“... Kardeş, Allah (cc) bu yalanı uyduranı bildiği gibi yapsın. Bizi de dinini uydurma menkıbelerden değil, Kur'an'dan ve aziz Peygamber'den (sav) öğrenenlerden eylesin.”

Kardeşimiz yazının kendisine ait olmadığını, hoşuna gittiği için peylaştığını yazdı. Şunu da ekledi: “kerâmete inananlardanım”. Bir de uydurma hikâye ile ilgisi olmayan bazı hadisleri paylaştı. (Paylaştığı hadisler için çok teşekkür ediyorum kendisine)

Evet ben de kerâmete inanıyorum.

Ama hangi kerâmete? Rabbimizin Kur’an’da tarif ettiği ve Son Elçi’sinin (sav) öğrettiği kerâmete… Bu asıl kaynağa göre kerâmet birilerinin tanrı gibi olağanüstü olaylar yaratması değil, Allahın genelde insanlara (bkz: İsrâ 17/79), özelde mü’minlere verdiği şeref, değer ve ikramlardır. (Bkz: Tirmizî, F. Kur’an/18 no: 2915)

Piyasada kerâmet anlayışı şöyle: Özel adamların gösterdiği/yaptığı olağanüstü olaylar. Halbuki Kur’an kerâmeti farklı anlatıyor. Şüphesiz müslümanları kişilerin yorumları, anlayışları, gelenekleri, iddiaları değil; Allah’ın dedikleri, ahkâmı, verdiği bilgiler bağlar.

Kur’an, takvayı kerâmetin tek odak noktası olarak sayıyor. Nitekim Allah (cc) kendi katında üstünlük ölçüsünü böyle bir kerem’e (kerâmet’e) bağlamıştır. (Hucurât 49/13) Kerâmete, -ki kerâmet yüce ve değerli olmak, ya da Allah’ın ikramına kavuşmak demektir- kavuşmanın yolu, olağanüstülükler değil,  yanlızca takva bilinciyle hareket etmektir.

Semüra (ra) Peygamber’in (sav) şöyle dediğini rivâyet ediyor:

“Haseb (insanlara göre asâlet) maldır, kerem (kerâmet-şeref, değerli olmak) ise takvadır.” (Tirmizî, Tefsir/50,  no: 3271)

Allah (cc) ekrem (en üstün) olandır (Ekremu’l-ekremin’dir). Keremli (kerâmetli) olmanın yollarını, ya da neyin kerem olduğunu yalnızca O (cc) bilir. O (cc), insanlara gönderdiği vahiyle kullarına kerâmet (yüce ve değerli olma) dersi vermektedir. Allah’ın dostları (velileri) mü’minler de (ki takva sahibi bütün mü’minler Allah’ın dostu-velisidir- el-Kerím olan Allah’ın kerâmet öğrencileridir.

Peygamberler bu üstünlüğü (kerâmeti) aracısız olarak Rablerinden alırlar.  Mü’minler de peygamberlerin öğrettiklerini uygulayarak, onlara tabi olarak, onları örnek alarak keremli (kerâmetli) olmaya çalışırlar.

Müslümanın en güzel kerâmeti de güzel ahlâkıdır. Rasûlüllah şöyle buyurdu:“Ben, ahlâkın güzelliklerini (keremini, kerâmetini) tamamlamak için (Allah tarafından peygamber olarak) gönderildim.” (Muvatta, Husnü’l-Hulk/8. Ahmed b. Hanbel 2/381)

İman edenler, başkalarında olağanüstü anlamında ‘kerȃmet’, olağanüstü olaylar gösterdiğini/yarattığını zannettiği kişiler arayacağına, ‘ahlȃkın keremlerini göstermek için gönderilen’ Hz. Muhammed’i örnek alarak, güzel ahlȃkı kuşanarak, en keremli davranışları karakter haline getirerek Allah’ın katında ve insanlar arasında kerȃmetli (şerefli, değerli ve yüce) olmanın yollarını aramalılar. Zira böylesi bir çaba hem sorumluluktur, hem de bitimsiz kazanç kapısıdır.  

(Kerâmet hakkında daha geniş bilgi için: Ece, H. K. Kur’an’da Üç Evliyȃ, s: 126-143)

BEN DE BÖYLE KERÂMETE İNANANLARDANIM.

es-Selâmü a’la men ittebea’l-hüdâ.

 

Hüseyin K. Ece

17.11.2020

Zaandam