Dudağının izleri gümüşten bardaklarda,

Ağıt olur, yas olur; kalışın uzaklarda,

 

Bildin mi gülüm, neden seninle öldüğümü?

Vefâsız avucuna tekrar gömüldüğümü

 

 

Bugün sana haberler getirmedi mi arı?

Duymadın mı yürekte kopan fırtınaları?

Sensizlik dağ başında kara yılandır dostum,

Seni aramadığım hepten yalandır dostum,

Tezgâhımda ne varsa, hepsi talandır dostum,

 

Bildin mi bir mum gibi ışık soyunduğumu?

Lâcivert bir kuş gibi kapına konduğumu

 

 

Gölgeler bir heyulâ resim çizerler cama

Eşkıya ayak basar hayalden manzarama,

O zaman dişlerini düşünürüm gecenin,

Uçan halıya dönüşür sabit olmayan zemin,

Adını söyleyemem bu ansızın gelenin,

 

Duydun mu denizlere ak yelken açtığımı?

Bir su verir kasdıyla çöllere kaçtığımı,

 

 

Nevbahar, su üstünde her yaprak mektubumdur,

Geceleri kapını çalan rüzgâr ruhumdur,

İstersen listesini tut bu bakışlarımın,

İstersen yağmurlarla haber salayım yarın,

Gölgende arayayım sesini bulutların,

 

Duydun mu burada tek başıma kaldığımı?

Sensizlikten dolayı çok çok bunaldığımı,

 

 

Yalnız bir ceylan gibi düşeyim tuzağına,

Özgür bir balık olup takılayım ağına,

Türküler yakayım bu macerayla beraber,

Güneşin ellerinde yoğrulsun taze seher,

Sen ne dersen de, rüzgâr bildiği yerden eser,

 

Duydun mu senin için rüzgârı tuttuğumu?

Mecnunun düşlerini bende uyuttuğumu,

 

 

Ey yâr, yürek kar suyu ile dolduğunda gel,

Adımı dalgalarda bir gün bulduğunda gel,

Tutunayım saçına, yollar hıyâbân olsun,

Yansın gönül evinin ışığı, handân olsun,

Razıyım, beni üzen varsın o canan olsun,

 

Biliyor musun ey dost, hâlâ beklediğimi?

Sana giden yolları kalbe eklediğimi.

 

22/2/2002

Zaandam

(Kurban Bayramı 1. günü)

 

Hüseyin K. Ece