Aile, aile ahlâkı ve eşlerin karşılıklı görevleri (yükümlülükleri) hakkında bir seminer.

Hüseyin K. Ece

31 Mayıs 2014

Rottstraße 41, 45127 Essen

 

a-Nikâh ibadettir.

Allah’ın emri, Peygamberin kavliyle başlayan evlilik ibadettir. Bir müslüman için evlenmek sünnet değil farzdır. Çünkü,

1-Allah emrediyor

وَاَنْكِحُوا الْاَيَامٰى مِنْكُمْ وَالصَّالِح۪ينَ مِنْ عِبَادِكُمْ وَاِمَٓائِكُمْۜ اِنْ يَكُونُوا فُقَرَٓاءَ يُغْنِهِمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ ﴿32﴾

“Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.” (Nûr 24/32)

“Nikâh benim sünnetimdir...”

 

2-Allah’ın âyetlerindendir

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجاً لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ {21}

“Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O'nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.” (Rûm 30/21)

 

3-Yeni kulların dünyaya gelmesi buna bağlı

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًا كَث۪يرًا وَنِسَٓاءًۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذ۪ي تَسَٓاءَلُونَ بِه۪ وَالْاَرْحَامَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَق۪يبًا ﴿1﴾

“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.” (Nisâ 4/1)

 

4-Üreme ihtiyacı aileyi zorunlu kılıyor.

Üreme ve karşı cinse ihtiyaç fıtridir. Bunu helal yoldan karşılamak (evlenme ve nikah/birlikte olmak) da ibadettir. Bunun sağlayan mayası sevgidir.

 

5-Evlilik hayatı amacına uygun kurmanın imkanlarından biridir. Hayatı imana uygun kurmak da Allah’ın emridir.

 

6-İmandan sonra en çok tavsiye edilen amellerden biri de infaktır. Evlilik infakın hayata geçirildiği ilk yerdir.

"Bir kimsenin harcadığı paraların en değerlisi (birinci sırada olan) aile fertlerine harcadığı paradır." (Müslim, Zekat/38)

"Kişinin hayır yolunda harcadıklarının en sevaplısı, ailesinin ihtiyacına sarf ettiğidir." (Müslim, Zekat/39)

 

7-Baba olmayan erkek, anne olmayan kadın galiba yarımdır. Kişinin kendini evlilikle tamamlaması da insanın başka bir görevidir.

 

8-Kur’an’da Âdem ve esinin anlatilmasi, evliliğe, nnsanların zevc-es olarak yaratıldigina ve hayatin boyle kurulacagina isarettir. Bu ayni zamanda ey iman edenler, siz de Adem ve onun eşi gibi olan demektir.

 

9-En büyük ibadetlerden biri emâneti korumaktır. Eşler ve ve çocuklar birer emanettir. Evlilik olmasa bu emaneti taşıma görevi gerçekleşmaz.

وَالَّذ۪ينَ هُمْ لِاَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَۙ ﴿8﴾

“Yine onlar (o müminler) ki, emânetlerine ve ahidlerine riayet ederler;” (Mu’minân 23/8. Meâric 70/32)

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَخُونُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُٓوا اَمَانَاتِكُمْ وَاَنْتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿27﴾

“(O halde), siz ey imana erişenler, Allah'a ve Elçi'ye karşı haince davranmayın; size tevdî edilen emanete bilerek ihanet etmeyin!” (Enfal 8/27)

 

b-Aile nedir?

Aile kelimesinin kökü destek ve dayanak anlmına gelen “’avl/ayl’”dir. Biri diğerine dayalı olan şeyler hakkında bu kelime kullanılır.

Aile: Birbirinden destek alan, birbirine dayanıp yaslanan, birini çekince  diğeri ayakta kalamayan birden fazla unsura denir.

Bu tanım aileyi birbirine çatılmış çatı gibi görür. Yanyana iki çizgi gibi değil, bir üçgenin çatısı gibi. Birbirlerine dyanarak ev catisini ayakta tutarlar. Bu çatının tabanı da evdir. Evlenmek, bu anlamda ev/yuva kurmak manasına gelir.

Kur’an karı-koca için ‘zevc’ kelimesini kullanır. Zevc; bir çift  ayakkabının teki demektir. Sağ ayak mı sol ayak mı, sağ ayakkabı mı, sol ayakkabı mı üstün/önemli sorusu bir işe yaramaz.

Fitraten ve İslâma gore karı-koca eşit değil, eştirler. Tıpkı ayakkabı eşleri gibi. Eşit iseler, sağ ayakkabı sola, sol ayakkabı da sağa giyilirdi. Bu ise ayağa ve ayakkabıya zulümdür.

Ailedeki erkek eleman hem dayanan, hem de ‘onun üzerine çardak (‘el-‘ale’) olup koruyup gözeten rolüne sahip. (Nisa 34) Kadın ise kendisine dayanan erkeğe dayanan (‘aile) ve sığınak olan, eşinin kendisine kavvam oluş görevini, kutsi bir akitle teslim eden,  iffetini ve ondan olan olan neslinin koruma sorumluluğuyla dengeleyen, aile çatısının diğer elemanıdır.

“Aile geometrisi birbirine paralel iki düzlem değil, birbirine dayanan üçgendir. Aile üçgeninin dik iki kenarını eşler oluştururlar. Yatay kenarını ise “mekân”, yani “ev” oluşturur.

İşte “ev” o mekândır. Kur’an’da “ev” için iki kelime kullanılır: Beyt ve dâr.

Birincisi kök olarak “gecelenen mekân” için kullanılır. İkincisi ise “sürekli insanların deveran ettiği, sağlam bir dîvar’ı (duvar) olan, girilip çıkılan, bazen sosyal işlevi de olan mekân” için kullanılır. Bu ikisi zamanla  birbirinin yerine kullanılır oldu.

Biz bu eve ‘dünyadaki esenlik yurdu’ veya ‘mutluluk yuvası’ diyelim. Ebedi selâm yurdunu kazanmak isteyenler; bunun provasının evlerinde, yani aile hayatlarında yapmaları gerekir.

 

c-KARI-KOCA HAKLARI/GÖREVLERİ

Hak bir görev karşılığıdır. Önce görev yerine getirilir, sonra da hak beklenir. Tersi anlaşmazlık doğurur.

Öyleyse eşlerin öncelikle görevlerini bilmeleri ve onları yerine getirmeleri gerekir.

 

  • Ailede Erkeğin Temel Görevleri (Hanımın erkek üzerindeki hakları)

"Kadınlarınız konusunda Allah'tan korkun. Çünkü siz onları Allah'tan emânet olarak aldınız." (Ebû Dâvud, Menâsi/56; İbn Mâce, Menâsik/84)

     وَلَهُنَّ مِثْلُ الَّذ۪ي عَلَيْهِنَّ

"... Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır..." (Bakara 2/228).

Hanımını, Rabbinin emâneti olarak alan ve iffetini Allah adına söz vererek helâl edinen koca da, karısına karşı sevgi ve şefkat göstermek, yediğinden yedirmek, giydiğinden giydirmek, ona ve yaptığı işlere çirkin dememek, fena söz söylememek, hoş görülü olmak gibi görevlerle mükelleftir.

Bununla birlikte hanımların beyleri üzerinde şu gibi hakları vardır:

 

1- Mehir vermek;

وَإِنْ أَرَدتُّمُ اسْتِبْدَالَ زَوْجٍ مَّكَانَ زَوْجٍ وَآتَيْتُمْ إِحْدَاهُنَّ قِنطَاراً فَلاَ تَأْخُذُواْ مِنْهُ شَيْئاً أَتَأْخُذُونَهُ بُهْتَاناً وَإِثْماً مُّبِيناً {20}

“Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz, onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. Siz iftira ederek ve apaçık günah işleyerek onu geri alır mısınız?”  (Nisa 4/20)

2-Nafaka.

Evin geçim görevi erkeğindir. Evlenen her müslüman erkek, hanımına mutfağı, tuvelet ve banyosu olan bir oda vermek zorundadır. Onun yiyeceğini ve giyeceğini, günün şartlarına göre (ma’ruf vechile) temin etmek görevi kocanındır.

وَعَلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِۜ

"... Onların (annelerin ve cocuklarin) yiyeceği, giyeceği örfe uygun olarak babaya aittir..." (Bekara 2/233)

Peygamber (sav) Veda hutbesinde şöyle buyurdu: “...Sizin de onların (kadınların) geçimlerini ve giyimlerini sağlamanız, onların sizin üzerinizdeki haklarındandır.” (Müslim, Hac 147, 194; Tirmizî, Fiten 2, Tefsir 2; Ebû Dâvud, Menâsik 56; İbn Mâce, Menâsik 84)

"Bir kimse sevabını Allah`tan umarak aile fertleri icin harcama yaptigi zaman bu kendisi icin sadaka olur."  (Buhari, İman/41)

"Allah rızasını gözeterek ailenin ihtiyacını harcadığın nafakadan, hatta yemek yerken eşinin ağzına verdiğin lokmadan bile mükafat göreceksin.." (Müslim, Vasiyet, 5/II no: 1253)

"Malından eşinin yemesi, senin icin bir sadakadır."  (Müslim,Vasiyet/8)

"Kişiye günah olarak sorumluluğunda olan aile fertlerini ihmal etmesi yeter." (Ebu Davut, Zekat/45)

"Hepiniz yöneticisiniz ve hepiniz yönettiklerinizden sorumlusunuz...
devlet başkanı yöneticidir. Erkek, aile fertlerinin yöneticisidir. Kadin, eşinin evinin ve çocuklarının yöneticisidir. Hepiniz yöneticisiniz ve yönettiklerinizden sorumlusunuz.."
(Müslim, İmare/20, Tirmizi, Cihad/27)

Buna göre erkek evinin bakımını yerine getirmekle  üç türlü sevaba nail oluyor.

-Görevini yerine getiriyor ve ibadet sevabı alıyor.

-Malının hayır yollarına infak ediyor ve sadaka veriyor.

-Malının ve evinin bereketlenmesini sağlıyor. Hele bu işli helal yoldan yapıyorsa çocuklarının iyi yetişmesine bu açıdan da katkı sağlıyor demektir.

Hz. Âişe (r.a.) anlatıyor: “Ebû Süfyan’ın karısı Hind, (bir gün gelerek) “Ey Allah’ın Rasûlü dedi. Ebû Süfyan cimri bir adamdır. Bana ve çocuğuma yetecek miktarda (nafaka) vermiyor. Durumu idare için, onun bilmez tarafından, almam gerekiyor. (Ne yapayım?)” Rasûlullah (s.a.s.): “Örfe göre sana ve çocuğuna kifâyet edecek miktarda al!” buyurdular.” (Buhârî, Büyû’ 95, Mezâlim 1, Nafakat 5, 9, 14, Eymân 3, Ahkâm 14, 180; Müslim, Akdiye 7, hadis no: 1714; Ebû Dâvud, Büyû’ 81, hadis no: 3532; Nesâî, Kudât 30)

 

3-Yöneticilik/sorumluluk

Kur’an’ evin sorumluluğunu ve korunmasını (kavvam) öncelikle erkeklere veriyor. (Nisa, 4/34)

الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاء بِمَا فَضَّلَ اللّهُ بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَبِمَا أَنفَقُواْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِّلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّهُ وَاللاَّتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلاَ تَبْغُواْ عَلَيْهِنَّ سَبِيلاً إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيّاً كَبِيراً {34}  

"Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler, kadınlar üzerinde kavvâmdırlar. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır."  (4/Nisâ, 34).

Aynı gerçeği hadislerde de görüyoruz: "Erkek aile fertlerinin yöneticisidir." (Buhari, Nikah/81)

"... Erkek, âilede yöneticidir ve yönetiminden sorumludur. Kadın da kocasının evinde yöneticidir ve elinin altındakilerden sorumludur." (Buhârî, Cum'a 11; Müslim, İmâret 20)

"Hanımının ve çocuklarının haklarını ifa etmiyenin namazları, orucları kabul olmaz."

Âyette geçen "kavvâm" kelimesini 'hâkim' diye tercüme etmek yanlıştır.

Eğer Allah'ın muradı bu olsaydı, yine Arapça olan "hâkim" kelimesini kullanırdı; ama  "kavvâm"  kelimesini kullanmış.

Bu kelime, Türkçedeki kayyim kelimesiyle aynı köktendir. Kayyim, tayin edildiği kurumu keyfine göre yönetmez. Hakimin gösterdiği doğrultuda yönetir.

İşte evi üzerinde "kavvâm"  olan erkek de aileyi kendi keyfine göre yönetemez; Allah'ın koyduğu kuralları yürürlükte kılar. Erkekler, kadınların kavvâmı, yani Allah'ın hükümleri çerçevesinde onların yöneticisi  ve koruyucusudur. 

İslâm'ın aile düzenini yaşatmak üzere kocaya tanımış olduğu otorite hakkı, ona kadın üzerinde haksız bir baskı ve zorbalık imkânı vermez.

Zira, bu konuda vârid olan âyet ve hadisler, bir anlamda kadının müdâfiisi/avukatı olmak suretiyle İlâhî kaynaklı bir dengeyi temin etmektedir.

 

4- Aile fertlerini dünyevi ve uhrevi zararlardan korumak

Kur’an şöyle diyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَاراً ... {6}

“Ey Mü`minler! kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun." (Tahrim 66/6) 

 

5- Eşi ve çocukları ile iyi geçinmek, onlara iyi davranmak

 وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ فَإِن كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئاً وَيَجْعَلَ اللّهُ فِيهِ خَيْراً كَثِيراً {19}

“... Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur." (Nisa, 4/19)

“Bir mü’min erkek, bir mü’min kadına buğzetmesin. Çünkü onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir.” (Müslim, Radâ’ 61, hadis no: 1469; Müsned II, 329)

"Mü'minlerin iman bakımından en kâmil/olgun olanı; ahlâkı güzel olan ve âilesine nâzik davranandır." (Nesâî, Işretu'n-Nisâ, 229; Tirmizî, İman hadis no: 2612)

"Kadınlarınıza eziyet etmeyin! Onlar, Allahın sizlere emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!"

İyi davranmak, sadece hanımı üzmemek değildir. Onun verdiği sıkıntılara da katlanmak demektir.

İyi Müslüman olmak için hanım ile iyi geçinmek şarttır.

“Sizin hayırlınız, kadınlarına hayırlı olan (iyi davranan)dır. Sizin aranızda hanımına karşı en iyi, en hayırlı, en faydalı olan benim. (Müslim, Birr 149)

“Kadınlara ancak kerîm olanlar ikrâm ederler (değerli olanlar değer verirler); onlara kötülük edenler ise leîm (kötü) kişilerdir.” (İbn Mâce, Edeb 3; Ebû Dâvud, Edeb 6, Rikak 22, İ’tisâm 3; Müslim, Akdiye 11)

"Kadınlarınıza karşı hayırlı olmayı birbirinize tavsiye edin." (Müslim, Radâ 62; Tirmizî, Radâ 11)

“Kadınlara hayırhah olun, onlara karşı hayır tavsiye ediyorum... Onlara hayırlı şekilde davranın.” (Buhârî, Nikâh 79, Enbiyâ 1, Edeb 31, 85, Rikak 23; Müslim, Radâ 65, hadis no: 1468; Tirmizî, Talâk 12)

 

6-Örnek olmak

Baba/erkek aile fertlerini için bir model, bir örnek olmalı, onları ibadete teşvik etmeli

Allah (cc) Hz. Musa’ya;

وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِالصَّلَاةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا ...  {132}

"Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et.” (Tâhâ 20/132)

 

7- İş konusunda aile fertleriyle istişare etmek

Zaten her işde istişare Allah’ın emridir. Bunu aile içinde olması daha gözel ve ve daha verimlidir.

...وَشَاوِرْهُمْ فِي الأَمْرِ ...{159}

"(Ey Peygamber), iş konusunda onlarla (mü’minlerle) müşavere et..." (Al-i İmran, 3/159) 

Şura 36. âyetinde  "işleri aralarında danışarak yapanlar”  övülüyor.

وَالَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ {38}

 

8-Irzlarını ve iffetlerini korumak

Erkek, gözünü harama bakmaktan, ırzını ve namusunu zina yapmaktan koruyacaktır. (Nûr 24/30. Meâric 70/29-30).

Erkeğin bu hareketi, kendini haram işlemekten koruduğu gibi; karısının hukukuna da riâyetin bir gereği olmaktadır.    

 

  • Erkeklerin Tamamlayıcı Görevleri

Aileyi, içinde Allah'a ibâdet edilen bir mâbed olarak tanıtır. Öyle mâbed ki, orada yapılan her müsbet iş, ibâdettir.

Erkeğin, ailesinin nafakasını temin etmesi, hanımına ve çocuklarına şefkat göstermesi büyük bir ibâdet olarak vasıflandırıldığı gibi; kadının itaati, sevgi dolu bir bakışı da bir ibâdet olarak takdim edilmiştir.

 

1-Ev halkını selamlamak...

Yüce Allah evlere selâmla girmeyi emrediyor.

....  فَإِذَا دَخَلْتُم بُيُوتاً فَسَلِّمُوا عَلَى أَنفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِّنْ عِندِ اللَّهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةً كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُون {61}

"... evlere girdiğiniz zaman birbirinize Allah katından mübarek ve hoş bir esenlik dileği olarak selâm verin..." (Nur, 24/61)

Peygamber (sav) Hz. Enes’e şöyle tavsiye etmişti: “Ey oğulcuğum! Ailenin yanına girdiğin zaman selam ver, sana ve evdekilerine bereket olur.” (Tirmizî)

 

2- Ev halkına nazik ve kibar davranmak

Kibar davranmaktan maksat, güzel söz söylemek, yalancı, aldatıcı ve kırıcı ve kaba olmamak,  doğru ve gönül alıcı söz söylemektir. Hakaret edici, aiağılayıcı, buyurgan olmamak.

Allah (cc) müminlerin doğru sözlü olmalarını istemekte ve kötü sözlerin açıktan söylenmesini sevmediğini bildirmektedir:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَدِيداً {70}   

Ey iman edenler! Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve [her zaman] hakkı ve doğruyu konuşun; (Ahzab 33/70)

 

لاَّ يُحِبُّ اللّهُ الْجَهْرَ بِالسُّوَءِ مِنَ الْقَوْلِ إِلاَّ مَن ظُلِمَ وَكَانَ اللّهُ سَمِيعاً عَلِيماً {148}   

"Allah zulme uğrayanın dile getirmesi dışında çirkin sözün açıktan söylenmesini sevmez.." (Nisa 4/148)

Peygamber (sas) erkeklere şu tavsiyede bulunuyor:

"İman açısından mü’minlerin en olgunu ve en üstünü ahlâkı en güzel olanıdır. Sizin hayırlınız da kadınlara karşı hayırlı olanınızdır." (Tirmizî)

 

3-Hanımının akrabalarına iyi davranmak

Hanımının kendi akrabalarına iyi davranmasını isteyen öncelikle onun akrabalarına iyi davranmalıdır.

Akrabalarına kötü söz söylememek, sövmemek, kusurlarını araştırmamak. Kendisini akrabalarıyla yargılamamak.

Hanımların yakın akrabalarını ziyaret hakkı vardır. Bu haklarına saygı göstermeli.

 

4-İyilikleri başa kakmamak, cömert ve babacan olmak.

Veda hutbesinde konu ile ilgili olarak şöyle buyurmustur:

"Ey insanlar! kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah`tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz, kadınları Allah`ın emaneti olarak aldınız ve onların namuslarını ve ismetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz...." (Müslim, Hac/14)

 

5-Hanımına ve çocuklarına asla kaba kuvvet kullanmamak

Kaba kuvvet,  ancak aklı kıt olanların veya öfkesinin esiri olanların işidir. Sözün gücüne inananlar işlerini konuşarak hallederler.

Peygamberimiz hayatı boyunca hiçbir zaman kadına el kaldırmamıştır.

"(kadınlarınızı) dövenleriniz hayırlınız değildir." (İbn Mâce, Nikâh/51. Ebû Dâvud; Nesâî; Ahmed bin Hanbel)

 “Sizden biri, hangi düşünceyle hanımını köle döver gibi dövmeye tevessül eder? Akşam olunca aynı yatakta beraber yatmayacaklar mı?” (Buhârî, Tefsîr Şems/1, Enbiyâ/17, Nikâh/93, Edeb/43. Müslim, Cennet/49 no: 2855. İbn Mâce, Nikâh/512. Tirmizî, Tefsîr/3340. Ahmed bin Hanbel, 4/17)

 

6-Anlayışlı olmak;

Eşine karşı anlayışlı ve akıllı olmak, onun eksiğini tamamlamak. Eşini iyi tanıyıp, onu olduğu gibi kabullenmek ve iyi idare etmek.

Hanımları daha iyi anlamak için sekiz aylık bebekle 24 saat meşgul olmanızı, ya da evdeki rollerin bir gün değişmesini tavsiye ederim. Erkek kadına nasıl davranıyorsa bu sefer kadın aynen, kadın nasıl davranıyorsa erkek aynen davransın.

Anlayışlı ve şefkatli bir eş olmanın en güzel örneklerini sunan Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurur:

"Bir mü'min, mü'mine hanıma buğz etmesin. Onun bir huyunu beğenmezse, başka bir huyunu beğenir." (Müslim, Radâ/61. Ahmed b. Hanble 2/329)

 

7-- Sorunları büyütmemek ve dargın durmamak.

Aile fertleri arasinda zaman zaman bir takim sorunlar ve tartismalar cikabilir... bunu olagan karsilayip büyütmemek...isi kavgaya götürmemek ve dargin durmamak, dinimizin istedigi bir davranistir...

Peygamberimizin (a.s),  "Müslümanın, mümin kardeşi ile üç günden fazla dargın durmasi helal olmaz" (Tirmizi, Birr/24)

Erkek, hep kendini kusurlu görmeli, "Ben iyi olsaydım, o böyle olmazdı" Ya da “olaya şöyle de bakabilirdim, sorunu şöyle de çözebilirdim”  diye düşünmelidir. 

Anlaşmazlıkların büyümemesinde veya azalmasında en önemli etken eşlerin kendi kusurunu görmesididr. Bu, karşılıklı anlaşmayı ve saygıyı artırır. Sürekli karşıdakini suçlu gören, problemleri artırmaktan başka bir şey yapmaz.

Hanımının iyiliğini, iffetini Allah’ın (cc) büyük nimeti bilmelidir. Onun huysuzluklarına iyilikle muamele etmeli, iyiliği çoğalıp, her işi seve seve yapınca, ona dua etmeli.

Çünkü, saliha bir kadın büyük bir ni'mettir.

“Sizin dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Güzel koku, kadın ve gözümün bebeği/nûru kılınan namaz.” (Müslim, Talâk/31, 34. Nesâî, İşretu’n-Nisâ/1)  

“Dünya bir metâ’dır/geçimdir. Dünya metâının en hayırlısı sâliha bir kadındır.” (Müslim, Radâ/64 no: 1467. Nesâî, Nikâh/15)

“En güzel dünya nimeti, insanın sahip olabileceği nimetlerin en hayırlısı: Zikreden dil, şükreden kalp ve insanın iman doğrultusunda (müslümanca) yaşamasına yardımcı olan kadındır.” (Tirmizî, Birr/13)

 

8-Mümkün olduğu kadar takdir ve teşekkür etmek

Karşıdakini takdir gönül alır, daha fazla iyilik görmesine kapı açar. Hizmetlerinde kusur aramamak.

 

9-Eve güleryüzle gelmek, dışarıdaki sorunları eve getirmemek

-Eve gelince hanımına selam verip hatırını sormalı, üzüntü ve sevincine ortak olmalıdır. Çünkü, o başkalarından ümitsiz ve yalnız kendisine alışmış bulunan dostu, dert ortağı, kendini neş'elendiricisi, çocuklarının yetiştiricisi ve çeşitli ihtiyaçlarının gidericisidir.

"Hanımına güler yüzle bakan erkeğin defterine bir köle azad etmiş sevabı yazılır."

 

10-Hediye almak

Erkeklerin sık sık yapmaları gereken bir güzelliktir. Zira hediye her ne kadar az pahalı da olsa, yaptığı iş çok değerlidir.

Erkekler kendi kendilerine sormali: Esime en son ne zaman bir hediye almistim?

 

11-Azarlamamak, alay etmemek, yansılamamak, kötü lakap takmamak

Hakîm İbn Mu'âviye babasından naklediyor: "Ey Allah'ın Rasûlü! dedim, bizden her biri üzerinde, zevcesinin hakkı nedir?" Şöyle buyurdu: "Kendin yiyince ona da yedirmen, giydiğin zaman ona da giydirmen, yüzüne vurmaman, takbîh etmemen, evin içi hâriç onu terketmemen." (Ebû Dâvud, Nikâh/42no: 2142, 2143, 2144)

 

  • Hanımların Temel Görevleri (Erkeklerin hanımlar üzerindeki hakları)

"Kocasını  memnun  bırakmış olarak ölen kadın, cennete girer." (Tirmizi, Radâ 10; İbn Mâce, Nikâh 4)

 

1-İyi/ saliha kadınlar itaatkârdırlar.

فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّٰهُ

"... Sâliha (iyi) kadınlar, itaatkârdır. Allah, kendilerini (haklarını) nasıl koruduysa, onlar da öylece gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyanlardır." (Nisâ 4/34)

 “Allah`ın (kendilerini) koruması sayesinde onlarda gaybi (namusunun, eşinin mali-mülkünü ve haklarını) korurlar..." (Ebu Davud, nikah/41)

"Kadın, eşinin Allah`a isyan olan isteklerine uymaz..." (Buhari, nikah/4)

"Allah'a isyanı emreden kişiye itaat olunmaz." (Buhari, Ahkâm 4; Müslim, Cihad 40)

"İtaat ancak dine ve akla uygun olan (ma`ruf) seylerde olur.." (Buhari, Ahkam/4)

“Kadın, beş vakit namazını kılar, bir aylık orucunu tutar, nâmusunu korur ve kocasına itaat ederse ona: ‘Hangi kapıdan dilersen oradan cennete gir’ denilir.” (Ahmed bin Hanbel, I/191)

Hz. Peygamber, Vedâ Hutbesinde şöyle buyurmuştur: “Kadınlar hakkında Allah’tan korkunuz. Çünkü siz onları Allah’ın emâneti diye aldınız. Allah’ın sözü uyarınca ırzlarını kendinize helâl kıldınız. Onların, sizin yataklarınıza bir adamı almamaları ve iffetlerini korumaları, sizin onlar üzerindeki haklarınızdandır. Eğer böyle bir şey yaparlarsa hafifçe onları dövünüz. Sizin de onların geçimlerini ve giyimlerini sağlamanız, onların sizin üzerinizdeki haklarındandır.” (Müslim, Hac 147, 194; Tirmizî, Fiten 2, Tefsir 2; Ebû Dâvud, Menâsik 56; İbn Mâce, Menâsik 84)

Kadın, yöneticilik ve sorumluluk bakımından aile reisliğine getirilen kocasının meşrû arzularına saygı göstermekle mükelleftir. 

Kayıtsız şartsız hâkimiyet, ancak Allah'ındır (Yûsuf 12/40). Ailede uyulması gereken İlâhî kurallara muhatap olmada kadınla erkek eşit statüye sahiptir.

Ailede Allah'ın koyduğu kuralları yürürlükte kılma yetkisi kocaya verilmiştir. Evin reisi, Allah'ın koyduğu kurallara göre aileyi yönetecek ve Allah'ın hükmüne zıt bir emir ve yasak koymayacaktır. Eğer İlâhî emir ve yasakları çiğneyen bir istekte bulunursa, hanım bu isteğe itaat etmeyecektir.

"Allah'a isyanı emreden kişiye itaat olunmaz." (Buhârî, Ahkâm/4. Müslim, Cihad/40)

Kadının kocasına itaati, mutlak değil; helal ve meşrû konularda, Allah'ın hükmü doğrultusundadır ve itaat, daha çok kocanın cinsî konulardaki istekleriyle ve temel dinî hususlarla ilgili olarak değerlendirilmelidir.

"Kadın, kocasının hakkına riâyet etmedikçe, Rabbinin hakkını (emrini) yerine getirmiş olmaz." (İbn Mâce, Nikâh/4)

Çocuklarını güzelce yetiştirmek ve yabancılara karşı tesettürüyle, davranışlarıyla namusunu muhafaza etmek: Müslüman hanımın ailedeki en önemli üç vazifesi bunlardır.

 

 

2-İhtiyaçları karşılamak

İş bölümüne göre kadın daha çok ev içinden sormlu ise, yemek, temizlik, çocukların bakımı, kocanın şahsi ihtiyaçları gibi şeyleri zamanında yapmaya dikkat etmeli. Kocasını meşrû yollarla tatmin/memnun etmeye çalışmak Bunlar yapıldığı zman hem iyilik sayısı artar, hem de erkeğin üzülmesine, strese girmesine, öfkelenmesine engel olunur.

İslâmda en doğal bir davranış olan cinsî ilişkiler dahi, hayırlı bir amel, yani bir sevap olarak kabul edilmiştir. Hele çocuk dünyaya getirmek ve o çocukları İslâm'ın istediği gibi güzel terbiye ile yetiştirmek, çok büyük ecir ve mükâfatla karşılık verilecek olan büyük bir ibâdettir.

3-Kocanın malını ve iffeti korunmak

Kadının en başta gelen görevi, iffet ve namusunu korumasıdır. Kadın, gözünü haramdan sakınarak, ırzını koruyarak, görülmesine müsaade edilen yerlerin dışında, örtülmesi gerekli yerlerini örterek bu görevini yerine getirir. (Bkz. Nûr 24/31. Nisâ 4/34. Ahzâb 33/59)

Evdeki işlerle ve çocukların yetiştirilip büyütülmesiyle daha çok ilgilenme durumunda olan kadın, dışarı çıkarken câhiliyye çıkışı ile çıkmayacaktır. (Bkz. Ahzab 33/33) Câhiliyye çıkışı, yabancı erkekler için süslenme, ince veya dar elbiseler giyme, açılıp saçılarak sokağa çıkmayı içermektedir.  Kadınlar, cinselliklerini sadece kocalarına karşı kullanmalı, kocasının yanında dişi; diğer insanların yanında kişi olarak yer almalıdır. Kocasına karşı süslenmeyi ibâdet bilmeli, onu doyurabilmelidir.

Kadın kocasının malını ve çocuklarını da korumak mecburiyetindedir.

Hadise göre kadınlar da evlerinin çobanıdır. Buna göre evli kadınlar her açıdan babalkrının evinden kocalarının evine, yani yeni evlerine göç etmek zorundadırlar.

"... Erkek, âilede yöneticidir ve yönetiminden sorumludur. Kadın da kocasının evinde yöneticidir ve elinin altındakilerden sorumludur." (Buhârî, Cum'a/11. Müslim, İmâret/20)

Kocanın mal ve eşyasını korumak, çünkü mal ve eşyayı korumak iş bilmekten geçer.

İyi kadınlar, Allaha ita'at eder ve kocalarının haklarını gözetir. Kocaları yokken, onların namuslarını ve mallarını, Allahın yardımı ile korurlar." (bkz: Nisâ 4/34)

Müslüman hanımlar edepli, namuslu, ar ve haya sahibi, yabancılarla ilişkilerinde belli mesafeyi koruyan kimseler olmalı.

Kocayı ve aile fertlerini şüpheye düşüren davranışlardan kaçınmalı.

Ailenin şerefinin korunması da iffete dahildir.

 

4-Çocuklarına  iyi bir mürşid/öğretmen olmak

Kendisine bir yuva, bir nesil ve toplum emanet edildiğini şuurunda olmak.

Anneler öncelikle bir evin annesi, giderek bir neslin annesi, ve sonra da bir toplumun annesi olurlar. Yani sırasıyla bunlardan sorumludurlar. Zira anneler bir kaç çocuk değil, bir toplum doğururlar.

Kadın, iyiliği emir ve kötülükten yasaklama görevini, sadece fıtrî öğretmenleri olduğu çocuklarına karşı değil; eşinde gördüğü yanlışları düzeltmek ve doğrularını arttırmak için kocasına karşı da uygulayabilmelidir.  

Çocuk, dünya nimetleri içinde çok önemli bir yer tuttuğu, evin neşe ve huzurunu temin ettiği gibi, âhiret saadetine de sebep olabilir. Yuvanın temelini sağlamlaştırdığı gibi, özellikle anneleri evine bağlar. Ev kadınının ulu orta çarşı-pazarı sıkça dolaşıp, başkalarını fitneye düşürmesine engel olur.

Batılı  ve Batıya özenen hanımlar, eğlenceye engel olduğu, gönüllerince gezip tozmaya, lüzumsuz işlerle veya televizyon karşısında vakit öldürmeye, nefislerini azgınlaştıran başı boşluğa engel olduğu için çocuk istememektedir.

Yine Batılılar, kendi ülkelerinde vatandaşlarına çocuk başına extra para verip çocukların artmasını teşvik ederken; özellikle müslümanların yaşadığı ülkelere doğum kontrolünü ve az çocuğu teşvik etmektedir. Azıcık aklı olanlar, bunun emperyalizmin bir oyunu olduğunu hemen anlarlar ve oyuna gelmezler.

Boşanmanın ve geçimsizliğin önüne geçmede çocuğun rolünü dikkate alırlar. Hanımların eve bağlanıp hayırlı işlerin en önemlilerinden olan insan yetiştirmeye çalışmalarının kıymetini ve ecrini bilirler.

 

  • Hanımların tamamlayıcı görevleri

1-Güler yüzlü davranmak, iyilik ve hizmetlerine teşekkür etmek

 “Mümin, Allah korkusundan ve O'na itaatten sonra, iyi bir kadından yararlandığı kadar hiçbir şeyden yararlanmamıştır. Çünkü ona emretse sözünü dinler, yüzüne baksa kendisini sevindirir, üzerine yemin etse, yeminini doğru çıkarır, başka tarafa gitse, kendisinin bulunmadığı sırada nâmusunu ve malını korur.” (İbn Mâce, Nikâh/5)

"İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah`a da şükretmez." (Tirmizi, Birr/35)

"Eşi kendisinden razı olarak ölen mü`min kadın cennete girer..." (Tirmizi, Rada`/10)

 

2-İsraf etmemek

Kocasının kazancını har vurup harman savurmamak.

يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ خُذُوا ز۪ينَتَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلَا تُسْرِفُواۚ اِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِف۪ينَ۟ ﴿31﴾

"... Yiyin, için fakat israf etmeyin.. Çünkü Allah israf edenleri sevmez." (A’raf 7/31. Ayrıca bkz: İsrâ 17/26-27)

Maddi imkanları, dinen yasak olan yerlere harcamak haramdır.

Peygamberimiz, malı-mülkü zayi etmeyi, hoş olmayan davranışlar arasında  saymıştır.

İsraf kadın için de, erkek için de söz konusudur.

Kadın olsun erkek olsun müslüman harcama ve tutumlu olma konusunda orta bir yol izlerler.

 

3-Kanaat olmak

Çünkü kanaatkâr olmak kalp rahatlığının sebebidir. Bir kadın arsızlık ve açgözlülük ederek efendisini, kendisinden ve evinden soğutmaktan sakınmalıdır.

Kanaat; kâfi gelecek miktar ile yetinmek tamahkârlık etmemek demektir.  Ya Allah’ın taksimine razı olmaktır.  Az ile yetinme duygusu zenginlik, aç gözlülük ise fakirliktir.

Niceleri vardır ki, dünyalık her şeyleri vardır ama asla yetinmezler. Kimileri de çok düşük gelire sahip oldukları halde hem para birktirirler, hem Allah yolunda infak ederler.

Peygamber (sav) buyurdu ki: “Kanaat bitmeyecek bir hazinedir.”

Hz. Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav) buyurdu ki:  "Zenginlik mal çokluğuyla değildir. Bilakis zenginlik göz tokluğuyladır." (Buhari, Rikâk/15. Müslim, Zekât/120 no: 1051. Tirmizî, Zühd/40 no: 2374)

Önemli olan çok şeye sahip olmak değil, sahip olunanların şükrünü yerine getirebilmektir. Şükrü yerine getirilen geçim kaynakları mikdar olarak az da olsa mutlaka aileye yetecektir.

 

4-Temiz olmak

Temiz olmak hem ibadettir, hem mutluluktur hem göz aydınlığıdır. Temiz olmak herkese yakışır ama müslüman hanımlara daha çok yakışır. Çünkü İslam temizlik dinidir. İslam hem meddi hem demanevi temizliği emreder.

Pek çok ayet şirkin ve günahın kirlerinden temizlenmekten, peygamberlerin ümmetlerini arındırmalarından, Allah’ın bazı kimseleri temize çıkarmayacağından  bahseder. (Bekara 2/129, 179. Âli İmran 3/77, 164. Cumua 62/2)

Hanımlar, evlerini, çevrelerini, işlerini, eşyalarını temiz tutarlarsa bunda mutluluk ve bereket vardır. Temiz bir evde yaşayan,  temiz eşya kullanaılan bir evde yaşayan herkes mutlu olur.

Elbette erkekler ve çocuklar da bu konuda hanımlara yardım ederlerse bu güzelliği artırı ve hanımların yükünğü hafifletir.

Yalnız bunu yaparken aşırı titiz olmanın, ev temizliğini her şeyin üstüne çıkarmanın faydası yoktur. Temiz olacağım diye evdekiler rahatsız ediliyorsa, kalpler kırılıyorsa bu temizlik hiç bir işe yaramaz.

 

5-Kocanın akrabalarına  iyi davranmak

Kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmek. Gerekirse yardımcı olmak. Zaman zaman ziyaretlerine gitmek, arayıp sormak.

Çünkü kadının kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmesi, güzel idare ve tedbirden ileri gelmektedir. Bu güzel davranışlar kocasıyla ilişkisine olumlu yansır.

Madem ki hısımlık ve akrabalık geçici değil süreklidir, madem ki hayatı çevremizle paylaşıyoruz, öyleyse onlarla iyi ilişki içinde olmalıyız. Kocalarının kendi akrabalarına ilgi göstermesini isteyenler, bunu ancak kocalarının akrabalarına iyi davranarak sağlarlar.

 

6-Dargın durmamak ve eşini kötülememek

Yukarıda erkekler için söylenenler aynen hanımlar için de geçerlidir.

 

7-Sır saklamak

Kadın kocasından edindiği sırrını veya aile sırlarını hiç kimseye duyurmaması gerekir. Eğer duyuracak olursa kocasının itimadını kaybeder. Kadın da ondan emin olamaz. Birbirnden şüphe edenlerin aynı çatı altında, aynı odada bir arada olmaları zordur.

 

8-Saygılı ve nazik davranmak

Kocanın emrini yerine getirmek. ona karşı çıkmama ve asi olmamak. Eğer ona karşı gelecek olunursa onu kendine kinlendirip düşman yapma ihtimali yüksektir.

Ayrıca bir koca hanımını istediği şeye zorlaması da caiz değildir ve kadın bu gibi şeyleri dinen yapmak zorunda değildir. Mesela, bir kadın yemek yapmak veya kendi çocuğuna bakmak zorunda değildir. Ama ailenin huzuru ve selameti için, aile fertleri arasında karşılıklı hürmetin tesisi için kadının meşru ve müspet olan ( kendi hoşuna gitmese de ) yapması elbette güzeldir.

        

9-Çok şüpheci ve güvensiz olmamak

Kocasının her davranışından şüphe den, onun bir takım dolaplar çevirdiğini sanan, onun her hareketinden bir mana çıkarmaya kalkan sonunda evhama düşer. Bu da stres demektir. 

Böyle yapan erkekler olabilir. Ama her erkek böyle değildir. Hele müslüman erkeler asla böyle olmamalıdır.

Eşlerine sürekli suçlayıcı bir tavırla yaklaşan bayanlar, mutluluğu, tatlı geçimi unutsunlar. Onun yerine stresi, bunalımı, gerilimi, geçimsizliği beklesinler. Zira bu yanlışl tavrın sonucu/kazancı budur.

 

10-Kocalarını memnun edecek şekilde davranmak

Bu da elinden geldiği kadar iyilik etmek, kendi gücü dairesinde ihtiyaçlarını gidermek, söz ve davranışlarıyla onun kalbini daha çok kazanmak, onu kendisinden soğutmamak akıllı kadın işidir.

Ona hizmet etmek zorunda mıyım, bana ne hali varsa görsün, iyiliklerimin kıymeti bilinmiyor, herkes kendi başına, ben köle değilim gibi ifadeler işe yaramaz ve aile mutluluğuna yardım etmez.

Hanımlar, eşlerinin nelerden hoşlandıklarını, nelerden hoşlanmadıkları iyi bilip ona göre davranırlarsa, gönül alıcı hareketleri daha iyi yaparlar. Bazıları demişler ki, erkeklerin gönüllerini kazanmanın yolu onların midelerinden geçer. Bu yüzdeyüz doğru olmasa bile karı-koca ilişkilerine olumlu yansır.

Hanımlar elbette ne aşçıdır, ne de hizmetçi. Ama evlerinin işlerini melekler mi yapacak. İş bölümünde ev işleri hanıma düşmüşse yine de mi yapmayacak? Ben çocuk emzirmek zoruda değilim diyen ana, çocuğun rızkını ne hakla kısabilir?

 

11-Ailede sağlıklı iletişim olmalı

Bilinçli ve sağlıklı iletişim anlamlı hayata, anlamlı hayat da sâkin ve doyuma  ulaşmış ruh halinin gelişmesine yol açar. Bunun için de özgür ortam şarttır. Özgür ortam içerisinde yapılan iletişim toplumsal sorunların çözümüne olduğu kadar, kişiler arası, özellikle âile içi sorunların çözümüne de katkıda bulunur.

Âilede sağlıklı iletişimin temel şartı üçtür:

a-Muhâtaba saygı:

Bu, insan-insan ilişkisinin olmazsa olmaz şartıdır. Saygı duymadığınız, varlığını kabullenmediğiniz, önem ve değer vermediğiniz hiç kimseye sağlıklı ve başarılı bir ilişki kuramazsınız.

Nedense eşler, kimi kritik zamanlarda, birbirlerine insanlıkta eş ve dinde kardeş olduklarını unuturlar ve dışarıdan, tanımadıkları birine karşı gösterdikleri asgarî saygıyı birbirlerine karşı göstermekte cimri davranırlar.

Eşler öncelikle birbirlerini muhatap almalı, karşı tarafın saygıyı hak ettiğii unutmamalılar.

b-Tabii davranış:

Bu, yapmacık ve sentetik davranışlardan uzak durmaktan, muhâtabınıza samimi ve dürüst davranmaktan geçer. Samimiyetsiz ve yapmacık davrananların ilişkisi, gerçek bir ilişki değil, sentetik bir ilişki olacaktır. Sentetik ilişkilerse sağlıksız ve her iki tarafı da aldatan çürük ilişkilerdir. Böylesine çürük insanî bir ilişki üzerine, değil bir âile, sıradan bir dostluk bile binâ edilemez.

c-Empati:

Empatinin anlamı, kendimizi karşımızdakinin yerine koymaktır.

Olaylara ve eşyaya bir de onun durduğu yerden bakmayı denemek, muhâtabımızı anlamanın en kestirme ve kesin yoludur. Mümkündür ki onun penceresinden farklı göründüğü için öyle davranmakta ya da öyle algılamaktadır.

Eşler birbirlerini suçlayıp, yargılayıp, mahkûm edip, infâz etmeden önce mutlaka anlaşmazlık konusu olan şeye bir de karşı pencereden bakmayı denemeli ve kendisini muhâtabının yerine koyabilmelidir.

Âilede sağlıklı bir iletişim için kesinlikle şu dört soruya doğru cevap vermeniz gerekir:

1.Ne söyleyeceksiniz?

2.Ne zaman söyleyeceksiniz?

3.Nerede söyleyeceksiniz?

4.Nasıl söyleyeceksiniz?

Bir doğrunun sadece doğru olması yetmez, o doğrunun doğru bir zamanda, doğru bir yerde, doğru bir kişiye ve doğru bir üslûpla söylenmesi gerekir. Eğer bunlardan biri yanlış olursa, söylediğiniz doğrunun doğru olması etkili olmasına yetmediği gibi, sizin muhâtabınızla ilişki kurmanıza da yetmeyecektir. 

Sağlıklı bir ilişki içine giren tarafların ilk uyması gereken kural, karşılıklı birbirlerini değerli görmek ve kabullenmek, bununla birlikte iletişim ve etkileşim kanallarını sonuna kadar açık bulundurmaktır.

Bunda da dört noktayı gözden uzak tutmamak gerekir:

Bir: Uzun vâdeli ve kalıcı mutlulukları, kısa vâdeli ve geçici mutluluklara fedâ etmeyin.

İki: Âileyi oluşturan bireyler olarak, kendi tavır, davranış ve düşüncelerinizden kendinizi sorumlu tutun.

Üç: Âile içerisinde doğru bildiklerinizi doğru bir üslûpla ve doğru zamanı kollayarak söyleyin.

Dört: Âiledeki mânevî atmosferi zenginleştirmeyi bencilce istek ve arzulardan önde tutun. Bunun verdiği iç huzuru ve dinginliği çok geçmeden tüm âile fertlerinin fark ettiğini hayretle göreceksiniz.