Getirdikleriyle, öğrettikleriyle, gösterdikleriyle bir aydınlatıcı. İnsanlığın yolunu aydınlatan, insanın yüreğini aydınlatan, insanın önünü aydınlatan bir nûr kaynağı. Nurunu asıl nûr kaynağından alan, ilâhî nûrla aydınlanan, sonra insanlığı aydınlatma görevini yerine getiren bir aydınlık kaynağı.

Karanlık, korkutucudur, ürkütücüdür, belirsizdir. Karanlıkta yol bulunmaz, yordam bilinmez. Karanlıkta eşyayı tanımak-bilmek mümkün değildir. Karanlıkta yönler ve yanlar belli değildir. Karanlık gözü kör eder, gönlü sıkıntıya sokar. Yüreğe korku düşürür, aklı şaşırtır. Ne yolu tanımak, ne de yolcuyu tanımak mümkündür karanlıklarda.  Karanlıkta yol kılavuzunu  okumak, yol işaretlerini görmek zordur. Karanlıkta emniyet yoktur. Güven olmadığı gibi var olan bir tehlikeyi de sezmek, anlamak ve tehlikesinden sakınmak da imkansız gibidir.

Yolu tanımayan yola nasıl çıkar? Tanımadığın yolu sormadan, öğrenmeden yola çıkarsan şaşırırsın. Yol işaretlerine bakmadan gideceğin istikameti tuttururamazsın. Yola kılavuzsuz çıkarsan yarı yolda kalma tehlikesi yaşarsın. Hele arkadaşın yoksa, hele güvenmediğin kimselerle yolda karşılasırsan nasıl güven içinde menzile varacaksın?

Hayat bir yol. Sen ise bir yolcusun. Belli bir menzile, belli bir hedefe doğru gitmek zorundasın. Çocukluktan ölüme kadar geçen zaman bu yolculuktur. Bu yolculuğun selametle geçmesi için doğru yolda yürümelisin.

Yolcu için yol önemlidir. Zira üzerinde bir şekilde, ya ayağıyla, ya vasıtayla yürüyecektir, gideceği yere gitmek için, aradığını bulmak için, bir menzile varmak için. İnsan yolcudur. Çünkü o bir arayıştadır. Yani aramak zorundadır. Aramak da için de, kavuşmak için de bir yola koyulması gerekir. Yola koyulmayanlar nasıl bulacaklar ki?

En yüce sevgiliye varmak bir hedef ise, o bu hedefe doğru bir yoldan giderek varılır. Düşmanların veya hasetçilerin gösterdiği yoldan gidenler, hedeflerinden sapabilirler. Kara yüreklerin kararttığı yollar insanı şaşırtabilir.

Kişiye aynı zamanda yol kılavuzu da gereklidir. Yani yollar hakkında, doğru yolla ilgili bilgiler, yol göstericiler.

Kişiye yol arkadaşı da lazım. Ayrıca yol azığı da…

Veda tepesinden Ay doğdu. İnsana yolu, yol arkadaşınıve kılavuzu öğretmek için. İnsana ebedi yol azığı kazandırmak için.

Yolcusun, ama önünde bir sürü yol var. Ya da yola benzer çizikler, çizgiler ve aldatmalar var. Sen doğru yolu (sırat-ı müstekîm’i) tutmalısın, ki hedefine varabilesin. Sen en düzgün, en selâmetli, en rahat ve en süslü yoldan gitmelisin ki, mutlu gidesin hoş gidesin ve varacağın yere hoş gelesin.

Bunun için doğru yolun özelliklerini bilmelisin. Eğri, emniyetsiz, kötü ve yanlış (sapıklığa götüren) yolları tanımalısın, öğrenmelisin.

Doğru yol başka nasıl bulunabilir ki?

İşte Veda Tepesinden Üzerimize Doğan Ay, yolu aydınlatmaya, eşyayı aydınlatmaya devam ediyor.

‘Sirâcü-l-Münîr-Aydınlatıcı Lamba’ olan kâinatın efendisi insanın hayat yolunda, önünü aydınlatıyor. O’nun getirip tebliğ ettikleri, O’nun öğrettikleri, O’nun gösterdikleri; yolu ve menzili bize bildiriyor. Hayatın hedefine nasıl ulaşacağımızı bize haber veriyor.

O aydınlatıyor; çünkü o aydınlatıcıdır. O, insan aklını, yürekleri, yolları, fikirleri ve vicdanları ışıklandıryor.

O’nun ışığında yürüyen aydınlık bir yolda yürür.

O’nun getirdiği ışıkla yola çıkan doğru yolu tanır, doğru yolun hasımlarını tanır, yolcuyu bekleyen tehlikeleri tanır.

O’nun takdim ettiği ışığı beğenmeyenler, karanlıkta kalmaya, karanlıkta yol almaya mahkumdurlar.

Çünkü onlar yüreği ve hayatı, hayatın yolunu aydınlatan, doğruyu bulmaya kılavuz olan ışık’tan mahrumdurlar. Çünkü onlar gözleri var iken, gözlerini ışığa, yani hakikate kapatanlardır. Çünkü onlar karanlıkta el yordamıyla çıkış yolu arayan, ama bir türlü bulamayanlardır. Kendi dairelerinde döenr durular da, kendilerine hibe edilen ışığa bigâne kalmaya devam ederler.

Veda Tepesinin Üzerinden Doğan Ay’a selâm olsun.

İşte o gün, Hicretin tamamlandığı gün, Yesrib olan şehrin Medinetü’n-Nebi olduğu gün...

Ezelden ebede doğru yürüyen müjdenin görüldüğü, yaşandığı gün.

O’nun taşıdığı ışığın değerini bilenler, o nurla yola çıkmak isteyenler, bundan sonraki hayat yolculuğunda onun nuruyla yürümek isteyenler ve o ışığın savdalıları, kıyamete kadar sürecek bir terennüm ile, tatlı bir ezgi ile şöyle söylediler:

“Veda Tepesinden Ay doğdu üzerimize. Bize ne mutlu. »

Hüseyin  K. Ece

Zaandam/Hollanda