Bu bakımdan ‘şehid’, Allah yolunda, O’nun dini uğrunda çalışırken ya da cihad ederken canını veren, bu uğurda ölen kimse demektir. Bu gibi kimselere ‘şehid’ denmesinin sebebi, onların cennetlik olduğuna şahitlik edilmesi, Allah’ın huzurunda her zaman diri olmaları, ölümleri anında meleklerin onlara şahit olmaları veya doğrudan Cennete giderek Allah’ın onlar için hazırladığı çeşitli ni’metlere şahit olmalarıdır.

‘Şehid’ kelimesi Kur’an’da otuzaltı yerde tekil, bir yerde ikili, onsekiz yerde de çoğul olarak ‘şühedâ’ şeklinde geçmektedir. Kur’an’da ‘şehid’ kelimesi aynı kökten türemiş diğer kelimelerle beraber daha çok Türkçe’de şahitlik-tanıklık olarak bildiğimiz manada kullanılmaktadır. (Bakınız: Şehâdet)

b-Allah’ın İsmi Olarak Şehid

Allah’ın güzel isimlerinden (Esma-ul Hüsna’dan) biri de ‘şehid’tir. Allah’ın ismi olarak şehid, kendisinden hiç bir şey saklanamayan, her şeye şahid ve hiç bir şeyi unutmayan demektir. Şahit olma, bir şeyin bizzat yanında hazır olmayı hatırlatır. Allah ğaybı ve gizli-açık her şeyi bilmesiyle ‘Alim-bilen’, her şeyden haberdar olmasıyla ‘Hâbir-haberi olan’, açık ve ğayb olan şeylere şahid olması açısından da ‘şehid’tir.

Aslında Allah (cc) her şeyi bilir ve her şeye mutlak anlamda şahidtir. Yaratılmışlar, bir anlamda insanlar bir şeyi ancak ona ulaştıkları, o şey kendileri için hazır olduğu zaman bilirler, ona şahitlik ederler. Allah (cc) ise, insanlar için hazır olmayan, insanların bilmediği her şeye ‘şahid’ olan, onları olduğu gibi bilendir.

Kur’an’ın haber verdiğine göre Allah (cc) kendinden başka tanrı (ilâh) olmadığına ‘şehâdet ettiği gibi melekler ve ilim sahibi kimseler de buna şahitlik ederler. (3/Âli İmran, 18)

O, kullarının işlerine, meselâ münafıkların yalancı olduklarına şahitlik eder. (63/Münafıkûn, 1) Rabbimiz, şeytanları ve onların yardımcılarını kâinatın yaratılmasına şahit tutmamıştır. (18/Kehf, 51)

‘Şehâdetin’ en büyüğü Allah’a ait olandır.

Bu, O’nun tarafından bilinen şeydir,  ya da O’nun bildirdiği şeylerdir. (6/En’am, 19)

Allah (cc) hem ‘şehâdet’ alemini, hem de ‘ğayb’ alemini bilir. O, hepsinin şahididir. (32/Secde, 6. 39/Zümer, 36. 59/Haşr, 22)

‘Şehid’ kelimesi yirmi kadar âyette Allah (cc) hakkında kullanılır. “Allah her şeye ‘şehid’tir, -şahidtir-’” veya “şehîd’ olarak Allah yeter” şeklinde sık sık geçmektedir. Şu âyetlerde bunun örneklerini görmekteyiz:

“Allah, muhakkak Kıyamet günü onların arasını açacak-hükmünü verecektir. Şüphesiz Allah her şeye ‘şehid’tir.” (22/Hacc, 17)

“Rabbin sana yeterli değil mi? Şüphesiz O her şeye ‘şehid’tir.” (41/Fussilet, 53)

“Allah, benimle sizin aranızda ‘şehid’ olarak yeter. Şüphesiz ki O kullarının yaptığından haberdardır.” (17/İsra, 96)

Allah (cc) kullarının yaptığı her şeye şehid-tanık olduğunu haber veriyor. (3/Âli İmran, 98)

Allah (cc) bir âyette de kendisi hakkında çoğul olarak ‘şâhidîn-şahitler’ demektir. Rabbimiz kendisi hakkında bazen ‘Biz’ zamirini kullanmaktadır. “Biz onların hükümlerine ‘şehid-şahit’ler idik’ âyetinde de aynı durum söz konusudur. (21/Enbiya, 78)

Hz. Muhammed (sav) de ‘şehid’ sıfatıyla anılmaktadır. Çünkü O, hem kendi ümmeti için, hem bütün insanlar için bir ‘şahid’ olarak görevli kılınmıştır. O’na inanan mü’minler de insanlar üzerine ‘şehid’ olmaktadırlar.

“Size bundan önce müslüman ismini O verdi. Bunun sebebi, Rasûl sizin üzerinize, sizler de insanlar üzerine ‘şehid’ (tanık) olasınız diye.” (22/Hacc, 78. Ayrıca bak. 4/Nisa, 41. 48/Fetih, 8)

 

c-İnsanların Şahid Olması

‘Şehid’ ismi Allah hakkında kullanıldığı gibi insanlar hakkında da kullanılmaktadır. Bu kullanımların daha çok Türkçe’deki ‘şahitlik-tanıklık’ anlamı taşıdığını görmekteyiz.

‘Şehid’in çoğulu ‘şühedâ’ Kur’an’da daha çok ‘şahitler’ manasında kullanılmaktadır. Bu çoğul hali müşrikler hakkında kullanıldığı zaman, sahte tanrılar, müşriklerin yardımcı sandığı kimseler veya onların lehine şehâdet edecekleri umulan kimseler manaları anlaşılmıştır.

İslâm ümmeti diğer insanlar üzerine ‘şühedâ’-şahidler’ olarak seçilmiştir.

“Böylece sizi, insanlara ‘şühedâ-şahitler (ve örnek) olmanız için vasat (orta) bir ümmet kıldık: Peygamber de sizin üzerinizde ‘şehid-tanık’ olsun…” (2/Bakara, 143)

Allah (cc) zafer ve hüzün günlerini insanlar arasında devredip durur. Bunun sebebi, Allah’ın insanlar arasından ‘şühedâ-şahitler veya şehitler’ seçmek istemesidir. (3/Âli İmran, 140)

Mü’minler, şehâdet sahibi kimseler (şühedâ) ile beraber haşr olunmayı (hesaba çekilmeyi) isterler. (3/Âli İmran, 53) Allah’a ve Rasulüne itaat eden kimseler her zaman peygamberler ve ‘şühedâ’ ile beraberdirler. (4/Nisa, 69.)

 

Allah Yolunun Şehitleri

Allah yolunda öldürülmek anlamında ‘şehidliğin’ derecesi çok yüksektir. Onlar, insan için pek sevimli olan canlarını Allah uğrunda, O’nun adının yüce olması (ilay-i kelimetullah) için, İslâm’ın yücelmesi ve korunması için feda ederler.

Rabbimiz (cc) şehidlerin kendi katında ölmedikleri, diri olduklarını ve Allah’ın verdiği şeylerle rızıklandıklarını açıklıyor. (3/Âli İmran, 169-171)

“Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz.” (2/Bakara, 154)

Allah (cc) kendi yolunda ölenlerin ücretini vereceği gibi, onların bütün günahlarını da affedecek ve onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. (3/Âli İmran, 195)

Peygamberimiz de bir çok hadisinde Allah yolunda mal ve can ile çalışmanın, malı ve canı Allah yolunda feda etmenin faziletini, Allah katındaki değerini anlatmaktadır.

Bu kadar yüce derecelere ulaşacak olan şehid kimdir? sorusu sorulabilir.

Bu konuda farklı görüşler vardır. Ama şu hadis bize bu konuda bir ipucu vermektedir. ‘Kim Allah yolundadır?’ diye sorulan bir soruya karşılık Peygamberimiz (sav) söyle buyurdu: “Kim Allah’ın adını, hükmünü yüceltmek, her şeyin üstüne çıkarmak için savaşırsa, o Allah yolundadır.” (Buharî, İlim/45, 1/42. Cihad/15, 4/24. Müslim, İmare/149-150, Hadis no: 1904, 3/1512. İbni Mace, Cihad/13, Hadis no: 2783, 1/931. Ah. B. Hanbel, 4/392, 397, 402, 405, 417. nak. Ş. İsl. Ans. 6/23)

 

d-Şehidlerin Çeşitleri

Şehidleri bir kaç gruba ayırmak mümkündür. Çünkü hadislerde farklı şekillerde ölenlere ‘şehid’ denmektedir.

1-Hükmen şehid: Bunlar, İslâm uğruna savaşırken ölen kimselerdir. Kur’an bunlara; Allah yolunda öldürülenler demektedir. (2/Bakara, 154, vd.)Yol kesen soyguncular tarafından öldürülen de bu şekilde şehid sayılır. Allah yolunda öldürülen şehidler yıkanmaz ve kefenlenmez.

Bunlara dünyanın ve Ahiretin şehidi denilir. Çünkü dünyada müslümanlar onlara şehid muamelesi yaparlar, ahirette ise zaten şehid kabul edililirler.

2-Ahiretin şehidi: Bunlara Ahirette şehid muamelesi yapılması umulur. Hata yoluyla ölenler, Allah yolundaki savaşta yaralanıp da sonradan ölenler, çocukken ölenler, yanarak, boğularak, göçük veya çığ altında kalarak, salgın hastalık dolayısıyla ölenler, malını, ırzını veya toprağını (vatanını) koruma uğruna ölenler, doğum yaparken ölen kadınlar, gurbette veya ilim yolunda ölen müslümanlar da bu gruba girerler.

3-Dünya şehidi: Allah yolundaki bir savaşa katılmasına rağmen Allah rızası için değil de başka bir amaçla savaşıp ölenler. Bunlara dünyada insanlar şehid dese bile Allah’ın katında onlar sehid sayılmazlar. Bunların durumunu sadece Allah bilir.

 

e-Şehidliğin Fazileti

Şüphesiz şehidlik üstün bir makamdır. Allah (cc) bu makamı kendi uğrunda veya dininin uğrunda, yalnızca  O’nun rızası için çalışırken, gayret gösterirken, cihad ederken ölen kimselere vermektedir. Bizim  bazı ölüler  hakkında şu veya bu sıfatı kullanmamız fazla bir şeyi değiştirmiyor.

Allah (cc) kendi yolunda çalışanları ve bu uğurda canlarını Cennet karşılığı seve seve verenleri bilmektedir. Bazı ölüler hakkında bizim ne dediğimiz değil; Allah’ın o ölüye nasıl muamele edeceği önemlidir.

Çağımızda ‘şehidlik’ kavramı da diğer bir takım değerler gibi yıpratıldı, biraz da ucuzlatıldı. Şehid ve şehâdetin ne olduğu bu kadar açıkken, İslâm’ın  belirlediği bu esasların dışında, hayatını kaybetmiş kimileri için de şehadet sıfatı kullanılmaktadır.

Açıktır ki bu övgü sıfatı İslâma ait bir değerdir. Hayatlarına İslâmî ilkeleri temel almayanların, İslâmî değerlere karşı olanların, kendi kutsalları uğruna ölenler hakkında bu kelimeyi kullanmamaları gerekir. Kendi ölülerine başka bir isim vermeleri daha uygun olur. Böylece sağ iken önem vermedikleri İslâmî bir hükme, öldükten sonra da uyma dürüstlüğünü göstermiş olurlar. Zaten onlar ölülerine hangi ismi verirlerse versinler; Allah’a dönen ölünün durumunu Yüce Rabbimiz herkesten çok iyi bilmektedir. Onu dünyada iken peşine gittiği inancına ve işlediği ameline göre hesaba çekecektir.

Tekrar vurgulamak gerekir ki ‘şehâdet’ olayı, Allah’a ve O’nun bütün âyetlerine güçlü bir tanıklıktan sonra, bu tanıklığın bir gereği olarak O’nun dinine iman, salih amel ve cihadla yardım etmenin ve bu uğurda  canı feda edebilmenin  bir sonucu ve mükâfatıdır. İslâm gerçeğine samimi bir müslüman olarak şehâdet etmeyen birisinin cenazesine ‘şehid’ demenin bir faydası yoktur.

Hüseyin K. Ece

İslamın Temel Kavramları kitabından. Sayfa: 631-634