Kur’an’da bir kaç yerde kalem’e, kalemle bilgiyi kayıt altına almaya, ilâhî mesajın saklandığı satırlara ve tabiki kitaba, kitapla ilgili pek çok olguya dikkat çekiliyor.

Kur’an üslûbunda yeminlerin önemli biri vardır.

 

Allah (cc) bazen kendi zatına, bazen de kainatta ve tabiatta olan önemli varlıklara yemin ediyor.  Bunun bir kaç sebebi olabilir. Kur’a’ın inzal edildiği toplum hayatında yeminin rolü büyüktü. Kur’an bu üslûbu aynen korudu. Ya da, Allah (cc) indirdiği delillerini yeminlerle güçlendirmiştir. Veyahutta yemin edilen şeyin değerine işaret edilmiştir. Bunun yanında mü’minlerin bilmesi gereken iman esasları için de yemin üslubu kullanılmıştır.

Kur’an bu şekilde göğe, Güneş’e, Ay’a, yıldıza, geceye, zaman, kaleme ve benzeri şeylerrin üzerine yemin ediyor.

Kur’an, Allah bir olduğunu (Saffat, 37/1-4),

Kur’an’ın Hak kitap olduğunu (Vakıa, 56/75-77. Zuhruf, 43/1-3),  Hz.

Muhammed’in hak peygamber olduğunu (Yâsîn, 36/1-4),

hesap gününün mutlaka geleceğini (Zariyât, 51/1-5. Tûr, 52/1-8) yemin üslûbuyla haber veriyor.

Ayrıca üç âyette Hz. Peygamber’e Kıyametin mutlaka geleceği konusunda inkârcılara karşı yemin etmesi emrediliyor. (Teğâbûn, 64/5. Sebe’, 34/3. Yunus, 10/53) (bak. İ. Cerrahoğlu, Tefsir Usulü s: 168-171)

Demek ki Kur’an bir şey üzerine yemin ediyorsa o şey ya çok değerlidir, ya da arkadan gelecek olan haber dosdoğrudur ve dikkat çekicidir.  

Bu yeminlerden biri de ‘kalem’ üzerine yapılan yemindir.

Evet ilginç, Kur’an ‘kalem’ üzerine yemin ediyor.

Ve KALEM Kur’an’da bir sûrenin adıdır.

“Nûn... KALEM’e ve (onun) yazdıklarına yemin olsun.”  (Kalem, 68/1)

İlk inzâl olan âyetlerde de Kalem’e ve onunla yazmayı öğretene dikkat çekiliyor.

“OKU’ Zira Rabbin sonsuz kerem sahibidir, O insana (bilgiyi) kalemle (kaydetmeyi) öğretti, O insana bilmediklerini öğretti.” (‘Alak, 96/3-5)

Yine ilahî mesajın yer aldığı satıra da dikkat çekiliyor.

“Andolsun Tûr’a, yayılmış ince deri üzerine satır satır yazılmış kitaba..” (Tûr, 52/1-3)

Bu âyette geçen ‘kitab-ı mestur’un, Tûr lafzından hareketle Tevrat’a işaret edildiği söylense bile, belirsiz (lam-ı tarifsiz) gelmesi onun henüz tanınmayan bir kitap olduğunu ortaya koyar. Bu da kıyamette ortaya konulacak amel defteri olabilir. (İsra, 17/13). Ya da Levh-ı Mahfuz veya yeni bir kitap olması dolaysıyla Kur’an olabilir. (Elmalılı, Tefsir, 7/272)

Bütün bu kalemle, kelemin yazdığı şeylere vurgu yapılmasıyla, satırlarda olan şeylere dikkat çekilmesi çerçevesinde bir kaç tesbit yapmak mümkün.

  1. Vahyi yazan kaleme dikkat:

“Nûn... KALEM’e ve (onun) yazdıklarına yemin olsun.”  (Kalem, 68/1)

Burada niçin kaleme yemin ediliyor? Bu kalem bildiğimiz yazı yazan kalem mi, yoksa başka bir şey mi?

”Kalem söz ile yazı arasındaki elçidir. Tıpkı hatip ile muhatap arasında hitabı taşıyan elçi/peygamber gibi, kalem de kelâmın elçisidir. İlk inen âyetlerde olduğu gibi burada da Hz. Peygamber’in dikkati ‘kaleme ve yazıya’ çekilmektedir. Bununla, sözlü kültürün mensubu olan Peygamber’e, vahyi kayıt altına aldırarak mü’münleri yazılı kültüre taşıma müsyonu yüklemektedir. Hz. Peygamber’in vahyi yazdırması bu mesajın gereğidir. Zaten belirlik takısıyla gelen kalem ‘vahyi yazan kalem’, yazdıkları ise ‘vahy’dir.” (M. İslamoğlu, Meâl 2/1156)

Kalem madem ki elçidir, söz ile yazı arasındaki elçi; öyleyse kendisi sorumlu değil, onu görevlendiren/kullanan sorumludur. Elçiler, değerlerini kendilerine görev verenlerin değerinden alırlar.

  1. Vahyi kayıt almanın gereğine dikkat:

“O insana (bilgiyi) kalemle (kaydetmeyi) öğretti,”

Burada hem vahyin kayıt altına alınmasına; hem de insana bilgiyi (ilmi)

kayıt altına alma yeteneğinin verilmesine, bilgiyi kayıt altına alınma ihtiyacına işaret vardır.

“Kalem bir semboldür. Hem bilgini kayıt altına alınmasını, hem de öğrenme araşlarını simgeler. Daha inen ilk vahiyle ‘sözlü kültürden yazılı kültüre geç’ işaretini alan Peygamber, mesajı aldığını vahyi yazıya geçirerek ortaya koydu.“ (M. İslamoğlu, Meâl 2/1278)

  1. Kalemi ve onunla ilgi nesnelerin şahit olduğuna dikkat:

Kalem ve onunla ilgili her şey, onu kullananı aleyhine veya lehine

şahit olacaktır. Bu da şu demektir: Ey kalem erbabaı! Lehinize şahitlik yapacakları çoğaltın, aleyhinize değil.

“Kalem yazıyı temsil eder. Yazı ise bilgiyi kayd alıp, bu kayda kalemi, kağıdı, eli, zamanı, mekanı, okuyan ve okuyacak her insanı şahit tutmaktır. Söz uçucu yazı kalıcıdır. Onun için demişlerdir ki, ilim avlamak, yazı ise avı bağlamaktır.” (M. İslamoğlu, Meal 2/1278)

  1. Kalemi Yaratan’a dikkat.

Her şeyi yaratan kalem’i de yarattı. Kalemle yazma kabiliyetini ve

fiillini de yarattı. Kalemin malzemesinden mürekkebine kadar ve ona ait olan şeyi O yarattı.

Kalemle öğrenmeyi, kalemle yazmayı, kalemle bildiklerini kayıt altına almayı, kalemle iletişimi öğretti. İnsana bilmediğini öğretti. Vasıtalı ve vasıtasız ; ne şekilde olursa olsun öğrenme kabiliyetini O verdi. Öğrendiğini anlama, yorumlama, eyleme dönüştürme yeteneğini, bilgiyi iyi veya kötü amaçlar yolunda kullanma özgürlüğünü O verdi. Kişi öğrendiklerini kullanabilir, çogaltabilir, paylaşabilir, saklayabilr.

Bütün bunları yapabilme izni O’ndan gelir.

  1. Kaleme dikkat:

Yaratılan her şey güzel, anlamlı, faydalı ve gerekli. Her şey bir hikmet üzere yaratıldı. Ama kalemin yeri başka. Kalem yani kalemin muhazafa ettiği şeyler insanlığın hafızası, o hafızanın aynası, tarihin dili, insanlık tecrübesinin sonrakilere yansıyan boyutudur.

Kalemin dedikleri/yazdıkları yüreğin dedikleridir. Kalemin yazdıkları hafızadan yüreğin onayına sunulan ve orada damıtılan şeylerdir.

  1. Kalemin yazdıklarına dikkat:

Kalem’e yemin bir sebebi de şu olabilir: 

Medem ki ‘kalem’ değerlidir ve değerli olan insana has kılınmıştır. Madem ki Haktan gelmektedir, Hakkın vergisidir; öyleyse ey kalem erbabı, ey kalemı ile konuşanlar! Üzerine Hakkın yemin ettiği kaleminiz Hakkı terennüm etsin. Haktan yana olsun. Kaleminize yalan söyletmeyin. Kaleminizi inkâra ve günaha vasıta yapmayın. Kalemin dudaklarından dökülen hak olsun, hakikat olsun, doğru olsun, güzellik yüklü olsun. Kaleminiz çirkini, abesi, kizbi, rezilliği, aşağılığı, değersizliği, şeytanlığı dile getirmesin.  Ya da bunlara alet olmasın.

Kalem de Hakkın şahidi olsun sizin elinizle, sizin yazdıklarınızla. Kalem hikmeti dile getirmeli, insana yakışanı terennüm etmeli.

Kalem; yazılan ile yazılan şeyin kendisine ulaştığı kimse arasında bir köprü olduğu gibi, aynı zamanda bir yüzleşmedir. Eli kalem tutan yazdıklarıyla okuyucusuyla yüzleşir. Bu yüzleşmenin bir sorumluluk olduğuna dikkat etmeli.

Kişi karşılacağı kişiye deger verir ve o değere yakışmayin şeyleri beraberinde götürmez. Bu aynı zamanda yazı yazanın kalitesiyle de alakalı bir şeydir.

  1. Kalemin işaret ettiklerine dikkat:

Kalem’e  yemin edilen âyetten sonra gelen âyetler Hz. Peygamberin

Rabbinin nimeti sayesinde cinlenmiş olmadığa, muhteşem bir ahlâka sahip olduğuna, kimin doğru yolda olduğunu sadece Allah tarafından bilindiğine işaret ediyor.  

Bunlar önemli haberler. Bunlar sıradan ifadeler değil. Rastgele, ya da kafiye olsun diye sıralanmış şeyler değil.

Muhatap bunları duymalı ve gereğini yapmalı.

  1. Kalemle öğretilenlere dikkat:

İnsana verilen öğrenme kabiliyetinin aslı, Kudret Kalemi’nin yazdığı İlahî takdirin gereği değil mi? Allah (cc); “… Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (levh-i mahfuz'da) sayıp yazmışızdır.” (Yasîn, 36/12) buyuruyor. O kitap Levh-i Mahfuzdur. Levh-i Mahfuz’a yazılanlar da âlemle, insanla, hayatla ilgili her şeydir.

O kudret Kalemi, yani kaderi tutan el “ol” dedi ve her şey oldu. O, insanı böyle takdir etti. Öğrenen, öğrendiğini hayata aktaran, öğrendiğini kalemle muhafaza eden, konuşan, aklı, beyni ve yüreği olan bir mahluk.

Kalemle öğretilen, insanın bu kabiliyetle elde ettikleridir. Hayatı boyunca yazılı malzemelerden öğrendikleri de buna dahildir.

Öyleyse insana düşen bu kabiliyeti kendisine vereni tanımak, O’na şükretmek ve verilen bu kabiliyeti hayırlı işlerde kullanmaktır.

  1. Kalemin malzemesine dikkat:

Derler ki atalarımız yerde bir yazılı kağıt bulsalar, hemen yerden alır, öpüp başlarına koyar, sonra da ayak altına düşmeyecek bir yere saklarlardı. Ki insanlar bilmeden o kağıtta yazılı olanlara saygısızlık etmesin.

Anlatılır ki, bazı hattatlar yontukları kalemin talaşlarını asla çöpe atmazlar, özel bir mahfazada korurlarmış. Yazı yazan kalemin bir parçası bile ayak altına düşmesin, değerini yitirmesin diye.

Bu kaleme ve kalemin yazdıklarına saygını zirvesidir. Bir anlayış ki, kalemi övüyor, kalemin yazdıklarını saygıdeger buluyor, kalemle yazanlara alim deyip elini öpüyor; bu ahlâka hayran olunmaz mı? Bu anlayış özlenmez mi?

Her şeyin meta’ (alınır satılır) olduğu, her şeye bir fiyat biçilmeğe çalışıldığı, bilginin kötülüğe ve istismara alet edildiği, kağıdın, hatta kitabın sıradan bir eşya olduğu bir ortamnda yetişen modern zamanların insanı bunu asla anlamayacaktır.

Zira kağıda ve kaleme saygısı diğer saygı anlayışının (hurmetin/sınırını bilmenin) bir parçasıdır. Hurmeti (sınırı) kaybeden nesiller, kağıda, kaleme, emeğe saygıyı nereden bilsinler ki…

  10- Amel defterine dikkat:

Şerefli yazıcılar, mahiyetini bilmediğimiz, belki de bir ilâhî kalem olan aletle, insanların yapıp ettiklerini, söylediklerini ve yazdıklarını bir ‘kitaba’, yani amel defterine kaydederler. Yani hiç bir şey gizli kalmayacak, unutulup gitmeyecek. Allah’ın silinmesini istediklerinden başka… Gün gelecek bu kitap (amel defteri) insana sunulacak ve kendi aynsına bakması istenecek. (İnfitar, 82/10-12. İsra, 17/13-14)

  11- İlmin önemine dikkat:

Söylemeye gerek yok ki, Kur’an/İslâm ilme önem veriyor. İlim

sahiplerini övüyor, insanları bilmeye, akletmeye, fikretmeye, derin anlayış sahibi olmaya davet ediyor. Kalem’e ve onunla öğretilenlere bu denli vurgu yapılması, vahyin kayıt altına alınmasını emredilmesi; ilme/bilgiye, önemine vurgu yapmaktır, ona teşviktir.

Kur’an’ın indiği ortam sözlü bir kültür olmasına rağmen, kaleme ve onunla ilgili pek çok şeye atıf yapılması; o dönemden sonra insan hayatında yazının, kitabın, yazılı kültürün, ilmin gelişiceğine ve tabii ki önemine işaret etme amacı taşır. Müslümanların buna hazır olmaları gerekir demektir. (Allahu a’lem.)

-Son söz:

 Bu söylediklerimize günümüzde yazma aracı olan her şey dahildir. Yani

bilgisayar, onun klevyesi, yazılı ve görsel media…

Tıpkı üzerine yemin edilen kalem gibi bunlarla yapılan şeylerden ilgililer sorumludur. Bunlarla ortaya hakka uygun şeyler konulmalı; yalan yanlış, çirkin ve abes, sapıklık ve insanın zararına şeylere yer verilmemeli.

Zira yürek, göz, kulak, ağız, el, kalem ve artık klevyeler de yaptıklarından mesuldür. (İsra, 17/36)

 “Bir gün kahramanlar yemin ederse kılıçlarıyla,

Ve saysalar onu şanı ve şerefi kazandıran bir unsur.

Yazıcıların kalemine izzet ve yücelik yeterlidir:

Allah (cc) kalemle yemin ediyor diye çağlar boyunca.” (Ebu’l-Feth el-Büstî, Kurtubî, Tefsir 2/3122)

Hüseyin K. Ece

19.9.2009

Zaandam/Hollanda