Şeytana selâm vermek...

Olacak şey mi? Hiç şeytana selâm verilir mi?

Şeytandan dost olur mu ki selâm verilsin?

Şeytandan hiç tanış olur mu ki selâm verilsin?

 

Şeytandan hiç yoldaş, arkadaş, ortak, müttefik, sırdaş ve haldaş olur mu ki selâm verilsin?

Şeytanı; dost, arkadaş ve akıl hocası sananlar aldanır, hata eder, zarara uğrar. Tıpkı hz. Âdem’in oğullarından biri gibi, tıpkı diğer sapkınlar gibi.

Şeytana selâm vermeye kalkanlar, yanlış adrese mektup göndermiş, yanlış kapıyı çalmış, yanlış hedefe atış yapmış, yanlış seçim yapmış olurlar.

Zira selâm ya dosta, ya dost adayına, ya tanış olana, ya da tanış olmaya aday olana verilir. Selâmda barış, güven ve biraz da rahmet dileği vardır. Şeytan  ise insanlara ebedi düşmanlığını ilan etmiş, hasım bildiği ademoğluna kötülük etmeye yemin etmiş, üstelik rahmetten ebediyyen kovulmuş biri. Rahmetle bir işi yok ki ona rahmet dileği olan selâm verilsin.

Selâm, bir anlamda “benden sana zarar gelmez, benden yana selamette ol, barış ve güven içinde olasın” demektir. Halbuki şeytan aynı şeyi insan için düşünmemektedir.

Şeytana selâm vermek; yani şeytanı dost/ahbab/yardımcı/veli zannetmedir. Onun davetine icabet etmektir. Onun aldatmalarına kanmaktır.

  Ona bir şekilde yakınlık duymak yanılgıdır, onun gerçek yüzüyle bilememek bir aldanıştır, ona meyletmek tehlikenin farkına varmamaktır.

Hiç kimse elbette açıktan açığa; “Ey insanlar haberiniz olsun ki ben şeytanı dost bildim, işte şurada ilan ediyorum ki şeytan benim yârânımdır” demez.

Bazıları şeytana aldanır, şeytanın gösterdiği yoldan gider, onun davetine icabet eder, onun razı olacağı işleri yapar. Sonra da “hepsini ben yaptım. Şeytanın bu işlerde ne dahli var” diyebilir.

Ama gerçekte böyleleri şeytanın hoşuna gidecek işlerle meşgullerdir. Böyleleri şeytanın süslü ve zevkli  gösterdiği yanlış fiillerle uğraşmaktadır.

Zaten şeytanın istediği de bu sonuçtur. Sanki şeytan onlara bir “işaret/selam/işmar” göndermiştir; onlar da bu işarete cevap vermişlerdir.

Kur’an’ın ifadesine göre insanlardan bazısı Allah’ı bırakıp, şeytanı kendisine dost/veli, yakın, yardımcı, sırdaş kabul eder:

         “Bir kısmına hidayet verdi, bir kısmı da sapıklığı hak etti. Çünkü bunlar, Allah’ı bırakıp, şeytanları veli edinmişlerdi. Ve gerçekten onları doğru yolda saymaktadırlar.” (7 A’raf/30)

Bilindiği gibi şeytanın işi insanları kendi hoşlanacağı işleri yapmaya davettir. Hak ve hakikat konusunda vesvese vermektir. Günahları çok süslü ve zevkli, ibadetlerin zor olduğunu göstermektir. Yapılacak ciddi hataların sonuçları konusunda insanı gaflete düşürmektir.

Onun faaliyetinin asıl hedefi düşman ilan ettiği insanı sahip olduğu halifelik (temsilcilik) makamından düşürmektir.

Bu açıdan dünya hayatı bu anlamda; şeytanın hoşlandığı işler ile Rahman’ın razı olacağı işler arasındaki bir mücadeledir diye söylenebilir.

 Şeytan insanları yörüngesine çekmek için kendine ait yöntemler kullanır.  

- O insanlara yaptıkları işleri güzel gösterir. (27 Neml/24. 29 Ankebut/38)

- İnsanlar arasına düşmanlık ve kin tohumlarını atar. Bunu yaparken genellikle içki, kumar ve aşırı eğlenceyi araç kullanır. Onları Allah’ı anmaktan ve namazdan uzaklaştırmaya çalışır. (5 Maide/91. 17 İsra/53)

- İnsanlara boş gurur ve kibir aşılar. (4 Nisa/120. 17 İsra/64)

- Şeytan özellikle "kalplerinde hastalık bulunanları" fitneye düşürür. (22 Hac/53. 7 A’raf/27)

- Hatalarını süsler ve günah işlemelerini kolaylaştırır. (6 En’am/43.  47 Muhammed/25)

- Çeşitli oyalamalar ile insanlara Allah'ı anmayı unutturmaya çalışır. (58

Mücadele/19. 6 En’am/68)

- İnsanı inkâra zorlar. Bunu başardıktan sonra onu terk eder. (58 Haşr/16)

- Yandaşlarına devamlı kötü ve günah olan işleri tavsiye eder. Bu konuda

onlara yol gösterir. (2 Bakara/268)

            - Onları kuruntulara düşürür, olmadık beklentilerle onları oyalar. (4 Nisa/119-120)

            - Allah’ın rahmetinin ve affını genişliğini ileri sürüp insanları günah işlemeye teşvik eder. (31 Lukman/33. 35 Fâtır/5-6)

            - Zayıf imanlıları Allah yolunda direnme konusunda kalplerini kaydırmaya, onları yıpratmaya çalışır. (e Âli İmran/155)

- İnsanları daha çok zaafları ile aldatmaya çalışır. Bu da yerine göre makam, yerine göre şehvet, yerine göre hırs veya Hz. Âdem’de olduğu gibi sonsuz saltanat arzusu da olabilir.

- Kandırabildiklerini detay konularla oyalamaya çalışır. (2 Bakara/67-71)

Ancak şeytanın Allah’ın salih kulları üzerinde herhangi zorlayıcı bir gücü yoktur. Onlara istediği hükmedemez. Onlara kolay kolay büyük hata yaptıramaz. (15 Hıcr/40-42. 17 İsra/65)

“Hani Rabbin meleklere: ‘Âdem’e secde edin’ demiştik; İblisin dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinin dışına çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve onun soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanınızdır. (Bu), zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.” (18 Kehf/50)

Kim iblisi/şeytanı dost, yardımcı, müttefik edinirse; yani ona selâm vermeye kalkışırsa muhakkak ki zarara uğrar. Zira iblisin dostluğu aldatıcı, arkadaşlığı vefasızlık, vadettiği cennet nar, vadettiği mutluluk aslında felakettir.

Çünkü o, hiç bir Âdemoğluna dost olmaz. Tam tersine o Âdem’in şahsında bütün insanlara düşmandır. (6 En’m/142. 7 A’raf/22. 12 Yusuf/5. 15 İsra/53. Fatır/6. 36 Yâsîn/60)

Ancak inanılmaz olsa da insanlardan bazıları, kendilerine sonsuz iyiliği olan Allah’ın dostluğunu/veliliğini bir tarafa atıp iblisi dost/veli tutarlar. Şeytanın kandırmalarına niyetleriyle, amaçlarıyla, yapıp-ettikleriyle adetâ selâm verirler, temanna çıkarırlar.

Ellerine geçirdikleri güç ve imkanla cinayet işleyenler, fitne ve fesat çıkaranlar, hak ve hukuk tanımayanlar, iffet ve edep sınırını aşanlar, sanki şeytana selâm dururlar. Şeytanı razı edecek bir hayat tarzını sürdürenler şeytana, “beni de senin çağrına uyanlar listesine yaz” demiş olurlar.

Allah’ı ve ahireti unutturan yapılanmalar, hayat biçimleri, düzenler, eğitimler, eğlenceler, görsel ve yazısal malzemeler aslında şeytana tekmil verme anlayışının bir üründür. Bunlar sanki kendilerine tevdi edilen görevi yerine getiren emir erlerinin bir yetkiliye sunduğu rapor gibidir. İşte bak, senin razı olacağın şekilde görev icra edilmiştir denilmektedir.

Şeytan kendi adımlarını izleyenler dostlarına, fahşayı (çirkin utanmazlıkları) ve münkeri (kötülüğü) tavsiye eder. (24 Nûr/21. 2 Bekara/268) İnsanın temiz yaratılışına zıt bütün çirkin utanmazlıklar, çıkar ve bencillik uğruna yapılan haksızlıklar ve zulümler, sömürü ve tacavüzler, iblisin saltanatını selâmlamadır.

Servetten ve dünyalıktan başka kutsal tanımayanlar, kendi menfeatını en yüce değer bilen zihniyetler, bilerek veya bilmeyerek şeytanın bayrağını selâmlamış olurlar. Zira o, bu araçlarla insanları tuzağa düşürür, bu gibi şeylerle insanları doğru yoldan saptırır, bunlarla insan nefsini azdırır.

Bütün işlerinde ve harcamalarında ölçüsüz davrananlar, şeytanın kardeşleri olurlar. Onlar hareketlerinde sınır, değer, hak-hukuk tanımazlar. Aşırıya kaçarlar, haddi aşarlar, konulan ölçülere saygısızlık ederler. Bunlar şeytanı kardeşçe selâmlayan ahmaklardır. (İsra/26-27)

Her yaptığını doğru sananlar ile, işlediği haltları fazilet zannaden aldanmışlar iblis tarafından gizlice alkışlanır. Şeytan böylelerini doğru bir yol üzerinde yürüdüklerini ikna eder. Hayatın sadece bu dünyada olduğuna, ölümden sonrasının önemsiz olduğuna, kısa zamanda büyük zevleri tadmanın asıl mutluluk olduğuna onları inandırır.

Onlar da şeytanın bu telkinlerine amenna diyerek selâm çakarlar.

Sonra bir gün bu hayatın hesabını verme inancından uzak olarak yaşar giderler. Dünyalıklar, makamlar, süsler ve eşyaya sahip olmalar onların takıntısıdır, derdidir, hedefidir. Arkasından doyumsuzluk, açgözlülük, cimrilik; daha fazla mala, daha fazla güce, daha ço zevke sahip olma duygusu gelir.

“... şeytan, amellerini süslü göstermiş ve onları uzun emellere düşürmüştür.” (47 Muhammed/25)

İçki, kumar, zina, uyuşturucu ve bu işlerin ticareti, şeytana selâm verme gibidir. Hatta bunlar şeytana hesap vermedir. Zira bu gibi fiiller şeytanın insanı saptırmak için kullandığı en etkin yöntemlerdir. (5 Maide/90)

Kavgalardan, cinayetlerden, haksız savaşlardan, insanların birbirini sömürmesinden, haklarına tecavüz edilmesinden en fazla payı iblis alır. Bu gibi şeylerden çok memnun kalır. Bu hataları yapanlar şeytana tekmil vermiş, görevi başarı ile tamamlama raporunu sunmuş olurlar.

Şeytanın velileri aynı zamanda onun taraftarları, onun müttefikleridir. (58 Mücadile/19) Onlar şeytaní işlerden hoşlanırlar ve şeytanı sevindirecek şeylerin yaygınlaşması için çalışırlar. Onlar hak taraftarları ile her türlü maddî ve manevî mücadeleyi yaparlar. Bu da iblise yaranmanın sonucudur.

Allah’ın indirdiğine inanmaktan yüz çevirenlerin hakkı şeytana veli/dost olmaktır.  (7 A’raf/27) Bu gibi dostlar da şeytana selâm vermekten geri kalmazlar. Yani onu memnun edecek işleri yaptıktan sonra sanki şeytana hesap verirler, aferin beklerler, tekmil vermek için divan dururlar.

Şeytana selâm vermek; bir anlamda onu memnun edecek fiillerle meşgul olmak, insanı sapıklığa götürecek anlayışa sahip olmak, insanı iki dünyada da bedbaht edecek bir hayat yaşamayı tercih etmektir.

Bu ise iman eden bir mü’minin özelliği değildir. Zira iman eden es-Selâm olan Rabbinden gelen İslâm’a teslim olur. Ve o kime selâm vereceğinin bilincindedir.

Kur’an’ın uyarısına tekrar kulak verelim:

“Şüphe yok ki şeytan sizin bir düşmanınızdır. O halde siz de onu düşman tutun. O, kendi taraftarlarını alevli ateşin arkadaşlarından olsunlar diye davet eder.” (35 Fatır/5-6)        

Hüseyin K. Ece

29.10.2008

Zaandam