Metnin kime ait olduğu belli değil. Belli ki paylaşanlar hz. Hadice’yi övdüğünü düşündükleri bu metni, onu sevdikleri için paylaşıyorlar. Sanırım iyi niyetliler. Ama bakalım bu söylenenler doğru mu?

1-Hz. Hadice (r. anhâ) güya güneşli günlerde her zaman damda otururmuş. Yakınları; “neden böyle yapıyorsun? Hava çok sıcak, yaşlı vücudun yorgun düşecek” dediler. O da; “benim efendim Güneşin altında iken ben gölgede duramam” dedi.

*Nerede yazıyor? Kim görmüş?

Hadi diyelim bir kaynakta geçiyor... Bakalım kaynağın verdiği  bu haber sahih mi? Ki bu metni yazan kesin ifadelerle, “oturdu, geldi, dedi” diye naklediyor.

Kaldı ki -Allah aşkına- bir hanımın kocasına saygısı böyle mi olur? Hicazda, öğle saatlerinde, evin damında Güneş altında durmak... (Ne suçu varmış bu kadıncağızın?)

Lâ havle... bu mu saygı? Hem bunun nesi fazilet?

2-Bu paylaşıma göre Peygamberimiz Hira’da çok uzun süre kalırdı. Hz. Hadice emrinde 400 (yazı ile: dörtyüz) hizmetçi olmasına rağmen ona bizzat kendisi yiyecek taşırdı. Bu tam beş yıl sürdü (!)

Ama kaynaklar farklı şeyler söylüyor:

a-”Peygamberlik gelmeden önce Hz. Muhammed’in şehirden uzakta, özellikle Hira’da tefekkür yoluyla ibadet ettiği günlerde Hadice onunla hep meşgul olmuş, eve dönmesi geciktiği zaman hizmetkârları vasıtasıyla ona ulaşmıştır.” (Kandemir, Y. TDV İslâm Ansiklopedisi, 16/465-466)

“Risâletinin birkaç yıl öncesinden itibaren Ramazan aylarında dedesi Abdülmuttalib ile diğer bazı Kureyşliler’in yaptığı gibi Hira dağındaki mağarada münzevi bir hayat yaşamaya başladı. Yiyeceği tükenince şehre iniyor, fakirlere yardımda bulunuyor, Kâbe’yi tavaf ediyor ve yiyecek alarak mağaraya dönüyordu. Zaman zaman Hadice’yi de yanına alıyordu.” (Fayda, M. TDV İslâm Ansiklopedisi, 30/ 408. Daha fazla bilgi için bkz: İbni Hişam, Siyer 1/245-236. Halebi, B. es-Siyeratü’l-Halabiyye, 1/382-383. Hamidullah, M. İslâm Peygamberi, 1/73)

b-Hz. Hadice’nin 400 hizmetçisi varmış.

Yoksa 400 kölesi mi vardı demek istendi? 400 hizmetçi... pes doğrusu. Birisi dördün arkasına iki sıfır atmış olmasın?

Milâdi 600li yıllar, Mekke’de, birisinin bu kadar hizmetçisinin olması...

Bu rakamı veren neye dayanarak bunu veriyor?

Kendisi bizzat saydı mı?

Arşivlerdeki belgelerden mi çıkardı?

Zaman tüneline mi girip bizzat şâhit mi oldu? (Dilin kemiği yok, at atabildiğin kadar)

3-Güya hz. Muhammed bir gün Hira’da iken Cebrail gelmiş ve “şu gelen kim” diye sormuş. Peygamberimiz de onun kendisine yiyecek getiren Hadice olduğunu söylemiş.

Cebrail, “Allah’ın ona selâm söyledi ve Cennette ona bir köşk hazırladı” demiş (!)

Kaynak, nerede geçiyor bu haber? Yok. Metni yazan öyle uygun görmüş. Ya da roman yazarları gibi hâyal etmiş herhalde.

Romancının hâyal edip bir şeyler yazması normal. Ama burada hakkında söz söylenen Allah’ın Rasûlü ve onun muhterem zevcesi...

Bu metni yazan ve dediklerini isbat edemeyen kişi Peygamber’e ait olmayan bir sözü ve haberi ona isnat etmenin iftira ve  cehennemlik bir günah olduğunu biliyor mu?

*Bu uydurmaya göre bu diyaloğ risâletten önce olmuş. Halbuki Peygamber (sav) Cebrail’i ilk defa vahiy aldığı zaman gördü.

Risâlet görevi aldıktan sonra da Hıra’ya gitmedi.

Ondan önce de o zaten kitap-vahiy nedir, bilmezdi. (Bkz. Şûrâ 42/52)

(Hadis kaynaklarında Peygamberimizin hz. Hadice’ye övgüsü, duası ve faziletleri hakkında pek çok rivâyet var. O ayrı bir konu.)

4-Güya hz. Muhammed Cebrail’in bu sözünden sonra eşine kıyamadığı için dağdan aşağı inmiş, onu dağın eteğinde, şimdiki İcâbe Mescidinin olduğu yerde karşılamış.

Tabii metni yazan da uzaktan olanları takip ediyormuş (!)

5-Hz. Hadice yemek getirdiğinde Peygamber ona; “Müjdeler olsun ey Hadice! “Allah sana selâm” söyledi deyince çok zeki olan hz. Hadice baktı ki “sen de Allah'a selâm söyle dese” olmayacak. (Metni yazan onun aklından geçenleri bile okudu (!)

Selâmı şöyle aldı: “Allahümme ente'sselâm ve minke'sselâm tebârekte ve teâleyte yâ ze'lcelâli ve'l-ikrâm."

-"Allah'ım sen selâmsın. Selâmet de sendendir. Ey celâl ve ikrâm sâhibi sen münezzehsin, sen yücesin”

*Metni yazan en başta, “işte namazın sonunda okuduğumuz, aslını ve manasını bilmediğimiz duanın ortaya çıkışı böyle” diyor. Hem de kesin ifadelerle...

Üstelik bu hz. Muhammed (sav) peygamber olmadan önce gerçekleşmiş (!)

*Ayrıca kaynak vermediğine göre galiba kendisi teybiyle veya kamerasıyla orda imiş. Karı-koca arasındaki konuşmaları bile aynen kaydetmiş (!)

Halbuki bu namaz selâmı Rasûlüllah’ın namazdan çıkışta yaptığı ve ümmetine öğrettiği bir uygulamadır ve iman ikrarıdır. İşte:

"Rasûlullah (sav) selâm verip (namazdan çıkınca) üç kere “estağfirullah” dedikten sonraÜ

Allahümme ente's-selâm ve minke's-selâm tebârekte ve teâleyte yâ ze'l-celâli ve'l-ikrâm---Allah'ım sen Selâmsın. Selâm, selâmet de sendendir. Ey celâl ve ikrâm sâhibi sen münezzehsin, sen yücesin" derdi." (Müslim, Mesâcid/26(135-137) no: 1334-1341. Tirmizî, Salât/108 no: 300. Ebû Dâvûd, Vitir/25 no: 1512.  Nesâî, Sehv/81-82 no: 1338-1339. İbni Mâce, İkâme/32 no: 924)

“Allahümme ente’s-Selâm” konusunda bu kadar kaynak mı doğru söylüyor,

yoksa hiç bir kaynak ve delil göstermeyen yazarı meçhul bir metin mi?

*Bir şey paylaşırken biraz daha dikkatli olsak...

Peygamber (sav) ve sahabeler hakkındaki rivâyetlerde biraz daha titiz olsak...

Kur’an’ı, sahih haberleri ölçü (baz) alsak.

Yerine göre aklımızı kullansak...

*Rastladığımız bir paylaşımı hoşumuza gidiyor diye paylaşırsak, yukarıdaki gülünç iddialara, Peygamber’e atılan iftiralara ortak oluruz, Allah korusun.

*Maalesef, yanlışları doğru zannetmek öteden beri insanların kadim zaafıdır.

Selâm ile.

 

Hüseyin K. Ece

01.02.2021

Zaandam