Felak Sûresi tefsiri hakkıında bir online ders

Hüseyin K. Ece

17 Mayıs 2020 

24 Ramazan 1441 Selam-Dordmund

 

  • بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ
  • قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ {1} مِن شَرِّ مَا خَلَقَ {2} وَمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ {3} وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ {4} وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ {5}‏
  • Mekke’de inmiş Beş âyettir.
  • “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı..
  • 1-De ki; “Sabahın Rabbine sığınırı
  • 2-Yarattığı şeylerin ş
  • 3-Karanlığı çöküp basdığı zaman gecenin ş
  • 4-Düğümlere üfürenlerin ş
  • 5-Ve haset edenin, haset ettiği zaman ş”

 

Sûrenin ismi;

Bir tohumun kabuğunu yarıp içinden filizin çıkması gibi ‘yarıp çıkaran’ manasına gelen ilk âyetinden alır.

Nas Sûresi ile birlikte sığınmayı öğrettikleri için Muavvizeteyn adını alırlar.

Resmi sıralamda 113. iniş sırasına göre tahminen 20. sûredir

 

Suresini konusu

1-Yaratılanları şerrinden Allah’a sığınma,

2-Düğümlere üfleyenler ve hased edenler,

3-Büyü, üfürükçülük ve rukye,

4-Hasetçilerden Allah’a sığınma,

Sure muhatabını inşa eder.

Surenin «قُلْ Kul-de ki» ile başlaması bunu gösterir.

Sure, insan iradesinin görünmeyen veya bilinmeyen tarafından esir alınma tehdidine karşı Rabbe sığınma formülü sunuyor.

Sure; cahiliyyenin kötülük tanrısı inancı yerine ikame ettiği şeytan

ve cin tasavvurunu reddediyor.

Sure zımnen; görünmeyen veya bilinmeyen varlıklardan korkmayı insanın Allah’la ilişkisinin zafiyetine bağlıyor.

Onlara sığınmayı da reddediyor. (Müşrikler cinlere sığınırlardı) (Cin 72/6)

O görünen ve görünmeyen, bilinen veya bilinmeyen her şeyin Rabbidir.

Muhatab O’na sığınmalı.

Hatta cehâlet karanlığından bile.

Kalbin akılla bağını koparıp insanları bilgiye değil korkuya,

makule değil mahsusa,

imana değil heyecana çağıran üfürükçülerin ve hasetçilerin şerrinden de.

Felâk Sûresinin fazileti:

Peygamber (s.a.s.) Ukbe b. Âmir’e şöyle demiş: «Görmedin mi? Bu gece benzeri asla görülmemiş âyetler indirildi. Kul eûzü bi-Rabbi’l-felak ve Kul eûzü bi-Rabbi’n-Nas.» (Müslim, Müsafirîn/264)

Peygamber (s.a.s.) Felak ve Nas’ın muavvizeteyn-sığınma duaları olduğunu açıklamış ve çok okunmasını tavsiye etmiştir. (Darimî, Fedâilu’l-Kur’an/25)

  • ِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ
  • قُلْ أَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِ {1}

1-De ki; (yokluk (gecesini) yararak varlığı çıkaran sabahın Rabbine sığınırım.”

Âyeti şöyle çevirenler de var: «De ki: sabah aydınlığının Rabbine sığınırım»

Sure ‘ قُلْ de ki’ başlıyor. Kur’an’da bu şekilde başlayan çok âyet var.
Muhtemel sorulan bir soru üzerine Allah (cc) Peygamber’e böyle cevap vermesini istiyor.

«Kur'an okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın!» (Nahl 16/98)

Kur’an okurken Allah’a sığınmak emredildiğine göre korkulan şeylerden sığınmak daha anlaşılır,

Kur’an okurken istiaze insan aklını kötü düşüncelerden uzaklaştırmak için bir tedbir olduğu gibi,

çeşitli tehlikelere karşı ‘eûzü’ demek de aklı ve ve bedeni korumaya almadır

Burada ve Nas suresinde sığınılacak şeyler sadece şeytan değil

Sûre iman edenlere nasıl ve kimden kime istiaze edeceklerini öğretiyor.

Buna göre istiâze Allah’ın emridir.

  • ِخُذِ الْعَفْوَ وَأْمُرْ بِالْعُرْفِ وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ {199} وَإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللّهِ إِنَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ {200} 

“Sen, insan fıtratının kabule yatkın olduğu yolu tut; iyi olanı emret; bilgisiz kalmayı seçenleri kendi hallerine bırak.

Ve eğer Şeytandan (güç alan) bir kışkırtı seni (hataya) sürükleyecek olursa (hemen) Allaha sığın ve bil ki O her şeyi işiten, her şeyi künhüyle bilendir.” (A’raf 7/199-200)

  • َإِمَّا يَنزَغَنَّكَ مِنَ الشَّيْطَانِ نَزْغٌ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ {36}

“Bu nedenle, eğer Şeytandan gelen bir vesvese seni (anlamsız, sebepsiz bir öfkeye) sürükleyecek olursa, hemen Allah'a sığın, şüphesiz yalnız O, her şeyi işiten, her şeyi bilendir!” (Fussilet 41/36)

  • ِنَّ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ أَتَاهُمْ إِن فِي صُدُورِهِمْ إِلَّا كِبْرٌ مَّا هُم بِبَالِغِيهِ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ {56}

“Allah'ın mesajlarını hiçbir delilleri olmadan sorgulayanlara gelince; onların içinde hiçbir zaman tatmin edemeyecekleri küstahça bir kendini beğenmişlik (duygusun)dan başka bir şey yoktur, öyleyse sen Allah'a sığın çünkü her şeyi işiten, her şeyi gören yalnız O'dur!” (Mü’min 40/56)

  • أَعُوذُ
  • ادْفَعْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ السَّيِّئَةَ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ {96} وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ {97} وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ {98}

"Sen de ki: Ya Rabbî! Şeytanların vesveselerinden Sana sığınırım, onların yanımda bulunmalarından Sana sığınırım!" (Mü’minun 23/97-98)

  • َإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تَذْبَحُواْ بَقَرَةً قَالُواْ أَتَتَّخِذُنَا هُزُواً قَالَ أَعُوذُ بِاللّهِ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ {67}  

"… Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım." (Bakara 2/67)

  • قَالَ رَبِّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ وَإِلاَّ تَغْفِرْ لِي وَتَرْحَمْنِي أَكُن مِّنَ الْخَاسِرِينَ {47}  

"Bilmediğim bir şeyi Sen'den istemekten yine Sana sığınıyorum Rabbim." (Hud 11/47)

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) de nimet ve sıhhatin yok olmasından,

ilâhî azap ve gazaptan (Müslim, Zikir/96),

delirmekten, hastalıklardan (Ebû Dâvûd, Vitr/32),

cehennemden, zenginliğin, kulak, göz, kalp ve cinsel organın şerrinden (Ebû Dâvûd, Deavat/68, 74),

açlık ve hıyanetten (Ebû Dâvûd, Vitr/32),

ölüm fitnesinden, ağır borçtan, düşmanların galip gelmesinden (Buhârî, Deavat/35) 

canlıların ve her şeyin şerrinden (Müslim, Zikr/61, 62),

zulmetmekten ve zulme uğramaktan sapmaktan ve saptırmaktan (Ebû Dâvud, Edeb/103),

küfürden (Nesâi, İstiaze/16),

huyların, amellerin ve arzuların kötüsünden (Tirmizî, Deavât/126),

boğulmaktan, yanmaktan (Nesâî, İstiaze/61) 

ve kederden(Buhârî, Deavat/36)

ve pek çok şeyden Allah’a sığınırdı.

Felak; bir çok anlama gelir.

Sözlükte, yarılıp çıkmak, şafak, tan, iki tepe arasındaki düz yer  v.s. demektir

En’am Sûresi 6/96dan hareketle felâk’a sabahın aydınlığı manasını vermek en isabetlisi

«O, sabahı (gece karanlığından) yarıp çıkarandır...»... فَالِقُ الْاِصْبَاحِۚ

Abdullah ibn Abbâs şöyle der: Felak, sabah demektir.  Nitekim Allah (c.c.), "Sabahı yaran" buyurmuştur.

 En’am 6/95te, نَّ اللّٰهَ فَالِقُ الْحَبِّ وَالنَّوٰىۜ اِ «Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah'tır...» deniyor

Tefsirciler şöyle der: Sığınma vakti olarak sabahın tahsis edilmesinin sebebi şudur:

Gece karanlığından sonra sabah aydınlığının yayılması, sıkıntıdan sonra rahatlığın gelmesine benzer.

İnsan, nasıl sabahın doğmasını beklerse, korku içinde olan kimse de başarının gelmesini öyle bekler.

Kur’an’da bir kaç yerde İslamın ilk karanlık ve korku döneminin aydınlık ve huzura döneceğine işaret ediliyor. (Duha 93/4-5. Müdessir 74/32-33)

Bu aynı zamanda Mekke’de zor durumda olan mü’minlere bir müjdedir 

Felak Rab ile birlikte geliyor;

Dolaylı olarak Sabahın Rabbi olan olan Allah müslümanların da Rabbidir, onları yardımsız bırakmaz deniyor

  • مِن شَرِّ مَا خَلَقَ {2}

2-Yarattığı şeylerin şerrinden.

Şerr; kötülük,

Mâ halaka; yarattığı şey demektir.

Allah (c.c.) mü’minlere, yarattığı şeylerin kötülüklerinden kendisine sığınmalarını emrediyor demektir,

Şerri Allah istemez ve yapmaz, insanlar ister, Allah da imtihan gereği onu yaratır.

Burada şer öncelikle iblistir. Zira en fazla şer ondan kaynaklanır. Bu yüzden onun şerrinden ve aşıladığı insanların kötülüklerinden Allah’a sığınılır,

Ayetin kasdettiği şerlerden biri de cehennem olabilir,

İnsana zararı dokunabilecek görünen-görünmeyen,

hissedilen-hissedilmeyen,

maddi-manevi ne kadar zararlı varsa, ne kadar zarar türü varsa hepsinden,

insan, cin, hayvan ve haşere gibi bütün yaratıkların ve Allah'ın yarattığı bütün eziyet vericilerin şerrinden Allah'a sığınırım demiş oluruz.

Bekara 2/102 denildiği gibi, Allah izin vermedikçe kimse kimseye zarar veremez.

Ama imtihan gereği Allah bazı şeylere, bazı kimseye zarar verme iznini veya kabiliyetini vermiş,

İman edene düşen bunu bilip Allah’ın öğrettiği gibi yaratıkların şerlerine karşı tedbir almak, Allah’tan sığınma istemektir,

Önemli olan doğru yere sığınmadır

Havle Bintu Hakîm (r. anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (s.a.s.) buyurdu ki: "Kim bir yerde konakladığı zaman şu duayı okursa, oradan ayrılıncaya kadar ona hiçbir şey zarar vermez:

"Eûzü bikelimâtillahi't-tâmmâtin min şerri mâ halâka. (Allah'ın eksiksiz, mükemmel kelimeleri ile, yarattıklarının şerrinden Allah'a sığınıyorum.)" (Müslim, 54, (2708). Muvatta, İsti'zân/34. Tirmizi, Daavât 41, (3433))

  • َمِن شَرِّ غَاسِقٍ إِذَا وَقَبَ {3}

3-Karanlığı çöküp basdığı zaman gecenin şerrinden.

Ya da «Ortalığı kaplayan karanlığın şerrinden»

Ğasık; zifiri karanlık, dolgunluk, akmak, dökülmek» demektir,

İza vekaba; bastırmak, gitmek demektir,

İlk ayetteki felak nasıl ki sabah aydınlığı ise,

ğasık da tam bunun tersi zifiri karanlığın bastırması manasına gelir.

«Karardığı ve zifiri karanlık haline geldiğinde gecenin şerrinden Allah'a sığınırım» demiş oluruz

Çünkü gece karardığında insan ve cinlerin kötülükleri etrafa yayılır.

Gece bilinmeyen ve görünmeyenlerden duyulan korkuyu artırır,

Karanlık da korku ve gizem (sır) nedeni olarak görülür,

Önünü görememek insanı çaresiz yapar,

Bunun içindir ki Araplar şu darb-ı meseli (atasözünü) söylemişlerdir: "Gece, şerri en iyi gizleyen şeydir".

Cahiliyye insan bu yüzden geceyi okadar öcüleştirdiler ki; onu neredeyse şer tanrısı gibi görmeye başladılar

Allah (c.c.) geceyi dinlenme zamanı yapmıştır.

Halbuki insanın basiretini bağlayan cehalet karanlığı, gece karanlığından daha şerlidir.

Âyet bu gibi şerlerden de Allah’a sığınmayı emrediyor.

Âyet bize, aynı zamanda bastıran karanlığın şerrinden yükselen sabahın Rabbine sığımayı emrediyor,

Demek ki her olumsuzluğun üzerinde olumlu bir değer vardır,

Zorluk, felaket, musibet zamanlarında bunu düşünmek gerekir,

Abdullah ibn. Ömer (ra) diyor ki: Rasûlüllah yolculuğu esnasında gece oldumu şöyle dua ederdi: “Ey yer, benim de Rabbim senin de Rabbin Allah’tır. Senin şerrinden, sende yaratılmış olanların şerrinden, senin üzerinde hareket eden aslanın şerrinden, yılanın, akrebin şerrinden, bu beldenin sakinlerinin şerrinden, doğuranın ve onun doğurduğunun şerrinden Sana sığınırım.” (Ebû Dâvûd Cihad/75. Müsned 2/132, 3/124)

Başka bir hadiste şöyle deniyor:

"Yarattıklarının, gökten inen ve oraya yükselen, yerde biten ve yerden çıkan şeylerin şerrinden, gece ve gündüzün fitnelerinden, -hayırla gelenler müstesna- meydana gelen hâdiselerin şerrinden, ne bir iyinin ne de bir kötünün kendilerini aşamayacağı, Rahmân olan Allah'ın tastamam kelimelerine ve O'nun kendisine sığınırım." (Müsned, 3/421)

 

وَمِن شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِي الْعُقَدِ {4}

4-Düğümlere üfürenlerin şerrinden.

Neffâsât; tükürükle birlikte üfürmek, (neffâs: çok üfüren)

Ukad; pek çok anlamı vardır ama burada düğümler demektir.

Neffâs, kehânet (fal) ve sihir işleriyle uğraşan bütün erkek ve kadınları kapsar,

İpliklerde düğüm yapıp üfleyen büyücülerin şerrinden de Allah'a sığınırım.

Bu büyücüler, sihirleriyle Allah'ın kullarına zarar vermek

ve özellikle karı kocayı birbirinden ayırmak için bunu yaparlar:

«... Oysa büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler.» (Bekara 2/102) 

Bu ayette maksat sadece sihir yapmak üzere düğümlere üfleyenlerin şerrinden değil,

İnsan beynine veya bilincine yapılan sözlü ve yazılı, şimdilerde görsel,

görünen-görünmeyen, hissedilen-hissedilmeyen, bilinen-bilinmeyen,

insan ve şeytan kaynaklı her türlü olumsuz müdaheleler olabilir

Günümüzde insanları adeta büyüleyerek etki altına alan, onları kendilerine bağlayan öyle çok iblis tipi kişiler var ki.

Günümüzün sihirbazları artık düğümlere üflemiyorlar, daha modern araçlar ve metodlar kullanıyorlar,

Hepsinin şerrinden Allah’a sığınırız

 

-Büyü (sihir), kesinlikle haram.

-Üfürükçülük, muskacılık caiz değil. Lakin muska ticaret ve kandırmaca olmazsa caizdir.

-Kehânet (fal), kesinlikle haram.

-Rukye’nin hükmü nedir? Dua ile tedavi, tabii caizdir. Felak ve Nas surelerini okumak da rukyedir. 

  • وَمِن شَرِّ حَاسِدٍ إِذَا حَسَدَ {5}‏

5-Ve haset edenin, haset ettiği zaman şerrinden.”

Hasid; haset eden (kıskanan),

iza hasede; haset ettiği zaman demektir

Haset; başkasında olan bir nimetin onun elinde olmamasını, onun elinden gitmesini istemektir

Hasetçiler çoğu zaman ondaki nimetin kendi elinde olmasını ister

«Başkasının nimetinin elinden çıkmasını isteyen ve Allah'ın kendisi için ayırdığı rızka/nimete razı olmayan hasetçinin şerrinden sabahın Rabbi Allah'a sığınırım» demiş oluruz.

Burada insan benliğinde olan hasetten değil, aktif hale gelen hasetten Allah’a sığınma emrediliyor,

Haset hastalığının ilacı haset edilen şey için dua etmektir,

Haset Türkçedeki kıskançlık değildir,

Burada üç kelime var: Haset, Ğayur, Gıpta

Haset; çekememezlik, olumsuz manada kıskançlık,

Ğayur; iffet ve namusu korumadaki duygu, olumlu kıskançlık,

Gıpta; bir kimsedeki iyi halin, nimetin kendisinde de olmasını istemek.

Peygamber (s.a.s.) buyuruyor ki:

«Şu iki kişiden başkasına yönelik gıpta olmamalıdır. Biri Allah’ın mal verdiği ve o malı hak yolda kullanan, diğeri ise Allah’ın kendisine hikmet verdiği ve onunla amel edip insanlara öğreten adam.» (Buhârî, Zekât/5)

Haset ile birlikte yakın ve zıt manada kelimeler var. Onları şöyle sıralayalım:

Hased; bende yok, onda da olmasın

Buhl; bende var, onda olmasın,

Şuhh; onunki benim olsun,

Gıpta; onda var, bende de olsun,

Sehâvet; bende var, onda da olsun,

Ȋsar; benim değil, onun olsun,

Cûd; bende yok, ama onun olsun,

Fakr, onda yok, bende de olmasın. (İslâmoğlu, Meal 1327)

 

Son söz;

-Bu sûre bize; yaratıklardan gelebilecek şerlerden,

-zifiri karanlığını şerrinden,

-bastıran cehalet karanlığından,

-insanlara kötülük yapmak veya kandırmak için sihir yapanların,

-insanları ustalıkla kandıran bütün çağdaş büyücülerin şerrinden,

-insan benliğini körelten dış müdahelelerden /sebeplerden,

-pek çok kötülüğe sebep haset ve hasetçilerin şerrinden Allah’a sığınmayı öğretiyor