Sahih hadisin ne olduğunu açıklamadan önce ‘sahih’ kavramının bir fıkıh ilmi kavramı olduğunu da ilave edelim. Fıkıh usulüne göre ‘sahih’; şartlara ve rükünlere uygun olarak yerine getirilen ibadetler hakkında kullanılan bir tabirdir. Bir ibadet makbul olacak şekilde bütün şartlara uygun olarak yapılırsa, o ibadet ‘sahih’ bir ibadettir, kabul edilebilir. Ancak şartlarına ve rükünlerine uygun olarak yerine getirilmezse bu ibadet makbul değildir. Böyle ibadetlere de batıl anlamında ‘butlan’ denilir.

Hadis alimleri ‘sahih hadisi’ şöyle tanımlamışlardır:

“Adalet (takva) ve zabt (titizlik ve koruma) sahibi ravilerin, yine aynı özellikleri taşıyan ravilerin kesintisiz olarak, şazz (başka ravilere aykırı) ve illetten (gizli kusurdan) uzak rivayet ettikleri hadislerdir.”

 

b-Sahih Hadisin şartları

Buna göre bir hadisin ‘sahih’ sayılabilmesi için beş şart gerekir:

1-Hadisin senedi, yani raviler zinciri kesintisiz (muttasıl) olmalıdır. Senedde yer alan ilk raviden son ravi olan sahabe veya Peygamberimize kadar bir kesinti olmamalıdır. Diyelim ki hadisi derleyen (tasnif eden) İmam Buharî, kendi hocasından bir hadis dinlemiştir. O da kendi hocasından, o da tabiî’nden, o da sahabeden dinlemiştir. Böylece rivâyet zincirinde sağlam bir bağ vardır.

2-Rivayet şazz olmamalıdır. Şazz, güvenilir (sika) bir ravinin, kendinden daha güvenilir bir ravinin rivayetine aykırı bir şekilde rivayet etmesidir. Bu bir kusurdur. Böyle bir durumda daha güvenilir ravinin haberi tercih edilir.

3-Rivayet illetli olmamalıdır. Dışardan bakıldığı zaman sahih görünen bir hadis gizli bir kusur taşıyabilir. Bu da ya rivayet zincirinde bir kopukluk, ya ravinin adaletinde bir eksiklik ya da ravinin hadisi alma yöntemindeki bir kusur şeklinde ortaya çıkabilir. Hadisin illeti belli olunca artık o zayıf hadis sayılır.

4-Hadisi rivâyet eden bütün raviler adalet sıfatına sahip olmalı. Hadis ilminde adalet, ravilerin dindar, muttaki (takva sahibi), şirk ve büyük günahlardan uzak olmaları demektir. Böyle ravilerin rivayetlerine, verdikleri haberlere güvenilir. Çünkü onlar yalan söylemezler, peygamber adına yalan uydurmazlar.

5-Hadisi rivâyet eden bütün ravilerin ‘zabt’ sıfatına sahip olmaları gerekir. ‘Zabt’, hadis ilminde ravinin rivayetinde veya yazıyorsa yazmasında sağlam olması, ezberlemesi kuvvetli, rivayet ve yazmasında titiz ve dikkatli olmasıdır. Ezberi zayıf, ezberlediği veya yazdığı seyleri birbirine karıştıran, neyi nereden aldığını titizlikle ayırdedemeyen ravinin rivayeti güvenilir değildir.

c-Sahih Hadis’in Önemi

Peygamberimiz adına rivâyet  edilen haberleri (hadisleri), peygamber adına uydurulan sözlerden ve sağlam hadisi zayıfından ayırt etmek için, bir takım kurallar konulmuştur. Bu kurallar sayesinde hadisler çok sağlam bir yolla tesbit edilmiş, kitaplara yazılmış, güvenilir olanlar ile  zayıflar  birbirinden ayrılabilmiştir.

Hadislerin tesbiti bir anlamda İslâm inancını korumak demektir. Çünkü İslâm, Kitap ve Sünnet’e dayanır. Peygamberimizin Sünnetinin, yani Kur’an’ın fiilî uygulamasını sonraki nesillere  ulaştıran hadislerin de en sağlam ve güvenilir bir yolla rivayet edilmesi, titizlikle derlenip korunması gerekiyordu.

Bu önemli görevi Hicrî ikinci asırdan sonra yaşayan, hadis konusunda uzmanlaşmış, hadis rivayetinde çok titiz tutum ve prensipleriyle tanınmış alimler  yapmışlardır.

Sahih hadis, güvenilir ve Peygambere ait olduğu konusunda şüphe olmayan hadistir.

Sahih hadisler,  ravilerinin çokluğu yönünden ‘mütevâtir’, ‘âhad’ ‘meşhur’ ve ‘garip’  gibi kısımlara ayrılır.

Şüphesiz hangi hadislerin sahih olduğu konusunda alimler (hadisciler) arasında bir sözbirliği yoktur. Onlar her ne kadar genel şartlar konusunda söz birliği etmişlerse de, ravilerin durumlarına ve onların hadisleri hocalarından alma şekillerine göre sahih hadis konusunda farklı görüşler belirtmişlerdir. Birisine göre güvenilir (sika) olan bir ravi ötekine göre güvenilir olmayabilir. Kimilerinin adalet sahibi dediği raviyi bir diğeri kusurlu sayabilir. Bu bakımdan hadisin derecesi noktasında farklı görüşler olabilir.

Sahih hadisler, dinimizi öğrenme ve uygulama noktasında son derece önemlidir. Hadis konusunda uzman olan hadis alimleri özellikle ikinci yüzyıldan sonra kılı kırk yararcasına, hadisleri derlemek üzere yorucu yolculuklara çıkarak,  her türlü zorluklara katlanarak, aşırı bir mesai harcayarak, büyük bir titizlikle hadisleri derlemiş, öğrenmiş ve kaybolmasınlar diye kitaplara yazmışlardır. Bunun yanında onlar, ellerinden geldiği kadar uydurma rivayetlere itibar etmemişler, sağlam bir yolla rivayet edildiğine kanaat getirdikleri hadisleri kitaplarına almışlardır. Güçleri nisbetinde sahih olanları zayıfından ayırmaya çalışmışlardır. Onların bu çalışmaları  her türlü takdirin üzerindedir.

Günümüze kitaplarla ulaşan hadislerin  pek çoğunun Peygamberimize ait olduğu konusunda şüphe içinde olanlar; hadis ilim tarihini, hadis üzerinde yapılan örneksiz çalışmaları yeniden gözden geçirmek, iyi niyetli ilim ehlinin hadis rivâyetindeki titizliğini yeniden değerlendirmek zorundadırlar. Elbette onlar da bir insandı. Yanılmaları mümkündü. Ancak onların bazı eksikliklerine bakarak, hepsini kötü niyetli saymak, hadisler hakkında yersiz şüpheler uydurmak insafsızlıktır.

Sahih hadisleri, -sahih adıyla- ilk defa İmam Buharî ve İmam Müslim derlediler. Bu iki imamın kitaplarına ‘Sahihayn-İki Sahih’ denilir. Her iki kitap da İslâm aleminde çok meşhur olmuş ve başta hadis ve fıkıh alimleri olmak üzere bütün ümmetin güvenini kazanmışlardır.

Bu iki kitap bütün sahih hadisleri içerisine almadığı gibi, onlardan önce ve onlardan sonra da hadis bilginleri sahih hadisleri rivayet ettiler veya kitaplarına yazdılar.

Hüseyin K. Ece

İslamın Temel Kavramları kitabından. Sayfa: 582-583