• Ailedeki otoriteme, yetkime ortak kabul ediyor muyum/paylaşıyor muyum?
  • Ailede yaptığımız iş bölümü hakkaniyetli mi, adil mi, kapasiteye uygun mu?
  • Amir mi olmayılım, iyi bir yönetici mi?
  • Daha çok hizmet eden mi, hizmet bekleyen mi olmalıyım?
  • Ailedeki külfeti paylaşıyor muyum, yoksa hazır yeyici miyim?
  • Karşı taraf için cennet miyim, yoksa cehennem miyim? Eğer cehennem isem bunu yapmaya hakkım var mı?
  • Zaman zaman aynaya bakıyor muyum, yaptıklarımı ve söylediklerimi gözden geçiriyor muyum?
  • Bir olay olduğu zaman hareket noktam nefsim mi, gelenek mi, yoksa inandığım dinin ölçüleri mi?
  • Hatalı olduğum anlaşıldığı zaman hatamı kabul ediyor muyum, özür dilemeyi biliyor muyum?
  •  

    -Ailede genel prensipler

    * Yapılan hiç bir amelin karşılıksız kalmayacağını bilmek gerekir. Aile hayatında bile iyilik eden iyilik, kötülük eden kötülük görür.

     

    *  Kötülük veya haksızlık eden, eninde sonunda cezasını bulur. Tıpkı iyilik edenlerin bunun mükâfatını gördükleri gibi. 

    Öyleyse kötülük eden değil, iyilik eden taraf olmalı.

     

    * Borçlu olmaktan ise alacaklı olmak daha iyidir. Aile içinde görevini daha iyi yapan, daha çok iyilik eden, daha çok hizmet eden; daha çok alacaklı olur.

     

    * Aile içinde herkesin görevleri ve hakları vardır. Herkes öncelikle görevini yapmalı ki, hak talep edebilsin.

     

    * Kendi yaptıkların az görmeli, karşı tarafın yaptıklarını takdir etmeli. Bu tavrın gönülleri fethettiği yapanlar bilir. ‘Ben çok yapıyorum’, ‘yaptım yaptım değeri bilinmedi’ anlayışı aile hayatında yapıcı değil, yıkıcıdır.

    Yaptıklarımızın diğerinin yaptıklarından daha fazla olduğunun ölçüsünü ne? Karşı taraf da aynı şeyi söyleyebilir. O zaman bu yarıştan bir sonuç çıkmaz.

     

    * Herkes, karşı tarafın kendisine Rabbinden bir ‘emanet’ olduğunu bilmelidir. Emanete de ancak emîn insanlar sahip olabilir. Yalnızca emîn insanlar emaneti aldıkları gibi sahibine teslim ederler.

    Mü’minin, imanın bir sonucu olarak emîn olması gerektiğini tekrar hatırlayalım.

     

    * Görev bilincine sahip olunmalı. Bir kimse üzerine bir sorumluluk aldığı zaman onun gereğini yapmalı. İhmalin zarar ve huzursuzluk vereceği, ödevin yapılmasıyla kâr edileceği ve mutluluk duyulacağı unutulmamalı.

     

    *Aile/toplum hayatında başkalarına cehennemi yaşatanların öbür âlemde işleri kolay olmasa gerek. 

     

    *Ailede mutlak üstünlük değil, bazı hususlardaki üstünlük söz konusudur. Bu da görev, sorumluluk ve kabiliyet açısındandır. 

     

    *Görev hak dengesi olmalı. Yük olma değil, yük alma anlayışı olmalı. Kul hakkını hesaba katılmalı.

     

    *Emeğin değerini bilmeli, teşekkür edici olmalı.

     

    *Eşlerle günün birinde ayrılık olacağı anlayışı ile yaşamalı.

     

    *Bu genel prensiplerle yürütülen bir aile hayatının ‘daru’s-selâm’ olması mümkündür.

     

    Hüseyin K. Ece

    Nisan 2011

    Zaandam