Avrupa Camilerinde Hafta Sonu veya benzer temel dini eğitim veren kurumlarda kullanılabilecek orta seviyeye hitap eden Hadis Usulü ders notları 

Hazırlayan: Hüseyin  Kerim

2003-2004 Den Haag

 

HADİS USÛLÜ

DERS NOTLARI

 

 

ÖNSÖZ

 

Âlemlerin Rabbi Allah’a yaratıkların sayısı kadar hamdolsun.

Rahmet peygamberi, Kur’an’ın açıklayıcısı, insanlığın örneği, üstün ahlâk sahibi, güzel insan Hz. Muhammed’e salat ve selâm olsun.

Hayatı imtihan bilip Allah’ın rızasını kazanmak için yaşayan müslümanlara selâm olsun.

Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed’in İslâm adına söylediği her şeyi kabul etmemizi ve hayatımıza uygulamamazı emrediyor:

“Peygamber size ne verdi (size ne getirdi ise) alın, size neyi yasak ettiyse ondan da kaçının.”  (59 Haşr/7. ayrıca bak. 33 Ahzab/36)

Allah’a itaat ancak Kur’an’a uymakla gerçekleşir. Kur’an’ı anlamak ise Hz. Muhammed’in Sünnetini (hadisleri) bilmekle mümkün olur. 

Peygamber’e itaat etmek de O’nun yaşadığı hayatı örnek almak, O’nun Sünnet’ine uygun yaşamakla mümkün olabilir. Peygamberimizin Sünnetini de hadislerden, ya da O’nun hayatını anlatan eserlerden öğrenebiliriz.

Kur’an ve Sunnet Din’in kaynağı (edille-i şer’iyye) olduğuna göre Kur’anda açıkça yer alan her hüküm (ölçü ve kural), Peygamberden geldiği kesin olan her ölçü, her dinî hüküm müslümanlar açısından bağlayıcıdır.

Madem ki Sünnet (hadisler) bağlayıcıdır; öyleyse müslümanların en sağlam yolla rivâyet edilen hadisleri öğrenmeleri; hadis diye uydurulan ama Kur’an’a, akla ve mantığa, bilinen gerçeklere aykırı haberleri reddetmeleri gerekir.

Nasıl? Elbette Peygamberimizin bir sözü söylediği isbat edilerek. O’nun söylediği kesin olan sözleri, ya da sahabenin onun hakkında verdiği sağlam haberleri alarak. Bunun için hadis ilmine ihtiyaç vardır.

 ‘Hadis ilmi’, Sünnetin, bir anlamda Dinimizin sağlamca korunmasını, sağlamca rivâyet edilmesini (anlatılmasını), aynı zamanda uydurma haberleri tanımamızı sağlayan bir ilimdir. 

Hadis Usûlü, hadisler/Sünnet konusunda daha titiz ve daha dikkatli olmamızı, hadisler hakkında gelişigüzel konuşmamamızı sağlar. 

Bu ders notlarindan hadis usulunun cok kisa ozetini, her muslumanin bilmesi gerekli temel bilgileri kisaca vermeye calsitik.

Salih amellerin karşılığını sadece âlemlerin rabbi Allah (cc) verir.      

 

 

 

Birinci Ders:   

HADİS İLMİ

*Hadis Usûlü İlmi

*Bazı Önemli Hadis Terimleri,

*Hadis İlminin Faydaları,

 

Bu Dersi Bitirdiğiniz Zaman Şu Amaçlara Ulaşmanız Beklenmektedir:

1-Hadis Usûlü hakkında kısa bilgi edinmek.

2-Hadis ilminin amacını öğrenmek,

3-Hadis ilminin sağladığı faydaları öğrenmek.

 

1-HADİS USÛLÜ İLMİ

Eskiden kamera, teyp, ya da sesleri ve görüntüleri kaydeden aletler yoktu.

Peki Peygamberimizin söyledikleri ve yaptıkları bize kadar nasıl ulaştı?

Peygamberin ne söylediğini, neler yaptığını nereden bileceğiz?

Hadis rivâyeti nedir?

Hadis kitabı nedir?

Bu kitaplar ne zaman yazıldılar?

Kimler tarafından yazıldılar?

Bunların değeri nedir?

Hadis kitaplarının içinde olan hadislere güvenebilir miyiz?

Hepsi peygamberin ağzından mı çıkmıştır?

İşte bütün bunları inceleyen, Peygamberden hadislerin hadis alimlerine nasıl ulaştığını araştıran ve hadis anlatanların (râvilerin) durumunu inceleyen ilim hadis ilmidir.

Bu ilmin metoduna da Hadis Usûlü denir. Usûl ilmine metod da denir.   

Peygamberimizin hadislerinin ve O’nun sünnetinin bize kadar nasıl ulaştığını öğrenmek için ‘hadis ilmi’ne ve o ilmin metoduna (usûlüne) ihtiyaç vardır.

 

2-Hadis ilminin faydaları

Hadis ilmi Peygamberimizden aktarılan haberlerin doğruluğunu araştıran, hadis kitaplarını tanıtan, hadis rivâyetinin nasıl geliştiğini inceleyen bir ilimdir.

Hadis ilminin de kendine ait kuralları vardır. Bu kuralların konulmasının amacı, hadisleri dinimiz açısından ‘kabul’ veya ‘red’ edebilmeye imkan sağlamaktır.

Hadis diye aktarılan (rivayet edilen) bir söz kesinlikle Peygamber’e (sav) aitse ona uymak müslümanlık görevidir. Eğer o söz Peygamber’e ait değilse onu da reddetmek gerekir. Çünkü –bilindiği gibi- Kur’an’ın hükmüne göre Hz. Muhammed’in İslâm adına yaptığı işler ve söylediği sözler müslümanları bağlayıcıdır.

‘Hadis Usulü’ne, ‘hadis ıstılahları/terimleri ilmi’ de denmiştir.

 

-Hadis ilminin sağladığı faydalar:

1-Hadislerin korunmasını sağlamak,

2-Peygamber adına yalan uydurmanın önüne geçebilmek,

3-Müslümanlar hurafe, batıl ve İslâm dışı inançlardan korumak, 

4-Hadis rivâyetlerin sağlam olanını, sağlam olmayanlardan ayırmaktır.  

 

Değerlendirme Soruları:

1-Hz. Muhammed’in sözleri günümüze olduğu gibi ulaştı mı

2-Hadislerle ilgili hangi sorular sorulabilir?

3-Hadis usûlü nedir?

4-Hadis usûlü, hadis ilminde gerekli midir?

5-Hadis usûlü neyi inceler?

6-Hadis ilminin kuralları var mıdır ?

7-Bu kurallar niçin konulmuştur?

8-Hadis ilminin özel kelimeleri var mıdır, bunlara ne denir? 

9-Hadis ilminin diğer adı nedir ?

10-Hadis ilminin asıl amacı nedir?

11-Hadis ilminin faydaları nelerdir, sayınız ?

 

BİR HADİS :

Abdullah ibnu Ömer (ra) Rasûlüllah’ın şöyle söylediğini işitmiş : « Müslüman müslümanın kardeşidir. Müslüman müslümana zulmetmez ve onu tehlikeye atmaz. Kim din kardeşinin yardımında bulunursa Allah da ona yardımda bulunur. Kim bir müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah da kıyamet günü onun sıkıntısını giderir. Kim de bir müslümanın ayıbını örterse Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter. » (Müslim, s. 1996, Birr /58)

 

 

 

 

 

İkinci Ders:     Hz. PEYGAMBER’İN GÖREVİ

*Vahiy nedir?

*Hz. Muhammed’in peygamber olarak görevi,

 

Bu Dersi Bitirdiğiniz Zaman Şu Amaçlara Ulaşmanız Beklenmektedir:

1-Vahyin ne olduğunu açıklamak.

2-Genelde peygamberlerin ve özelde de Hz. Muhammed'in görevini hatırlamak,

3-Hz. Muhammed’in din adına yaptıklarının ve söylediklerinin müslümanlar için önemli olduğunu öğrenmek.

 

1-Vahiy nedir?

Vahiy; Allah’ın (cc) emir ve yasaklarını, kullarına bildirmek istediği şeyleri peygamberlerine haber vermesidir.

Vahiy, Allah ile peygamberler arasındaki haberleşmedir. Rabbimiz bütün insanlara ayrı ayrı vahyetmez. İnsanlar arasından seçtiği elçilerine vahyeder. Onlar da vahyi insanlara ulaştırırlar.

Allah (cc) vahyi bazen Cebrail adlı melekle gönderir.  Bazen doğrudan peygamberin kalbine, bazen de bir ses şeklinde peygambere iletir.

İnsan aklı vahyin ne olduğunu bilemez. Ancak yalan söylemeyen bir peygamberin dediklerine inanır.  

 

2-Hz. Peygamber’in görevi

İnsan güzel bir şekilde yaratılmış, kendisine akıl ve irade (dileme gücü) verilmiştir. İnsan diğer varlıklar arasında aklıyla hareket eden, iradesi olan ve sorumluluk taşıyan bir yaratıktır.   

İnsan Allah’a ibadet edebilme yeneğine de sahiptir.

Bu yeteneklere sahip olan insan bir Yaratıcı’nın var olduğunu anlayabilir ama Yaratıcının nasıl olduğunu,  o Yaratıcının kendisinden ne istediğini, emir ve yasaklarını bilemez.

Bundan dolayı insanı en iyi bilen Yüce Yaratıcı, yaratılışın sebebini açıklamak, emir ve yasaklarını insanlara bildirmek, görevlerini öğretmek için elçiler görevlendirmiştir.

Allah (cc)  seçtiği bu elçilere vahyeder, onlar da Allah'ın ne vahyettiğini insanlara duyururlar.   

 

Onların bu görevine tebliğ görevi diyoruz.

“Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yerine getirmemiş olursun.” (5 Maide/67)

Vahyi açıklamak peygamberlerin kendi işleri veya arzuları değil, Allah'ın emridir.

“Andolsun ki, içlerinden kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, onları arıtan, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir paygmaber göndererek inananlara büyük lütufta bulunmuştur.” (3 Âl-i İmran/164)

Hz. Muhammed (sav), âlemlere rahmet olarak gönderildi.

O, insanlara merhameti, iyilik duygularını, şefkati, sevmeyi ve güzel ahlâkı öğretmek için geldi.

O’nun ahlâkı Kur’an’dı. O, Kur’an’da anlatılan güzel ahlâkın canlı örneği idi.

Rabbimiz onu insanlık için bir model kişilik olarak seçti.  

Hz. Muhammed (sav) Allah’ın elçisi olduğu için O’nun İslâm adına söyledikleri ve yaptıkları müslmanlar açısından önemlidir.  

O’nun din adına ya da Kur’an’ın uygulaması olarak ortaya koyduğu davranışlar bizi ilgilendirir. Kur’an, Hz. Muhammed’e uymamızı (Nisa, 4/59 ve 80) ve O’nu örnek almamızı emrediyor. (Ahzab, 34/21)

O bugün yaşamadığına göre, O’na nasıl itaat edeceğiz ?

O’nu nasıl örnek alacağız ?

Burada karşımıza O’nun Sünneti va hadisleri çıkıyor.

 

Değerlendirme Soruları : 

1-Vahyin anlamı nedir ?

2-Vahyi nasıl açıklayabiliriz ?

3-Vahiy hangi yollarla gelmiştir, araştırınız.

4-İsteyen Allah’tan vahiy alabilir mi ?

5-Vahiy meleği hangisidir, Hz. Muhammed’e nasıl vahiy getirirdi ?

6-Peygamberimize Hıra mağarasında ilk gelen vahyi düşününüz.

7-Tebliğ görevi nedir?

8- Hz. Muhammed’in görevi nedir?

9-İnsan kendi aklıyla bir yaratıcının varlığını anlayabilir mi ?

10-Allah’ın varlığını çevremizden nasıl anlayabiliriz ?

11-İnsan, peygamber olmadan Allah’a nasıl ibadet edileceğini bilebilir mi?

12-Elçiler niçin gönderildi?

13-Hz. Muhammed’in âlemlere rahmet oluşunu açıklayınız.

14-Hz. Muhammed, vahyi halka duyurup bırakıyor muydu, başka bir şeye karışmıyor  muydu?

15-Hz. Muhammed (sav) nasıl bir örnek idi ?

16-Hz. Muhammed’in İslam adına söyledikleri ve uygulamaları müslümanları ilgilendirir mi, niçin ?

 

BİR ÂYET:       

“Andolsun ki, içlerinden kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, onları arıtan, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir paygmaber göndererek inananlara büyük lütufta bulunmuştur.” (Âl-i İmran, 3/164)

 

 

 

 

 

Üçüncü Ders:

SÜNNET NEDİR?

*Sünnetin anlamı

*Sünnetin önemi

*Sünnetin özellikleri

 

Bu dersin amaçları:

1-Sünnetin sözlük manasını öğrenmek.

2-Sünnetin terim anlamını öğrenmek.

3-İslâmda Sünnetin yerini öğrenmek.

4-Sünnetin özelliklerini hatırlamak.

 

1-Sünnet nedir?

a-Sünnet Kelimesinin Sözlük Manası:

         Sünnet sözlükte; takip edilen yol, âdet ve gidiş, kanun, yaratılış, huy, çığır, model, prensip ve hüküm gibi manalara gelir.

         ‘Sünnet’ kelimesi Kur'an'da kanun, hüküm ve prensip manalarında kullanılıyor. Mesela;

“Bizim sünnetimizde (kanunumuzda) bir değişiklik bulamazsın.” (17 İsra/77)

 

b-Sünnet Kelimesinin Terim (Istılah) Manası

Sünnet, genel olarak Peygamberimizin takip ettiği yol, hayatında prensip haline getirdiği davranışlar, O’nun yaşayış şekli,

ya da Peygamberin din adına yaptığı uygulamalardır. 

Hz. Muhammed (sav), vahyin ne demek istediğini açıklıyor, anlatıyordu. Kendisi bizzat Allah’ın koyduğu hükümleri (kuralları) uyguluyor, insanların nasıl uygulaması gerektiğini öğretiyordu.

O’nun bu yaptıkları İslâmın uygulamasıdır. 

Peygamberimizin hayatı Kur'an'dan bağımsız değil, bilakis O'nun sünneti, hayata aktarılmış bir Kur'an'dır diyebiliriz.

Sünneti şöyle de açıklayabiliriz:           

Sünnet, Peygamberimizin, Kur'an'ı esas alarak hayatın her alanında, inanç, ibadet, ahlâk, hukuk, eğitim ve siyaset gibi konuları kapsayacak şekilde ortaya koyduğu bir model ve dünya görüşüdür. (Hadis Dersleri, B. İslamoğlu, s: 17)

 

2-Sünnetin önemi

Bilindiği gibi İslâmın iki temel kaynağı vardır : Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimizin Sünneti.

Yukarıda geçtiği gibi Peygamberin görevi sadece İslâma davet, vahyi yaymak değildir. O’nun görevi aynı zamanda Kur’an’ın dediklerini uygulamak, açıklamak ve örnek olmaktır.

Mesela, Kur’an mü’minlere namaz kılmalarını emretmiş ama nasıl kılınacağını, namazla ilgili diğer hükümleri bildirmemiştir.

Bunları Peygamberimiz açıklamış. Nasıl namaz kılınacağını, kaç vakit namaz olduğunu, kaç rek’at kılınması gerektiği, namazla ilgili diğer konuları hep O açıklamış, yaparak ümmetine öğretmiştir.

Tabii bu görevi O’na Allah Teâla (cc) vermişti.

Diğer ibadetler ve hükümler de böyledir. Kur’an onlarla ilgili kısa bilgi verir, emreder ama açıklamasını ve uygulamasını Hz. Peygamber yapar.

Kur’an diyor ki : « Peygamber (din adına) size ne verdi ise onu alın, size neyi yasaklamışsa ondan kaçının » (Haşr, 58/7)

Demek ki Hz. Muhammed’in vahye (Kur’an’a) bağlı olarak söylediği her söz, yaptığı her davranış önemlidir ve müslümanlar için bağlayıcıdır.

Peygamberimizin Sünneti (bir anlamda hadisleri) olmadan Kur’an’ı anlamak, hakkıyla müslümanlık yapmak, hatta müslüman olmak mümkün değildir.

 

3-Sünnetin özellikleri

a-Sünnet Peygamberimizin İslâmî hayatıdır.

b-Sünnet, Kur’an’dan sonra İslâmın ikinci kaynağıdır, yani edille-i şer’iyye’nin (İslâmın kaynaklarını) ikincisidir.            

c-Peygamberimiz, Kur'an'a uygun olarak müslümanlar inanç, ibadet, ahlâk, hukuk ve dünya işleri konularında prensipler, değerler ve ölçüler getirmiştir.

d-Peygambere itaat Kur’an’a uymakla ve müslümanlığı O’nun gibi yaşamakla olur.

e-Hz. Muhammed’i bir insan olarak yaptıkları değil, İslâm adına yaptıkları ve söyledikleri sünnettir.

 

Değerlendirme Soruları:

1-Sünnet, sözlükte hangi anlama gelir ?

2-Hadis ilminde sünnet ne demektir?

3-Sünnet kelimesinin geçtiği âyetleri araştırınız.

4-Sünnetullah ne demektir, araştırınız.

5- Sünnet dinde bağlayıcı mıdır ?

6-Sünneti geniş olarak nasıl tarif edebilriz ?

7-İslâmın kaynaklarını (edille-i şer’iyyeyi) hatırlayınız.

8-Peygamberimiz sadece vahyi açıklayan, ötesine karışmayan bir elçi miydi ?

9-Peygamber, vahyi uygulamakla sorumlu muydu ?

10-Peygamberin din adına koyduğu her ölçü sünnet midir ?

11-Kur’an, ibadetlerin nasıl yapılacağını açıklıyor mu ?

12- Peygamber kendi kafasından dini hüküm koyabilir mi?

13-Sünnet kavramı Peygamberimiz dışında başkaları için kullanılabilir mi?

14-Sünnet Kur’an’ın canlı hali midir ?

15-Sünnet Peygamberin İslâmî hayatı mıdır ?

16-Sünnet hangi alanlarda bize ölçü getirmiştir ?

17-Peygamberin hangi davranışları bizim için bağlayıcıdır ?

18-Kur’an, Peygambere karşı ne yapmamızı emrediyor ?

 

BİR ÂYET:

"Allah katında din İslâmdır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf aralarındaki ihtirastan dolayı ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çabuk görendir."

(Âli İmran, 3/19)

 

 

 

 

Dördüncü Ders: 

SÜNNET KISIMLARI

*Sünnetin Kısımları

*Sünnetin Kısımlarını Örneklerle Açıklamak

 

Bu Dersi Bitirdiğiniz Zaman Şu Amaçlara Ulaşmanız Beklenmektedir:

1-Peygamberimize nisbetle Sünnetin kısımlarını kısaca öğrenmek.

2-Kavlî sünneti öğrenmek.

3-Fiilî sünneti öğrenmek.

4-Takrirî sünneti öğrenmek

 

-Sünnetin Kısımları

Peygamberimize nisbetle sünnet üç çeşittir:

 a-Kavlî (Sözlü) Sünnet:

Herhangi bir konuda Peygamberimizi şifahi (sözlü) açıklamalarına kavlî sünnet denir. 'Rasûlüllah şöyle dedi' , 'Nebi buyurdu' ifadeleriyle başlayan sözler kavli sünnet olarak kabul edilir.

İki örnek:

Enes’in (ra) rivâyet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:  “İlim elde etmek üzere yola çıkan kimse, evine dönünceye kadar Allah yolundadır.” (Tirmizî ve İbni Mace’den nak. Kütüb-ü Sitte, 11/493)

Ebu Musa (ra) Hz. Muhammed’in (sav) şöyle dediğini işitmiş: “Mü’min mü’mine karşı tuğlaları birbirine kenetlenerek örülmüş bina gibidir.” Rasûlüllah (sav) bunu derken parmaklarını birbiri arasına geçirdi. (Buharî, K. Salat. S. 88)

 

b-Fiilî Sünnet:

Peygamberimizin dinî, siyasî, sosyal, ekonomik v.b. konulardaki uygulamalarıdır.

Bu uygulamalar sahabeler tarafından görülmüş ve 'Rasûlüllah (sav) şöyle yaptı', ya da 'Nebi'yi şöyle yaparken gördüm' şeklinde dile getirilir.

Mesela; sahabeler ; ‘Peygamberi şöyle abdest alırken gördüm’, ‘namazı şöyle kılarken gördüm’, ‘Peygamber şu konuda şöyle yapardı’ derler.

Fiilî sünnet uygulamaya dayalı olduğu, kuşaktan kuşağa uygulanarak aktarıldığı için alimler tarafından daha güvenilir bulunmaktadır.

Hz. Aişe (r.anha) anlatıyor: 

“Nebi (sav) Şaban ayında öylesine oruç tutardı ki, biz, artık bir daha iftar etmez derdik. Bir kere iftar ettimi de biz, artık bir daha oruca niyet etmez derdik.” (Buharî, Müslim)

Abdullah b. Ca’fer (ra) anlatıyor: Rasûlüllah (sav) Hz. Ca’fer’in (ra) ölüm haberi gelince, Ca’fer ailesini üç gün (matem tutmaya) terketti. Sonra yanlarına gelerek:

-“Kardeşimizin üzerine artık bundan sonra ağlamayın” dedi ve

–“Bana kardeşimin oğullarını toplayın” diye emretti. Biz yanına getirildik, tıpkı civcivler gibiydik.

-“Bana berber çağırın” dedi. Berber gelince, berbere emretti . O da başlarimızı traş etti. (Ebu Davud, Teheccüd/13 (4192). Nesâî, Zinet/58)

 

c-Takrirî Sünnet:

Sahabe tarafından, -ister Peygamberin gıyabında, isterse O'nun huzurunda- yapılan bir işi, söylenen bir sözü, Peygamberin reddetmeyip, susması veya güzel görerek desteklemesidir.

Bu uygulama sahabelere aittir. Sahbeler bir şey yapıyorlar, ya da bir konuda bir şey söylüyorlar; Peygamber onu reddetmeyip doğruluyor, ya da yanlış olduğu konusundan bir şey söylemiyor.

Bu uygulama da sünnet sayılır.  

Ebu Said el-Hudrî (ra) anlatıyor:

Sahabelerden biri bir sefer sırasında bir kabile başkanını Fatiha Suresini okuyarak tedavi eder ve ondan bir miktar koyun alır. Arkadaşları, koyunları paylaşalım derler, o ise Rasulüllah'a soralım der. Medine'ye dönüşte durumu Peygamber'e (sav) sorarlar. Nebi (sav);

"Fatiha'nın şifa vereceğini nereden biliyordun? Koyunları bölüşün ve bir pay da bana ayırın" buyurdu. O'nun bu tutumu, Kur'an'la tedavi karşılığı ücret almanın olduğunun delili sayılmıştır.

 

Değerlendirme Soruları:

1-Peygambere nisbetle sünnet kaça ayrılır?

2-Kavlî sünnet ne demektir?

3-Kavli sünnete örnekler bulunuz.

4-Fiilî sünnet nedir?

5-Fiilî sünnete örnekler bulunuz.

6-Takrirî sünnet nedir?

7-Takrirî sünnete örnekler bulunuz.

 

BİR ÂYET:

"Allah katında din İslâmdır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf aralarındaki ihtirastan dolayı ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çabuk görendir." (Âli İmran, 3/19)

BİR HADİS:

Said ibnu’l-Âs’tan rivâyet edildiğine göre Rasûlüllah (sav) şöyle buyurmuştur: “Bir baba çocuğuna güzel ahlâktan daha üstün bir miras bırakmamıştır.” (Tirmizî’den, Kütüb-ü Sitte, 2/512)

 

 

 

 

Beşinci Ders: HADİS NEDİR?

*Hadisin Manası

*Hadis ve Sünnet İlişkisi

 

Bu Dersi Bitirdiğiniz Zaman Şu Amaçlara Ulaşmanız Beklenmektedir:

1-Hadis kelimesinin sözlük anlamını öğrenmek

2-Hadis kelimesinin terim (ıstılah) anlamını kavramak.

3-Hadis ve Sünnet ilişkisini öğrenmek.

 

  • Hadis nedir?

a-Hadisin sözlük anlamı

Hadis sözlükte, söz ve haber demektir. Ayrıca; hikâye, rivâyet, konuşma, eser ve iz gibi anlamlara da gelmektedir.

Kur'an'da ‘hadis’ kelimesi ‘söz’ anlamında kullanılıyor:

"O halde onun (Kur'an) gibi bir söz (hadis) getirsinler." (52 Tur/34)

"Artık Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi söze (hadise) inanırlar?" (45 Casiye/6)

 

b-Hadisin terim (ıstılah) anlamı

Hadis Usîlünde 'hadis' terim olarak sünnetin sözlü ifadesidir.

Yani, söz, fiil, takrir, yaratılış ve huy olarak Hz. Muhammed'e izafe edilen (O'nun hakkında söylenilen) her şeydir.

 Peygamberimiz kendi sözüyle ilgili şöyle diyor:

"Benim sözümü (hadis’imi) işiten, onu ezberleyip güzelce anlamını anlayıp sonra  onu başkasına duyuranın Allah yüzünü ak etsin... (Ebu Davud, İlim/Hadis no: 3660. İbni Mace, Mukaddime/18. Darimî, Mukaddime/24.)

Peygamber dışında kalan insanların sözleri terim anlamıyla hadis değil birer sözdürler.

Hadis yalnızca Peygamberimize aittir. Hadis bir anlamda ona ait haberlerin özel adı ve O’nun Sünnetinin rivâyetidir.

 

3-Hadis ve Sünnet ilişkisi

Peygamber (sav) tarafından insanlara tebliğ edilen sözlerin ve  açıklamaların tümüne hadis diyoruz.

Sünnet ise Rasûlüllah'ın yaşadığı hayattır.

Sünnetin hadis kitaplarındaki rivâyetlerine de hadis denilmektedir.

Hadis ilminin konusu da zaten ister Peygamberin uygulamaları olsun, ister O'na ait bir sözler olsun, isterse O'nunla ilgili bir rivâyetler olsun; hepsidir ve hepsinin ortak adı da hadistir.

İslâmda hadis ve sünnet kelimeleri birbirlerinin yerine kullanılırlar.

 

Değerlendirme Soruları:

1-İslam kültüründe hadis deyince ne anlaşılır ?

2-Hadis sözlükte hangi anlamdadır?

3-Kur’an’da hadis kelimesi hangi manada kullanılıyor?

4-Hadis usûlünde hadis ne demektir?

5-Peygamber kendi sözleri hakkında hadis kelimesini kullanıyor mu, örnek veriniz.

6-Hadis neyin özel adıdır?

7-Sünnet ve hadisin ilişkisi nasıldır?

8-Peygamberden gelen bütün rivayetlerin ortak adı nedir ?

9-Hadis ilminin konusu nedir?

 

 

 

 

Altıncı Ders:

HADİS RAVİLERİNİN TABAKALARI

*Sahabe

*Tabiîn

*Tebe-i Tabiîn

 

Bu Dersi Bitirdiğiniz Zaman Şu Amaçlara Ulaşmanız Beklenmektedir:

1-Sahabe kim olduğunu, hadis ilminde sahabenin yerini öğrenmek,

2-Tabiînin kim olduğunu ve hadis ilmindeki yerlerini öğrenmek,

3-Tebe-i tabiînin kim olduğunu ve hadis ilmine hizmetlerini öğrenmek,

4-Onlardan sonra gelenlerin hadis ilmindeki hizmetlerini kısaca gündeme getirmek.

 

HADİS RÂVİLERİNİN TABAKALARI

a-Sahabe:

Müslüman olarak Rasülullah'ı (sav) gören ve bu imanla ölen kimselere sahabe denir.

Temyiz yaşındaki çocuklar ile âmâlar da sahabe sayılmıştır. Onlar Peygamber (sav) ile sohbet etme şerefine kavuştukları için sahabe adını almışlardır.

Sahabelerin faziletine ait bir çok ayet bulunduğu gibi;

"Beni görüp iman edenlere ne mutlu",

“Nesillerin en hayırlısı benim zamanımda yaşayanlardır." gibi hadisler de vardır.

İslâm bilginlerine göre bir kişinin sahabe oluşu şu yollarla bilinir:

1-Tevâtür yoluyla; Mesela, Cennetle müjdelenmiş sahabeler bu yolla bilinir.

2-Şöhret yoluyla; adı müslümanlar arasında çok meşhur olmuşsa,

3-Şehadet yoluyla; bir sahabe öbürünün de sahabe olduğunu söylemesiyle, 

4-İkrar yoluyla; bir kişi kendisinin sahabe olduğunu söylemesiyle.

Sahabe asrı hicri 110 yılında kapanmıştır. Çünkü Peygamberimiz (sav) kendisinden yüz sene sonra (kendi zamanında yaşayanlardan) kimsenin sağ kalmayacağını belirtmiştir. Bütün alimlere göre en son sahabe o tarihte vefat etmiştir.

Sahabelerin sayısı konusunda farklı rivâyetler vardır. Kırkbin ila yüzyirmibin arasında rakamlar verilmektedir. Onların hakkında yazılmış bulunan kitapların en genişinde onikibin civarında sahabenin adından bahsedilmektedir.

 

b-Tabiî (Çoğulu: Tabiûn):

Müslüman olarak sahabe ile görüşen ve müslüman olarak ölen kişi. Tabiî, sahabeyi müslüman olarak görüp onunla sohbet imkanı bulan, ondan ilim alan kimsedir.

Peygamber döneminde müslüman olduğu halde Peygamber’i göremeyen, sahabeyi gören kimselere de 'Muhadramûn' denilir. Bunların en meşhuru Veysel Karani olarak bilinen Uveys Karnî'dir.

Kur’an ve Sünnetin sonraki nesillere aktarılmasında tabiîlerin önemli bir yeri vardır. Bunlar gözlerini İslâmla ve Kur'an eğitimi ile açmış kimselerdir.

Sahabelerin hocası Hz. Peygamber (sav), onların hocası ise sahabelerdi.  Onlar cahilliyenin kirli dönemini görmedikleri gibi, Kur'an ve Sünneti doğrudan sahabeden alma imkanı buldular.

İslâmî ilimler bu nedenle onların döneminde ortaya çıktı. Onlar sahabede gördüklari iyi durumları aynen sürdürdükleri gibi, onlardan aldıkları ilimleri daha da zenginleştirdiler.

Onlar da hocaları sahabeler gibi hadisleri hem ezberliyor, hem de yazı ile kayıt altına alıyorlardı.

Sahebeler Peygamber’in vefatından sonra çeşitli şehirlere göç ettiler. Tabiiler hadisleri kaynağından, yani sahabeden öğrenmek için uzun yolculuklar yaptılar. Sahabelerin olduğu yerlere gittiler.  

Meşhur tabiilerden bazıları:

Urve b. Zübeyr (öl. 94/713)

İbni Şihab ez-Zührî (öl. 124/742)

Ömer b. Abdilaziz (öl. 101/719)

Hasanu'l-Basrî (öl. 110/728)

Ebu Hanife Numan b. Sabit (Imam-I Azam) (öl. 150/767)

 

c-Tebe-i Tabiî (Çoğulu: Etbau't-Tabiun):

Onlar hadis ilminde sahabe ve tabiîlerin arkasından gelen üçüncü nesildir. Tabiîleri müslüman olarak gören ve onlardan ilim alan kimseye tebe-i tabii denmiştir.

Onlar da sahabe ve tabiîler gibi hadise hizmet etmişler, hadisleri hocalarından öğrenip, hem ezberlemiş, hem de yazıya geçirmişlerdir. Kimlerin hadisleri alınacağına dair bazı şartlar ileri sürmüşler, hadisleri konularına göre ilk defa onlar ayırmışlardır (tasnif etmişlerdir).

Bazı meşhur tebe-i tabiiler:

Süfyan es-Sevrî (öl. 161/778)

Ma'mer b. Reşid (öl. 153/770)

Malik b. Enes (öl 179/795)

Abdullah b. Amar el-Evzaî (öl. 165/781)

Abdullah b. Mübarek (öl. 181/797)

 

d-Sonrakiler:

Onlardan sonra gelen alimler hadis çalışmalarını biraz daha ileriye götürdüler. Tebe-i tabiînden sonra gelen hadisciler, hadisleri yoğun çalışmalar ve uzun yolculuklardan sonra hocalardan derleyip kaynak kitaplara yazmışlar, hadisleri konularına göre tasnif etmişlerdir.

Bu dönemde çok sayıda uydurma hadis ortaya çıkmıştı. Onların en önemli hizmeti sahih hadisleri toplamak ve uydurma olan hadisleri ortaya koymakti.

Onlarin döneminde râvilerin guvenilir olup olmadiklari arastirildi. Hadis ilminin usûl (metod) ve kuralları geliştirilmiştir.

Şu anda elimizde bulunan ve İslâm âleminin güvenini kazanan meşhur kitapların hemen hepsi de bu dönemde meydana getirilmiştir.

Bu dönemin meşhur hadiscilerinden bazıları:

İmam-ı Şafiî (öl. 204/819)

Ahmed b. Hanbel (öl. 241/855)

İmam-ı Buharî (öl. 256/870)

İmam-ı Müslim (öl. 261/875)

Tirmizî (öl. 279/872)

Ebu Davud (öl. 275/888)

Nesâî (öl. 303/915)

 

 Değerlendirme Soruları:

1-Sahabe kime denir?

2-Bir kimsenin sahabe olduğu nasıl anlaşılır?

3-Sahabe asrı ne zaman sona ermiştir ?

4-Sahabelerin fazileti ilgili âyet araştırınız.

5-Sahabelerin fazileti ile ilgili hadis bulunuz.

6-Tabiî kime denir?

7-Muhadramûn ne demektir ?

8-Tabiîlerin hadis ilmine hizmetlerini araştırınız.

9-Tabiîler ilmi nasıl koruyorlardı ?

10--Meşhur  tabiîlerden örnek veriniz.

11-Tabe-i tabiîn kime denir?

12-Tebe-i Tabiînin hadis ilmine hizmeti olmuş mudur?

13-Meşhur  tebe-i tabiînlerden örnek veriniz.

14-Tebe-i Tabiinden sonra gelenlerin hadis ilmine ne gibi hizmetleri olmuştur?

15-Hadisle ilgili en verimli çalışmalar ne zaman yapıldı?

16-Bunların meşhurlarından örnek veriniz.

 

 

 

 

Yedinci Ders:

HADİSİN YAPISI

*Hadisin Yapısı:

*İsnat Sisteminin Ortaya Çıkması

 

Bu Dersi Bitirdiğiniz Zaman Şu Amaçlara Ulaşmanız Beklenmektedir:

1-Hadis ilminde senet terimini ve önemini öğrenmek.

2-Hadislerin sağlam ve zayıf oluşuna sebep olan isnad sisteminin önemini hatırlamak.

3-Hadiste metin ne demektir, onu öğrenmek.

4-İsnat sisteminin (senetlendirme) hangi şartlar altında ve niçin ortaya çıktığını öğrenmek.

4-İslâmda ‘isnat’ sisteminin önemini kavramak.

 

1-HADİSİN YAPISI

Hadis iki kısımdan meydana geliri: a-Senet, b-Metin.

1a-Senet:

Senet; Türkçe’de belge, isbat, destek demektir. 

Hadis ilminde senet; birbirinden almak suretiyle hadisi rivâyet eden kişilerin (ravilerin) Rasûlüllah’a kadar sayıldığı kısımdır. 

Bu kısım hadisi rivâyet eden râvilerin isim listesidir.

Bir başka deyişle senet, hadis metninin Peygamberden, o hadisi derleyip hadis kitabına koyan hadis hocasına kadar geliş yoludur.

Senette yer alan her kişiye râvi denir.

Ravi, hadisleri öğrenip başkalarına öğreten veya anlatan (rivâyet eden) kimsedir.

Senet, hadislerin sağlamlığını tesbit etmede son derece önemlidir. Bütün hadis kitaplarında hadisin kendisiyle beraber mutlaka senedi de yazılmıştır. Senedi olmayan hadisi kimse hadis olarak kabul etmemiştir.

Zamanımızda senetsiz rivayet edilen, ya da yazılan hadisler bizi şaşırtmamalı. Önemli olan hadislerin asıl kaynak kitaplardan alınmasıdır.

Gunumuzde hadis rivayet edenlerin hadislerin kaynagini mutlaka soylemeliler.

Hadisi toplayan ve kitabina yazan hadis alimi: hadisi kendisine ulaştıran râvileri sırasıyla sayar, onların birbirlerinden hadis aldıklarını gösterir ve sahabeye ulaşır. 

Mesela, A isimli kişi Peygamberden bir söz duymuş ve B isimli kişiye aktarmış. C isimli kişi de o sözü B adlı şahıstan duymuş. Ondan da D isimli şahıs duymuş. E isimli kişi de D’den duyduğunu kitabına yazmış.

Buradaki A B C D ve E isimli kişiler râvilerdir.

İşte bu râvileri (râviler zincirini) Rasûlüllah'a kadar tesbit etme işine 'isnat (senetlendirme) sistemi' denir.

Senet veya isnat zinciri hadisin en önemli bölümüdür. Senette bir kopukluk veya zayıflık varsa, hadisin güvenirliliği azalır. Sözün doğruluğundan daha fazla onu rivâyet eden, onu bir başkasına haber veren önemlidir.

 

1b-Metin:

Hadis ilminde metin, hadisin mana ifade eden kısmı demektir.

Başka bir ifade ile, Hz. Peygamber’le ilgili bir sözü,  bir konuyu, bir haberi bize aktaran ifadelere denir ki onlar da Rasûlüllah’ın söylediği, yaptığı veya kabul ettiği şeylerin hepsini içerisine alır.

Metin, râvilerin rivayet ettiği haberdir. Hadisin aslı budur. Senet ise bizi bu hadis metnine ulaştıran yoldur, onu haber veren/aktaran râvilerdir.

 

2-İSNAT/SENET SİSTEMİNİN ORTAYA ÇIKMASI 

Doğru sözün Peygamber’e (sav) ait olması ile başkalarına ait olması arasında fark vardır. Çünkü Peygamber’in sözü dinde bağlayıcıdır.  

Sahabeler Peygamberle ilgili bir sey anlatirken cok dikkatli idiler. Onlar Peygamberden duymadiklari bir seyi asla anlatmazlardi.

Onlarin bu tutumu hadis rivayetinde prensip oldu. Daha sonraki yillarda fitneciler Peygamber adina yalan soylemeye baslayinca alimler de hadis rivayet edenlere; “bu hadisi kimden duydun?”diye soruyorlardi.

Onlar da hadisileri kimden ogrendiklerini isbat etmek zorunda idiler.

Böylece isnat/senet sistemi ortaya çıktı ve yaygınlaştı.

Senet araştırmasının Hicrî birinci asrın ikinci yarısından sonra başlaması, tabiîler ve az da olsa sahabeler tarafından senet sorulması, hadis için yolculukların başlamasına sebep oldu.

'Rıhle' denilen bu yolculuklarla, hadisi ilk rivâyet edenin ağzından duymak isteği yerine getiriliyor, sağlam senet elde ediliyordu.

  

Değerlendirme Soruları:

1-Türkcede ‘senet’ kelimesi ne demektir?

2-Hadis ilminde 'senet' neye denir?

3-Hadiste senet olayının önemini araştırınız.

4-Senedi olmayan hadise güvenilir mi ?

5-Hadis ilminde isnat ne demektir, açıklayınız. 

6-Hadis ilminde râvi ne demektir ?

7-Hadis ilminde metin ne demektir?

8-Bir sözün Peygamber’e ait olmasının ne önemi vardır?

9-Sahebelerin hadis rivâyetindeki tutumu nasıldı?

10-İsnat sistemi nasıl orataya çıktı?

11-Hadis ilminin vazgeçilmez sorusu ne idi?

12-Hadis rivâyet edenlere niçin ‘kimden duydun?’ sorusu sorulmaya başlandı?

13-Hadis ilminde ‘Rıhle’ ne demektir?

14-Rıhle niçin başlamıştır?

 

BİR HADİS :

Enes b. Mâlik’in dediğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu : « Sizden biriniz kendisi için sevip istediğini (din) kardeşi için de sevip istemedikçe (hakkıyla) iman etmiş olmaz. » (Sahih-i Buharî M. 1/30)

 

BİR HADİS:

Tarık b. Şihab anlatıyor: Bayram hutbesini okuma işini namazdan önceye alanın ilki Mervan'dır. O, bu işe tevessül edince cemaatten birisi ayağa kalkarak:

-"Yanlış bir iş yapıyorsun, namazın hutbeden  önce  kılınması gerekir" dedi. Mervan:

-"Artık o usül terkedildi" diyerek devam etmek istedi. Ebu Said el-Hudri ortaya atılarak;

-"Bu adam üzerine düşen uyarma vazifesini yaptı. Zira ben Peygamber'in (sav) şöyle dediğini işittim:

"Sizden kim (Sünnetime uymayan) bir münker (kötü bir iş) görürse (seyirci kalmasın) onu eliyle düzeltsin. Buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin. Buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu kadarı imanın en zayıfıdır."  (Buhari, Melahim/17. Müslim, İman/78. Ebu Davud, S. Iydeyn/248. Tirmizi, Fiten/11. İbni Mace, Fiten/20)

 

 

 

 

Sekizinci Ders:

HADİS TERİMLERİ

*Istılah Ne Demektir?

*Bazı Hadis Terimleri

 

Bu Dersi Bitirdiğiniz Zaman Şu Amaçlara Ulaşmanız Beklenmektedir:

1-Terimin (Istılahın) anlamını ve her ilim dalının kendine ait ıstılahları olduğunu hatırlamak.

2-Hadis ilmine ait önemli ıstılahlar (terimler) olduğunu öğrenmek.

3-Bu terimlerin en meşhurlarını şimdilik kısa olarak öğrenmek.

 

TERİM (ISTILAH) NEDİR?

Evet her ilim dalının kendine ait özel terimleri vardır. Bunlara İslâmî ilimlerde ıstılah, Batılı dillerde ise bunlara terim deniliyor.

Terim (ıstılah)  kelimenin belli bir ilim dalında kazandığı özel manadır. 

Hadis ilminin de kendine ait kelimeleri, yani terimleri (ıstılahları) vardır. İlimleri ve konularını kavrayabilmek için onlara ait terimleri, ya da kavramları kullanmak zorundayız.

Mesela; Hadis kelimesi sözlükte (günlük dilde) söz mansına gelirken, dinî ilimlerde Peygamberimizin sözü manasını kazanmıştır.

 

2-BAZI HADİS TERİMLERİ (ISTILAHLARI):

Ravi: Hadisi peygamberden itibaren kuşaktan kuşağa akataran hadis uzmanlarına verilen isim.

Rivâyet: Hadislerin gerek ilim (öğretmek) maksadıyla, gerek hüküm için, gerekse vaaz ve irşad için başkasına usûlüne uygun olaark aktarılmasıdır.

Adalet: Bir ravinin İslâm bağlı ve rivayetinde dürüst/doğru olmasıdır.

Zabt: Bir râvinin hadisi başkasından öğrenirken sağlam bir şekilde alması, ekleme ve çıkarma yapmadan ezberlemesi veya sağlamca yazması demektir.

Sahih Hadis: Peygambere ait olduğu konusunda usul (teknik) bakımdan herhangi bir şüphe ve endişe bulunmayan hadistir.

Bu tür hadisler adalet ve zabt (doğruluk ve ehliyet) sahibi râvilerin birbirinden kesintisiz olarak rivayet ettikleri hadistir.

Buradaki sahih sözü senedin kuvvetli veya zayıf oluşuna göredir. Yoksa hadisin metni zayıf veya sahih değildir.

Hasen hadis: Adalet yönü mükemmel olmakla beraber zabt yönünden bazı zayıf tarafları bulunan hadislere hasen hadis denir. Sağlamlık yönünden sahih hadisten sonra gelir.

Bu her iki hadisle de amel edilmiştir.

Zayıf Hadis: Râvileri sahih veya hasen hadisin ravilerinin özelliklerini taşımayan hadislere denir. Pek çok çeşitleri vardır. Hatırlatmak gerekir ki senedi zayıf olan bir hadisin metni pekala sahih olabilir.

Mavzu (uydurma) hadis: Hadis diye uydurulmuş sözlere bu ad verilir.

Aslında bunlar hadis değildir, Peygamberimiz bunları söylememiştir. Yalancılar O'nun adına uydurup söylemişlerdir. Bunlara hadis değil ‘hadis diye uydurulmuş sözler’ demek daha doğrudur.

Tedvin: Bilhassa İkinci Hicrî asırdan sonra dağınık olan hadislerin alimler tarafından toplanıp bir araya getirilmesi faaliyeti.

Tasnif: Çeşitli şekillerde toplanan hadisleri bablarına, konularına, râvilerine göre sistemli bir şeklilde yerleştirme, ayıklama, üzerlerinde geniş bir şekilde çalışma işi.

Şeyhayn (İki Hadis Hocası): İmamı- Buharî ile İmam-ı Müslim’in ortak adı.

 

Değerlendirme Soruları:

1-İlim dallarının özel kelimelerine ne denir?

2-Terim (ıstılah) ne demektir?

3-Terimlerle ilgili örnekler bulunuz.

4-Hadis ilminin özel kelimeleri var mıdır, bunlara ne denir? 

5-Rivâyet ne demektir ?

6-Râvi ne demektir ?

7-Adalet ne demektir ?

8-Zabt ne demektir ?

9-Sahih hadis nedir?

10-Bir hadis hangi ölçüye veya kime göre sahih olabilir, tartışınız.

11-Hasen hadis neye denir?

12-Hangi tür hadislere zayıf denir?

13-Mevzu hadis nedir?

14-Hangi çalışmalara tedvin denmiştir?

15-Hangi çalışmalara tasnif denmiştir?

 

 

 

Dokuzuncu Ders: 

HADİS İLMİNİN GELİŞMESİ (TEDVİN ve TASNİF DÖNEMİ) 1

*Hadislerin Bir Araya Toplanması (Tedvin)

*Hadis Yolculukları (Rıhletü'l-Hadis),

 

Bu Dersi Bitirdiğiniz Zaman Şu Amaçlara Ulaşmanız Beklenmektedir:

1-Hadislerin tedvin edilmesinin faydalarını gözden geçirmek.

2-Hadisleri derleyebilmek için yolculuk yapmanın önemini öğrenmek ve bunlarla ilgili örnekleri araştırmak.

 

1-HADİSLERİN BİRARAYA TOPLANMASI (TEDVİN)

Dört Halife döneminden sonra müslümanlar arasında ortaya fitne ve anlaşmazlıklar çıktı. Çeşitli gruplar ve anlayışlar türedi. Buna bağlı olarak da hadis konusunda yalan ve uydurma rivâyetlerin arttı. Bunun üzerine hadis alimleri, ya da hadis râvileri hadis hususunda bazı tedbirlere baş vurdular.  

Bu tedbieleri şöyle özetlemek mumkun:

a-Ömer b. Abdilaziz, Sünnete ait malzemenin, yani hadislerin yazıyla koruma hususundaki ihtiyacı anladı. Bunun için hadis alimlerine hadisleri toplayıp yazmaları emreden mektuplar gönderdi.

Onun bu mektubundan sonra hadiscilerin cok yogun bir hadis derleme (tedvin) faaliyetine giristiklerini goruyoruz. Cok sayida hadisci, hadisleri bilenlerden derlemek icin yollara dustuler, arastirma yaptilar. Ogrendikleri hadisleri kitaplara yazdilar.

b-Hadis alimleri bir râvinin eksik taraflarını ortaya çıkarma (cerh) veya güvenilir olduğunu ortaya koyma (ta’dil) hususunda geniş çalışmalar ve araştırmalar yapmaya başladılar.

c-Hadis ehli ve güvenilir sayılmayan kişilerden, onlar hadislerinin sağlam olduğunu isbat edinceye kadar hadis almayı bıraktılar.  

d-Hadisin rivâyetindeki veya metnindeki gizli illetleri (naksanlıkları) ortaya çıkarmak için inceden inceye araştırmaya başladılar.

Bir anlamda rivâyetleri ve râvileri mercek altına aldılar. Hadis rivâyeti için kurallar ve prensipler geliştirdiler.  

 

3-HADİS YOLCULUKLARI (RIHLETÜ'L-HADİS)

Hadis alimleri hadislerin illetlerini (kusurlarını) tesbit etmek etmek  ve hadisleri bizzat kaynağından, yani o hadisi en iyi bilenden tedvin  (erleme) işine ağırlık verdiler. Bu nedenle tedvin devrinde aynı maksat için yolculuklar daha gelişti ve büyük önem kazandı.

Aslında hadis için yolculuğa ilk defa sahabelerin çıktığını görüyoruz. Meselâ Ebu Eyyub el-Ensarî, kendisinden başka bilen kalmadığı için, taraddüt ettiği bir hadisi öğrenmek için, hayatta kalan tek râviyi görmek için Mısır'a gittiği rivâyet ediliyor.

Şu örnek ne kadar dikkat çekicidir: Medineli bir kişi Ebu’d-Derdâ’nın (ra) rivâyet ettiği bir hadisi kendisinden dinlemek üzere ta Şam’a gidr. Ebu’d-Derdâ onu tebrik eder. Aralarında şöyle bir konuşma geçer:

-Yani ticaret amacıyla gelmedin? Adam;

-Evet, demiş.

-Başka bir ihtiyaç için de gelmedin, öyle mi?

-Evet.

-Yani sadece söz konusu ettiğin hadisi öğrenmek için geldin?

-Evet.

-Eğer doğru söylüyorsan müjde sana. Çünkü ben Rasûlüllah’tan (sav) şöyle işittim: “İlim öğrenmek için evinden çıkan hiç bir kimse yoktur ki melekler –istedikleri şeyden- memnun olmaları sebebiyle ona kanatlarını sermemiş olsun.”      

Aynı yolculukların tabiîn döneminde de arttığını olduğunu görüyoruz.   

Tanınmış bir hadisçi yoktur ki farklı beldeleri gezip hadis toplamamış olsun.

 

Değerlendirme Soruları:

1-Hadis rivâyetinde yalan haberler başlayınca alimler ne yaptılar?

2-Omer b. Abduslaziz hadislerle ilgili ne yapti ?

3-Cerh ve ta’dil ilmi niçin ortaya çıktı?

4-O dönemde güvenilir olmayan kimselere karşı nasıl bir tutum izlendi?

5-Hadislerdeki gizli kusurları ortaya koymak için hadisciler neler yaptılar?

5-Rihletu'l-hadis ne demektir? 

6-Hadis için yolculuklar ilk defa ne zaman başladı?

7-Ebu’d-Derdâ, hadis için yanına gelen ne demişti?

8-Tabiin döneminde de hadis yolculukları oldu mu?

9-O dönemde hadis derlemek için yolculuığa çıkmak gerekiyor muydu?

 

 

 

 

Onuncu Ders:

HADİS İLMİNİN GELİŞMESİ (TEDVİN ve TASNİF DÖNEMİ) 2

*Hadislerin Kitaplara Yazılış Şekilleri

*İlk Hadis Kitapları

 

Bu dersin amaçları:

1- Hadisleri tedvin eden hadiscilerin bunları kitaplarına iki şekilde yerleştirdiklerini öğrenmek.

2-İlk hadis kitapları hakkında bilgi sahibi olmak.

 

1-HADİSLERİN TASNİF EDİLMESİ

İslam tarihinde yazilmış olan hadis kitapları, hadisleri genellikle iki metoda uyarak bir artaya getirmislerdir.

1-'Ale'r -rical (kişi adına göre) :

Yani hadisi rivâyet eden sahabeler fbazen alfabetik, bazen de yarım alfabetik bir tarzda, hadislerin konusuna dikkat edilmeksizin alt alta dizilir. Sonra başka sahabenin rivâyetlerine geçilir. Mesela Hz.Ebu Bekr'in rivayet ettiği hadisler 'Müsned-i Ebi Bekr' başlığı altında verilir.

Bu tür kitaplar fazilet, İslâmı kabul durumuna göre alfabetik sıraya göre tertip edilseler de bunlara genel olarak 'Müsned' denmiştir.

Demek ki müsned, sahabe adına göre tertip edilmiş hadis kitaplarıdır.

2-'Ale'l ebvab (konu başlıklarına göre) : Yani hadisler konularına göre taksim edilir ve böylece tertip edilirler. Hadisler temas ettikleri konulara göre belli başlıklar altında toplanır. Bu usûlle hazırlanmış eserlerden yararlanma elbette daha pratiktir.

Bu şekilde, yani konularına göre tertip edilmiş hadis kitaplarına genel bir isim olarak 'Musannef' adı verilmiştir. 

Musannef türüne 'Câmi'  ve 'Sünen' diye meşhur olmuş kitaplar da girerler.

Cami'; iman, ahkâm (hükümler), zühd (ibadette devamlılk), yeme-içme, tefsir, tarih-siyer, fiten (fitneler) ve menâkib'den (menkibeler-olaylar) oluşan sekiz bölümü olan hadis kitaplarına denmiş. Buharî’nin ve Tirmizî’nin Câmi's-Sahihleri gibi.

Sünen; bütün fıkıh konularını içerisine alan kitaplara denir. Ebu Davud ve Nesâî'nin Sünenleri gibi. 

 

2-İLK HADİS KİTAPLARI

a- Abdürrezzâk’in Musannef’i

Adı Ebu Bekir Abdürrezzâk b. Hammâm es-San’ânî’dir. 126/743 Tarihinde Yemen’de doğmuş, 211/826 tarihinde yine orada vefat etmiştir.

Yemenin büyük hadis alimlerindendi.

Amcası Vehb ile babası Hammâm da meşhur hadiscilerdendi. Her ikisinden de ilim öğrendiği gibi, o zamanın diğer meşhur râvilerinden de hadis aldı. Pek çok yere seyahat yaptı. Güvenilir bir hadis alimi idi. Kendisinden de pek çok hadisci hadis öğrenip rivâyet ettiler.

Onun en meşhur kitabı Musannef adlı büyük hadis kitabıdır.

Bu kitap günümüze kadar gelmiş ve 11 cilt halinde basılmıştır. İçerisinde 21033 adet hadis vardır ve bu genellikle fıkıh konularıyla ilgili hadislerdir.

 

b- Ebu Davud et-Teyalisî'nin Musned’i

Bu dönemde meydana getirilmiş müsnedlerden elimize ulaşan en eski örnek Ebu Davud et-Teyalisî'ye (öl. 202) aittir.

Teyalisî'nin Müsned'i onbir cüz halinde 2767 hadisi ihtiva etmektedir.

Bu eser es-Saatî tarafindan Minhâtu'l-Ma'bud adıyla konularına ayrılarak musannef hale getirilmiş ve basılmıştır.

 

c-İmam-i Malik’in Muvatta’si

Tedvin döneminden bize ulaşmış en önemli eser İmam-ı Malik’in (öl.179) Muvatta'sıdır.

İçerisinde toplam 1720 hadis vardır. Ayrıca içerisinde sahabe ve tabiî fetvaları da bulunmaktadır. Bazıları onu Buharî ve Müslim'den önce en sahih hadis kitabı sayarlar.

Muvatta'nın içinde bulunan hadisler daha sonra hazırlanan sahih hadis kitaplarına da girmiştir.

 

Değerlendime Soruları:

1-Hadisler kitaplara hangi metodla toplanmıştı?

2-Ale’r-rical ne demektir?

3-Müsned ne demektir?

4-Müsned türünün ilk örneği hangisidir ?

5-Ale’l-ebvab ne demektir?

6-Musannef ne demektir? 

7-Musannef türüne başka hangi hangi hadis kitapları çeşitleri girer ?

8-Hadis ilminde ‘sünen’ ne demektir?

9-Hadis ilminde ‘camii’ ne demektir?

10-Abdürrezzâk b. Hammâm kimdi?

11-Abdürrezzâk’ın Müsannefi’nin özellikleri nedir?

12-Musannef türünün ilk önemli örneklerinden Teyalisî'nin Musannefi'nin özellikleri nasıldır?

13-İmam-ı Malik kimdi?

14-Muvatta’nın özellikleri nasıldır?

 

BİR HADİS:

Abbas ibnu Abdulmuttalip (ra) anlatıyor: Hz. Peygamber'in (sav) şöyle dediğini işittim:

“İmanın tadını, Rabb olarak Allah'ı, din olarak İslâmı, peygamber olarak da Muhammed'i seçip razı olanlar duyar.” (Müslim, İman/56. Tirmizî, İman/10)

 

 

 

 

 

Onbirinci Ders: 

HADİS İLMİNİN GELİŞMESİ 1 (Meşhur Hadis Kitapları)

*Kütüb-ü Sitte ve Yazarları (Musannifler),

*Kütüb-ü Sitte'nin Özellikleri,

 

Bu Dersi Bitirdiğiniz Zaman Şu Amaçlara Ulaşmanız Beklenmektedir:

1Kütüb-ü Sitte diye bilinen altı meşhur kitaplari tanimak.

2-Hadislerin çok ciddi ve titiz çalışmalar sonucu, sağlam bir şekilde toplandığını, dikkat ve ustalıkla kitaplara yazıldığını öğrenmek.

3-Sahi-i Buhari hakkinda kisa bilgi edinmek.

4-Sahih-I Muslim hakkinda kisa bilgi edinmek.

 

KÜTÜB-Ü SİTTE ve YAZARLARI

Tasnif döneminde en meşhur olan Kütüb-ü Sitte(altı kitap)dir. Bunların ve müelliflerini kısaca tanıyalım.

Bunlar ayni zamanda yukarida gectigi gibi ale’l-ebvab, yani konularina gore duzenlenmis, ‘musannef’ turu kitaplardir.

 

1-İmam-ı Buharî ve Kitabı:

Muhammed b. İsmail b. İbrahim el-Buharî, 195/810 tarihinde Buhara'da doğdu. On yaşlarında iken hadis öğrenmeye ve ezberlemeye başladı. Buhara'daki hocalardan ders aldıktan sonra, o zamanın önemli ilim merkezleri olan Şam, Bağdad, Kûfe, Mısır ve Hicaz'a gitti. Bu ilim merkezlerinde bini aşkın hocadan (hadis şeyhinden) ders aldı.  

İmam-ı Buharî, 256/870 yılında Buhara yakınlarındaki Hartenk'te vefat etti.

İmam-ı Buharî, bütün ömrünü hadis ilmine hizmet için geçirdi denilebilir.  

İbni Hacer el-Askalanî (öl.852/1448) derki: "Gök kubbe altında Rasûlüllah'ın (sav) hadislerini Buharî'den daha iyi bilen birini görmedim."

O'nun sadece sahih olan hadisleri bir araya toplamak için meydana getirdiği bu eser İslâm aleminde Kur'an'dan sonra en sahih (sağlam) kitap olarak kabul edilmiştir. Kendinden sonra gelenler için ‘sahih hadis’ sahasında ilk örnektir.

O, adalet ve zabt sahibi râvilerin, yani guvenilir (sika) hadis alimlarinin sağlam bir yolla rivayet ettikleri hadisleri kitabina almaya dikkat etmistir.

İmam-ı Buharî kitabına 7275 kadar hadis almıştır. Bunları ya Kur'an'dan aldığı âyetlerle, ya da fıkıhtan seçtiği çeşitli bablara (konu başlıklarına) yerleştirmiştir.  

el-Camiu's-Sahih 97 kitaba (ana bölüme) ayrılmıştır.

 

2-İmam-ı Müslim ve Kitabı:

Müslim b. Haccac el-Kûşeyrî, 202/817 veya 206/821 yılında Nişabur'da doğdu.

Çocukluğu ve tahsili hakkında az bilgi bulunan İmam-ı Müslim de hayatını hadis ilmine adayanlardan biridir. Meşhur ilim merkezlerini dolaşmış ve o dönemin meşhur şeyhlerinden (hadis hocalarından) hadis öğrenmiştir. İmam-ı Müslim 264/877 yılında vefat etmiştir.

Hadis konusunda çok calismalar yapan bir hadisci idi.

Onun hadis kitabinin adi da el-Camiu's-Sahih’tir. Bu kitap İmam-ı Buharî'nin kitabından sonra en sahih kitap sayılmıştır.  

Kitabına kendi ölçülerine göre sahih kabul ettiği hadisleri almıştır.  

Müslim'in Sahih'inde 52 kitap(ana bölüm) bulunmaktadır.

 

Değerlendirme Soruları :

1-Kütüb-ü Sitte ne demektir? 

2-İmam-ı Buharî’nin hayatını kısaca anlatınız.

3-İmam-ı Buharî hadisleri nereden ogreniyordu ?

4-Askalânî İmam-ı Buharî için ne demiştir ?

5-Buharî kitabına niçin ‘sahih’ adını verdi?

6-Buharî’nin kitabında kaç hadis vardır ?

7-Buharî’nin Sahih’i kaç kitaba (ana bölüme) ayrılmıştır ?

8-İmam-ı Buharî'nin kitabı niçin Kur' an'dan sonra en sağlam kitap sayıldı?

9-Buharî’nin Sahih’i Türkçeye tercüme edildi mi, araştırınız.

10-İmam-ı Müslim ne,rede doğu ve nerede öldü ?

11-İmam-ı Müslim'i kısaca tanıtınız.

12-İmam- Müslim’in meşhur kitabının adı nedir ?

13-Müslim’in kitabının özellikleri nelerdir?  

14-Müslim’in kitabında kaç ana bölüm bulunmaktadır ?

15-Müslim’in sahihi Türkçeye tercüme edildi mi, araştırınız.

16-Buharî ve Müslim’in kitaplarına beraber ne denir ?

 

 

 

 

Onikinci Ders: 

HADİS İLMİNİN GELİŞMESİ 2 (Meşhur Hadis Kitapları)

*Kütüb-ü Sitte ve Yazarları (Musannifler)

*Kütüb-ü Sitte'nin Özellikleri

 

Bu Dersi Bitirdiğiniz Zaman Şu Amaçlara Ulaşmanız Beklenmektedir:

1Kütüb-ü Sitte diye bilinen altı meşhur ve sağlam hadis kitaplarından Ebu Davud, Tirmizî, Nesâî ve înbi Mace hakkında kısa bilgi sahibi olmak.

2-Hadislerin çok ciddi ve titiz çalışmalar sonucu, sağlam bir şekilde toplandığını, yine olağanüstü bir dikkat ve ustalıkla kitaplara yazıldığını öğrenmek,

3-İslâmın korunması anlamına gelen hadislerin derlenip, kitaplarla koruma altına alınmasında hizmeti geçen bütün alimleri takdir etmek ve hayırla yadetmek,

 

3-Ebu Davud ve Kitabı:

Süleyman b. Es'aş b. İshak el-Ezdi es-Sicistanî, 202/819  tarihinda Sicistan'da doğdu, 275/888 tarihinde Basra'da vefat etti.

O da diğer hadis imamları gibi ilim merkezlerini dolaşıp meşhur hadis hocalarından hadis öğrenmiştir.        

Hadis üzerine bir çok eser yazmıştır. Bunların en meşhuru Sünen adıyla yazdığıdır. Ahkam hadisleri türünde onun bu kitabı ilk örnektir ve İslâm alimlerinin güvenini kazanmıştır. O bu eserini yirmi yılda yüzbinlerce hadisten seçerek bir araya getirmiştir.

Ebu Davud'un Sünen'inde 4800 kadar hadis bulunmaktadır.

O, her bab (konu) altında kendince en sağlam hadisleri sıralamıştır. Hadisleri aldığı kaynağı ve çeşitli rivâyetleri de beraberinde vermiştir. Zayıf hadisleri işaret etmiş, sahih saydıkları hakkında uzun bilgi vermemiştir. Uzun olan hadisleri sadece bab ile ilgileri kadarını vermekle yetinmiştir.

 

4-Tirmizî ve Kitabı:

Ebu İsa Muhammed b. İsa et-Tirmizî 206/824 tarihinde Tirmiz'de doğdu ve 279/892 tarihinde aynı yerde vefat etti.

İmam-ı Tirmizî de devrinin diğer hadis alimleri gibi Arap yarımadasını, İran ve Horasan çevresindeki şehirlere yolculuklar yaptı. Buharî, Müslim ve Ebu Davud'dan ve diğer üstadlardan hadis öğrendi.

Ezberleme kabiliyeti çok kuvvetli biriydi.

Tirmizî Sünen'i, yani el-Camiu's-Sahih isimli hadis kitabı, hadis alimleri tarafından meşhur Altı Kitab'ın (Kütüb-ü Sitte'nin) içerisinde sayılmıştır.

Tirmizî, eserini fıkıh bablarına göre tertip etmiştir. Râviler üzerinde dikkatlice durmuş, hadislerin sahih olmalarına dikkat etmiş, fıkıhcıların bu hadislerden hüküm çıkardıklarını göstermiştir.

Hemen her hadisten sonra "Ebu İsa der ki" diye hadis hakkındaki görüşünü belirtmiş, ‘sahih’, ‘hasen’ veya ‘hasenun sahihun’  tabirlerini kullanmıştır. Ayrıca kitabının sonuç bölümünde hadislerin zayıf (illetli) taraflarına dikkat çekmiştir.

Tirmizî'nin kitabının tertibi oldukça güzeldir ve içinde tekrar yoktur.  

 

5-Nesâî ve Kitabı:

Ebu Abdurrahman Ahmed b. Şuayb en-Nesaî 214/830 yılında Horasan yakınlarındaki Nesa'da doğdu, 303/886 yılında Mekke yolunda veya Mekke'de öldü.

İlk tahsilini memleketinde yaptıktan sonra Belh, İrak, Şam ve Mısır'ı gezmiş ve oralardaki şeyhlerden (hocalardan) hadis öğrenmiştir.  

Nesâî, devrinin en güvenilir hadiscisi sayılmıştır. Konuları fıkıhla ilgili hadisleri, rivâyet farklılıklarını gözetmiş ve biraraya getirmiştir.

Daha sonradan bu eserini özetleyerek kendince sahih olan hadisleri almış ve bu eserine el-Müctebâ adını vermiştir.

el-Müctebâ Kütüb-ü Sitte'nin beşinci kitabı olarak kabul edilmiştir.

el-Müctebâ, 'sünen' tipi kitaplardan sayılmıştır.

Hadisleri hiç kısaltmadan ve aralarındaki en küçük kelime farklılıklarına işaret etmek suretiyle kitabına almıştır.

 

6-İbni Mace ve Kitabı:

Ebu Abdullah Muhammed ibnu Yezd Abdullah ibnu Mace el-Kazvinî, 209/824 tarihinde Kazvin'de doğdu ve 303/886 yılında orada vefat etti.

İbni Mace de devrinin diğer hadiscileri ve alimleri gibi İslâm aleminin çeşitli şehirlerine geziler yapıp hadis derlemiştir.

Bir çok eseri olan İbni Mace'nin en önemli eseri Sünen adlı kitabıdır.

İbni Mace'nin Sünen’i tertiplidir ve tekrarlardan uzaktır. Kısa ve özlüdür. Bu yönleriyle tercih edilen bir hadis kitabıdır. Zamanının önemli hadis alimi Ebu Zür'a'ya göre içerisinde 30 civarında zayıf hadis bulunmaktadır.

Bu Sünen’in içerisinde 37 kitap (ana bölüm) ve 4341 hadis bulunmaktadır.    

 

Değerlendirme Soruları:

1-Ebu Davud, nerede doğdu ve nerede öldü ?

2-Ebu Davud’un hadisteki özellikleri nedir ?

3-Ebu Davud'un kitabının adı nedir ?

4-Ebu Davud’un kitabının özellikleri nelerdir?  

5-Onun kitabında kaç hadis bulunmaktadır ?

6-Ebu Davud daha çok hangi hgadisleri biraraya topladı ?

7-İmam-ı Tirmizî kimdir ?

8-İmam-ı Tirmizî de hadis için yolculuk yaptı mı ?

9-Bir hadisci olarak Tirmiî’nin özellikleri nelrdi ?

10-Tirmizî'nin kitabının adı nedir ?

11-Tirmizî kitabını yazarken nelere dikkat etmiştir ?

12--Tirmizî her hadisten sonra değerlendirme yapmış mıdır?

13-Tirmizî’nin kitabının ana özellikleri nelerdir?   

14-İmam-ı Nesâî nerede doğdu ve nerede vefat etti ?

15-Nesâî de hadis yolculuğu yaptı mı ?

16-Bir hadisci olarak Nesâî’nin özellikleri nelerdi ?

17-Nesâî’nin hadis kitabının adı nedir ?

18-Nesaî'nin kitabının özellikleri nelerdir?  

19-İbni Mace nerede doğdu ve nerede öldü ?

20-O da ilim elde etmek için yolculuk yaptı mı ?

21-İbni Mace’nin kitabının adı nedir ?

22-İbni Mace'nin kitabının özellikleri nelerdir?

23-İbni Mace’nin sünneinde kaç bölüm ve kaç hadis bulunmaktadır ?

 

 

 

 

 

Onüçüncü Ders:   HADİS ÇEŞİTLERİ

*Sağlamlığına Göre Hadis Çeşitleri

*Râvi Sayısına Göre Hadis (Haber) Çeşitleri

 

Bu Dersi Bitirdiğiniz Zaman Şu Amaçlara Ulaşmanız Beklenmektedir:

1-Hadislerin râvilerin sağlamlığına, senetlerinin kesintisiz olup olmamasına veya gizli bir kusur taşıyıp taşımadıklarına göre isimler aldıklarını öğrenmek.

3-Mütevâtir haberlerin neden güvenilir olduğunu öğrenmek.

 

1-SAĞLAMLIĞINA GÖRE HADİS ÇEŞİTLERİ

Hadisler, senedinin sağlam, râvilerinin adalet sahibi olmalarına, şüphe ve illetten (kusurdan) uzak bulunmalarına ve râvi sayılarına göre bazı isimler almışlardır.

Bunlara hadis çeşitleri diyoruz. Hadisin güvenilirlik durumunu bilme açısından bu isimlerdirme önemlidir.

Hadis alimlerine göre hadisler sağlamlık yönünden üç çeşittir: a-Sahih hadisler, b-Hasen hadisler, c-Zayıf hadisler.

 

a-Sahih Hadis:

Adalet ve zabt sahibi raviler tarafından kesintisiz bir senetle rivâyet edilen, gizli bir kusurdan (illetten) uzak bulunan hadistir.

Bu hadisler mutevatirden sonar en guvenilir hadislerdir. Bunlarin Peygamber’e ait oldugunda suphe yoktur. Dini acidan bunlarla amel edilir ve muslumanlari baglayicidir.

 

b-Hasen Hadis:

Adalet sahibi râviler tarafından kesintisiz olarak rivâyet edilen, illetten uzak, fakat zabt yönünden sahih hadis derecesine ulaşamayan hadise denir.

Hasen hadis sahihten bir derece aşağı olmasına rağmen dinde delil (hüccet) olma konusunda onun gibidir.

       

c-Zayıf Hadis:

Sahih ve hasen hadisin şartlarını taşımayan her türlü hadise bu isim verilmiştir.

Bir hadisin zayıf sayılmasına sebep ya senedindeki kopukluktur, ya da râvilere ta'n (aşırı tenkit) edilmesidir.

Bir râvi adaletinin veya zabtının zayıflığı yönünden ta'n (aşırı tenkit) edilir. Onun adaletine zarar veren sebepler: yalancılıkla itham edilmesi, fasık olması, fazla bilinmemesi ve bid'atcı olmasıdır.

Zabtına zarar veren sebepler ise; fazla yanılması, gaflet etmesi, vehme kapılması, sika râvilere aykırı rivâyette bulunması ve kavrayışının kıtlığıdır.

 

d-Mevzu' hadis:

Bunlar hadis degil yalancılar tarafından kasten hadis diye uydurulmuş sözlerdir. Bu işi yapanlar insanların en yalancısı sayılmıştır.

Bu hadislerle amel etmek haramdır.

 

2-RÂVİ SAYISINA GÖRE HADİS (HABER) ÇEŞİTLERİ 

1-Mütevâtir hadis:

Her kuşakta yalan soylemesi mukun olmayan büyük pek cok kisi  tarafından rivâyet edilen haberdir.

Mütevâtir haberler gözle görülmüş gibi kesinlik ifade ederler. Dinde baglayicidirlar, yani delil olarak kullanilir.

2-Vahid veya Ehad hadis:

Mütevâtir derecesine ulaşamayan hadislere bu isimler verilir.  demektir. Râvisi bir, iki veya uc olabilir.

Bunlar sahih, hasen veya zayif olabilir.

3-Meşhur hadis:

Sahabe, devrinde vahid veya ehad iken, yani cok bilinmeyen bir hadis iken, tabiîn ve tebe-i tabiîn devirlerinde mütevâtir derecesine yükselip meshur olan hadistir.

 

Değerlendirme Soruları:

1-Hadisler hangi ölçüye göre isim almaktadırlar?

2-Sağlamlığına göre kaç çeşit hadis vardır ?

3-Sahih hadis ne demektir? 

4-Sahih hadislerle amel edilir mi ?

5-Hasen hadis ne demektir?

6-Hasen hadisle amel edilir mi ?

7-Bazı hadislere zayıf denmesinin sebebi nedir? 

8-Zayıf hadislerle amel edilir mi ?

9-Mevzu hadis nedir ?

10--Mütevâtir hadis ne demektir?

11-Kur'an bize tevâtür yoluyla gelmiştir, bu ne demektir, araştırınız.

12-En güvenilir haber mütevâtir haberlerdir, niçin?

13-Ahad (vahid) haber ne demektir?

14-Ahad haberlerle amel edilmiş midir, onlar dini meselelerde delil (hüccet) olarak kullanılmış mıdır, araştırınız.

15-Meşhur haber ne demektir?

 

BİR HADİS:

Safvan b. Süleyman (ra) Rasûlüllah’ın şöyle buyurduğunu anlatatıyor :

« Dul ve kimsesizler için çalışan, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri oruç tutan kimse gibidir. » (Buharî, Nafakât/1, Edeb/25, 26.  Nesaî, Zekât/78. Müslim, Zühd/41. Tirmizî, Birr/44. nak. K. Sitte, 2/541)

 

 

 

 

 

Ondördüncü Ders:

RİVÂYETİN ŞARTLARI

*Râvi ve Râvide Aranan Şartlar

*Râvinin Cerhine (Terkedilmesine) Sebep Olan Durumlar

 

Bu dersin amaçları:

1-Hadislerin sağlam râvilerin rivâyetiyle sahih olabileceğini hatırlamak.

2-Sika râvilerde aranana özellikleri öğrenmek.

3-Hangi râvilerin hangi sebeplerden dolayı cerhedildiğini, yani haberinin güvenilir kabul edilmediğini araştırmak.

 

1-RÂVİDE ARANAN ŞARTLAR 

Hadislerin sahih, hasen veya zayıf diye nitelenmesi, o hadisin senedinde yer alan ravilerin durumuyla ilgilidir.

Bir haberin veya sözün sağlam ve doğru olmasından önce, onun güvenilir kişiler tarafından rivâyet edilmesi önemlidir.

Bu söz veya haber Peygambere aitse bunun daha büyük bir sorumluluk getireceği açıktır.

Bundan dolayı İslâm alimleri bir hadisle amel edilebilmesi için o hadisin sağlam olması gerekir görüşündedirler.  Bir hadise sağlam diyebilmek için de o hadisin râvilerinde bazı şartların (özelliklerin) olması gerekir.

Hadis uzmanları ravilerde şu şartları aramışlardır:

1-Râvinin müslüman olması;

2-Râvinin adalet sahibi olması;

Adalet, doğru istikamette olmak demektir.

Yani râvinin doğru olması, günâh ve kötülüklerden uzak durması, iyilik sahibi olması, dini emirleri yerine getiren birisi olması demektir. 

3-Râvinin zabt sahibi olması;

Hadis ilminde zabt, râvinin işitmiş veya öğrenmiş olduğu hadisi, başkalarına aktarıncaya kadar değiştirmeden olduğu gibi ezberinde tutması, gerektiğinde aynen aktarabilmesidir.

Hafızası kuvvetli raviler duydukları hadisleri aynen ezberlerler, uzun zaman akıllarında tutarlar ve aynen rivâyet ederler.

Zabt güçlü bir hafiza ile olduğu gibi güçlü bir kalemle de olabilir. Hatta yazmak bazen ezberlemekten daha kalıcıdır.

4-Râvinin akıllı ve baliğ olması;

Ravilerin akıl sahibi ve ergenlik yaşına ulaşmış olmaları da şarttır.

Hadis din olduğuna göre, onu öğrenip başkalarına aktaranlarda da akıl şartı aranır. Ne söylediğini bilmeyenlerin ilmine ve verecekleri habere güven olmaz. 

Baliğ olması da artık ne yaptığını bilme, çocuk yaşından kurtulmadır. Hadis ravisinin belli bir olgunluğa erişmesi, sorumluluğunun bilincinde olması gerekir.

İşte bu şartları taşıyan güvenilir râvilere 'sika' raviler denmiştir.

 

2-RÂVİNİN CERHEDİLMESİNE (TERKEDİLMESİNE) SEBEP OLAN HALLER 

İnsanlar din ve takva yönünden farklı oldukları gibi, zekâ , akıl, hafıza ve ilim yönünden de eşit değillerdir. Hadisçiler de böyledır. Onların bazıları hadis ilminde daha iyi bir noktada iken, bazıları adalet ve zabt yönünden daha zayıf olabilir.

Hadis alimleri hadis râvilerini sıkı bir kontrole tabi tuttular. Onları din, ahlâk, fazilet, takva, akıl, zekâ ve hafıza gücü yönünden araştırdılar.

İşte râvilerin güvenilir (sika) olup olmadıklarını ortaya koyma çalışmalarına (ilmine) 'Cerh ve Ta'dil' dediler.

Ta'dil; Bir râvinin adalet ve zabt sıfatlarını taşıyip taşıdiğını arastirmk ve buna hükmetmek demektir.

Cerh ise; bir râvinin adalet ve zabt sıfatlarını taşıyip taşımadığını arastirmak ve buna hükmetmektir.

Cerh ve Ta'dil çalışmaları ile bir râvinin sika olup olmadığı ortaya konulur. Sika ise ona güvenilir ve haberi alınır. Sika olmadığı tesbit edilirse ona güvenilmez ve cerhedilir, yani hadisi terkedilir.  

Bir râvi şu sebeplerden dolayı cerhedilir:

1-Râvinin yalancı olması,

2-Râvinin fasık ve sefih olması, yani günahkâr ve ne dediğini bilmeyecek kadar aklınin başından gitmesi.

3-Râvinin zındık olması; İnanmış görünerek dini bozmaya çalışması. Böyleleri bazen takvadan dem vurarak hadis uydururlar.

5-Gaflete düşmesi, dikkatsizlik ve dalgınlık sebebiyle rivâyette açık hatalar yapması,

6-Hafıza kaybına uğraması,

7-Sika râvilere aykırı rivayette bulunması.

 

Değerlendirme Soruları:

1-Bir haberin değeri nasıl ortaya çıkar ?

2-Peygamberin sözünü rivâyet etmek sorumluluık getirir mi ?

3-Hadisler hangi ölçüye göre sağlam veya zayıf sayılırlar ?

4-Hadisleri rivâyet edenlere ne denir?

5-Sika râvi ne demektir?

6-Bir râvinin güvenilir (sika) olması için hangi özelliklerinin olması gerekir?

7-Hadis ilminde adalet ne demektir ?

8-Hadis ilminde zabt ne demektir ?

9-Râvilerin akil-baliğ olması şart mıdır ?

10- Hadis ilminde ta'dil ne demektir?

11-Hadis ilminde cerh ne demektir?

12-Râvilerin cerh edilmesi nedir, araştırınız.

13-Yalancı râvilere güvenilmez mi ?

14-Râvini sefih olması ne demektir ?

15-Râvi günahkâr olursa onun rivâyetine güvenilmez mi ?

16-Zındıklık nedir, bu derste niçin söz konusu edildi ?

17-Hadis rivâyetinde hangi gaflet zayıflık sebebidir ?

18-Bir râvi hafiıza kaybına uğrarsa ne olur ?

19-Sikâ ravilere aykırı rivâyete güvenilmez mi ?

 

BİR HADİS:

Süheyb b Sinan (ra) anlatıyor: Hz. Muhammed (sav) şöyle buyurdular:

 "Mü'min kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır! Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum sadece mü’mine mahsustur, başkasına değil. Onun başına memnun olacağı bir iş gelse sükreder, bu ise hayırdır. Başına bir zarar gelse sabreder, bu da onun için hayırdır." (Müslim, Zühd/64)

 

BİR HADİS :

Ebu Musa (ra) anlatıyor : Rasûlüllah (sav) şöyle buyurdu : « İyi arkadaşla kötü arkadaşın örneği, misk taşıyanla körük çeken insanlar gibidir. Misk sahibi ya sana kokusundan verir veya sen ondan satın alırsın. Körük çekene gelince ya elbiseni yakar, yahut sen onun pis kokusunu çekersin. » (Buharî ve Müslim’den, Kütüb-ü Sitte, 10/125)

 

 

 

 

Onbeşinci Ders:  

HADİS DİYE UYDURULMUŞ SÖZLER (MEVZU HADİSLER)  1

*Hadis Diye Uydurulan Sözler

*Hadis Uydurma Sebepleri

 

Bu Dersi Bitirdiğiniz Zaman Şu Amaçlara Ulaşmanız Beklenmektedir:

1-Peygamber adına bir çok yalan uydurulduğunu, bu uydurmaların hadis adı altında kitaplara girdiğini, halk arasında yayıldığını ve onlarla amel edildiğini öğrenmek.

2-Hadis uydurma sebeplerini, insanların hatayı hangi gerekçelerle yaptıklarını araştırmak.

 

1-HADİS DİYE UYDURULAN SÖZLER (MEVZU HADİSLER)     

Peygamber (sav)  söylemediği halde o söylemiş gibi O’na nisbet edilen uydurma sözlerdir.

Bunlar aslında hadis değildir. Böyle söylenmesi hadis râvilerinin onları hadis zannetmesinden dolayıdır. Bu gibi haberlere mevzu' denir.

Bu türlü sözlerin bir kısmı atasözlerinden, bilginlerin veya filozofların ödeyişlerinden (vecizelerinden), ya da sahabelerin sözlerinden meydana gelirler.

Bazen de uydurmacıların hayallerinden türettikleri şeylerdir.

Hadis diye uydurulmuş sözler dine ve dindarlara çok zararlı olduğu için kesinlikle haram sayilmistir. 

Ancak uydurma olduğunu söylemek için rivâyet etmek caiz görülmüştür.

Bir hadiste söyle buyuruyor: "Yalan (uydurma) olduğunu bildiği halde böyle bir sözü bana nisbetle rivayet eden, iki yalancıdan biridir." (Tirmizî, İlim/9. İbni Mace, Mukaddime/5)

Hadis uydurma girişimleri Hz. Osman'ın şehid edilmesinden, yani İslâm tarihinde fitne dönemi denilen olaylardan sonra başlamıştır.   

    

2-HADİS UYDURMA SEBEPLERİ

a-Bir grubun görüşünü savunma ihtiyacı:

O günün şartlarında meydana gelen siyasî görüş ayrılıkları itikadî bölünmelere yol açtı. Gruplar halk arasında tutunabilmek ve taraftar toplayabilmek için, kendi haklılıklarını ortaya koymak üzere yazılı olmayan hadislerin aralarına kendi sözlerini katmaya başladılar.

Özellikle liderlerinin lehinde ve karşı grup aleyhinde bol bol hadis uydurdular. Bu uydurma işinin İslâmı zayıflatmak girişiminde bulunanlar tarafından da teşvik edildiği ve desteklendiği görülmektedir.

Bu tür kişilerde tarafgirlik, particilik (fırkacılık) ve grupculuk eğiliminin din şuurunun üzerinde olduğunu görüyoruz.

 

b-İslâm düşmanlığı:

Daha önceleri Arapları önemsemeyen gruplar, müslüman Arapların kuvvete ve izzete ulaşıp onları egemenlikleri altına almalarını hazmedememişlerdi. Bu yüzden onlara düşmandılar. Bunların bir kısmı da durumu kurtarmak için zahiren müslüman olmuşlardı. Ancak her fırsatta müslümanlara ve İslâma saldırıp onları zayıflatmayı ihmal etmiyorlardı.

Kur'an'a saldırıyı göze alamayan bu kişiler, daha savunmasız hadisi ele aldılar ve bu yoldan müslümanları birbirine düşürmeyi, İslâmı içten zayıflatmayı denediler. Onlar bu faaliyetlerini ne yazık ki İslâm kisvesi altında yürütüyorlardı.

Bunlardan birisi (Abdulkerim b. Ebi'l-Evca, öl. 160/776) asılmak için götürülmek üzereyken şöyle demiş: "Dininizde helâli haram, haramı helâl göstermek üzere dört bin hadis uydurdum."

 

c-İslâma hizmet etmek arzusu:

Kimileri de müslümanları iyi amellere teşvik, kötü işlerden sakındırmak üzere hadis uydurmuşlardı.

Amellerin faziletine dair bu tür haberleri daha çok derviş ve sofi meşrepliler uydurmuşlardı. Şu kadar namaz kılar, falanca rek'atında şu duayı veya sûreyi okursan cennette şu makamı kazanırsın, ya da şu kadar bin sevap alırsın gibisinden bol keseden sevap bağışlamışlardır.

Bu haberleri uyduranlar, iyi niyetle uydurulan haberlerin diğerlerinden daha tehlikeli olduğunun farkında değillerdi. Onlar bu işi iyi niyetle yaptıklarını iddia ediyorlardı. Halk onların samimiyetlerini bildiği için, onların rivâyetlerini hadis olarak almaktan çekinmemişlerdir.

Dolaysıyla hadis uyduran dindarlarin diğer uydurmacılar kadar dine zarar verdiklerini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Hatta bazıları Peygamber lehine yalan uydurmanın caiz olduğunu bile iddia ediyordu. Bu yolla Allah'ın rızasını kazanmayı ummuşlardı.

Halbuki her ne şekilde olursa olsun Allah'ın Rasûlüne karşı bir yalan söz konusu idi ve bu faaliyet her zaman İslâm için zararlı olmuştur.

 

d-Kişisel çıkar Sağlamak Düşüncesi:

Dünyalık ve şahsî çıkar sağlamak peşinde olan niceleri yöneticilerin hoşuna gidecek haberler uydurdular. Onların arzu ve yaşantılarına uygun hadisler uydurarak bahşiş almaya çalıştılar.

Gıyas b. İbrahim, Halife Mehdi'nin güvercin yarıştırdığını görünce hemen oracıkta Peygambere ulaşan bir senetle bir hadis uydurmuş ve güya Paygamberimizin ok, deve, at ve kuş yarışından başkası için ödül vermenin helâl olmadığını söylediğini iddia etmiş.

Mehdi ona onbin dirhem bahşiş vermiş. Ancak daha sonra bu sözün uydurma olduğunu ortaya çıkınca Gıyas'ı yalancılıkla suçlamıştır.

Ortalıkta yaygın olan siyasî grupların lehine hadis uyduranların yanında piyasa hesaplarıyla da hadis uyduranlar olmuştur. Mesela, patlıcanın her derde ilaç olduğu yalanı gibi.  

Halk arasında saygın bir yer kazanmak için verdiği fetvaları uydurma hadislere dayandıranlar da olmuştur.

Mesela Abdülaziz b. el-Haris (öl. 371) isimli birisi Mekke'nin savaş yoluyla mı, baris yoluyla mı alındığı sorulunca, savaşla alındığını söyler ve Enes b. Malik'ten bir hadis uydurur. Sıkıştırılınca da hadisi hemen oracıkta uyduruverdiğini itiraf eder.

 

Değerlendirme soruları:

1-Mevzu hadis ne demektir?

2-Peygamber adına uydurulmuş haberlere hadis denilebilir mi?

3-İnsanlara neleri hadis diye rivâyet etmişler ?

4-Uydurma hadisleri rivâyet etmek caiz midir ?

5-Peygamber adına yalan söylemeyle ilgili hadisi hatırlayınız.

6-Hadis uydurma işi ne zaman başladı ?

7-Hadis uydurma sebepleri nelerdir, kısaca sayınız. 

8-Hadisler nasıl uydurulmuştur?

9-Kişiler/gruplar kandi haklılıklarını desteklemek için hadis uydurdular mı?

10-O devirde İslâm düşmanlığı nasıl ortaya çıktı ?

11-Müslüman görünen İslâm düşmanları hadis uydurmakla neleri hedeflediler ?

12-Bunlardan biri, idam edilirken ne söylemişti ?

13-Müslümanlara hizmet arzusu duyanlar da hadsi uydurmuşlar mıdır ?

14-Bunlardan kimler hangi amaça hadis uydurdular ?

15-İyi niyetlilerin bu uydurmaları diğerlerine göre daha mı tehlikelidir ?

16-Peygamber adıan yalan uydurmanın caiz olduğunu düşünenler var mıydı ?

17-Kişisel menfeat elde etme arzusuyla hadis uydurulmuş mudur ?

18-Yöneticilerin hoşuna gitmek için hadis uydurmaya örnek bulunuz.

19-Piyasa hesabıyla da hadis uyduranlar olmuş mudur ?

20-İnsanlar niçin korkmadan Peygamber adına yalan söyleyebiliyorlardı, tartışınız.

 

 

 

 

Onaltıncı Ders:   

HADİS DİYE UYDURULMUŞ SÖZLER (MEVZU HADİSLER)  2

*Hadis Uydurma Şekilleri

*Uydurmacılığı ve Uydurma Hadisleri Tanıma Yolları

*Hadis Diye Uydurulmuş Sözlerin Zararları

 

Bu dersin amaçları:

1-Hadislerin hangi şekillerde uydurulduğunu, ya da hadislere nasıl ilaveler yapıldığını, nasıl bazı sözlerin onlardan çılarıldığını öğrenmek.

2-Hadis uyduranların özelliklerini tesbit etmek.

3-Uydurma hadisleri diğerlerinden ayırabilmek için uydurma sözlerin özelliklerini ortaya koymak,

4-Uydurma haberlerin müslümalara verdiği zararları gözden geçirmek,

5-Rastgele hadis rivâyet etmemek ve duyduğumuz hadisin mutlaka kaynağını araştırmak, bizim için kesinlik olmadıkça bir heberi hadis diye anlatmamak ve öğrenmemek.

 

3-HADİS UYDURMA ŞEKİLLERİ

Uydurmacılar biz Peygamber adina yalan uyduruyor demediler. Her biri ayrı bir sekilde ve başka bir yolla bu yalan uydurdular.

Onlar bazen sahih bir habere ustalıkla ilavede bulunurlar. Mesela; "... Allah'ın dilediği hariç, benden sonra nebi yoktur" hadisine « Allah'ın dilediği » kısmı sonradan eklenmiştir.

Yahut uydurulmuş bir haber hadisciler arasında meşhur olmuş bir senetle rivâyet ederler.

Yahut elde edilmemiş bir hadisi rivâyet ediyormuş süsü vererek, bazı hadislerin senetleri üzerinde değişiklik yaparlar, yalancı bilinenleri silerler, bazılarının yerine kendi adlarını yazarlar, görüşmedikleri hocadan hadisi duymuş gibi rivayet ederler.

Yahut iki hadisin senet ve metinlerini birbirine karıştırırlar.

Yahut rivâyetlerinde hatalı olduğu ortaya çıksa bile hatalarında ısrar ederler.

 

4-UYDURMACILIĞI ve UYDURMA HADİSLERİ TANIMA YOLLARI

a-Uydurmacıları Tanıma Yolları:

1-Uydurmacıların kendi itiraflarıyla: Uydurmacı ya kendi pişmanlığı sebebiyle, ya da otoritenin zorlamasıyla hadis uydurduğunu söyler.

Asılmak üzere olan Ebu'l- Evca'nın dörtbin hadis uydurduğunu söylemesi yukarıda geçti.

Kâbeyi ağlayarak tavaf eden bir ihtiyarın, niçin ağladığı sorulduğu zaman, elli kadar hadis uydurup onları halk arasında yaydığını söylemesi gibi.

2-İhbar: Bazı uydurmacıları veya onların durumlarını bilenler ihbar etmişlerdir.

3-Araştırma: Konunun uzmanları hadis ilminde yaptıkları geniş araştırmalar sonucunda ortaya atılan uydurmaları ve bunları uyduranları tesbit edebilmişlerdir.  

 

b-Uydurulmuş Sözleri Tanıma Yolları:

1-Sözdeki ve manadaki bozukluk: Peygamber'in (sav) Arapların en fasih (en güzel Arapçayla) konuşanı olduğu için O’nun sözüyle başkalarının sözü arasında fark bulunmakta idi. Uydurulan haberdeki dil kuralı bakımından bozukluğu veya anlamındaki düşüklük, muhtevasındaki, Peygamberin sözünde bulunmayacak şeylerin olması onun uydurma olduğunu gösterir.

Mesela küçük günaha büyük azap, az bir salih amele büyük sevaplar va’deden haberler de böyledir. Manalarındaki uyumsuzluk onları hemen ele verir.

2-Güvenilir hadis kitaplarında olmamaları: Bugüne ulaşan en güvenilir hadis kitaplarına bir haberin girmemesi onun zayıf veya uydurma olduğu süphesini doğurabilir.  

3-Kur' an ve sahih sünnete aykırı olması: Kur'an'ın haber verdiği gerçeklere uymayan, sahih hadislerle çatışan haberlerin de uydurma olduğu ortadadır.

"Senden kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: onun zamanını ancak Allah bilir..." (7 A’raf/187) âyeti ortada iken, dünyanın ömrünün yedibin sene olduğunu ve kendilerinin yedinci bin yıl içinde bulunduklarını söyleyen hadis elbette uydurmadır.

4-Akla, duyulara, şahit olunan gerçeklere ve tarihi olaylara aykırı olması: Bazı hadis diye uydurulmuş sözler mantığa, bilinen tarihi olaylara ve yıllarca tecrübe edilmiş şeylere uymaz.

Böylesine sözlerin Peygamberimiz tarafından söylenmesi mümkün değildir. Hicrî altıncı yüzyıldan sonra doğanlarda hayır olmayacağını veya patlıcanın her derde deva olduğunu söyleyen haberlere tecrübelere, bilinen gerçeklere aykırıdır.

Hicrî altıncı yüzyıldan sonra nice hayırlı insanlar yetiştiği gibi, patlıcanın da her derde deva olmadığı ortadadır.

   

5-HADİS DİYE UYDURULMUŞ SÖZLERİN ZARARLARI

Her ne şekilde olursa olsun, Peygamber (sav) söylemediği halde ‘O söyledi’, diye uydurulmuş sözlerin ve haberlerin İslâma ve müslümanların din anlayışlarına büyük zararları olmuştur.

Bunları kısaca şöyle sıralayabiliriz:

a-İslâmı doğru anlamaya engel olmuşlardır.

Peygamber (sav) İslamı yaşamış ve tebliğ etmiştir. İslâm O’nun hayatında şekillenmiş ve somut olarak ortaya çıkmıştır. O'na ait bir şeyi tanımak İslamı tanımak demektir.

O'nunla ilgili olarak ortaya sürülecek bir uydurma haber İslâmı yanlış tanıtacaktır.  

b-Dini tahrif etmişlerdir.

Allah (cc) katında gelmiş ve tamamlanmış bir dine yalan haberlerin sokulması veya bazı şeylerin ondan çıkarılması elbette dinin tahribi (bozulması) anlamına gelir. Esasında din'in insan tarafından uydurulmuş iyi veya kötü haberlere ihtiyacı yoktur.

c-Tefrikayı artırmışlardır.

Uydurulmuş bir sürü haber müslümanlar arasında particilik, grupculuk, kavmiyyetçilik (yani asabiye) duygularını körüklemiş, onları birbirinden uzaklaştırmış veya birbirlerinin düşmanları haline getirmiştir.

d-Korkutmayı ve müjdelemeyi gereksiz yere abartmışlardır.

Az salih bir amele va’dedilen uydurma; ama büyük büyük sevaplar, az bir günaha va’dedilen uydurma; ama büyük  günahlar dini emirlerin ihmal edilmesine, hafife alınmasına sebep olmuş, dinden soğumalar meydana getirmiştir.

e-Müslümanların bir çok sahada geri kalmalarına sebep olmuşlardır.

Müslümanların bazı sahalarda geri kalmalarının veya dinamiklerini kaybetmelerinin sebeplerinden biri de uydurma haberler ve bunları halk arasında yayanlardır.

Böylesine haberler müslümanları bir nevi uyuşturmuş ve onları tembelliğe sürüklemiştir. Halk arasına bir sürü bid'at ve hurafe bu yolla girmiş, gerçek İslâmî hayatın önüne engel olarak çıkmışlardır.

 

Değerlendirme Soruları:

1-Uydurmacılar, nasıl hadis uydurduklarunı anlatmışlar mıdır?

2-Onlar sahih bir habere ekleme yapmışlar mıdır?

3-Uydurma bir haberi meşhur bir senetle rivâyet etmişler midir?

4-Uydurmacılar senedi sahih göstermek için ne yaparlar?

5-Hadis uydurmacılarını bazı özellikleriyle tanımak mümkün müdür?

6-Bir kimsenin uydurmacı olduğu hangi özelliklerinden anlaşılır? 

7-Uydurmacılar, hadis uydurduklarını itiraf etmişler midir, örnek bulunuz.

8-İhbar yoluyla uydurmacılar anlaşılmış mıdır ?

9-Araştırma yoluyla uydurmacılar tesbit edilmiş midir ?

10-Uydurma hadisleri tanımak mümkün müdür ?

11-Uydurma hadislerin sözleri ve manaları nasıldı ?

12-Uydurma rivâyetler, güvenilir kitaplarda olmayışlarından anlaşılır mı ?

13-Uydurmalar Kur’an’a ve sahih sünnet aykırı mıdır ?

14-Uydurma hadisler akla ve tarihi olaylara aykırı mıdır ?

15-Hadis diye uydurulan sözlerin müslümanlara zararı olmuş mudur ?

16-Bunlar İslâmın doğru anlaşılmasına yardımcı olmuşlar mıdır ?

17-Bunlar İslâmı tahrif etmişler midir*

18-Bu gibi haberler müslümanlar arasındaki tefrikayı artımışlar mıdır ?

19-Uydurma hadisler korkuyu ve müjdeyi gereksiz yere abartmışlar mıdır ?

20-Bunlar müslümanların bazı sahalarda ilerlemesine fayda sağlamışlar mıdır ?

21-Hadis uydurma tesebbüslerine karşı hangi tedbirler alınmıştır, araştırınız

22-Müslüman kötü bir iş (münker) görürse ne yapmalıdır?

 

İKİ ÂYET:

“Ey iman edenler, Allah’ın size helâl kıldığı o en temiz ve en güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Çünkü Allah, haddi aşanları sevmez.

Allah’ın size verdiği rızıktan helâl ve tertemiz olarak yeyin ve siz, iman ettiğiniz Allah’tan ittika edin (korkup-çekinin).”  (Mâide/87-88)

 

BİR ÂYET :

« O  Allah ki, yeryüzünü sizin için bir barınma yeri, göğü ise bir bina (tavan) yaptı. Sizi belli bir şekle koydu (suretlendirdi) ve şeklinizi güzel yaptı ve sizi temiz olan şeylerle rızıklandırdı. İşte bunu yapan sizin Rabbinizdir. Alemlerin Rabbi Allah’ın şanı ne yücedir. » (Mü’min/64)

 

BİR HADİS :

Ebu Zer’in rivâyetine göre Rasûlüllah (sav) şöyle buyurdu : « Her nerede olaursan ol Allah’dan korkup-çekin. Kötülüğün arkasından hemen iyilik yap, bu o kötülüğü yok eder. İnsanlara iyi ahlâkla davran. » (Tirmizî’den Kütüb-ü Sitte, 16/328)