İslam’da seçimle, yetki vermeyle ilgili ‘biat’, ‘biat etmek’ diye bir kavram var.

‘Biat’, yönetim yetkisini isteyerek birine vermek, bir kimsenin yöneticiliğini benimsemek demektir. 

 

Biat Peygamberin hayatında ona bağlılık, ona destek sözü manasında kullanılıyordu. Daha sonradan Müslümanların yönetilmesi, din ve dünya işlerini idare etmede yetki vermek manası kazandı.

Biat şartları oluştuğu zaman Müslümanlar kendilerini yönetme yetkisini gönül rızası ile ehil olana verirler. Bu da tıpkı rıza ile bir mal alım-satımındaki anlaşma gibidir. Bir taraf  kendi isteği ile, yönetim emanetini hakka-hukuka uyma şartıyla biat ettiği kimseye verir ve ona bağlı kalacağını ilan eder.

Bu hükümler Müslümanların çoğunlukta ve hakimiyetin onlarda olduğu ülkeler içindir. 

Müslümanların çoğunlukta olmadığı veya yönetimin Müslümanların elinde bulunmadığı yerlerde Müslümanlar yönetimle ilgili konularda ne yapacaklar?

Biat olayı böyle yerlerde de gündeme gelir mi?

Müslümanların azınlıkta olduğu yerlerde imam (halife) seçmeye kalkışmalı mı?

Müslümanlar demokratik denilen seçimlerde oy kullanabilir mi?

Oy kullanmayı caiz görenler kimlere oy verebilirler?

Herhangi bir ülkedeki seçime katılmak ‘biat’ sayılır mı?

Sorular uzatılabilir.

Esasen biat, bir kimseyi yönetici olarak seçmek, onaylamak, bir vazife için insanlar arasında en uygun olanını seçmek ve ona halkın sorumluluğunu vermektir.

İnsanlar serbest iradesiyle seçtikleri kimselere gönül rızasıyla itaat ederler. Böyle bir seçimin, ya da yetkin insanlara görev vermenin faydaları sayılamayacak  kadar çok, bu seçimi terk etmenin zararları ise sayılamayacak kadar fazladır. Bunun şekli çok önemli değildir.

Öyleyse bugün seçim yoluyla, yani oy kullanarak bu görev yerine getirilebilir

Bir iş konusunda serbest iradeye dayalı seçim varsa; orada en iyiyi, en yetkini bulmak mümkün olur. Tayin ve seçim işi bir kişiye veya bir zümreye bırakılırsa, insanlar bir kişinin veya bir zümrenin beceriksizliğine mahkûm olurlar. Bunun da pek çok işin aksattığı, pek çok zarara yol açtığı bilinen bir şeydir.

İnsanlardan kendi işlerine ilişkin karar ve çeşitli konularda seçim ve tercih hakkını almak hem onlara güvenmemek, hem de daha iyisini bulmada bir engeldir.

Allah (cc), bırakın insanların kendi dünya işleriyle ilgili seçim hakkını vermeyi; dinlerini ve tanrılarını bile (sonucuna katlanmak şartıyla) seçmede onları serbest bırakmıştır.

Biat, yani bir açıdan makul bir seçim hem güven yenileme, hem iradelerin ve fikirlerin önünü açma, hem de emanetleri emin kişilere teslim etme imkanıdır. 

Yönetim gibi çok ciddi bir emanet ehil olmayanın, haksızlık yapanların eline geçerse bundan herkes zarar görür.

Biat, bir açıdan serbest iradeyle yapılan bir seçimdir. Bu biat metodu aynı zamanda insanların (özelde mü’minlerin) bir konu üzerinde düşünüp anlaşmalarını, bir araya gelmelerini sağlar. Onların işlerini istişare ile yapmalarına kapı açar.

Bu nedenle İslam’ın biat metodu üzerinde, kapsamı genişletilerek yeniden düşünülmeli ve iyi değerlendirilmeli.

Müslümanlar ‘biat’ şuuruyla, kime ve nasıl destek olacaklarını, din ve dünya işlerini kime bırakacaklarını, ‘kamu velâyeti’ anlamına gelen yönetme yetkisini kime vereceklerini imanlarına uygun bir şekilde  bilmeliler.

Şimdilerde pek çok ülkede yapılan seçimler her ne kadar her sorunun çözümü demek değilse de en azından, ortada olanlardan belki en iyisini, belki kötülerin içinde en az kötü olanı seçme imkanını verir.

İnsanlar kendileri ile ilgili verilen kararlara niçin ortak olmasınlar?

Toplumu ilgilendiren konularda niçin toplum suskun kalsın?

Seçimlerde oy vermek halkın doğrudan karar yetkisi değil elbet. Ama en azından uygun karar alabileceklere yetki vermede az da olsa bir imkandır.

Burada oy vermek caiz midir, İslam’ın geçerli olmadığı bir yerde birisine oy vererek biat etmek doğru mudur diye tartışmak faydasızdır.

Bulunduğumuz ülkede işleyen bir düzen var ve bazı Müslümanlar burada yaşamaktadır. Bu ülke birileri tarafından yönetilmekte, bu ülkenin ve buradaki Müslümanların sayısız  sorunları var. Bu sorunları da ancak yetki verilenler, yani seçilip karar merciinde gelenler çözmektedir. Başkası değil.

Bu sebepten (Hollanda'da) Mart 2014 ayında mahalli seçimlerde genelde topluma, özelde yabancılara faydalı olabilecek adaylara oy verilmesi, yani yetki verilmesi daha doğrudur.

Ya da yabancıların haklarını en az kısıtlayacak olanların iç başına getirilmesi gerekir.

Biz biliyoruz ki Avrupa’da yabancıların ve özelde Müslümanların etrafındaki çember giderek daralıyor. Bu çemberi daha da daraltmayacak, yabancılara daha hoşgörülü yaklaşan, insan haklarına daha saygılı, yabancı aleyhtarlığı yapmayacak adaylara destek vermek akıllıca olur.

Eldeki bu küçük imkanı kullanmayıp, sonra bu adamlar şunu kısıyorlar, aleyhimize çalışıyorlar, yabancı düşmanlığı yapıyorlar diye feryat etmenin faydası olmaz.

Unutmamak gerekir, her seçim bir haktır ve aynı zamanda bir imkândır.

Hüseyin K. Ece

22.02.2014

Zaandam