1.Eğer bu paylaşımı Menzil bağlılarını gülünç duruma düşürmek için fitneciler uydurmuşsa, onların böyle fitne ve yalanlara karşı dikkatli olmalarını tavsiye ederiz.

2.Yok eğer bunu Menzil’in samimi bağlıları bilerek, inanarak paylaşmışlarsa şu değerlendirmeleri yapmak hem hakkımız, hem de görevimiz.

3.Bu Hz. Hatice’den gelen bir bilgi (ilim) ise, neden ümmete verilmemiş de, her nasılsa, sadece Adıyaman’da 2022 yılında yaşayan bir fâniye gelmiş? Bunu ümmetten saklayanlar “ilmi gizlemiş” olmazlar mı?

4.İddia söze yeminle başlayıp “vallahi şifadır” diyor. Arkasından da menzil ekmeğinin mayasının Peygamberin evinin ekmeğinin mayasından olduğunu söylüyor. İsbatı ne, belgesi nerede? Nerede yazıyor? İnsan bir şeyi iddia ediyorsa, kesin hüküm veriyorsa bunu isbat etmekle mükelleftir.

Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme! Zira kulak, göz ve yürek bundan sorumludur.” (İsrâ 17/36) Yani kesin karar verme…

Bu paylaşımı yapanlar bu âyetin hükmüne aykırı hareket ediyorlar demek gerekmez mi? Zira hakkında sahih bilgileri olmayan bir konuda kesin hüküm veriyorlar.

Üstelik “Her duyduğunu (yalan doğru olduğuna bakmaksızın) söylemesi kişiye yalan olarak yeter.” (Müslim, Mukaddime/5 no:7. Ebû Dâvûd, Edeb/80 no: 4992)

5.Burada Peygamber (sav) adına bir şey söyleniyor. Bundan dolayı şu meşhur hadisi hatırlamak gerekir:

Peygamber adına yalan uyduranların durumu: “Benim adıma yalan söylemek başkasının adına yalan söylemeye benzemez. Bana kasden yalan nispet eden cehennemdeki yerine hazırlansın.” (Buhârî, Cenâiz/33 no: 1291. Müslim, Mukaddime/4 no: 5)

6.Bu maya kıyâmete kadar devam edecekmiş (!) Mü’minler sadece Allah’ın baki, her şeyin fâni olduğuna inanırlar. Ekmek mayasının dünyanın sonuna kadar baki kalacağı nasıl iddia edilebilir?

7.İddiacı uydurduğu yalandan o kadar emin ki söze ‘vallahi’ diye başlıyor. Yalanına Allah’ı şâhit tutuyor. Yalan yere yemin eden kişi, Allah'ı yeminine şâhit gösterme yoluyla insanları kandırmaktadır. Bu da Allah’ın adını istismar etmedir, O’na yapılmış bir iftiradır. Rasûlullah (sav) bir gün sabah namazını kıldırdıktan sonra ayağa kalkıp:

“–Yalan şâhitlik Allah’a şirk koşmakla denk tutuldu” buyurmuş ve bu sözünü üç defâ tekrarladı. Sonra da şu âyet okudu: “…Pislik olan putlardan ve yalan sözden sakının!” (Hac 22/30) (Ebû Dâvûd, Akdıye/15 no: 3599. Tirmizî, Şehâdât/3 no: 2300. İbn-i Mâce, Ahkâm/32 no: 2372)

8.Menzil köyündeki ekmeğin tarifi ve mayası Hatice’ye (r.anha) aitmiş (!) 620 yılında Mekke’de vefat eden bu annemizin tarifi nasıl asırlarca dolaşmış, dolaşmış; sonra da Menzil köyünde bağlılarının kendisine ‘ğavs’ dedikleri kişiye ulaşmış. Asırlarca başka hiç bir müslümana ulaşmamış (!)    Hayret, nasıl olmuş da Peygamber’in aile fertlerine, onların çocuklarına, dünyanın herhangi bir yerine değil de Menzil’e… 

Sanırım Ehl-i Beyt mektebine bağlı olduklarını söyleyenler, Fatıma’yı (r.anha) ve annesini aşırı yüceltenler bile bunu iddia etmedi…  

9.Bu Hatice’nin tarifine uygun, onun mayasından bu ekmekler yeryüzünde yalnızca ğavs’ın evinde yapılıyormuş(!) Şu işe bak… Şu şansa bak… Şu tecelliye bak…

10.Tabi öyle olunca ekmeğin tarifi de, maya da kutsal olur (!) O mayadan yapılan ekmek de, ekmeğin yapıldığı ğavsın evi de, kendisi de kutsal, olağanüstü olur (!)

Eh, bu kadar kutsala da teslim olunur, bağlanılır, hizmet etmeye başlanılır (!) Bu iddiaları ileri sürenlerin maksatları bu mu?

11.Bu arkadaşlar, ğavs derken neyi kasdediyor? Bu adlandırma ile birisini  yüceltmek mi istiyorlar? Maksat buysa o da ayrı bir sorun…  

12.Yalan söylemek İslâmda büyük günah olduğu ve şiddetle yasaklandığı hâlde bazı müslümanlar neden bu kadar kolay yalan söylüyorlar?

Üstelik yalanlarına Allah’ı ve Rasûlüllah’ı alet ederek… İnanılır gibi değil…   

Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “Büyük günahlar şunlardır: Allah’a ortak koşmak, ana babaya karşı gelmek, adam öldürmek ve yalan yere yemin etmek.” (Buhari, Eyman/16 no: 6675, Edeb/6 no: 5976, İ. Mürteddîn/1 no: 6919-6920, Diyât/2 no: 6870-6871. Tirmizî, Tefsir (sûre 4)/6 no: 3020. Nesâî, Kasâme/48 no: 4872)

“Yalan, günaha götürür. Günah da cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında yalancılardan yazılır...” (Buhârî, Edeb/69 no: 6094 Müslim, Birr/29(103-105) no: 6637-6638. Ayrıca bkz. Ebû Dâvûd, Edeb/80 no: 4979. Tirmizî, Birr/46 no: 1971. İbn-i Mâce, Mukaddime/7 no: 46,  Dua/5 no: 3849)

13.Müslümana yalan yakışmaz: Safvân bin Süleym (ra) anlatıyor: Rasûlullah’a (sav): “-Mü’min korkak olabilir mi?” diye soruldu. “–Evet, olabilir!” buyurdu. “–Mü’min cimri olabilir mi?” diye soruldu. Allah’ın Rasûlü yine: “–Evet, olabilir!” buyurdu. “–Pekâlâ mü’min yalancı olabilir mi?” diye soruldu. Rasûlullah bu sefer: “–Hayır, aslâ!” buyurdu. (Muvatta’, Kelâm/19)

Eğer bu ifadeler Paygamber’e aitse, yukarıdaki yalanları paylaşanları bir daha düşünmeye davet etmek gerekir.

14.Rabbimiz buyurdu: “Ey îmân edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin ki Allah amellerinizi sâlih hâle getirsin ve günahlarınızı bağışlasın...” (Ahzâb 33/70-71)

15.Resimde de görüldüğü gibi Menzil köyünde, ğavs dedikleri zatın evinde veya fırınında yapılan somunun diğerlerinden farkı yok. Belki un, iklim, katkı maddeleri, ustalık, ebat farkı olabilir. Ama asla hz. Hatice’den geldiği iddia edilen kutsal maya (!) ile yapıldığı ve Menzil köyünde pişirildiği için değil… (Bana göre Türkiye’nin en lezzetli ekmeği Hamsiköy ekmeğidir. Acaba oradaki fırıncılar hangi kutsal, ya da hangi mübarekten gelen mayayı kullanıyorlar?)

16.Son söz:

“Her yalancı ve günahkâr kişinin vay hâline!” (Câsiye 45/7)