“Size yalnızca iki cümlecik söyleyeceğim.” Sözünü tamamlar tamamlamaz da, bir fıkra anlatmaya başladı: “Vaktiyle bir Atinalı bir yere gitmek için bir eşek kiralamış. Eşeğini kiraya veren adam da aynı yere gideceği için beraberce yola koyulmuşlar. Tam yarı yola geldiklerinde bir sıcak basmış. Dinlenmek için mola vermek zorunda kalmışlar. Fakat ortalıkta hiç gölgelik bir yer yokmuş. Eşeğin asıl sahibi hemen eşeğin gölgesine sığınmış. Bunu gören öteki adam hiddetlenmiş:

‘Oraya oturmak benim hakkım’ demiş.

‘Niçin?’

‘Çünkü eşeğini kiraladım ben!...’

‘Ama ben eşeğin gölgesini kiraya vermedim ki!’

Derken aralarında muazzam bir kavga çıkmış...”

Demostenes, sözün burasına gelince, hemen kürsüden indi. Halkın: “Sonra ne olmuş, anlatsana” diye bağırması üzerine, tekrar kürsüye çıktı: “Ey ahali,” dedi. “Sizin iyiliğiniz için bir lâf edeyim dedim, dinlemediniz. Ama bir eşeğin gölgesini nasıl da merak ediyorsunuz...”

Hikaye böyle. Artık bir eşeğin gölgesi hakikatin üzerine bir karanlık gibi çöküyor. Eşeğin gölgesini merak edenler başka bir şey dinlemek istemiyor.