Hüseyin K. Ece

31 Mayıs 2014

Rottstraße 41

45127 Essen

 

 

1-Nikah ibadettir.

Allah’ın emri, Peygamberin kavliyle başlayan evlilik ibadettir.

Bir müslüman için evlenmek sünnet değil farzdır. Çünkü,

1-Allah emrediyor

“Aranızdaki bekarları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah, (lütfu) geniş olan ve (her şeyi) bilendir.” (Nur 24/32)

“Nikâh benim sünnetimdir...”

 

2-Allah’ın âyetlerindendir

وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجاً لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ {21}

“Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O'nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.” (Rûm 30/21)

 

3-Yeni kulların dünyaya gelmesi buna bağlı

“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir.” (Nisa 4/1)

 

4-Üreme ihtiyacı aileyi zorunlu kılıyor.

Üreme ve karşı cinse ihtiyaç fıtridir. Bunu helal yoldan karşılamak (evlenme ve nikah/birlikte olmak) da ibadettir. Bunun sağlayan mayası sevgidir.

 

5-Evlilik hayatı amacına uygun kurmanın imkanlarından biridir. Hayatı imana uygun kurmak da Allah’ın emridir.

 

6-İmandan sonra en çok tavsiye edilen amellerden biri de infaktır. Evlilik infakın hayata geçirildiği ilk yerdir.

"Bir kimsenin harcadığı paraların en değerlisi (birinci sırada olan) aile fertlerine harcadığı paradır." (Müslim, Zekat/38)

"Kişinin hayır yolunda harcadıklarının en sevaplısı, ailesinin ihtiyacına sarf ettiğidir." (Müslim, Zekat/39)

 

7-Baba olmayan erkek, anne olmayan kadın galiba yarımdır. Kişinin kendini evlilikle tamamlaması da insanın başka bir görevidir.

 

8-Kur’an’da Adem ve esinin anlatilmasi, evlilige, nnsanların zevc-es olarak yaratıldigina ve hayatin boyle kurulacagina isarettir. Bu ayni zamanda ey iman edenler, siz de Adem ve onun eşi gibi olan demektir.

 

9-En büyük ibadetlerden biri emaneti korumaktır. Eşler ve ve çocuklar birer emanettir. Evlilik olmasa bu emaneti taşıma görevi gerçekleşmaz.

 

2-Aile nedir?

Aile kelimesinin kökü destek ve dayanak anlmına gelen “’avl/ayl’”dir. Biri diğerine dayalı olan şeyler hakkında bu kelime kullanılır.

Aile: Birbirinden destek alan, birbirine dayanıp yaslanan, birini çekince  diğeri ayakta kalamayan birden fazla unsura denir.

Bu tanım aileyi birbirine çatılmış çatı gibi görür. Yanyana iki çizgi gibi değil, bir üçgenin çatısı gibi. Birbirlerine dyanarak ev catisini ayakta tutarlar. Bu çatının tabanı da evdir. Evlenmek, bu anlamda ev/yuva kurmak manasına gelir.

Kur’an karı-koca için ‘zevc’ kelimesini kullanır. Zevc; bir çift  ayakkabının teki demektir. Sağ ayak mı sol ayak mı, sağ ayakkabı mı, sol ayakkabı mı üstün/önemli sorusu bir işe yaramaz.

Fitraten ve Islama gore karı-koca eşit değil, eştirler. Tıpkı ayakkabı esleri gibi. Eşit iseler, sağ ayakkabı sola, sol ayakkabı da sağa giyilirdi. Bu ise ayağa ve ayakkabıya zulümdür.

 

3-Aile: Dünyada Esenlik Yurdu

Kur’an öncelikle kadını “eve sahip olma” anlamında “evli” olmaya çağırıyor. (Ahzab 33/33-34)

Kur’an’ın tarifini yaptığı ev ibadet  anlayışı üzere kurulduğu gibi, ibadet anlayışı ile devam ettirilir. Zira yuva kurmanın, ev-lenmenin bir hedefi nesil yetirmek ise de, diğer hedefi Allah’a hakkıyla kulluk yapmaktır. Bu niyetle yuva kuran müslüman eşlerin evi “mabed” durumundadır.

Bu amaçla kurulan bir ev cennetin dünyadaki şubesi olmayı hak etmiş demektir. Cennetin dünyadaki şubesi olmayı hak etmemiş bir ev, cehennemin dünyadaki şubesi olmaya adaydır.

Rasûlüllah (sav) vahyi aldığı zaman sokağa değil eve sığındı. Allah (cc) Hz. Musa’ya ve kavmine, Firavunuun zulmü karşısında evi tavsiye etti. Eve sığınmalarını ve evlerini kıble edinmelerini emretti. (Yûnus 10/87)

Bu, evin hem sığınılacak bir melce, hem bir mektep, hem bir mabet olduğunu gösterir. Zımnen evlerinizi böyle yapın demektir.

Aileye bir ‘daru’s-selâm’, yani esenlik ve güven yeri, huzur ve mutluluk yuvası diyebilir miyiz?

Ya da müslüman evliler ailelerini/evlerini ‘daru’s-selâm’ yapmak zorundalar mı?

Allah (cc), bütün insanları bu ‘selâm yurduna’ davet ediyor.

وَاللّهُ يَدْعُو إِلَى دَارِ السَّلاَمِ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ {25}‏ 

“[Bilin ki] Allah, [insanı] huzur ve güvenlik ortamına (daru’s-selâm’a) çağırmakta ve dileyeni dosdoğru bir yola yöneltmektedir.” (Yunus 10/25)

Dünya hayatında bir „darus’selam-esenlik yurdu“ olması mümkün müdür?

Cevap: Evet.

Bu esenliğin, güven ve huzurun olmasını sağlayacak olan yegane hayat biçiminin adı ‘selam’ ile aynı kökten gelen İslâmdır.

Ebedi ‘esenlik yurdunu’ kazanmak; insanın dünyada kurabileceği ‘daru’s-selâm’a bağlıdır. Yani bu dünyada cennet gibi bir hayatı yaşamayanlar, ölümden sonraki cenneti kazanamazlar. 

Zira İslâm hayatı minyatür bir cennete çevirmek icin,  kurtuluşa, esenliğe ve güvene kavuşsunlar diye gönderdi. Bu hayat ebedi hayata bir hazırlık, bir örnek, bir önsöz ise; orası burada hazırlanır. 

Herkes ahirette nasıl bir hayat istiyorsa öyle yaşar. Sanki derler ki’ ben ölümden sonra da böyle bir hayata kavuşmak istiyorum’.

Ölümden sonraki sonsuz cenneti isteyenler, elbette dünyadaki hayatlarını cennete çevirmek zorundadırlar. Ya da Cennetin numûnesini burada da göstermek durumundadırlar.

 “Aile, insanın dünyadaki küçük cennetidir” diyenler doğru söylemişlerdir.

İslâmın kurmamızı istediği aile yuvası budur. Ailenin fonksiyonu bu olmalıdır.

Bu açıklamalardan sonra şöyle sorulabilir:

 

4-Aile nasıl ‘daru’s-selâm’ olabilir?

Kendi iç dünyasında İslâmla ‘selâma/selamete’ eren müslüman, kadın ve erkek, yani karı-koca veya çocuk, bunu aile hayatına taşır. 

Bunun formulü dört S ve dört B‘dir.

4 S: Sevgi, Saygı, Sadâkat ve Sabır

4 B: Bağlı olmak, Babacan olmak, Bağışlayıcı olmak, Barışcı olmak.

 

-      Dört S;

1-Sevgi

Allah isminin türediği kök fiilin anlamında sevgi vardır. Esmau’l-Hüsna’nın çoğu sevgi ve merhamet manaları etrafında döner.

Allah (cc) varlığı neden yarattı? Sevgiden yarattı diyebilirsiniz. Alem sevginin size görünen boyutlarıdır.

Alemin yaratılmasındaki amaç nedir? Allah’ın sevgi ve merhameti ete kemiğe bürünsün, akıl sahiplerine cisim olarak görünsün, nefret ve gaddarlık sürünsün diye.

‘Hubb’ kökünden gelen bu kelime genellikle ‘buğz’un zıddıdır. (İbni Manzur, Lisanü’l-Arab, 4/6) ‘Meveddeh ve vûdd’ gibi ‘sevgi’ anlamında kullanılmaktadır.

Sevgi olmazsa; hurmet ve fedakârlık,

İlgi ve sorumluluk

bağlılık ve vefa,

iyilik (ihsan) etme,

şefkat ve merhamet,

yardım ve destek,

affetme ve bağışlama,

diğergâmlık (kendine tercih etme),

itibar etme ve değer verme olmaz.

Muhabbet kelimesinin ‘habbe’ tohum ile aynı kökten gelmesi de sevginin tohum gibi üretilebilir, çoğaltılabilir, ürüne dönüştürülebilir olduğuna işaret olabilir. Tohumlardan sonsuz bitkiler, meyveler ve yeniden tohumlar üretilebilir.

Tohumlara ve onların sonuçlarına sınır konulamaycağı gibi, sevgiye de sınır çizilemez.

Sevgi; itaati beraberinde getirir. Seven sevdiğine itaat eder.

Sevgi itibar ve değer vermeyi gerektirir

Kur’an diyor ki, “duanız olmasa Allah sizi ne yapsın”. Bunu şöyle bir cümleye aktaralım. Sevginiz olmasa siz neye yararsınız.

Aile üçgeninin tepe noktasının bağı nikah tutkalı sevgidir. O üçgende önce tutkal zayıflarsa bağ gevşer, üçgen tepe noktasından çatlamaya başlar.

 

2-Saygı

Karşıdakine değer vermek ve onun hakkını tanımaktır. Başkasının hakkını tanıyan o hakkı çiğnemez. Saygı ihtiramdan gelir. Onun aslı da haram kelimesidir. İhtiram sınırı tanımayı ifade eder. Bunu hacdaki ihramda ne görürüz. İhram, mahlukata saygıyı ve haddini bilmeyi sembolize eder. İhram giyenler, değil haramlara bulaşmayı bazı mübahlardan bile uzak kalırlar.

Başkasına değer veren, kendisi değerlenir. Başkasını küçümseyen, aşağılayan, farkında olmadan kendisini küçümser, kendisini aşağılamış olur.

Müslüman bir eşine dört sebepten dolayı saygı duyar:

-Öncelikle o Allah’ın eşrefi mahlukat olarak yarattığı, halife adayı insandır. Saygıya değer.

-İkinci olarak o dinde kardeştir. Allah mü’minleri kardeş ilan etti. Kardeş kardeşe iyi davranır, iyilik eder.

-Üçüncü olarak, onun eşidir. Onun en yakınıdır. Onun anne veya baba olmasını sağlamıştır. Eş üzerinde iyiliği çoktur, ya olacaktır. İyilik edene teşekkür edildiği gibi, saygı da duyulur.

-Ondan saygı kazanmak için önce bunu kendisi göstermelidir. Zaten bu gibi şeyler kendiliğinden gelir. Allah (cc) iyilik edenlerin ücretini daha bu dünyada vermeye başlar.

 

3-Sadâkat

Sadakat, dürüstlüğün isbatıdır. Eşlerin imanın gereği olarak karşıdakine gösterdiği her sadakat onun için salih ameldir.

Sadakat, imanın pratiğe aktarılmış şeklidir. Güçlü iman, ailede eşler arasındaki bağlılık olarak ortaya çıkar.

Kur'an-ı kerimde, insana gelen musibetlerin, günahları sebebiyle geldiği bildirilmektedir.

O halde, dinimizin emir ve yasaklarına riayet eden, hanımı ile iyi geçinir.

Genelde her mü’min bir aile üyesi olduğuna göre, onun aile içerisindeki bütün davranışları sadıklara yaraşır şekilde, yani sadakat üzere olmalıdır.

Eşinin yüzündeki göz izini sezen hassas ve sadık eş kendini aldatan kocasını/hanımı da sezer, hisseder. Zaten müslüman kılıklı bu gibi hainler hem yüzlerinden, hem sözlerinden, hem izlerinden belli olur. Hainler arkalarında kendilerini ele verecek izler bırakırlar.

Dışarıda halt işleyen eşlerin evdeki davranışları mutlaka kötüye doğru değişir. Eşiyle olan ilişkileri bozulmaya başlar. Çocuklarına karşı daha kötü davranır. Suçunu bastırmak için, ölçü dışı davranışlara girer. Yarası olduğu için gocunur durur.

Hanımının güzel huylu olmasını istiyen, önce kendisi güzel huylu olmalıdır! 

Fudayl bin İyad diyor ki: "Dine uygun olmıyan bir iş yaptığımı, hanımımın huysuzluğundan anlardım. Hemen o işime tevbe ettiğim zaman, hanımımın huysuzluğu da giderdi. Böylece tevbemin kabul edildiğini de anlardım."

 

4-Sabır

Allah sabredenlerle beraberdir. Aile hayatı sabır ve tahammül üzerine üzerine kurulur. 

Elin kızı, elin oğlu, huyu nasıl suyu nasıl? İn midir, cin midir?

Ailede sabır özellikle dört yerde çok önemlidir:

a-Eşin henüz alışılmayan, diğerine garip ve ters gelen huylarına.

b-Bize göre yanlış, yersiz ve isabetsiz yaptıkları hakkında hüküm vermede, Eşimizin görevlerini ihmal ettiğini düşündüğümüz konularda.

c-Eşimizin eksik gördüğümüz taraflarına.

d-Gerilim, hastalık, stres, depresyon, üzüntü, heyecanlı  gibi hallerinde.

 

-      Dört B

1-Bağlılık

Bu, iffet ve evlilik ahdine vefadır. 

Eşler evlenirken bazen bazı sözlü veya yazılı anlaşmalar yaparlar. Ya da kağıda ve söze dökmeseler bile zımnen bazı anlaşmalar imzalarlar. Birbirlerine söz verirler. Bunlar evliliğin ahdidir. Ya da evliliğin gereğidir. İsterse madde madde yazılmasın, söylenmesin.

Her iki tarafa düşen ahdine sadık olmaktır.

Peygamber (sav) buyuruyor ki: “Siz kadınlarınıza karşı iffetli olun ki, onlar da size karşı iffetli olsunlar.”

Buradaki iffeti edep, saygı, ar, namus, dürüstlük ve ahdine bağlılık olarak   olarak anlamak gerekir.

Eve, çocuklara, eşe, evin şerefine, sorumluluğa sahip olmak, zamanı, geçim kaynaklarını, potansiyel enerjiyi, evin imkanlarını dışarıda, lüzumsuz yerlerde, haram yollarında harcamamak diye anlamak gerekir.

Eşini hayat arkadaşı, yoldaşı, canı ciğeri, dostu ve ahbabı, sırdaşı ve sabır taşı, cennete veya cehenneme götürecek sebep bilmek.

Müslümanların güzel ahlaklarından biri de vefadır. Vefalı davranmaya en layık kimselerden biri de eşlerdir. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı varsa, uzun yıllar eşinin zorluğuna katlanan karı-koca kaç yıl hatır saymalılar varın hesap edin.

Mü’min, iyilik gördüğü insana minnettardır. Eşine, öyle ve böyle iyilik gördüğünden dolayı ömür boyu bağlıdır. Hatta ölümden sonra bile.

 

2-Babacan olmak

İyilik etmek ve iyiliğin kıymetini bilmek.

İyiliği başa kakmamak.

Kocanın iyiliği: Geçim, sahip olma, anne olmaya sebep

Hanımın iyiliği; Ev işleri, nefsin ihtiyaçları,  sevgi ve şefkat, baba olmaya sebep.

Babacan cömert, bakış açısı geniş olan, küçük hesaplardan ve çıkarlardan uzak, şefkatli, eli bol, gözü tok kişidir.

Babacan, eşine harcadığının hesabını sormaz, babacan kadın eşinin emeğine saygı duyar, onu sömürmez ve israf etmez.

Babacan kişi, evinde sığınılacak kucak, yardımı istenecek yardım sever, sözü sohbeti dinlenebilecek bir arif, sırları saklayan bir sırdaş, etrafını görüp gözeten bir akrabadır.

 

3-Bağışlayıcı olmak

İyi niyetli ve iyimser olmak, hataları büyütmemek, hata ve kusur aramamak, küçümsememek,

Sahabenin biri Hz. Ömer’e hanımını şikayet için geldiğinde karısının ona bağırdığını duyunca derdini söylemeden geri dönmüş. Onu gören Hz.Ömer niçin geldiğini sormuş. O da durumu anlatınca;  “Bak demiş ben özellikle üç sebeptenden dolayı onu hoş görürüm. Çocuklarımın anasıdır. Ben olmadığım zaman evimin bekçisidir. Onunla birlikte sükûn bulurum.”

İnsanlar, istemeseler de kusur işleyebilirler. Kusurları affedebilmek olgunluğun göstergesidir.

Allah (cc), Âli imran 133. ayette cennetin muttakiler icin hazırlandığını bildirdikten sonra 134-135. ayetlerde muttakilerin niteliklerini saymıştır.

Bu niteliklerden biri  de "...öfkelerini yenenler ve insanları affedenler" olmalarıdır. Allah (cc), bu kimseleri "muhsinler" olarak niteleyip onları sevdiğini ve onları bağışlayacağını ve cennete koyacağını bildirmektedir.

“... Onlarla güzel geçinin. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız, sabredin. Hoşlanmadığınız bir şeyi Allah çok hayırlı kılmış olabilir.” (Nisa 4/19)

 

4-Barışcı olmak

Kavgacı olmamak,  olayları büyütmemek, yortu sürmemek, eşini olduğu gibi kabul etmek, iyi tanımak ve karakterine uygun davranmak.

Geçim ehli olmak. İyi bir idareci olmak.

Bunun için; eşi iyi tanımak, hatalı olabileceğini, yanılabileceğini   düşünmek, barışın tatlılık kavganın acı getirdiğini akletmek, yumruğu ve çenesiyle değil aklıyla, islami ölçülerle hareket etmek çözümdür.

Kur’an karı-kocanın anlaşmazlık halinde barışmalarını önerir. Sulh daha hayırlıdır der.  (Nisa 4/128)

Hayra öncülük eden daha fazla ecri hak eder. "Bir iyiliğe öncülük eden kimseye o iyiliği yapanın ecri gibi sevap vardır."  (Müslim, İmâre/133. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb/115. Tirmizî, İlim/14)

Müslüman; seven, sevilen, merhamet eden, herkesle hoş geçinen ve kendisi ile hoş geçinilen; ailesiyle, içinde yaşadığı toplumla ve bütün insanlıkla barış içinde olan insandır.

 

KARI-KOCA HAKLARI/GÖREVLERİ

 

Hak bir görev karşılığıdır. Önce görev yerine getirilir, sonra da hak beklenir. Tersi anlaşmazlık doğurur.

Öyleyse eşlerin öncelikle görevlerini bilmeleri ve onları yerine getirmeleri gerekir.

 

  • Ailede Erkeğin Temel Görevleri (Hanımın erkek üzerindeki hakları)

"Kadınlarınız konusunda Allah'tan korkun. Çünkü siz onları Allah'tan emânet olarak aldınız." (Ebû Dâvud, Menâsi/56.  İbn Mâce, Menâsik/84)

     "Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde belli hakları vardır." (Bakara 2/228).

Hanımını, Rabbinin emâneti olarak alan ve iffetini Allah adına söz vererek helâl edinen koca da, karısına karşı sevgi ve şefkat göstermek, yediğinden yedirmek, giydiğinden giydirmek, ona ve yaptığı işlere çirkin dememek, fena söz söylememek, hoş görülü olmak gibi görevlerle mükelleftir.   

Bununla birlikte hanımların beyleri üzerinde şu gibi hakları vardır:

 

1- Mehir vermek;

وَإِنْ أَرَدتُّمُ اسْتِبْدَالَ زَوْجٍ مَّكَانَ زَوْجٍ وَآتَيْتُمْ إِحْدَاهُنَّ قِنطَاراً فَلاَ تَأْخُذُواْ مِنْهُ شَيْئاً أَتَأْخُذُونَهُ بُهْتَاناً وَإِثْماً مُّبِيناً {20}

“Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz, onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. Siz iftira ederek ve apaçık günah işleyerek onu geri alır mısınız?”  (Nisa 4/20)

2-Nafaka.

Evin geçim görevi erkeğindir. Evlenen her müslüman erkek, hanımına mutfağı, tuvelet ve banyosu olan bir oda vermek zorundadır. Onun yiyeceğini ve giyeceğini, günün şartlarına göre (ma’ruf vechile) temin etmek görevi kocanındır.

"Onların (annelerin ve cocukların) yiyeceği, giyeceği örfe uygun olarak babaya aittir.." (Bekara 2/233)

 

       Veda hutbesinden soyle deniliyor: “...Sizin de onların geçimlerini ve giyimlerini sağlamanız, onların sizin üzerinizdeki haklarındandır.” (Müslim, Hac/147, 194. Tirmizî, Fiten/2, Tefsir/2. Ebû Dâvud, Menâsik/56. İbn Mâce, Menâsik/84)

"Bir kimse sevabını Allah`tan umarak aile fertleri icin harcama yaptigi zaman bu kendisi icin sadaka olur."  (Buhârî, İman/41)

"Allah rızasını gözeterek ailenin ihtiyacını harcadığın nafakadan, hatta yemek yerken eşinin ağzına verdiğin lokmadan bile mükafat göreceksin.." (Müslim, Vasiyet/5 hadis no: 1253)

"Malından eşinin yemesi, senin icin bir sadakadır."  (Müslim,Vasiyet/8)

"Kişiye günah olarak sorumluluğunda olan aile fertlerini ihmal etmesi yeter." (Ebu Dâvut, Zekât/45)

"Hepiniz yöneticisiniz ve hepiniz yönettiklerinizden sorumlusunuz...
devlet başkanı yöneticidir. Erkek, aile fertlerinin yöneticisidir. Kadin, eşinin evinin ve çocuklarının yöneticisidir. Hepiniz yöneticisiniz ve yönettiklerinizden sorumlusunuz.."
(Müslim, İmare/20, Tirmizî, Cihad/27)

Buna göre erkek evinin bakımını yerine getirmekle  üç türlü sevaba nail oluyor.

-Görevini yerine getiriyor ve ibadet sevabı alıyor.

-Malının hayır yollarına infak ediyor ve sadaka veriyor.

-Malının ve evinin bereketlenmesini sağlıyor. Hele bu işli helal yoldan yapıyorsa çocuklarının iyi yetişmesine bu açıdan da katkı sağlıyor demektir.

          Hz. Âişe (r.a.) anlatıyor: “Ebû Süfyan’ın karısı Hind, (bir gün gelerek) “Ey Allah’ın Rasûlü dedi. Ebû Süfyan cimri bir adamdır. Bana ve çocuğuma yetecek miktarda (nafaka) vermiyor. Durumu idare için, onun bilmez tarafından, almam gerekiyor. (Ne yapayım?)” Rasûlullah (s.a.s.): “Örfe göre sana ve çocuğuna kifâyet edecek miktarda al!” buyurdular.” (Buhârî, Büyû’/95, Mezâlim/1, Nafakat/5, 9, 14, Eymân/3, Ahkâm/14, 180. Müslim, Akdiye/7, hadis no: 1714. Ebû Dâvud, Büyû’/81, hadis no: 3532. Nesâî, Kudât/30)

 

3-Yöneticilik/sorumluluk

Kur’an’ evin sorumluluğunu ve korunmasını (kavvam) öncelikle erkeklere veriyor. (Nisa, 4/34)

الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاء بِمَا فَضَّلَ اللّهُ بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَبِمَا أَنفَقُواْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِّلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّهُ وَاللاَّتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلاَ تَبْغُواْ عَلَيْهِنَّ سَبِيلاً إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيّاً كَبِيراً {34} Nisa

     "Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler, kadınlar üzerinde kavvâmdırlar. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır."  (4/Nisâ, 34).

            Aynı gerçeği hadislerde de görüyoruz: "Erkek aile fertlerinin yöneticisidir." (Buhari, Nikah/81)

"... Erkek, âilede yöneticidir ve yönetiminden sorumludur. Kadın da kocasının evinde yöneticidir ve elinin altındakilerden sorumludur." (Buhârî, Cum'a/11. Müslim, İmâret/20)

"Hanımının ve çocuklarının haklarını ifa etmiyenin namazları, orucları kabul olmaz."

Âyette geçen "kavvâm" kelimesini 'hâkim' diye tercüme etmek yanlıştır.

Eğer Allah'ın muradı bu olsaydı, yine Arapça olan "hâkim" kelimesini kullanırdı; ama  "kavvâm"  kelimesini kullanmış.

            Bu kelime, Türkçedeki kayyim kelimesiyle aynı köktendir. Kayyim, tayin edildiği kurumu keyfine göre yönetmez. Hakimin gösterdiği doğrultuda yönetir.

            İşte evi üzerinde "kavvâm"  olan erkek de aileyi kendi keyfine göre yönetemez; Allah'ın koyduğu kuralları yürürlükte kılar. Erkekler, kadınların kavvâmı, yani Allah'ın hükümleri çerçevesinde onların yöneticisi  ve koruyucusudur. 

İslâm'ın aile düzenini yaşatmak üzere kocaya tanımış olduğu otorite hakkı, ona kadın üzerinde haksız bir baskı ve zorbalık imkânı vermez.

 

4- Aile fertlerini dünyevi ve uhrevi zararlardan korumak

Kur’an şöyle diyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَاراً وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ {6}

“Ey Mü`minler! kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun." (Tahrim, 66/6) 

 

5- Eşi ve çocukları ile iyi geçinmek, onlara iyi davranmak

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ يَحِلُّ لَكُمْ أَن تَرِثُواْ النِّسَاء كَرْهاً وَلاَ تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُواْ بِبَعْضِ مَا آتَيْتُمُوهُنَّ إِلاَّ أَن يَأْتِينَ بِفَاحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍ وَعَاشِرُوهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ فَإِن كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئاً وَيَجْعَلَ اللّهُ فِيهِ خَيْراً كَثِيراً {19}

“Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur." (Nisa, 4/19)

“Bir mü’min erkek, bir mü’min kadına buğzetmesin. Çünkü onun bir huyunu beğenmezse başka bir huyunu beğenir.” (Müslim, Radâ’/61, hadis no: 1469. Müsned 2/329)

"Mü'minlerin iman bakımından en kâmil/olgun olanı; ahlâkı güzel olan ve âilesine nâzik davranandır." (Nesâî, İşretu'n-Nisâ/229. Tirmizî, İman, hadis no: 2612)

"Kadınlarınıza eziyet etmeyin! Onlar, Allahın sizlere emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!"

İyi davranmak, sadece hanımı üzmemek değildir. Onun verdiği sıkıntılara da katlanmak demektir.

İyi Müslüman olmak için hanım ile iyi geçinmek şarttır.

 “Sizin hayırlınız, kadınlarına hayırlı olan (iyi davranan)dır. Sizin aranızda hanımına karşı en iyi, en hayırlı, en faydalı olan benim. (Müslim, Birr/149)

 “Kadınlara ancak kerîm olanlar ikrâm ederler (değerli olanlar değer verirler); onlara kötülük edenler ise leîm (kötü) kişilerdir.” (İbn Mâce, Edeb/3. Ebû Dâvud, Edeb/6. Rikak/22, İ’tisâm/3. Müslim, Akdiye/11)

"Kadınlarınıza karşı hayırlı olmayı birbirinize tavsiye edin." (Müslim, Radâ/62. Tirmizî, Radâ/11)

“Kadınlara hayırhah olun, onlara karşı hayır tavsiye ediyorum... Onlara hayırlı şekilde davranın.” (Buhârî, Nikâh/79, Enbiyâ/1, Edeb/31, 85, Rikak/23. Müslim, Radâ/65, hadis no: 1468. Tirmizî, Talâk/12)

 

6-Örnek olmak

Baba/erkek aile fertlerini için bir model, bir örnek olmalı, onları ibadete teşvik etmeli

Allah (cc) Hz. Musa’ya;

وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِالصَّلَاةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا لَا نَسْأَلُكَ رِزْقاً نَّحْنُ نَرْزُقُكَ وَالْعَاقِبَةُ لِلتَّقْوَى  {132}

"Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et.” (Taha, 20/132)

 

7- İş konusunda aile fertleriyle istişare etmek

Zaten her işde istişare Allah’ın emridir. Bunu aile içinde olması daha gözel ve ve daha verimlidir.

فَبِمَا رَحْمَةٍ مِّنَ اللّهِ لِنتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنتَ فَظّاً غَلِيظَ الْقَلْبِ لاَنفَضُّواْ مِنْ حَوْلِكَ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الأَمْرِ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ {159}

"(Ey Peygamber), iş konusunda onlarla (mü’minlerle) müşavere et..." (Al-i İmran, 3/159) 

Şura 36-43. ayetlerinde  "işleri aralarında danışarak yapanlar”  övülüyor.

وَالَّذِينَ اسْتَجَابُوا لِرَبِّهِمْ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ {38}

 

8-Irzlarını ve iffetlerini korumak

Erkek, gözünü harama bakmaktan, ırzını ve namusunu zina yapmaktan koruyacaktır. (Nûr 24/30. Meâric 70/29-30).

Erkeğin bu hareketi, kendini haram işlemekten koruduğu gibi; karısının hukukuna da riâyetin bir gereği olmaktadır.    

 

  • Erkeklerin Tamamlayıcı Görevleri

Aileyi, içinde Allah'a ibâdet edilen bir mâbed olarak tanıtır. Öyle mâbed ki, orada yapılan her müsbet iş, ibâdettir.

Erkeğin, ailesinin nafakasını temin etmesi, hanımına ve çocuklarına şefkat göstermesi büyük bir ibâdet olarak vasıflandırıldığı gibi; kadının itaati, sevgi dolu bir bakışı da bir ibâdet olarak takdim edilmiştir.

 

1-Ev halkını selâmlamak...

Yüce Allah evlere selamla girmeyi emrediyor.

....  فَإِذَا دَخَلْتُم بُيُوتاً فَسَلِّمُوا عَلَى أَنفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِّنْ عِندِ اللَّهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةً كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُون {61}

"... evlere girdiğiniz zaman birbirinize Allah katından mübarek ve hoş bir esenlik dileği olarak selâm verin..." (Nur, 24/61)

Peygamber (sav) Hz. Enes’e şöyle tavsiye etmişti: “Ey oğulcuğum! Ailenin yanına girdiğin zaman selâm ver, sana ve evdekilerine bereket olur.” (Tirmizî)

 

2- Ev halkına nazik ve kibar davranmak

Kibar davranmaktan maksat, güzel söz söylemek, yalancı, aldatıcı ve kırıcı ve kaba olmamak,  doğru ve gönül alıcı söz söylemektir. Hakaret edici, aiağılayıcı, buyurgan olmamak.

Allah (cc) müminlerin doğru sözlü olmalarını istemekte ve kötü sözlerin açıktan söylenmesini sevmediğini bildirmektedir:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَقُولُوا قَوْلاً سَدِيداً {70}  

Ey iman edenler! Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ve [her zaman] hakkı ve doğruyu konuşun; (Ahzab 33/70)

 

لاَّ يُحِبُّ اللّهُ الْجَهْرَ بِالسُّوَءِ مِنَ الْقَوْلِ إِلاَّ مَن ظُلِمَ وَكَانَ اللّهُ سَمِيعاً عَلِيماً {148}   

"Allah zulme uğrayanın dile getirmesi dışında çirkin sözün açıktan söylenmesini sevmez.." (Nisa 4/148)

Peygamber (sas) erkeklere şu tavsiyede bulunuyor:

"İman açısından mü’minlerin en olgunu ve en üstünü ahlâkı en güzel olanıdır. Sizin hayırlınız da kadınlara karşı hayırlı olanınızdır." (Tirmizî)

 

3-Hanımının akrabalarına iyi davranmak

Hanımının kendi akrabalarına iyi davranmasını isteyen öncelikle onun akrabalarına iyi davranmalıdır.

Akrabalarına kötü söz söylememek, sövmemek, kusurlarını araştırmamak. Kendisini akrabalarıyla yargılamamak.

Hanımların yakın akrabalarını ziyaret hakkı vardır. Bu haklarına saygı göstermeli.

 

4-İyilikleri başa kakmamak, cömert ve babacan olmak.

Veda hutbesinde konu ile ilgili olarak şöyle buyurmustur:

"Ey insanlar! kadınların haklarına riayet etmenizi ve bu hususta Allah`tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz, kadınları Allah`ın emaneti olarak aldınız ve onların namuslarını ve ismetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz...." (Müslim, Hac/14)

 

5-Hanımına ve çocuklarına asla kaba kuvvet kullanmamak

Kaba kuvvet,  ancak aklı kıt olanların veya öfkesinin esiri olanların işidir. Sözün gücüne inananlar işlerini konuşarak hallederler.

Peygamberimiz hayatı boyunca hiçbir zaman kadına el kaldırmamıştır.

"(kadınlarınızı) dövenleriniz hayırlınız değildir." (İbn Mâce, Nikâh/51. Ebû Dâvud; Nesâî; Ahmed bin Hanbel)

 “Sizden biri, hangi düşünceyle hanımını köle döver gibi dövmeye tevessül eder? Akşam olunca aynı yatakta beraber yatmayacaklar mı?” (Buhârî, Tefsîr Şems/1, Enbiyâ/17, Nikâh/93, Edeb/43. Müslim, Cennet/49, hadis no: 2855. İbn Mâce, Nikâh/512. Tirmizî, Tefsîr/3340. Ahmed bin Hanbel, 4/17)

 

6-Anlayışlı olmak;

Eşine karşı anlayışlı ve akıllı olmak, onun eksiğini tamamlamak. Eşini iyi tanıyıp, onu olduğu gibi kabullenmek ve iyi idare etmek.

Hanımları daha iyi anlamak için sekiz aylık bebekle 24 saat meşgul olmanızı, ya da evdeki rollerin bir gün değişmesini tavsiye ederim. Erkek kadına nasıl davranıyorsa bu sefer kadın aynen, kadın nasıl davranıyorsa erkek aynen davransın.

Anlayışlı ve şefkatli bir eş olmanın en güzel örneklerini sunan Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurur:

"Bir mü'min, mü'mine hanıma buğz etmesin. Onun bir huyunu beğenmezse, başka bir huyunu beğenir." (Müslim, Radâ/61. Müsned 2/329)

 

7-- Sorunları büyütmemek ve dargın durmamak.

Aile fertleri arasında zaman zaman bir takim sorunlar ve tartismalar cikabilir... bunu olagan karsilayip büyütmemek...isi kavgaya götürmemek ve dargin durmamak, dinimizin istedigi bir davranistir...

Peygamberimizin (a.s),  "Müslümanın, mümin kardeşi ile üç günden fazla dargın durmasi helal olmaz" (Tirmizî, Birr/24)

Erkek, hep kendini kusurlu görmeli, "Ben iyi olsaydım, o böyle olmazdı" Ya da “olaya şöyle de bakabilirdim, sorunu şöyle de çözebilirdim”  diye düşünmelidir. 

Anlaşmazlıkların büyümemesinde veya azalmasında en önemli etken eşlerin kendi kusurunu görmesididr. Bu, karşılıklı anlaşmayı ve saygıyı artırır. Sürekli karşıdakini suçlu gören, problemleri artırmaktan başka bir şey yapmaz.

Hanımının iyiliğini, iffetini Allah’ın (cc) büyük nimeti bilmelidir. Onun huysuzluklarına iyilikle muamele etmeli, iyiliği çoğalıp, her işi seve seve yapınca, ona dua etmeli.

Çünkü, saliha bir kadın büyük bir ni'mettir.

“Sizin dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Güzel koku, kadın ve gözümün bebeği/nûru kılınan namaz.” (Müslim, Talâk/31, 34; Nesâî, İşretu’n-Nisâ/1)  

“Dünya bir metâ’dır/geçimdir. Dünya metâının en hayırlısı sâliha bir kadındır.” (Müslim, Radâ/64, hadis no: 1467. Nesâî, Nikâh/15)

“En güzel dünya nimeti, insanın sahip olabileceği nimetlerin en hayırlısı: Zikreden dil, şükreden kalp ve insanın iman doğrultusunda (müslümanca) yaşamasına yardımcı olan kadındır.” (Tirmizî, Birr/13)

 

8-Mümkün olduğu kadar takdir ve teşekkür etmek

Karşıdakini takdir gönül alır, daha fazla iyilik görmesine kapı açar. Hizmetlerinde kusur aramamak.

 

9-Eve güleryüzle gelmek, dışarıdaki sorunları eve getirmemek

-Eve gelince hanımına selam verip hatırını sormalı, üzüntü ve sevincine ortak olmalıdır. Çünkü, o başkalarından ümitsiz ve yalnız kendisine alışmış bulunan dostu, dert ortağı, kendini neş'elendiricisi, çocuklarının yetiştiricisi ve çeşitli ihtiyaçlarının gidericisidir.

"Hanımına güler yüzle bakan erkeğin defterine bir köle azad etmiş sevabı yazılır."

 

10-Hediye almak

Erkeklerin sık sık yapmaları gereken bir güzelliktir. Zira hediye her ne kadar az pahalı da olsa, yaptığı iş çok değerlidir.

Erkekler kendi kendilerine sormali: Esime en son ne zaman bir hediye almistim?

 

11-Azarlamamak, alay etmemek, yansılamamak, kötü lakap takmamak

Hakîm İbn Mu'âviye babasından naklediyor: "Ey Allah'ın Resûlü! dedim, bizden her biri üzerinde, zevcesinin hakkı nedir?" Şöyle buyurdu: "Kendin yiyince ona da yedirmen, giydiğin zaman ona da giydirmen, yüzüne vurmaman, takbîh etmemen, evin içi hâriç onu terketmemen." (Ebû Dâvud, Nikâh/42, hadis no: 2142, 2143, 2144)

 

  • Hanımların Temel Görevleri (Erkeklerin hanımlar üzerindeki hakları)

"Kocasını  memnun  bırakmış olarak ölen kadın, cennete girer." (Tirmizi, Radâ/10. İbn Mâce, Nikâh/4)

 

1-İyi/ saliha kadınlar itaatkârdırlar.

"Sâliha (iyi) kadınlar, itaatkârdır. Allah, kendilerini (haklarını) nasıl koruduysa, onlar da öylece gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyanlardır." (4/Nisâ, 34).

 “Allah`ın (kendilerini) koruması sayesinde onlarda gaybi (namusunun, eşinin mali-mülkünü ve haklarını) korurlar..." (Ebu Dâvud, Nikâh/41)

"Kadın, eşinin Allah`a isyan olan isteklerine uymaz..." (Buhârî, Nikâh/4)

"Allah'a isyanı emreden kişiye itaat olunmaz." (Buhârî, Ahkâm/4. Müslim, Cihad/40)

"İtaat ancak dine ve akla uygun olan (ma`ruf) seylerde olur.." (Buhari, Ahkâm/4)

“Kadın, beş vakit namazını kılar, bir aylık orucunu tutar, nâmusunu korur ve kocasına itaat ederse ona: ‘Hangi kapıdan dilersen oradan cennete gir’ denilir.” (Ahmed bin Hanbel, I/191)

Hz. Peygamber, Vedâ Hutbesinde şöyle buyurmuştur: “Kadınlar hakkında Allah’tan korkunuz. Çünkü siz onları Allah’ın emâneti diye aldınız. Allah’ın sözü uyarınca ırzlarını kendinize helâl kıldınız. Onların, sizin yataklarınıza bir adamı almamaları ve iffetlerini korumaları, sizin onlar üzerindeki haklarınızdandır. Eğer böyle bir şey yaparlarsa hafifçe onları dövünüz. Sizin de onların geçimlerini ve giyimlerini sağlamanız, onların sizin üzerinizdeki haklarındandır.” (Müslim, Hac/147, 194. Tirmizî, Fiten/2, Tefsir/2. Ebû Dâvud, Menâsik/56. İbn Mâce, Menâsik/84)

     Kadın, yöneticilik ve sorumluluk bakımından aile reisliğine getirilen kocasının meşrû arzularına saygı göstermekle mükelleftir. 

Kayıtsız şartsız hâkimiyet, ancak Allah'ındır (Yûsuf 12/40). Ailede uyulması gereken İlâhî kurallara muhatap olmada kadınla erkek eşit statüye sahiptir.

Ailede Allah'ın koyduğu kuralları yürürlükte kılma yetkisi kocaya verilmiştir. Evin reisi, Allah'ın koyduğu kurallara göre aileyi yönetecek ve Allah'ın hükmüne zıt bir emir ve yasak koymayacaktır. Eğer İlâhî emir ve yasakları çiğneyen bir istekte bulunursa, hanım bu isteğe itaat etmeyecektir.

"Allah'a isyanı emreden kişiye itaat olunmaz." (Buhârî, Ahkâm 4; Müslim, Cihad 40).

Kadının kocasına itaati, mutlak değil; helal ve meşrû konularda, Allah'ın hükmü doğrultusundadır ve itaat, daha çok kocanın cinsî konulardaki istekleriyle ve temel dinî hususlarla ilgili olarak değerlendirilmelidir.

"Kadın, kocasının hakkına riâyet etmedikçe, Rabbinin hakkını (emrini) yerine getirmiş olmaz." (İbn Mâce, Nikâh/4)

"... Erkek, ailede yöneticidir ve yönetiminden sorumludur. Kadın da kocasının evinde yöneticidir ve elinin altındakilerden sorumludur." (Buhârî, Cum'a/11. Müslim, İmaret/20).

Çocuklarını güzelce yetiştirmek ve yabancılara karşı tesettürüyle, davranışlarıyla namusunu muhafaza etmek: Müslüman hanımın ailedeki en önemli üç vazifesi bunlardır.

 

2-İhtiyaçları karşılamak

İş bölümüne göre kadın daha çok ev içinden sormlu ise, yemek, temizlik, çocukların bakımı, kocanın şahsi ihtiyaçları gibi şeyleri zamanında yapmaya dikkat etmeli. Kocasını meşrû yollarla tatmin/memnun etmeye çalışmak Bunlar yapıldığı zman hem iyilik sayısı artar, hem de erkeğin üzülmesine, strese girmesine, öfkelenmesine engel olunur.

İslamda en doğal bir davranış olan cinsî ilişkiler dahi, hayırlı bir amel, yani bir sevap olarak kabul edilmiştir. Hele çocuk dünyaya getirmek ve o çocukları İslâm'ın istediği gibi güzel terbiye ile yetiştirmek, çok büyük ecir ve mükâfatla karşılık verilecek olan büyük bir ibâdettir.

3-Kocanın malını ve iffeti korunmak

     Kadının en başta gelen görevi, iffet ve namusunu korumasıdır. Kadın, gözünü haramdan sakınarak, ırzını koruyarak, görülmesine müsaade edilen yerlerin dışında, örtülmesi gerekli yerlerini örterek bu görevini yerine getirir (Bkz. 24/Nûr, 31; 4/Nisâ, 34; 33/Ahzâb, 59).

Evdeki işlerle ve çocukların yetiştirilip büyütülmesiyle daha çok ilgilenme durumunda olan kadın, dışarı çıkarken câhiliyye çıkışı ile çıkmayacaktır (Bkz. Ahzab suresi, 33). Câhiliyye çıkışı, yabancı erkekler için süslenme, ince veya dar elbiseler giyme, açılıp saçılarak sokağa çıkmayı içermektedir.  Kadınlar, cinselliklerini sadece kocalarına karşı kullanmalı, kocasının yanında dişi; diğer insanların yanında kişi olarak yer almalıdır. Kocasına karşı süslenmeyi ibâdet bilmeli, onu doyurabilmelidir.

Kadın kocasının malını ve çocuklarını da korumak mecburiyetindedir.

Hadise göre kadınlar da evlerinin çobanıdır. Buna göre evli kadınlar her açıdan babalkrının evinden kocalarının evine, yani yeni evlerine göç etmek zorundadırlar.

"... Erkek, âilede yöneticidir ve yönetiminden sorumludur. Kadın da kocasının evinde yöneticidir ve elinin altındakilerden sorumludur." (Buhârî, Cum'a/11. Müslim, İmâret/20)

Kocanın mal ve eşyasını korumak, çünkü mal ve eşyayı korumak iş bilmekten geçer.

"İyi kadınlar, Allaha ita'at eder ve kocalarının haklarını gözetir. Kocaları yokken, onların namuslarını ve mallarını, Allahın yardımı ile korurlar." (Nisa 4/34)

Müslüman hanımlar edepli, namuslu, ar ve haya sahibi, yabancılarla ilişkilerinde belli mesafeyi koruyan kimseler olmalı.

Kocayı ve aile fertlerini şüpheye düşüren davranışlardan kaçınmalı.

Ailenin şerefinin korunması da iffete dahildir.

 

4-Çocuklarına  iyi bir mürşid/öğretmen olmak

Kendisine bir yuva, bir nesil ve toplum emanet edildiğini şuurunda olmak

Anneler öncelikle bir evin annesi, giderek bir neslin annesi, ve sonra da bir toplumun annesi olurlar. Yani sırasıyla bunlardan sorumludurlar. Zira anneler bir kaç çocuk değil, bir toplum doğururlar.

Kadın, iyiliği emir ve kötülükten yasaklama görevini, sadece fıtrî öğretmenleri olduğu çocuklarına karşı değil; eşinde gördüğü yanlışları düzeltmek ve doğrularını arttırmak için kocasına karşı da uygulayabilmelidir.  

Çocuk, dünya nimetleri içinde çok önemli bir yer tuttuğu, evin neşe ve huzurunu temin ettiği gibi, âhiret saadetine de sebep olabilir. Yuvanın temelini sağlamlaştırdığı gibi, özellikle anneleri evine bağlar. Ev kadınının ulu orta çarşı-pazarı sıkça dolaşıp, başkalarını fitneye düşürmesine engel olur.

 

  • Hanımların tamamlayıcı görevleri

 

1-Güler yüzlü davranmak, iyilik ve hizmetlerine teşekkür etmek

 “Mümin, Allah korkusundan ve O'na itaatten sonra, iyi bir kadından yararlandığı kadar hiçbir şeyden yararlanmamıştır. Çünkü ona emretse sözünü dinler, yüzüne baksa kendisini sevindirir, üzerine yemin etse, yeminini doğru çıkarır, başka tarafa gitse, kendisinin bulunmadığı sırada nâmusunu ve malını korur.” (İbn Mâce, Nikâh, 5)

"İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah`a da şükretmez." (Tirmizi, Birr/35)

"Eşi kendisinden razı olarak ölen mü`min kadın cennete girer..." (Tirmizi, Rada`/10)

 

2-İsraf etmemek

Kocasının kazancını har vurup harman savurmamak.

"Yiyin, için fakat israf etmeyin.. Çünkü Allah israf edenleri sevmez." (A’raf, 7/31. Ayrıca bak. İsra, 17/26-27)

Maddi imkanları, dinen yasak olan yerlere harcamak haramdır.

Peygamberimiz, malı-mülkü zayi etmeyi, hoş olmayan davranışlar arasında  saymıştır.

İsraf kadın için de, erkek için de söz konusudur.

Kadın olsun erkek olsun müslüman harcama ve tutumlu olma konusunda orta bir yol izlerler.

 

3-Kanaat olmak

Çünkü kanaatkâr olmak kalp rahatlığının sebebidir. Bir kadın arsızlık ve açgözlülük ederek efendisini, kendisinden ve evinden soğutmaktan sakınmalıdır.

Kanaat; kâfi gelecek miktar ile yetinmek tamahkârlık etmemek demektir.  Ya Allah’ın taksimine razı olmaktır.  Az ile yetinme duygusu zenginlik, aç gözlülük ise fakirliktir.

Niceleri vardır ki, dünyalık her şeyleri vardır ama asla yetinmezler. Kimileri de çok düşük gelire sahip oldukları halde hem para birktirirler, hem Allah yolunda infak ederler.

Peygamber (sav) buyurdu ki: “Kanaat bitmeyecek bir hazinedir.”

Hz. Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav) buyurdu ki:  "Zenginlik mal çokluğuyla değildir. Bilakis zenginlik göz tokluğuyladır." (Buhârî, Rikak/15. Müslim, Zekât/120, (1051). Tirmizi, Zühd/40, (2374).)

Önemli olan çok şeye sahip olmak değil, sahip olunanların şükrünü yerine getirebilmektir. Şükrü yerine getirilen geçim kaynakları mikdar olarak az da olsa mutlaka aileye yetecektir.

 

4-Temiz olmak

Temiz olmak hem ibadettir, hem mutluluktur hem göz aydınlığıdır. Temiz olmak herkese yakışır ama müslüman hanımlara daha çok yakışır. Çünkü İslam temizlik dinidir. İslam hem meddi hem demanevi temizliği emreder.

Pek çok ayet şirkin ve günahın kirlerinden temizlenmekten, peygamberlerin ümmetlerini arındırmalarından, Allah’ın bazı kimseleri temize çıkarmayacağından  bahseder. (Bekara /129, 179. Ali İmran/77, 164. Cumua/2)

Hanımlar, evlerini, çevrelerini, işlerini, eşyalarını temiz tutarlarsa bunda mutluluk ve bereket vardır. Temiz bir evde yaşayan,  temiz eşya kullanılan bir evde yaşayan herkes mutlu olur.

Elbette erkekler ve çocuklar da bu konuda hanımlara yardım ederlerse bu güzelliği artırır ve hanımların yükünğü hafifletir.

Yalnız bunu yaparken aşırı titiz olmanın, ev temizliğini her şeyin üstüne çıkarmanın faydası yoktur. Temiz olacağım diye evdekiler rahatsız ediliyorsa, kalpler kırılıyorsa bu temizlik hiç bir işe yaramaz.

 

5-Kocanın akrabalarına  iyi davranmak

Kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmek. Gerekirse yardımcı olmak. Zaman zaman ziyaretlerine gitmek, arayıp sormak.

Çünkü kadının kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmesi, güzel idare ve tedbirden ileri gelmektedir. Bu güzel davranışlar kocasıyla ilişkisine olumlu yansır.

Madem ki hısımlık ve akrabalık geçici değil süreklidir, madem ki hayatı çevremizle paylaşıyoruz, öyleyse onlarla iyi ilişki içinde olmalıyız. Kocalarının kendi akrabalarına ilgi göstermesini isteyenler, bunu ancak kocalarının akrabalarına iyi davranarak sağlarlar.

 

6-Dargın durmamak ve eşini kötülememek

Yukarıda erkekler için söylenenler aynen hanımlar için de geçerlidir.

 

7-Sır saklamak

Kadın kocasından edindiği sırrını veya aile sırlarını hiç kimseye duyurmaması gerekir. Eğer duyuracak olursa kocasının itimadını kaybeder. Kadın da ondan emin olamaz. Birbirnden şüphe edenlerin aynı çatı altında, aynı odada bir arada olmaları zordur.

 

8-Saygılı ve nazik davranmak

Kocanın emrini yerine getirmek. ona karşı çıkmama ve asi olmamak. Eğer ona karşı gelecek olunursa onu kendine kinlendirip düşman yapma ihtimali yüksektir.

Ayrıca bir koca hanımını istediği şeye zorlaması da caiz değildir.

Ailenin huzuru ve selameti için, aile fertleri arasında karşılıklı hürmetin tesisi için kadının meşru ve müspet olan ( kendi hoşuna gitmese de ) yapması elbette güzeldir.

           

9-Çok şüpheci ve güvensiz olmamak

Kocasının her davranışından şüphe den, onun bir takım dolaplar çevirdiğini sanan, onun her hareketinden bir mana çıkarmaya kalkan sonunda evhama düşer. Bu da stres demektir. 

Böyle yapan erkekler olabilir. Ama her erkek böyle değildir. Hele müslüman erkeler asla böyle olmamalıdır.

Eşlerine sürekli suçlayıcı bir tavırla yaklaşan bayanlar, mutluluğu, tatlı geçimi unutsunlar.

 

10-Kocalarını memnun edecek şekilde davranmak

Bu da elinden geldiği kadar iyilik etmek, kendi gücü dairesinde ihtiyaçlarını gidermek, söz ve davranışlarıyla onun kalbini daha çok kazanmak, onu kendisinden soğutmamak akıllı kadın işidir.

“Ona hizmet etmek zorunda mıyım, bana ne hali varsa görsün, ben köle değilim” gibi ifadeler aile mutluluğuna yardım etmez.

Hanımlar, eşlerinin nelerden hoşlandıklarını, nelerden hoşlanmadıkları iyi bilip ona göre davranırlarsa, gönül alıcı hareketleri daha iyi yaparlar.

Hanımlar elbette ne aşçıdır, ne de hizmetçi. Ama evlerinin işlerini melekler mi yapacak. İş bölümünde ev işleri hanıma düşmüşse yine de mi yapmayacak? Ben çocuk emzirmek zoruda değilim diyen ana, çocuğun rızkını ne hakla kısabilir? (A. Kalkan Bey’in bir yazısından istifade edilmiştir)