* Peygamber (sav) el-Emîn’di
622 yılında, Mekke’de kendisine ‘el-Emîn’ diye ünvan verilen Peygamber (sav) Mekke’yi yani evini terketmek zorunda kalıyordu.
* Peygamber (sav) el-Emîn’di
622 yılında, Mekke’de kendisine ‘el-Emîn’ diye ünvan verilen Peygamber (sav) Mekke’yi yani evini terketmek zorunda kalıyordu.
‘Güleriz ağlanacak halimize’ deniyor bir atasözünda.
Öyle değil mi, bazen öyle şeyler olur ki insanı ağlatacak kadar esef vericidir. Ama tutar böyle bir şeye güleriz. İnsanların başına öyle işler gelir ki hüzünlenmemiz gerekirken, güler geçeriz.
Kur’an’da söz verme, anlaşma yapma, bağlanma, mukavele yapma anlamlarında dört kelime kullanılıyor. Bunlar: Ahd/ahid (ahidleşme, söz verme), misak (sağlam söz, yemin, anlaşma), akd/akit (akdetme, anlaşma/akit yapma), biat (sözleşme, kabul etme)tir.
a- Hesap verme :
Ahirete iman etmek aslında “hesap verme” bilincidir. Yani hayatın hesabını, nimetlerin ve emanetlerin hesabını verme sorumluluğudur.
Dünya hayatında herkes üzerine aldığı sorumluluğun gereğini yapar. Daha doğrusu yapması gerekir. (Eğer yapmazsa kaos olur, haksızlık olur, işler çıkmaza girer.
- İnsana verilen manevi dinamikler
Türkçe’de “akla mukayyet olmak” diye bir deyim vardır. Bunu ister aklı yerinde kullanmak, ister akıllı hareket etmek, ister aklın değerini bilmek, isterse nefse değil akla uymak şeklinde anlayalım; hepsi de aklın önemine işaret ederler.
Kur’an, geçmiş kavimlerden, onların ahlâklarından, özellikle de Peygamberlere ve onların hak davetine karşı tavırlarından örnekler vermektedir. O, bu örneklerle kendisine muhatap olanları uyarıyor, dikkatlerini çekiyor, herkesin aklını başına almasını tavsiye ediyor.