Ellerim kelepçeli, kaç gündür sorgudayım,

İnan olsun ki ben bu uzun sorguyu sevdim.

 

Su kayadan dökülür, denizi düşler rüzgâr,

Renkler içinde onu tutan duruyu sevdim.

 

Köşklerin hasretinde beklesin kimileri,

Ben, Yusuf’u saklayan engin kuyuyu sevdim.

 

Sevmedim silahları ve kavgaları, fakat

Mekke’ye selâm ile giren orduyu sevdim.

 

Güneş yükselsin, kuşluk vakti olsun ne yazar,

Düşte onu sunan bu derin uykuyu sevdim.

 

Çöller damla bekler de yağmur hep nazındadır,

Yüreği bağ aşkıyla sulayan suyu sevdim.

 

Bütün umutlar kalsın kafdağının ardında,

Ben sonsuzu kuşanan en son arzuyu sevdim.

 

İzler ve renkler sessiz bir iklimde solarken,

Sadece onu soran en zor soruyu sevdim.

 

Zincirler kırılsın ve sular salıverilsin,

Aşkın korunduğu o özel koruyu sevdim.

 

Sözlükten onu atsam, geriye kaç söz kalır?

Sevdayı sayıklayan vird’im hû hû’yu sevdim.

 

O bende var oldukça korkmam yaban ellerden,

Ondan firak olmayan her tür korkuyu sevdim.

 

Kalbin med ve ceziri gün gelir derya olur,

Ölümü vuslat bilen tatlı duyguyu sevdim.

 

Hasret çile değil ki âh vâh edeyim yine,

Ben sonsuzu gönlüme oyan burguyu sevdim.

 

Gülü, leylâkı, nar’ı size bıraktım; çünkü

Aşkı hatırlatan o güzel kokuyu sevdim.

 

Yürekte bahar gibi konuk uluyu sevdim,

Ve suçu onu sevmek olan suçluyu sevdim.

 

15/4/2000   

Zaandam

Hüseyin K. Ece