İslam'a göre kardeşlik hakkında bir seminer

Hüseyin K. Ece

06.05.2013 Yardımeli proğramı                                                                      

Genk - Balçika

 

- Kur’an’da kardeşlik

Kur’an’da, ‘ehh’/kardeş kelimesi, tekil ve çoğul, eril ve dişil olarak 96 ayette geçiyor.

Bunların bir kaçı hariç diğerleri bildiğimiz kardeş veya kızkardeş anlamındadır.

Kur’an, Adem’in oğullarından Habil ve Kabil olayından bahsederken Ademin iki oğlu ve kardeşler diye bahsediyor.

Hz. Musa ve kardeşi Harun’dan, yine hz. Musa’nın kızkardeşinden,

Hz. Yusuf ve hata yapan kardeşlerinden,

Miras taksiminde kardeşlerin ve kızkardeşlerin paylarından,

Haram evlilikler sayılırken,

Akrabaların birbirlerinin evlerine girip çıkmalarından,

Hesap gününde kişinin kardeşinden kaçacağı anlatılırken ‘ehh/kardeş’ kelimesi kullanılıyor.

Bazı peygamberlerin kavimlerinden bahsedilirken ‘şu peygamberin kardeşleri’ diye söyleniyor. Mesela: “Onlara Ad kavminin kardeşini anlat..” (Ahkaf 21) Burada söz konusu Hud’dur (as)

Bir kaç ayette şöyle deniliyor: “Ad kavmine de kardeşleri Hud’u gönderdik.Ey kavmim, Allah’a kulluk yapın. Sizin için ondan başka tanrı yoktur, ittika etmez misiniz? Dedi.” (A’raf, 7/65. Hud/50)

“Semud’a kardeşleri Salih’i gönderdik..” (A’raf 73. Hud/61. Neml/45)

“Medyen’e kardeşleri Şuayb’ı gönderdik...” (A’raf 85. Hud/84. Ankebut/36)

“Kardeşleri Nuh onlara; İttika etmez misiniz? dedi” (Şuara 106)

“Kardeşleri Hud onlara; İttika etmez misiniz? dedi” (Şuara/124)

“Kardeşleri Salih onlara; İttika etmez misiniz? dedi” (Şuara/142)

“Kardeşleri Lut onlara; İttika etmez misiniz? dedi” (Şuara/161)

Bir kimse Davud’a geliyor ve “Şu kardeşimin 99 koyunu var, benim ise bir tek koyunum var. O koyunu bana vereceksin dedi ve konuşmada beni yendi.” (Sad/23) Buradakai kardeş bildiğimiz kardeş de olabilir, din kardeşi manasındada olabilir.

Kur’an gıybet konusunda şöyle buyuruyor:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيراً مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضاً أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتاً فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ {12} Hucurat

Buradaki ehh kelimesinin din kardeşi manasında kullanıldığını söyleyebiliriz.

Suçlular kıyamet gönünde o günün azabından kurtulmak için oğüullarını, eşini ve kardeşini, kabilesini, yeryüzündekilerin hepsini rehin vermek ister. (Mearic 70/12)

Saçıp savuranlar şeytanın akardeşleri olur:

وَآتِ ذَا الْقُرْبَى حَقَّهُ وَالْمِسْكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَلاَ تُبَذِّرْ تَبْذِيراً {26} إِنَّ الْمُبَذِّرِينَ كَانُواْ إِخْوَانَ الشَّيَاطِينِ وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِرَبِّهِ كَفُوراً {27} İsra

Ensar ve nuhacir Allah’ın nimeti sayesinde kardeş oldular:

وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعاً وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَتَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَاناً وَكُنتُمْ عَلَىَ شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ {103} Ali İmran

Allah yetimlerin mü’minlerin kardeşileri olduğunu söylüyor:

فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْيَتَامَى قُلْ إِصْلاَحٌ لَّهُمْ خَيْرٌ وَإِنْ تُخَالِطُوهُمْ فَإِخْوَانُكُمْ وَاللّهُ يَعْلَمُ الْمُفْسِدَ مِنَ الْمُصْلِحِ وَلَوْ شَاء اللّهُ لأعْنَتَكُمْ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ {220} Bekara

Müslümanlrala savaşanlar eğer tevbe ederler, hallerini düzeltirlerse din müslümanların kardeşleri olurlar.

فَإِن تَابُواْ وَأَقَامُواْ الصَّلاَةَ وَآتَوُاْ الزَّكَاةَ فَإِخْوَانُكُمْ فِي الدِّينِ وَنُفَصِّلُ الآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ {11} Tevbe

Kur’an, gayri müslimleri veli edinmeyi yasaklıyor. Velev ki öz kardeş olsalar bile.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ آبَاءكُمْ وَإِخْوَانَكُمْ أَوْلِيَاء إَنِ اسْتَحَبُّواْ الْكُفْرَ عَلَى الإِيمَانِ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ {23} Tevbe

Kur’an, kardeş sevgisini Allah sevgisinin önüne geçirmeyi caiz görmüyor.

قُلْ إِن كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُم مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُواْ حَتَّى يَأْتِيَ اللّهُ بِأَمْرِهِ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ {24} Tevbe

Evlatlıklar gerçek çocuk değil dinde kardeştir.

ادْعُوهُمْ لِآبَائِهِمْ هُوَ أَقْسَطُ عِندَ اللَّهِ فَإِن لَّمْ تَعْلَمُوا آبَاءهُمْ فَإِخْوَانُكُمْ فِي الدِّينِ وَمَوَالِيكُمْ وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ فِيمَا أَخْطَأْتُم بِهِ وَلَكِن مَّا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْ وَكَانَ اللَّهُ غَفُوراً رَّحِيماً {5} Ahzab

 

1-Müslümanlar kardeştir

    إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ {10} يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَومٌ مِّن قَوْمٍ عَسَى أَن يَكُونُوا خَيْراً مِّنْهُمْ وَلَا نِسَاء مِّن نِّسَاء عَسَى أَن يَكُنَّ خَيْراً مِّنْهُنَّ وَلَا تَلْمِزُوا أَنفُسَكُمْ وَلَا تَنَابَزُوا بِالْأَلْقَابِ بِئْسَ الاِسْمُ الْفُسُوقُ بَعْدَ الْإِيمَانِ وَمَن لَّمْ يَتُبْ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ {11} Hucurat

“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz.” (Hucurat, 49/10)

 

2-Müslüman müslümanın sırdaşıdır (bitana)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ بِطَانَةً مِّن دُونِكُمْ لاَ يَأْلُونَكُمْ خَبَالاً وَدُّواْ مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاء مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الآيَاتِ إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ {118} Ali İmran

 

            3-Ensar ve muhacir kardeşliği

وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَهَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَالَّذِينَ آوَواْ وَّنَصَرُواْ أُولَـئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقّاً لَّهُم مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ {74} وَالَّذِينَ آمَنُواْ مِن بَعْدُ وَهَاجَرُواْ وَجَاهَدُواْ مَعَكُمْ فَأُوْلَـئِكَ مِنكُمْ وَأُوْلُواْ الأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَى بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ {75}

 

4-“Müslümanlar birbirlerinin velisidir” vurgusu da kardeşliğe işaret ediyor.

Mü’minler arasındaki velayet bağının, karındaş bağından daha güçlü olduğunu söyleyebiliriz.

النَّبِيُّ أَوْلَى بِالْمُؤْمِنِينَ مِنْ أَنفُسِهِمْ وَأَزْوَاجُهُ أُمَّهَاتُهُمْ وَأُوْلُو الْأَرْحَامِ بَعْضُهُمْ أَوْلَى بِبَعْضٍ فِي كِتَابِ اللَّهِ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُهَاجِرِينَ إِلَّا أَن تَفْعَلُوا إِلَى أَوْلِيَائِكُم مَّعْرُوفاً كَانَ ذَلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُوراً {6}‏ Ahzab

 

-      Hadislerde kardeşlik

Peygamber (sav) buyurdu ki:

“Müslüman, Müslümanın kardeşidir...” (Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58)

“Müslüman Müslümanın kardeşidir...” (Tirmizî, Birr 18)

“Birbirinize buğz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla (din) kardeşi ile dargın durması helal olmaz.” (Buhârî, Edeb/57, 58. Müslim, Birr/28)

 

  • Kardeşliğin imkanları

 

- Biz bir ümmetiz,

إِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ {92} Enbiya

İslâm bir millet/ümmet, küfür de tek bir millettir.

 

- Biz orta bir ümmetiz,              

 وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطاً

“Ve böylece sizin dengeli ve ölçülü bir toplum olmanızı istedik...” (Bekara, 2/143) 

Lafzen, “orta bir toplum” -yani, aşırılıklar karşısında adil bir denge gözeten ve hem zevk ve sefahatı hem de mübalağalı bir zühdü reddederek insanın tabiatını ve imkanlarını değerlendirmede gerçekçi ve makul davranan bir topluluk. Kur’an, sıkça tekrarladığı, hayatın her cephesinde dengeli ve ölçülü olma çağrısı ile uyumlu olarak müminlere, hayatlarının bedenî ve maddî yönüne çok fazla ağırlık vermemelerini öğütler; ama aynı zamanda insanın bu “bedenî hayat” ile ilgili ihtiyaç ve isteklerinin ilahî iradenin eseri ve bu nedenle de meşru olduğunu kabul eder. 

-Orta ümmet olmanın amacı hakikatin şahitleri olmaktır;

وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطاً لِّتَكُونُواْ شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيداً وَمَا جَعَلْنَا الْقِبْلَةَ الَّتِي كُنتَ عَلَيْهَا إِلاَّ لِنَعْلَمَ مَن يَتَّبِعُ الرَّسُولَ مِمَّن يَنقَلِبُ عَلَى عَقِبَيْهِ وَإِن كَانَتْ لَكَبِيرَةً إِلاَّ عَلَى الَّذِينَ هَدَى اللّهُ وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُضِيعَ إِيمَانَكُمْ إِنَّ اللّهَ بِالنَّاسِ لَرَؤُوفٌ رَّحِيمٌ {143} Bekara

“... ki [hayatınızla] tüm insanlığın huzurunda hakikatin şahitleri olasınız ve Elçi de sizin huzurunuzda ona şahitlik yapsın..,.” (Bekara, 2/143)

Yani, “Hz. Peygamber'in size örnek olması gibi sizin hayat tarzınızın da bütün insanlığa bir örnek olduğuna”.

 

- Biz veliyiz (müttefikiz)

İnkarcıların bir kısmı diğerlerine dosttur.

وَالَّذينَ كَفَرُواْ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ إِلاَّ تَفْعَلُوهُ تَكُن فِتْنَةٌ فِي الأَرْضِ وَفَسَادٌ كَبِيرٌ {73} Enfal

Buna karşın mü’minler de birbirlerinin dostlarıdır.

وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَـئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ {71}

“ERKEK ve kadın müminlere gelince, onlar birbirlerinin yakınlarıdırlar:  [hep] iyi ve doğru olanın yapılmasını özendirir, kötü ve zararlı olanın yapılmasına engel olurlar; ve onlar namazlarında kararlı ve devamlıdırlar, arındırıcı yükümlülüklerini yerine getirir, Allah'a ve O'nun Elçisi'ne yürekten bağlılık gösterirler. İşte bunlardır, Allah'ın rahmetiyle kuşatacağı kimseler: muhakkak ki, doğru hüküm ve hikmetle yargılayan en yüce iktidar sahibidir Allah!”(Tevbe, 9/71)

 

- Vahiy ve onun uygulaması elimizdedir

قُلْنَا اهْبِطُواْ مِنْهَا جَمِيعاً فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُم مِّنِّي هُدًى فَمَن تَبِعَ هُدَايَ فَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ {38}

“Dedik ki: Hepiniz cennetten inin! Eğer benden size bir hidayet gelir de her kim hidayetime tabi olursa onlar için herhangi bir korku yoktur ve onlar üzüntü çekmezler.” (Bekara, 2/38. Bir benzeri: Tâ-Hâ, 20/123-124)

Hz. Peygamber (as) şunu söylemiştir:

"Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetce asla sapıtmayacaksınız: Allah'ın Kitab'ı ve Resûlünün sünneti". Muvatta, Kader 3, (2, 899).

 

-      Kardeşliğin gerekleri

Müslümana merhametle muamele imanın gereğidir. Unutmamak gerekir

ki, “İslam Allah’a itaat, yaratılmışlara merhamettir.”

Kardeşin kardeşe karşı görevleri, veya birbirlerinin üzerinde hakları vardır. Ama ne yazık ki günümüzde müslümanlar aynı aynı ülkenin, ya aynı tarikatın, ya aynı partinin, ya aynı cemaatin bağlılarını kardeş biliyorlar. O kardeş bildiklerine ilgi ve sevgi gösterirken diğer müslümanlara sırtlarını dönebiliyorlar.

Müslüman kim?

Onu biz değil, insanların kendileri tayin eder. Ben müslümanım diyen herkes müslümandır.

Ebû Mûsâ el-Eş'ari’den (ra) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:

"Mü'minin mü'mine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir"  Hz Peygamber bunu açıklamak için, iki elinin parmaklarını birbiri arasına geçirerek kenetledi (Buhârî, Salât 88, Mezâlim 5; Müslim, Birr 65 Ayrıca bak Tirmizî, Birr 18; Nesâî, Zekât 67)

Rasûlüllah (sav) buyurdu ki:

“Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66)

Peygamber (sav) buyurdu ki:

“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.” (Buhârî, Mezâlim 3; Müslim, Birr 58)

عـن أبي حـمـزة أنـس بـن مـالـك رضي الله عـنـه ، خــادم رسـول الله صلى الله عـلـيـه وسـلم، عن النبي صلي الله عـلـيـه وسـلـم  قــال : ( لا يـؤمـن احـدكـم حـتي يـحـب لأخـيـه مــا يـحـبـه لـنـفـسـه )

رواه البخاري [ رقم : 13 ] ، ومسلم [ رقم45  ].

Ebu Hamza Enes b. Malik (ra)'den. Demiştir ki, Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Sizden biri kendisi için arzu ettiğini (mü'min) kardeşi için de arzu etmedikçe (hakkıyla) iman etmiş olmaz.” (Buhârî, Îmân 7. Müslim, Îmân 71-72; Tirmizî, Kıyâmet 59; Nesâî, Îmân 19, 33))

“Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların zarar görmediği kimsedir.” (Buhârî, Îmân 4,5).

Peygamber Efendimiz (sav) buyurdu:

“Kul, kardeşinin yardımında bulunduğu sürece, Allah da kuluna yardım eder.” (Müslim, Zikr 37-38) 

 

-      Müslüman müslümandan sorumludur

“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona hiyânet etmez, yalan söylemez ve yardımı terketmez.  Her Müslümanın, diğer Müslümana ırzı, malı ve kanı haramdır. Takvâ buradadır. Bir kimseye şer olarak Müslüman kardeşini hor ve hakir görmesi yeter.” (Tirmizî, Birr 18)

Zeyd bin Halid (ra) şöyle dedi:“Rasulullah (sav): ‘Kim Allah yolunda cihad edecek bir mücahidi teçhiz ederse, oda cihad etmiş olur. Kim de Allah yolunda cihad eden bir mücahidin bıraktığı işleri için hayırlı halef olursa, o da cihad etmiş olur’ buyurdu.” (Buhari 2682, Müslim 1895/135)

Bureyde (ra) şöyle dedi: “Rasulullah (sav): Mücahidlerin kadınlarına yapılacak hürmet geride kalan kimseler üzerine, kendi annelerine yapacakları hürmet gibidir! Geride kalanlardan herhangi bir kimse mücahidlerden birine ailesinin işlerini görüp yardım etme hususunda halef olur sonra mücahide ailesi hususunda hainlik yaparsa, o hain kıyamet gününde mücahid için durdurulur da mücahid onun amellerinden dilediği her şeyi alır! Mücahidin o hainin amellerini almada ki istek ve hırsı hakkında ne zannedersiniz?’ buyurdu.” (Müslim 1897/139)

Velâ/velâyet sözlükte; arada bir şey bulunmadan bitişiklik, yanyana olma ve yaklaşma demektir. Velilik (velâyet); arkadaşlık, niyet, yer, zaman, din ve nisbette, yardımda, inançta tam bir yakınlık, nusret (yardım) ve işi üzerine alma, müttefik  ve destek olma manaları da eklenmiştir. (Lisanu’l-Arab, 15/406. Isfehani, el-Müfredat, s: 837)

‘Veli’ sözlükte bazen, seven, dost anlamıyla da geçmektedir.

Veli olmak, veli olunan üzerinde hak ve yetki sahibi olmayı gerektirir. Velâyetin özünde bu vardır. Yalnız bu veli edinilen üzerinde bir baskı ve hükmetme değil, aksine her açıdan onun iyiliği için çalışma, onun için gerekli yardımı yapma yetkisidir. Tipkı bir ebeveynin çocukları karşısındaki durumu gibi.

 

-      Mazlum da olsa, zalim de olsa kardeşe yardım

Câbir b. Abdullah (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Biri muhacirlerden ve diğeri de Ensar'dan olmak üzere iki genç çocuk

kavga ettiler. Bunun üzerine muhacir yada muhacirler:

“Yetişin, ey muhacirler!”' diye seslendi. Ensar'lı olan kimse de:

“Yetişin, ey Ensar!” diye bağırdı. Derken Resulullah (s.a.v.) çıkıp:

“Ne bu cahiliyet halkı davası?” diye sordu. Sahabiler.

“Bir şey yok, ey ALLAH'ın resulü! Sadece iki genç çocuk kavga etmişler, biri diğerinin kıçına vurmuş” dediler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.}:

“O halde zararı yok! Kişi zalim de olsa mazlum da olsa (din) kardeşine yardım etsin. Eğer din kardeşi zalimse onu zulmünden alıkoysun. Çünkü onu zulmünden alıkoymak, o kimseye karşı yapılmış bir yardımdır. Eğer (din) kardeşin mazlum ise zulüm eden kimseye karşı) ona yardımda bulunsun” buyurdu. (Buharî, Menâkib 8; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/323.Müslim 2584), Tirmizi 2356)

 

            - Emr-i bi’l-ma’rıf ve nehy-i ani’l-münker emri

وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ {104} Ali İmran

 

- Kerdeşliğin (vahdetin) in önündeki engeller

- İslâmî kimliği tanımama

Daha doğrusu İslâmın ölçülerini tanımamak.

Müslüman ölçüyü imanından alır. Onun konuşmasının, davranışlarının, hareketlerinin  sınırlarını imanı çizer. Onun değer yargıları İslamdadır. Onun kimliği İslâmdır.

Neye nasıl bakacağını, iyi ve kötü ölçülerini, hak ve batıl çizgilerini imanı belirler.

Bunları bilmeyenler, müslümanlara karşı nasıl davranacağını bilmezler.

 

2- Grup tassubu (asabiyye)

           مِنَ الَّذِينَ فَرَّقُوا دِينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعاً كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ {32}

“[yahut] inançlarının bütünlüğünü bozarak parçalara bölünen ve her grubun yalnız kendi sahip olduğu [ilkelerle] övündüğü kimselerden olma!” (Rum, 30/32)

Grubunu din edinme, cemaatçilik, mezhepçilik, tarikatçılık yapılması.

Halbuki mezhepli olmak mümkün, mezhepçilik zararlı, bir cemaate mensup olmak mümkün cemaatçı olmak zararlı.

وَلاَ تَكُونُواْ كَالَّذِينَ تَفَرَّقُواْ وَاخْتَلَفُواْ مِن بَعْدِ مَا جَاءهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَأُوْلَـئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ {105} Ali İmran

3- Heva ve hevese uyma

Başkasına nefsi için kızmak, kimseyi beğenmemek

Dışlamak, küçümsemek, değer vermemek

Sevmede ve nefret etmede hevayı esas almak, ya da içinde yetiştiği kültürün ölçüleriyle bakmak

Kendi ayıbı duruken başkalarıyla uğraşmak.

Kendini fırka-i naciyeden, diğerlerini batılda görmek,

Kendini, meşrebini, cemaatini, mezhebini hakkın merkezi yapmak, her şeye, herkese o pencereden bakmak

 

4-Avare durmak,  asıl yapılması gerekenleri ihmal etmek,

Boş duranları nefisleri ve şeytan oyalar, hatta işgal edebilir.

Meşgul olacak bir meşguliyet ararken diğer müslümanları diline dolamayı marifet zannader.

Yeterince çalışan boş işlere zaman bulamaz.

 

5-Tehlikenin farkına varmamak, tarihten ders almamak

Vahdetin önemini, tefrikanın zararlarını hesap etmemek. Bunun bugün içinde yaşadığımız şartlarda ne kadar ehem olduğunu unutmak.

Tarihte müslümanların tefrika yüzünden ne kadar zarar ettiklerini düşünüp ibret almamak.

Birbirine sırt dönmenin Allah’a ve Rasülüne isyan olduğunu akla getirmemek.

 

  • İslami vahdet nedir?

Aynı ülkeden, aynı mezhepten, aynı kavim/kabileden, aynı meşrepten veya

aynı cemaatten olmak değil; İslam ümmetinin bir üyesi olduğunu bilmektir.

Müslümanlara kardeşçe muamele, velilik hakkını yerine getirmedir. Sevme, ilgi gösterme, destekleme, yardım etme, koruma kollama, üzerinde yetkisini kullanma.

Dünyanın neresinde olursa olsun her müslümanı kardeş bilmek, haklarına azami dikkat etmek.

Onun aleyhine çalışmama, onu dışlamama, dünyalık sebepler yüzünden onunla kavga etmemek, onun düşmanlarına yardım etmeme.

Müslümanları fitneye düşürecek davranışlardan sakınmak gerekir.

Müslümanların, birbirlerinin ihtiyacını görmesi, sıkıntılarını gidermesi ve kusurlarını, ayıplarını örtmesi kardeşlik görevidir. Böyle yapanlar, Allah katında mükâfatlandırılır.

 

  • Son Söz

Müslümanlar şöyle dua ederler:

وَالَّذِينَ جَاؤُوا مِن بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلّاً لِّلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ {10}  

“Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip

geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!” Haşr 59/10)

Müslümanlar Kur’an’ın emrine uyarak kardeşleriyle iyilik ve takvaya uygun konularda yardımlaşırlar.

... وَتَعَاوَنُواْ عَلَى الْبرِّ وَالتَّقْوَى وَلاَ تَعَاوَنُواْ عَلَى الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ {2} Maide

“İyilik ve takvâda yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın.” (Mâide sûresi, 5/2)