• Tayyip/tayyibe ne demektir ?

Tayyib sözlükte; duyu organlarının ve nefsin lezzet aldığı, hoşlandığı şeydir. (R. el-Isfehâní, Müfredat, s:464)

 

 

  • Kur’an’da ‘tayyip’ kelimesi

Kur’an’da tekil (tayyib) ve çoğul (tayyibât) olarak bir kaç manada kullanılmaktadır. Daha çok temiz ve helal yiyecekleri, iman edenlerin davranışlarının doğruluğunu, sözün güzelliğini nitelemek üzere geliyor.

Mesela ; Helâl yiyecekleri (rızkı) nitelendirmek üzere:

“Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri temiz (tayyib) ve helâl olarak yeyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekten o, sizin içi apaçık bir düşmandır.” (Bekara, 2/168. Ayrıca bak. Bekara, 2/172. Maide, 5/88.Nahl, 16/114. A’raf, 7/160. Tâhâ, 20/81 v.d.)

Temiz olan yiyecekleri tümü (tayyibât) müslümanlara helâldir. (A’raf, 7/32)

Allah (cc), kullarına rahmetinin sonucu olarak verdiği rızıkları da ‘tayyip’ diye nitelendiriyor. (Mü’min, 40/64)

  • İnsanları ve davranışlarını nitelendirmek üzere:

İnsanın tayyibi (temizi); cehaletin, dinin emrinden çıkmanın (fıskın) ve küfrün pisliklerinden uzaklaşmış, ilim, iman ve güzel davranışlara sahip kimsedir. (R. Isfehâní, Müfredât, s: 465)  

 Şu ayette kullanıldığı gibi : “Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler kötü kadınlara; iyi ve temiz  kadınlar, iyi ve temiz erkeklere, iyi ve temiz erkekler de iyi ve temiz kadınlara (yaraşır)...” (Nûr 24/26)

Burada güzel amellerin temiz kişilerden meydana gelebileceğine işaret edilmektedir.

Kur’an tayyib (temiz-güzel) ve habis (pis-kötü) kelimelerini amelleri (davranışları) nitelemek için de kullanıyor. (Nisa, 4/2)

  • Müslümanları tanımlamak üzere:

Allah (cc) inkârcılar hakkında habis (kötü-pis), müslümanlar için de tayyib (güzel-temiz) sıfatlarını kullanıyor:

“Bu, Allah’ın murdar olanı (habis’i) temizden (tayyib’ten) ayırdetmesi; murdarı, bir kısmını bir kısmı üzerinde kılıp tümünü biriktirerek cehennem atması içindir. İşte bunlar hüsrana uğrayanlardır.” (Enfal, 8/37)

  • İman uygun olanı nitelendirmek üzere:

Şüphesiz ki tayyib (temiz-güzel) olan ile, habis (kötü-pis), -habis çok olması insanın hoşuna gitse bile-  bir olmaz. (Maide, 5/100. Hacc, 22/24)

  • Allah’ın sıfatı olarak:

Tayyib kelimesi bir hadiste Allah’ın bir sıfatı olarak geçmektedir. Peygamber (sav)  şöyle demiştir: “Şüphesiz Allah Tayyib’tir ve ancak tayyib olanı kabul eder. Şüphesiz Allah (cc) peygamberlere emrettiğini mü’minlere de emretmiştir. Allah (cc) buyuruyor ki: Ey peygamberler’ tayyib olanlardan yeyiniz ve salih amel işleyiniz. Şüphesiz ben sizin ne yaptığınızı bilirim.” (Mü’minûn, 23/51) Yine O buyuruyor ki: “Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiklerimizin temiz (tayyib) olanlarından yeyin.”  (Bekara, 2/172)...”  (Müslim, Zekât/19, no: 1015)

 

  • Kur’an’da ‘tayyibe’ kelimesi;

‘Tayyibe’, ‘tayyib’ kelimesinin dişil (müennes) şeklidir ve bazı şeyleri nitelendirmek üzere kullanılmıştır.

-Rasûllerin tasarrufu ile ilgili:

Allah’ın (cc) insanlar içinden seçtiği elçi, Allah’ın izniyle onlara temiz olan yiyecekleri helâl, pis olan (habis) yiyecekleri ise haram kılmıştır.

“... temiz şeyleri (tayyibât’ı) helâl, murdar şeyleri (habisât’ı) haram kılıyor...” (A’raf, 7/157)

  • Soyun temizliğini nitelendirmek üzere:

Kur’an bu formu, Hz. Zekeriyya’nın duasında zürriyetin (soyun), Orada Zekeriyya Rabbine dua etti: ’Rabbim bana katından çok temiz (tayyibe) bir soy bağışla. Sen duayı işitensin’ dedi.”  (Âli İmran, 3/38),

  • Cennetlerdeki meskenleri nitelendirmek üzere:

Kur’an cennetlerdeki meskenleri ‚tayyibe‘ olarak niteliyor.

“… Günahlarınızı da bağışlar ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki çok hoş (tayyibe) meskenlere koyar. İşte bu, çok büyük kurtuluştur.”  (Sâff, 61/129. Tevbe, 9/72)

  • Sebe’ halkına verilen yurdu nitelemek üzere ;

Sebe’ halkına nimet olarak verilen kent için « … Hoş (tayyibe) bir belde ve bağışlayıcı bir Rab.” (Sebe’, 34/15) deniliyor.

  • Salih amel işleyen iman sahiplerine bağışlanan güzel

hayatı nitelemek üzere :

« Erkek olsun kadın olsun, kim mümin olarak güzel işler yaparsa, elbette ona güzel bir hayat yaşatacak ve onları işledikleri en güzel işleri esas alarak ödüllendirecek, kötülüklerini bağışlayacağız. » (Nahl, 16/97)

 

c-‘Kelimetü’n-tayyibe/Güzel bir söz’;

Kur’an şöyle diyor :

“Görmedin mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz (kelimetü’n- tayyibe), güzel bir ağaç (şecerâtü’n-tayyibe) gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir.

Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insanlar için örnekler verir; umulur ki onlar öğüt alıp-düşünürler.

Kötü bir sözün (kelimetü’n-habise) örneği ise, kötü bir ağaç gibidir: Onun kökü yerin üstünden koparılmış, kararı (yerinde durma, tutunma imkanı) kalmamıştır.

“Allah, iman edenlerin durumunu sapasağlam ve dosdoğru bir sözle (kal ile), hem dünya hayatında ve hem de ahirette sağlamlaştırır; Zalimleri ise sapıklık içinde bırakır. Çünkü Allah dilediğini yapar.” (İbrahim, 14/24-27)

Kelime, geniş anlamıyla, düşünsel, kavramsal ifade, fikir, önerme anlamına gelmektedir. Buna bağlı olarak ‘güzel-doğru bir söz’ ifadesi, mahiyeti itibariyle doğru olan ve ahlâkî manada iyi ve güzel olana çağırdığı için sonuna kadar yararlı ve kalıcı olan teklif,  fikir ya da öğreti anlamındadır. Allah’ın mesajlarının her biri, nihâî amacı itibariyle ahlâken iyi ve doğru olan yönünde yapılmış çağrılardan ibaret olduğuna göre, ‘doğru-güzel söz’ terimi, aynı zamanda, ‘Allah’ın mesajları’nı da işaret etmektedir. Benzer şekilde İbrahim 26. âyette sözü geçen ‘çirkin söz’ tabiri ise, ilâhî mesajın gösterdiği yönün tersini işaret eden: yani, mahiyeti itibariyle yanlış, ahlâken kötü ve buna bağlı olarak manevi planda yıkıma götüren her türlü düşünce, inanç ve öğreti anlamında kullanılmaktadır. (M. Esed, Kur’an Mesajı, 2/506)

Yüce Allah, kâfirlerin amellerinin misalini söz konusu ederek, amellerinin fırtınalı bir günde, şiddetlice esen bir rüzgârın savurduğu küle benzediğini belirttikten sonra, “Allah’ın hoş bir sözü nasıl misallendirdiğini görmez misin?” sözü ile mü’minlerin sözlerinin ve diğer amellerinin misalini de zikretmektedir.  “Hoş bir sözü” yani mahsulü hoş bir sözü... demektir.

Bazılarına göre “hoş sözden” maksat iman, bazılarına göre ise bizzat mi’minin kendisidir.

Mü’minin kalbinde bulunan iman, kelimenin kökü, bitişi ve verimi itibariyle hurma ağacına benzetilmiştir. Onun amelinin göğe doğru yükselmesi de hurma ağacının dallarının yükselişine, Allah’ın vereceği mükâfat ise mahsulüne benzetilmiştir.

Ağacın kökü yeryüzünde sapasağlamdır. Yani onun kökleri yerden su içer ve gök de onun üstünden ona su verir. O bakımdan bu ağaç temiz ve güzel bir şekilde gelişip durur.

Peygamber şöyle buyurdu:

“Güzel bir söz (kelimetü’n-tayyibe), güzel bir ağaç (şecerâtü’n-tayyibe) gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir. O ağaç Rabbinin izniyle her zaman meyvelerini verir.” (hz. Peygamber) devamla buyurdu ki: İşte o ağaç hurma ağacıdır. “Kötü bir sözün (kelimetü’n-habise) örneği ise, kötü bir ağaç gibidir: Onun kökü yerin üstünden koparılmış, kararı (yerinde durma, tutunma imkanı) kalmamıştır”  diye okuduktan sonra da; “İşte bu ağaç da hanzal’dır (ebu cehil karpuzudur)” buyurdu. (Tirmizî, Tefsir 14, Sûre 1)

İman mü’minin kalbinde sabit ve sağlamdır; ameli, sözü ve tesbihi ise göğe doğru hurma ağacının dalları gibi yükselir. İmanın bereket ve mükâfatından kazandıkları ise, senenin bütün zamanlarında hurma ağacının mahsullerinden sağlanan faydaya benzer. Çünkü hurma meyvesi her haliyle faydalıdır. (Kurtubî, el-Camiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, ter. 9/544-545)

İbni Kesir’e göre âyette geçen ‘güzel bir söz’; ‘Allah’tan başka tanrı olmadığına şahitlik yapmak, ‘güzel bir ağaç’ nitelemesi de ‘mü’min’ anlamındadır. Şehâdet kelimesinin kökü müslümanın kalbinde yerleşir, güzel amel olarak ta göklere yükselir. Kötü söz ise, küfür sözüdür, inkârcılıktır. Kötü ağaç ta bir hadiste geçtiği gibi hanzele ağacına benzetilmektedir. (İbni Kesir, Muh. Tefsir, 2/296-297)

 

d- Kötü bir söz

Kötü bir sözün (kelimetü’n habise) örneği ise, kötü bir ağaç gibidir: Onun kökü yerin üstünden koparılmış, kararı (yerinde durma, tutunma imkanı) kalmamıştır.”

İbrahim 26. âyette ise Yüce Allah kötü bir kelimeyi kökü sabit olmayan, kökü koparılmış bir ağaca benzetiliyor. Buradaki kötü kelimenin ‘küfür veya kafirin bizzat kendisi olduğu söylenmiştir. (Kurtubî, Tefsir, ter. 9/548)

Böyle bir ağacın sağlam kökleri yoktur. İnkârcı da böyledir. Onun inkârında sağlam bir delili, amellerinde sağlam bir dayanağı yoktur. O, davranışlarında istikrarlı bir gerekçeye dayanmaz. Onun yücelere yüksecek hayırlı ameli de yoktur.

Yani ‘çirkin (ve asılsız) söz’ büyüsüne kapılan insanların katında ilk ağızda büyük ilgi uyandırsa da nihâî etkisi bakımından gelip geçicidir.” (M. Esed, Kur’an Mesajı, 2/507)

“Allah, iman edenlerin durumunu sapasağlam ve dosdoğru bir sözle (kal ile), hem dünya hayatında ve hem de ahirette sağlamlaştırır; Zalimleri ise sapıklık içinde bırakır. Çünkü Allah dilediğini yapar.” (14 İbrahim/27)           

Kavl terimi de ‘kelime’ gibi, söz, lafız, ya da konuşma gibi birinci anlamların ötesinde inanç, ya da görüş bildiren ifade; yani, ‘anlayış’, ‘düstûr’ ya da ‘dava’ vb. anlamlara işaret etmektedir. Yukarıdaki anlam akışı içerisinde, bu terim ‘kelime-i tevhid’le dile getirilen anlayışı (Allah’tan başka ilah/tanrı olmadığı ve Hz. Muhammed’in O’nun rasûlü olduğu telakkisini ima etmektedir. (M. Esed, Kur’an Mesajı, 2/507)

Ayette geçen ‘sabit’ sıfatı nitelediği ‘söz’ün (ya da anlayış’ın) sağlamlığını, yani sarsılmaz biçimde doğru ve tutarlı olduğunu ifade etmekte ve böylece onu önceki ‘güzel/doğru söz’ ve ‘güzel/diri ağaç’ benzetmesiyle ilişkilendirmektedir. (M. Esed, Kur’an Mesajı, 2/508)

Hüseyin K. Ece

27.6.2011

Zaandam