Kur’an’da, ‘kardeş-ahi’ kelimesi, tekil ve çoğul, eril ve dişil olarak 96 âyette geçiyor. Bunların bir kaçı hariç diğerleri bildiğimiz kardeş veya kız kardeş anlamındadır.

 

Bununla birlikte Kur’an din kardeşliğini, Müslümanların birbirlerine karşı konumlarını, birbirlerine karşı görevlerini ve ilişkilerini yine kardeş (ahi) kavramı ile belirliyor.

Allah (cc) bütün Müslümanların iman açısından kardeş ilan ediyor. Ya da kardeş gibi olduklarını, ilişkilerinde kardeş gibi olmaları gerektiğini söylüyor.

Kur’an Müslümanlar arasındaki kardeşlikle ilgili üç tane kelime kullanıyor. Bunlar: Ahi, (ehh), bıtane ve veli. Bunları farklı âyetlerde, farklı formlarda, ya da farklı konular bağlamında buluyoruz.

Mesela; “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.” (Hucurât 49/10)

Din açısından kardeşliğin destansı örneğini Muhâcir ve Ensar göstermişti. Kur’an onu hatırlatıp mü’minlerin böyle kardeş olmalarını tavsiye ediyor.

“ALLAH’ın ipine topluca sımsıkı sarılın; ayrılığa düşmeyin. ALLAH’ın size olan nimetini hatırlayın. Siz birbirinize düşmanlar idiniz de kalplerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeşler oldunuz. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz, sizi ondan kurtardı…” (Âli İmran 3/103)

Kur’an gıybeti ölü kardeşin etini yemek kadar çirkin buluyor. (Hucurât 49/12) Buradaki kardeş (ahi) kelimesinin din kardeşi manasında kullanıldığı açıktır.

Müslümanlarla savaşanlar eğer tevbe ederler, hallerini düzeltirlerse dinde Müslümanların dinde kardeşleri olurlar. (Tevbe 9/11) Allah (cc) yetimlerin mü’minlerin dinde kardeşleri olduğunu söylüyor: (Bakara 2/220) Evlatlıklar de gerçek çocuk değil dinde kardeştir. (Ahzab 33/5)

Bıtâne, Kur’an’da bir âyette geçiyor. Manası sırdaş, müttefik, kişinin sırlarını paylaşabileceği yakını, dostu demektir. Kur’an İslâm düşmanlarını sırdaş edinmeyi yasaklıyor:

“Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş (bıtane) edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler….” (Âli İmran 3/118)

Kur’an’daki “Müslümanlar birbirlerinin velisidir” vurgusu da kardeşliğe işaret ediyor.

Mü’minler arasındaki velilik (dostluk) bağının, karındaş bağından daha güçlü olduğunu söylemeliyiz.

Çünkü veli; seven, dost, arkadaş, sırdaş, yardımcı manalarına geldiği gibi, koruyup kollayan, ihtiyacını gideren, onunla müttefik olan, destek olan gibi anlamlara da gelir.

Veli olmak, veli olunan üzerinde hak ve yetki sahibi olmayı gerektirir. Velâyetin özünde bu vardır. Yalnız bu veli edinilen üzerinde bir baskı ve hükmetme değil, aksine her açıdan onun iyiliği için çalışma, onun için gerekli yardımı yapma yetkisidir.

Mü’minin mü’mine veli oluşu tıpkı bir anne-babanın çocuğuna veli oluşu gibidir.

İnkârcıların bir kısmı diğerlerinin dostudur. (Enfal 8/73) Buna karşın mü’minler de birbirlerinin dostlarıdır.

“Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir (dostları, yardımcılarıdır). Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resulüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azizdir, hikmet sahibidir.” (Tevbe 9/71)

Kur’an iman edenlere bu manada inkârcılarla velilik bağı kurmayı yasaklıyor:

“Müminler, müminleri bırakıp da kafirleri veli (dost) edinmesinler. Kim bunu yaparsa, artık onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur…” (Âli İmran 3/28 Bir benzeri: Nisa 4/89, 139, 144. Maide 5/51)

Kardeşlik konusunda olduğu gibi velilik (dostluk) konusunda da en güzel örnek Muhâcir ve Ensar idi (Enfal 8/72)

Dinde kardeşliğin bir takım gerekleri ve sonuçları vardır. Onların bir kısmını Peygamber (sav) şöyle açıklıyor: “Müslüman, Müslümanın kardeşidir…” (Buhârî, Mezâlim/3. Müslim, Birr/58. Bir benzeri: Tirmizî, Birr/18)

“Birbirinize buğz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir Müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helâl olmaz.” (Buhârî, Edeb/57, 58. Müslim, Birr/28)

“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah da o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.” (Buhârî, Mezâlim/3. Müslim, Birr/58)

“Sizden biri kendisi için arzu ettiğini (mü’min) kardeşi için de arzu etmedikçe (hakkıyla) iman etmiş olmaz.” (Buhârî, Îmân 7. Müslim, Îmân 71-72; Tirmizî, Kıyâmet 59; Nesâî, Îmân 19, 33))

“(Gerçek) Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların zarar görmediği kimsedir.” (Buhârî, Îmân/4, 5)

Peygamber (sav) Müslümanlar arasındaki velilik (velayet) bağını şöyle açıklıyor:

“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhârî, Edeb/27. Müslim, Birr/66)

Müslümanlar din kardeşleri hakkında iyiniyetlidirler. Onlara düşmanlık

yapmazlar, zarar vermemeye çalışırlar, onların aleyhine düşmanlarıyla işbirliği yapmazlar, onlar hakkında hep hayır dilerler ve zaman zaman onlar için şöyle dua ederler:

“…Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin.” (Haşr 59/10)

Hüseyin K. Ece

Zaandam