İman edenler; Allah’ın Kur’an’la indirdiği her şeye, gereği gibi inananlar, sonra bu imanın gereği olan salih amel işleyenler, yani Din’in güzel gördüğü, Allah’ın hoşlanacağı, yapana sevap vereceği güzel işleri yapanlar... İşte onlara ne mutlu. Onlara dünyada da, ahirette de müjdeler olsun. Dünyada huzurlu bir hayat, mutlu bir yaşantı onların hakkıdır. Yaptıkları güzel işlerin ödülünü daha dünyada iken mutluluk ve huzur olarak alırlar.

Ahirette ise varılacak yerlerin en güzeli, barınılacak yurtların ve mekanların en mükemmeli de onlar içindir. Onlar böyle bir yurda yerleşecekler, böyle bir mekanda ağırlanacaklar, böylesine konutlarda sonsuza dek kalacaklar.

Bazılarına göre ‘Tûbâ’: Habeş veya Hind dilinde cennetin adıdır.

Bir hadiste geçtiğine göre Tûbâ Cennette bir ağacın adıdır. Bir adam Peygamber’e (sav) gelerek şöyle sormuş: “Ey Allah’ın Rasûlü, Cennette meyva var mıdır? Peygamber (sav) de: Evet orada bir ağaç vardır ki ona Tûbâ denir” diye cevap verdi. (Ahmed b. Hanbel, Müsned 4/183. nak. Elmalılı, 5/146. el-Camiu li-Ahkâmi’l-Kur’an ter. 9/477)

Dil bilginlerine göre ‘Tûbâ’; ‘tâbe-tayyib’ kökünden gelir. Bu da lezzetli olmak, güzel, helâl ve temiz olmak anlamlarına gelir.

‘Tayyib’ kelimesinin aslı; nefsin veya hislerin lezzet aldığı şeydir.   

Tayyib; lezzetli, güzel, hoş, iyi, fazilet sahibi kimse gibi anlamlara da gelir. Kurân, yenilebilir (helâl) yiyecekleri (Bakara, 2/168. Nahl, 16/72. İsra, 17/70. Tâhâ, 20/81 vd.), iyi kimseleri (Âl-i İmran, 3/179. Enfal, 8/37. Nahl, 16/32), Tevhid Kelimesini (Hacc, 22/24. İbrahim, 15/24. Fâtır, 35/10), teyemmüm yapmaya elverişli toprağı (Nisa, 4/43. Mâide, 5/6), ganimetleri (Enfal, 8/69), iffetli müslüman erkekleri (Nûr, 24/26) Cennetliklerin kalacağı meskenleri (Tevbe, 9/71) ve Kur’an’a uygun yaşayan müslümanlara dünyada verilecek mutluluğu (Nahl, 16/97) bu kelime ile niteliyor.

İşte bu kökten gelen ^tûba’; misk gibi güzel olmak, hoş olmak veya hoş kokulu olmak, mutlu ve huzurlu olmak demektir.

Âyette geçen ‘tûbâ lehüm’ onlara ne mutlu demek olur. Bu da, tıpkı ‘selâmün aleyküm’  gibi bir dua cümlesidir ve bu amaçla kullanılır. Buna göre anlamı, ‘hoş olasınız, hoş olunuz’ demektir. (Elmalılı, Tefsir, 5/146)

Bu, dünya hayatında huzur içinde yaşamak diye de anlaşılmıştır. 

“Ne mutlu onlara” ödülüne kavuşmak, hoşluğa, güzelliğe, iyiliğe ve mutluluğa kavuşmak anlamına gelir. İman ettikten sonra güzel işler yapanlar; dünyada mutlu olurlar, sürekli iyiliklere kavuşurlar, öbür dünyada ise cenneti hak ederler.

M. Esed bu âyetin meâlini şöyle vermiş:              

“İman eden ve dürüst/erdemli davranan o kimseler ki, kendileri için (bu dünyada) huzurlu bir hayat, (Ahirette de) varılacak yerlerin en güzeli ayrılmıştır.” Bu anlam, bir başka âyette vurgulanan ‘mutlu bir hayat’ müjdesine uygundur. (Nahl, 16/97)

“Onlara tûbâ vardır”,  yani ‘onlara sevinç ve göz aydınlığı, güzellikler, bol bol hayırlar verilecek şeklinde de anlaşılmıştır. (Kurtubî, Tefsir, 9/477)

Gözü aydınlatan, insanı sevindiren, mutlu eden ödüller ve kazançlar...

Sonu gelmez lütuflar ve imrenilecek bağışlar...

“Tûba lehüm” yani, hoş ve güzel geçim onların hakkıdır.

Onlar dünya hayatında öyle yaşamışlardır ki, karşılık olarak tam hoşlanacakları şeyleri hak ederler.

Ne mutlu onlara, muştular onlara!

Onlar ne güzel insanlardır.

Onlar iman etmenin, güzel davranışta bulunmanın sonucunu en güzel biçimde alanlardır.

Onlar, bu dünyada Hakikate teslim olup, onun şekillendirdiği ilkeleri uygulayan şerefli kimselerdir.

Onların bu tercihlerinin karşılığı; gözleri aydınlatan, insanı sevince boğan, mutlu eden hadsiz hesapsız ödüllerdir.

Hüseyin K. Ece

15/2/2013

Zaandam