davranmayı, güzellik üretmeyi, en doğru olanı aramayı ilke olarak benimserler.

Çünkü Allah muhsinleri (güzellik üretenleri) sever. (2/Bakara/195. 5 Mâide/13. 3 Âli İmran/134, 148)

Çünkü Allah (cc) muhsinlerle beraberdir. (29 Ankebût/69)

Çünkü Allah’ın rahmeti muhsinlere yakındır. (7 A’raf/56)

Çünkü Allah (cc) muhsin olanlara bol bol mükâfat verecektir. (6 En’am/84. 7 A’raf/161. 12 Yusuf/90 v.d.)

Çünkü Kur’an, ‘muhsinlere müjdeler olsun’ diyor. (22 Hacc/37. 46 Ahkâf/12)

Çünkü Allah (cc) güzeldir, her türlü güzelliği sever.” (Müslim, İman 147)

İhsan sahibi olanlar, yani yaptıkları her şeyi güzelce yapanlar bunun karşılığını yine ilâhî ihsan olarak Rabb’lerinden bekleyebilirler. (55 Rahman/60)

Güzellik üretenlere dünya da, ahirette de müjdeler olsun...

Hüseyin K. Ece

13.9.2008

Zaandam