Nazmi Söğüt Adem Aslan’dan dinlemiş. O da bana anlattı.

Gümüşhane’nin eski adı Perek köyünden Süleyman adlı vatandaş ilk defa İstanbul’a, oğlunun yanına gitmiş. Oğlu Cevizli’de oturuyormuş. İşi icabı Harem’e gitmesi gerekiyormuş.

 

Nasıl gideceği yakınları tarafından kendisine tarif edilmiş. Trenle gitmesi daha uygunmuş. Çünkü kaldıkları yer istasyona çok yakın olduğu gibi, trenle Harem’e kısa zamanda varmak mümkünmüş.

O da istasyona doğru yola çıkmış. Yolu tren yolunun tam kenarından geçip istasyona öyle varıyormuş. Fakat istasyona varmadan tren hareket etmiş.

Süleyman amca ne yapsın?

Hani kendi memleketinde yolda durup, geçen araçlara el kaldırır, kim durursa ona biner ve giderdi ya. Burada da herhalde aynı durum sözkonusudur deyu trene el kaldırmış dursun diye. Tam da kendisini görecek, binmek istediğini anlatacak şekilde. Tabii ki tren durmamış, yoluna devam etmiş.

Süleyman amca kendisi için durmayan trenin arkasından manalı manalı bakmış ve elini sallayarak;

-Git oğlum git, bu kafayla çokkk para kazanırsın, demiş. (Yani böyle el kaldıran yolcuları almayıp yoluna devam edersen para kazanamazsın demek istemiş.)

Akşam eve dönünce oğullarına trenin arkasından böyle dediğini, gerçekten bu kafayla para kazanamayacağını eklemiş.

 

25.8. 1998

Sans /Fransa