İyiliğin ve ihsanın nereden geldiğini düşünüp bilmek, ni’met vereni anlamak, tanımak, sonra da bu bilmeyi bir takım hareketlerle göstermektir.

‘Şükr’ün tam zıddı ise ‘küfr’dür. Küfr, ni’met vereni inkâr etmek ve ni’metin sahibini gizlemeye çaba harcamaktır.

‘Şâkir’, şükreden demektir. Kur’an-ı Kerim’de iki âyette Allah hakkında, diğerlerinde ise Allah’a şükreden mü’minler hakkında tekil ve çoğul olarak geçmektedir.

‘Şekûr’, sözlükte, çok çok şükreden demektir. Bu kavram da daha çok şükreden kullar hakkında kullanılmaktadır. Ancak dört âyette Allah (cc)’ın ismi olarak geçmektedir.

 

a-Allah’ın Şâkir-Şekûr Olması

Kulun Allah’a şükretmesi, O’nun verdiği ni’metleri bilmesi ve bunu bizzat kulluk yaparak, Allah’a itaat ederek yerine getirmesi şeklinde görülür. Ancak Allah’ın ‘şâkir veya şekûr’ olması böyle değildir.

Allah hakkında kullanılan ‘şâkir ve şekûr’ kelimelerinin yalnız değil de ‘Gafûr, Halîm ve Alîm’ sıfatlarıyla beraber gelmeleri dikkat çekmektedir.

Allah (cc) şekûr’dur. Yani kullarının az amellerine karşı çok mükafat verendir, ecirlerini kat kat artırandır. Bir başka deyişle, Allah’ın kullarını bağışlaması, amellerinin karşılığını vermesi ve onları övmesidir.

Kullarından gelen az bir şükre razı olması da Allah’ın ‘şekûr’ olmasının bir sonucudur. Allah (cc) kullarından gelen az şükre razı olarak onları çok şükre teşvik etmekte, az da olsa şükrü küçümsemeyip bu görevi yapmalarını istemektedir.

Allah kullarının ecirlerini noksansız öder ve kendi fazlından onların ecirlerini daha da artırır. Çünkü O bağışlayandır (ğafûr) ve şekûr’dur (şükrü kabul edendir). (35/Fatır, 30, 34)  Allah iyilik edenlerin iyiliğini artırır. Çünkü O Ğafûr ve Şekûr’dur. (42/Şûra, 23) Kim, kendisine farz kılınan ibadetlerin fazlasını gönülden yaparsa, onun karşılığını alır. Çünkü Allah (cc) Alîm’dir (bilendir) ve şekûr’dur (şükrün karşılığını verendir). (2/Bakara, 158)

Şu âyette de aynı sıfat Halîm ismiyle beraber kullanılmaktadır:

“Eğer Allah’a güzel bir borç verecek olursanız, onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar. Allah şekûr’dur (şükrü kabul edip çok ihsan edendir), Halîm’dir (ceza vermekte acele etmeyendir). (64/Teğabûn, 17)

Allah’a güzel bir şekilde borç vermek, O’nun yolunda malı içten gelerek, severek ve isteyerek infak etmek şeklinde tefsir edilmiştir. Allah (cc), kuluna verdiği maldan infakta bulunmasını istiyor, bunun da karşılığını bol bol veriyor. Kulu, şükrünü noksan yaptığı zaman da ona ceza vermekte acele etmiyor, ona hilimle (yumuşaklıkla) davranıyor.

Aynı ifadeyi Kur’an’da iki yerde daha görmekteyiz. (2/Bakara, 245 ve 57/Hadid, 11) Kullar, şükrün bir ifadesi olarak Allah’ın kendilerine verdiği maldan ihlaslı bir şekilde O’nun yolunda harcarlarsa, Allah’a borç verirlerse; Allah da bunun karşılığını kat kat öder. Çünkü O, şükrü karşılıksız bırakmaz.

‘Şâkir’, sözlükte şükreden anlamına gelmekle beraber Allah hakkında kullanıldığı zaman, tıpkı ‘şekûr’ gibi şükrün karşılığını, şükreden kimseyi bilip ona hak ettiği mükâfatı veren demek olur. Bunun için Kur’an’da iki âyette ve Alîm sıfatıyla birlikte geçmektedir. Bunun Alîm sıfatıyla  birlikte kullanılması, bu ismin yanlış anlaşılmasını önlemekte, kulun yaptığı şükrün Allah tarafından bilinip karşılığının verileceği açıkça bildirilmiş olmaktadır. (2/Bakara, 158)  

“Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size ne diye azap etsin? Allah, Şâkir’dir (şükrün karşılığını verendir), Alîm’dir (bilendir)” (4/Nisa, 147)

b-İnsanların Şâkir-Şekûr Olmaları

Şekûr ve şâkir kavramları insanlar hakkında da kullanılmaktadır. Allah (cc) insanı bir yola (sebile) sevketmiştir, onu düzene koyarak ona akıl vermiş ve dünyaya göndermiştir. Böylece o acaba şâkir (şükreden) bir kul mu yoksa nankörlük eden bir kul mu olacak? (76/İnsan, 3)

Şakir olma sıfatı bazı peygamberlerin de sıfatıdır. Meselâ Hz. İbrahim tek başına bir ümmet idi ve şâkir (şükreden) bir kuldu. (16/Nahl, 120-121) Nûh (as) da şekur (şükreden) bir kimse idi. (17/İsra, 3)

Kulların şükredici olmalarını belirtmek için de bir çok âyette ‘şâkir’ kelimesinin çoğul halinin (şâkirûn-şâkirîn şeklinde) kullanıldığını görmekteyiz. (21/Enbiya, 80. 3/Âli İmran, 114,145. 7/A’raf, 17,144)

Kur’an, Hz. Davud ve Hz. Süleyman’a verdiği çeşitli nimetleri saydıktan sonra onlara ve onların kişiliğinde diğer kullara şöyle sormaktadır:

“Siz, şâkirlerden (şükredenlerden) olmayacak mısınız?” (21/Enbiya, 80)

Hüseyin K. Ece

İslamın Temel Kavramları kitabından. Sayfa: 659-660