Aynı kanı taşıyorduk toprakla damarlarımızda

Aynı ülkünün inatçı sevdalıları

Cam kırıkları plastik torbalar ve ambalajlar

Bir de betonlar girdi aramıza

 

Artık yıkama gereğini duymadığım şapkamı

Yıkıyor kirli ve yağlı yağmurlar

Galata köprüsünün mezarı denizde

İğrenç artıkların amaçsız yolculukları

 

Üst üste duvarlar üst üste yalanlar

Yanyana direnen açgözlü düşmanlar

Paletler dolusu israf

Ve vadiler dolusu kıskançlık

 

Öyleyse

Kalem yazmak borcunda

Dil söylemek borcunda

Mevsim boyu usanmadan

 

Bütün düşünce sihirli cam kavanozda

Gözlerin doyamadığı aldatıcılık

Eşyaya tutkunluk ve yalnızlık

Onurun kurban edilişi bir paraya

 

Günaydın kuşları öldüler artık

Kimse horoz sesini duymuyor erkenden

Ne zamanı anlamak ne yakın olmak kolay değil

Koca bir ömrün hesabına

 

Sen ey günün çağdaş eşkıyası

Çok yaşadım sandın zindan ve kelepçenle

Yıktın erdemi kan ettin denizleri

Bizi toprağa yaban kıldın

 

Bir gülücük mevsimiydi ninniler gibi gelen

Çocuklar sırtında taşıyordu beşiğini

Elele gözleri elele ocakları

Kire bulaştırdın kalemleri ve anlamları

 

Bu ters gidiş bu anormal uyku

Bu çapulculuk bu yağma uygarlığı

Dolduracak bir gün çöp sepetini

Ve bir vakit gün ışıyacak

 

Kalem yazmak borcunda

Mademki kardeşim kahırda

Mademki bu ters gidiş bir çılgınlıktır

Bahar için kalem yazmak borcunda.

3/4/1988 Zaandam