Bir yerde baskı varsa, bir ülkede ayrımcı politikalar uygulanıyorsa; orada huzursuzluğun olması kaçınılmazdır. Orada toplumlar arası gerilim artması garip bir şey değildir. Yönetim ile halk kesimleri arasındaki güven bunalımının huzur ve istikrar doğurduğunu kimse iddia edemez.

Bir yerde insanlar özgürce yaşama, kendilerini her açıdan ifade edebilme hakkına sahipseler, kendilerini her bakımdan emniyette hissediyorsalar; hem görevlerini yaparlar, hem de toplusal alandaki faaliyetlere katılırlar. Bununla ticaret hayatı hareketlenir, ekonomiye canlılk gelir. Kesimler arasındaki farklılar fazla ön plana çıkmaz. 

Baskılar, ayrımcı uygulamalar, dışlamalar, kimlikleri inkâr, ya da asimile siyasetleri her zaman huzur ve sükûnu bozan şeylerdir. İnsanları illegal faaliyetlere zorlar. Başka hak arama yolları gündeme gelir. Toplumda bulunan ayrı etnik yapıların birbirine olan mesafelerini artırır. Bu da giderek anlaşmazlığa ve kavgaya dönüşür.

Sırplar bu hatayı eski Yugoslavya döneminde yaptıkları gibi, Kosova’da da tekrar ettiler. Kosova’da nüfusun yüzde doksanını meydana getiren Kosovalıları adeta görmemezlikten geldiler. Siyasí haklarını ellerinden almaya kalkıştılar. Hatta nüfusun demoğrafik yapısını değiştirmek için faaliyete başladılar. Bunun sonucu olarak kendilerine ve Kosovalılara verdikleri zararlar anlatılamayacak kadar çoktur.

Mekadonya nüfusunun önemli bir bölümünü müslümanlar teşkil ettiği halde, siyaset hayatında, ülkenin genel görünümünde ve diğer alanlarda fazla bir etkileri yok. Müslüman kitle sanki hesaplı bir çaba ile, planlı bir çalışma ile etkin olmaktan uzaklaştırılmış görünüyor. Bağımsızlık sonrası, yeniden yapılanma döneminde müslümanlarla  ortak hareket edilmemiş. Devlete ait bütün kurumlar Mekadonlar tarafından doldurulmuş. Yetki ve haklar temamen onların elinde toplanmış.

İlginçtir; kaldığımız otelin resepsiyonunda turislere satılmak üzere hazırlanmış bir harita gördüm. İlgimi çekti. Daha bir dikkatle baktım.

Ülkenin turistik yerleri ve tarihí eserler tanıtılıyordu. Bu turistik haritada müslümanlara ait tek bir işaret, bir cami resmi veya başka bir tarihí eser bulmak mümkün değildi. Bu haritaya bakanlar, Mekadonya’da müslümaların da yaşadığını, onların da burada uzun bir geçmişleri olduğunu kesinlikle anlamaz. Mekadonya’da sanki müslümanlara ait bir tane bile eserin adı yok.

Halbuki sadece Üsküp’te müslümanlar taafından yapılmış pek çok tarihí eser bulunmaktadır. Bunlardan İsa Bey Camii, İkinci Sultan Murad Camii ve Yahya Paşa Camii hemen göze batmaktadır. Eski adıyla Kalkandelen, yeni adıyla Tetova’da bulunan ve Abdurrahman Paşa tarafından yaptırılan Paşa Alaca Camii bütün görkemiyle ayakta durmaktadır.

Haritayı arkadaşıma gösterdim ve ayrımcılığın, dışlamanın ve yok saymanın boyutlarının bir haritaya nasıl yansıdığını görmesini istedim. İkimiz de ister istemez şaşkınlıkla kafamızı salladık.

Üsküp’ten yola çıkarak Tetova’ya doğru giderseniz, yol boyunca camiileri ve onlara ait minareleri görebilirsiniz. Buradan Arnavutluğa kadar uzanan bölgede temamen müslüman Arnavutlar yaşıyorlar. Üsküp, Tetova, Ohri ve Struga gibi büyük şehirlerin önemli bir kısmı müslümanlardan meydana gelmektedir. Bu şehirlerde müslümanlara ait sayısız tarihi eser var. Bunların bir kısmı Mekadonların elindedir. Yapılış amaçlarının dışında faaliyetler için kullanılıyorlar. Diğer Balkan ülkelerinde olduğu gibi, burada da Osmanlının hakimiyeti bittikten sonra ne kadar camii, medrese ve diğerleri tahrip edildi, ya da amacının dışında kullanılıyor, bilmiyoruz.

Kalkandelen’de bulunan meşhur ‘Türbe’ tipik bir örnektir. Demokratik Eylem Partisi yetkilisi sayın Kenan Mazlami Bey’in verdiği bilgilere göre, daha önceden önemli bir tekke olan, bahçe içerisindeki bu yer, şimdilerde otel ve eğlence merkezi olarak kullanılıyor. Orada bulunan camii depo yapılmış. Türbe ise kapalı bir şekilde, günün birinde müslümanların kendisine sahip olmasını bekliyor. Gece ziyaret edebildiğimiz bu ata emaneti güzel yeri ancak derin bir hüzünle ve yıllar süren bir hasretle seyrettik. 

Mekadonya Parlementosunda 120 milletvekili var. Bunların yalnızca 26 tanesi Arnavut. Arnavut nüfusun oranı daha fazla olmasına rağmen, niçin mecliste az sayı ile temsil ediliyorlardı?

Yetkililere sorduğumuz zaman, bunun seçim sisteminden kaynaklandığını söylediler. Bağımsızlık sonrası oluşumda kabul edilen seçim sistemi, Mekadonlara daha fazla imkan sağlıyor. Mesela, Arnavutların yaşadığı bölgelerde her 15.000 kişi bir milletvekili çıkarabiliyorken, Mekadonların yaşadıkları bölgelerde yalnızca 6000 kişi bir milletvekili çıkarabiliyor. Seçim sistemindeki bu fark çok açık bir şekilde görülmektedir.

Kaldı ki parlementoda 26 Arnavut milletvekilini olması; hareket alanları sınırlı, güçleri az ise fazla bir önem taşımamaktadır. Şu anda hükümette yer alan bir Arnavut bakanın gücü ve yetkisi doğrusu araştırılmaya değer.

Arnavutlar bir kaç yıl önce kendi dilleriyle öğrenim yapacak bir üniversite kurmaya teşebbüs ettiler. Hükümet buna aşırı tepki gösterdi ve kapatılmasını istedi. Arnavutlar kapatmayınca da polis gücüyle kapatmayı denedi. Ancak Arnavutlar güçlü bir şekilde direndiler,. Hükümetin uygulamasına tepki gösterdiler. Hükümet üniversiteyi kapatamadı, faaliyetlerine engel olamadı ama üniversiyete resmen izin de vermedi.

Kalkandelen’de evlerin alt katlarında, Arnavutların bağışladığı binalarda ve farklı yerlerde faaliyete devam Tetova Üniversitesinin dörtbin talebesi bulunmaktadır. Bir kaç fakülteye sahip. Üniversite senato başkanı, aynı zamanda bölgede faaliyet gösteren insan hakları derneği sorumlusu sayın Mülayim Bey gelecek hakkında oldukça iyimser. İyi bir çalışma ile, kaliteli eğitimle Mekadonya müslümanlarının pozisyonlarının daha iyi olacağını söylüyor. Kendilerine yardım eden Türkiyeli öğretim elemanlarına teşekkür etmeyi de ihmal etmiyor.

Mekadonya yönetimine göre Üsküp’te bir üniversite bulunmaktadır. Bu da ülke için yeterlidir ve ikinci bir üniversiteye ihtiyaç yoktur. Böyle bir gerekçeye kendilerinin de inandığını sanmıyoruz. Maksat Arnavutların kendi özel üniversitelerine sahip olmalarını önlemekse, bunu açıktan söylemeleri gerekir. O zaman da oradaki halk, hakkını başka zeminlerde arar.

Biz Bosnalı ve Kosovalı müslümanların çektikleri acıları Mekadonya müslümanlarının de çekmesini istemiyoruz. Mekadon yönetiminin daha adil davranıp Sırpların hatalarına düşmemelerini temenni ediyoruz. Şu andaki uygulanmalar kaygı verici niteliktedir. Orada yaşayan Arnavutların, yönetimin bu ayrımcı, dışlayıcı ve yok sayıcı uygulamalarından memnun olmadıklarını anlamaları gerekir.

        

Hüseyin K. Ece

20.07.1999 Zaandam