Sesler ve renkler orada bir mana kazanıyor. İbadete dönüşüyor, âlemlerin Rabbinin önünde.

Kâbe, itaatın, Tevhidin, takvanın bir sembolü. Yeryüzüne ve gökyüzüne hâkim olan iradenin simgesi. Allah için yola çıkanların son durağı. Allah için kıyama duranların, secde edenlerin, rukû’ yapanların kıblesi.

Başlar döner sevgiden ve haşyetten, döndükçe Kâbe’nin etrafında. Gönüller, Tevhid’in sıırına erer. Hayatı nasıl yaşayacaklarını anlarlar. En yüce makamın karşısında teslim olur, rahata ererler.

Mescid-i Haram, emniyetin ve bağlılığın işareti. Allah’a yönelmenin mekanı. Allah’a el açmanın, yalvarmanın, Allah’tan istemenin yeri. Kirlerin yıkandığı, fazlalıkların atıldığı, dünyanın engel olucu bağlarından kurtulunduğu meydan.

Kâbe, Hescid-i Haram, Mekke. Üçü bir manayı tamamlıyor. Üçü bir işarete dönüşüyor. Üçü mü’min gönüllerde bir sütun oluyor. Çölün uzunluğunda ve sessizliğinde, üçü Tekbir’i en yüce anlamıyla haykırıyorlar. Canların feda edildiği, malların uğruna bir tarafa bırakıldığı kutsal topraklar.

Onları sevenlere selâm olsun.

İbrahimi sevenlere selâm olsun.

İsmail’i sevenlere selâm olsun. Hiç bitmeyen bir selâm hem de.

Putkıtran İbrahim, Allah’ın yeryüzünü kirleten, putlarla dolduran, hayata şirkin bulaştıran nemrut anlayışına karşıTevhid Dinin tebliğe çalıştı. Ona ateşi layık gördüler. Ateş ona gülistan oldu.

Demek ki mü’minler de bugün Allah’ın dini için yola çıksalar, Allah onlara bütün ateşleri ve zorlukları gülistan edecektir.

İbrahim’in gülistanına selâm olsun.

Babası; “Rüyamda seni kurban ettiğimi görüyorum” dediği zaman, “Ey babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni Allah için sabredenlerden bulacaksın” diyen İsmail, itaatın destanını yazmıştır.

İsmail’i kendine örnek alıp ta Allah’a itaati her şeyin üstünde tutan temiz gençlere selâm olsun.

Âlemlerin Efendisi Muhammed’e dünya durdukça salat ve selâm olsun. O’nun pak ehl-i beytine ve yüce sahabelerine de selâm olsun.

Kâbenin sahibi Kâbe’ye bir sahip gönderdi. Âlemlere rahmet olan Muhammed Mustafa’yı. Dağların, yolların, bulutların, eşyanın ayağının tozuna kurban oldukları o büyük insanı.

O geldi ve hayata canlılık geldi O geldi ve Kâbe’nin yüzü güldü. O geldi ve şirkin eceli geldi. O geldi ve insanlık yeniden Tevhid’in aydınlığına kavuştu.

O, uğraştı, mücadele etti, tebliğ yaptı, cihad etti ve büyük bir müjdeyle Mekke’yi tağutlardan ve firavunlardan kurtardı.

Ona, Onunla olan askerlerine, yolunda olanlara selâm olsun.

Karanlığın ortasında bir güneş gibi iman ışığı parladı.

Mekke, iman şehridir, Mekke Tevhid’in vatanıdır. Mekke İslâmın yurdudur.

Çağlar boyu Mekke’yi sevenlere selâm olsun.

17/11/1989

Zaandam