İslâmdan önce hayvanlar ve bitkiler hakkında kullanılan bu kelime, Kur’an’ın gelişiyle anlam sahası genişlemiş; yoldan çıkma, doğru yoldan ayrılma manası kazanmıştır.

Buna göre ‘fısk’, Allah’ın emirlerine itaatsizlik etmek, dinin koyduğu sınırlardan dışarı çıkmak, doğru yoldan sapmak, iyilik ve güzellikten ayrılmak, günaha batmak demektir.

‘Fısk’, itaatten uzaklaşma, Allah’ın emirlerini dinlememe tavrıdır. Bu bakımdan ‘küfr’ kavramından daha geniştir. Allah’a herhangi bir şekilde itaatsizlik yapanın bu fiiline rahatlıkla ‘fısk’ denir.

‘Fısk’ın çoğulu ‘füsûk’tur.

‘Fısk’ içinde olan kimselere ‘fasık’ denilir. (Bakınız: Fasık)

Kur’an’ın geniş anlam sahası olan kavramlarından biri de ‘fısk’ veya ‘fasık’ kelimesidir. Allah’ın emrinden ya da dinin çizdiği sınırdan dışarı çıkmak anlamıyla ‘fısk’, hem iman eden bir kimsenin yaptığı hatadır, hem de hiç iman etmeyerek Allah’a isyan edenin işlediği cürümdür.

Bir çok İslâm bilgini, mü’min olduğu halde Kur’an’ın kebâir (büyük günah) dediği günahları işleyenlerin bu fiillerine ‘fısk’ adını verirler. İslâm tarihinde ortaya çıkmış çeşitli mezhepler ‘fısk’ yani çekinmeden büyük günah işleyenlerin durumunu tartışmışlar, onun müslüman olarak kalıp kalmayacağı üzerinde görüşlerini açıklamışlardır.

Biz o tartışmaları bir tarafa bırakıp ‘fısk’ kavramının Kur’an’da nasıl ve hangi anlamlarda kullanıldığını tesbit etmeye çalışalım.

 

A- Fısk Sayılan Davranışlar

Kur’an, müşriklerin, münafıkların veya ehl-i kitabın (yahudi ve hıristiyanların) yaptığı hatalara, onların işlediği amellere ‘fısk’ dediği gibi, mü’minlerin işledikleri bazı günahlara da ‘fısk’ demektedir. Buna göre ‘fısk’ olan davranışları, Allah ve peygamber hakkında işlenlenler ile emir ve yasakların gereğini yapmama konularında olmak üzere iki bağlamda düşünebiliriz.

 

A1- Allah ve Peygamber İnancıyla İlgili Fısk Sayılan Tutum ve Davranışlar  

‘Fısk’ kelimesi bazı âyetlerde imanın karşıtı olarak kullanılmaktadır. (2/Bakara, 99. 3/Âli İmran, 110. 6/En’am, 49)

‘Fısk’ kelimesiyle ‘dalâlet-sapıklık’ kelimesi arasında da yakın bir ilişki vardır. Bir kimse Kur’an’ın ‘fısk’ dediği davranışları yaparak Din’in sınırlarından dışarı çıkar, dalâlete düşer. (9/Tevbe, 80. 57/Hadid, 26) Allah’ın âyetler’ini derinlemesine düşünenler ve gereğini yapanlar hidayete kavuşurlar. Bunun tersini yapanlar ise dalâlete düşen fasıklardır (fısk sahipleridir). (2/Bakara, 26)

Allah ve Peygamber inancıyla ilgili fısk davranışları şöylece sıralayabiliriz;

 

a- Allah’ı İnkâr veya Şirk Koşma 

Genel anlamda ‘fısk’ Allah’ın emrinin dışına çıkmak olduğuna göre ‘fısk’a düşme tavrı öncelikli olarak kafirlerin veya müşriklerin sıfatıdır. Çünkü onlar, Allah’ın hiç bir emrini dikkate almazlar, kendilerine emredilen hiç bir şeyi yerine getirmezler. Bu anlamda ‘fısk’ ile ‘küfr’ arasında bir benzerlik vardır. Daha doğrusu ‘fısk’, ‘küfr’ün anlam sahası içerisindedir. Ancak ondan daha geniş bir manası vardır. Bu yüzden denir ki, her kâfir fasıktır ama her fasık kafir olmayabilir.

Bilindiği gibi Rabbinin emrinden dışarı çıkan ilk yaratık iblistir. Kur’an, onun bu itaatsizliğini ‘fısk’ kelimesinin fiiliyle anlatıyor. (18/Kehf, 50) İblis, bu tavrıyla kafirlerden olmuştur. (2/Bakara, 34. 38/Sâd, 74) Demek ki Allah’ın emrini tanımayarak, O’na itaatten yüz çevirmek, bu emirden dışarı çıkmak ‘fısk’tır ve bu itaatsizliği tıpkı şeytanın mantığı ile yapanlar da küfre düşerler.

Hem Allah’a şirk koşup, hem de yeryüzünde bozgunculuk çıkaran ve kendilerine gönderilen elçileri dinlemeyen müşrikler cezalandırılmışlardır. Kur’an, bu şekilde davrananları iman etmeyen ve ‘fısk’a düşmüş kimseler olarak anıyor. (17/İsra, 16)

Peygamberimizin sağlığında iman ettiğini söylediği halde Peygambere ve İslâma ihanet etmekten, zarar vermekten geri durmayan Abdullah b. Selûl gibi münafıklar aynı zamanda fıska düşüp kafir olmuşlardır. (9/Tevbe, 84)

Anlamsız bir biçimde uyduruk tanrılara (putlara) ibadet edenlerin tavrı da fısk’tır. Böylesine bir dalâlete (sapıklığa) düşenler de gerçeği kabul etmekten yüz çeviren fasıklardır. (10/Yunus, 33)

Hz. İsa’ya (as) indirilen dini daha iyi yaşamak için ruhbanlık uyduranlar, sonra da bırakın bu uydurdukları ruhbanlığın gereğini yapmayı; onların bir çoğu yoldan çıkmış fasıklar oldular. (57/Hadid, 27)

Doğru yoldan çıkmış pek çok Kitap Ehlinin (3/Âli İmran, 110), Allahı ve Peygamberini inkâr etmiş münafıkların (9/Tevbe, 80), Peygamberlerin soyundan geldikleri halde doğru yoldan ayrılmış kimselerin (57/Hadid, 26) tutumları fısk’tır.

Allah (cc) kendisine inanıp salih amel işleyenleri, kendilerinden önce gelenlerin yerine halef kılar (onların yerine geçirir). Onlara yeryüzünde iktidar ve çeşitli ni’metler verir. Onların korkularını emniyete çevirir. Buna rağmen onlardan kim küfre saparsa, Rabbinin âyetlerine karşı gelirse, o fasıklardan olur. (2/Bakara, 98-99)

Kur’an, şirk koşanlara, küfre sapanlara ve korkusuzca günâh işleyenlere ‘zalim’ demektedir. (Bakınız: Zulm, Zalim) Zulme sapmak, zalim olmak da bir ‘fısk’tır. Allah’ın emirlerine karşı gelenler, dinin çizdiği sınırları taşanlar şüphesiz zulme düşerler. (7/A’raf, 165)

b- Allah’ın Âyetlerini Yalanlama 

Bir başka yerde Allah’ın âyetlerini yalanlayıp ‘fısk’ işlemiş, yani Allah’ın emrinden dışarı çıkmış olanların Cehennem’e gidecekleri vurgulanıyor. (32/Secde, 20. 46/Ahkaf, 20. 6/En’am, 49. 29/Ankebût, 34)

 

c- Münafıklık 

Münafıklar, dinde iki yüzlü davranan insanlardır. Müslümanların yanında müslüman olduklarını söylerler. Ama içlerinden asla iman etmezler. Nitekim bazı münafıklar Hz. Peygambere gelip müslüman oldukları hususunda Allah adına yemin etmişlerdir. Ancak Allah (cc) onların bu sözlerinde yalancı olduklarını haber vermektedir. (63/Münafıkûn, 1-3) Halbuki onlar iyiliğe (ma’rufa) engel olan, kötülükleri (münkeri) ise destekleyen fasıklardır. (9/Tevbe, 67)

Allah (cc) münafıkların yaptığı hayırları kabul etmez. Bunun sebebi onların fısk’a düşmeleri; Allah’ı ve elçisini inkâr etmeleri, namaza üşene üşene gelmeleridir. (9/Tevbe, 53-54)

 

d- Allah’ı Unutma 

Allah’ı unutan, O’nu ve hükümlerini hesaba katmayanlar da fasıklardır. Kur’an şöyle diyor:

“Şu, Allah’ı unuttuklarından dolayı (Allah’ın da) kendilerini unuttuğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkmış fasıklardır.” (59/Haşr, 19. Ayrıca bak: 9/Tevbe, 67)

 

e- Allah’ın İndirdiği Hükümlerle Hükmetmemek 

Allah (cc) Peygamberin şahsında kendi indirdiği hükümlerle hükmedilmesini, insanların hevalarına (nefse uygun isteklerine) uyulmamasını emrediyor. (5/Maide, 49) O’nun vahy yoluyla gönderdiği hükümlerle hükmetmemek, onları bir tarafa atmak, onları beğenmemek, onların yerine başka güç odaklarının koyduğu hükümleri uygulamak fasıklıktır, yoldan çıkmaktır. (5/Maide, 47)

f- Başka Bir Şeyi Cihada Tercih Etmek 

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, durgun gitmesinden korktuğunuz ticaretiniz, hoşlandığınız meskenler, size Allah’tan, Peygamberinden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevgili ise; o halde Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah, yoldan çıkmış fasıkları hidayete (doğru yola) iletmez.” (9/Tevbe, 24)

 

A2- Dinî Emir ve Yasaklar Konusunda Fısk

Kur’an’ın ‘fısk’ ya da çoğul haliyle ‘füsuk’ kelimeleriyle mü’minleri de muhatap aldığını, bir takım hataları ve günahları, fısk ismiyle nitelendirdiğini görmekteyiz.

Fısk, az veya çok günah işlemek, dinin çizdiği itaat sınırlarının dışına çıkmaktır. Ancak genellikle çok günah işlemek hakkında kullanılır. Dinin ilkelerini ve ölçülerini kabul ettiği halde onları ihlâl eden, emirleri yerine getirmeyen, ya da yasakları işleyen kimselere de fasık denilir. Bu manadan hareketle günah işleyen mü’mine ‘fasık’ adı verilir. Mü’minin fıskı Din’den çıkma değil; Din’in emirlerinden sapmadır.

Kafire de fasık denilmesinin sebebi ise, aklın ve temiz yaratılışın (fıtratın) gereği olan hükmü ihlâl etmesidir. ( Müfredât, s: 572)

 

a- Şirk Koşmak, Fala Bakmak, Haram Olan Etleri Yemek

Allah’a şirk koşmak, putlara tapmak, fal okları veya genelde fala bakarak iş yapmak, Allah adıyla kesilmeyen hayvanların etini, ölü eti, kan ve domuz eti yemek ‘fısk’tır. Kur’an, bütün bunları mü’minlere yasaklıyor. Bu yasakları çiğneyenler Allah’ın emrinden dışarı çıkmış olurlar. (5/Maide, 3. Ayrıca bak: 6/En’am, 121,145)

 

b- Alay Etmek, Kötü Lakap Takmak, Çirkin Söz 

Bir topluluğun diğerini, bir kadının başka bir kadını alaya alması, müslümanları kötü ve olmadık lakaplarla çağırmak olgun davranış değildir. Kur’an,’...bunları yapmayın’ dedikten sonra “...İmandan sonra fısk ne kötü bir isimdir” diye ilave ediyor ve bu kötü davranışları yaptıktan sonra tevbe etmeyenlere zalim diyor. (49/Hucurât, 11)

Müslümanların çirkin söz kullanması her zaman kötüdür. Ancak Hacc yolculuğundaki yorgunluk bu hataya daha fazla yol açabilir. Bunun için Kur’an hacı adaylarını bu fısk’a düşmemeleri konusunda tekrar uyarıyor. (2/Bakara, 197)

 

c- Yalancı Şahitlik ve Yalan Haberler Yaymak 

Kur’an, yalan haber üretenleri, bunlarla insanları kandırmaya çalışanları fasık olarak niteliyor ve böylelerinin getireceği haberlerin mutlaka araştırılmasını emrediyor. Aksi halde bilmeden bir topluluk aleyhinde haksızlık yapılabilir. (49/Hucurât, 6) (Günümüzde yazılı ve görüntülü medyanın haberlerini bu âyetin ışığında değerlendirmek ve ona göre bir tavır belirlemek gerekiyor.)

Namuslu kadınlara zina iftirası atıp, sonra da dört şahit getiremeyenler de fasıktırlar. (24/Nûr, 4-5)

 

d- Teref (Mal Varlığı İle Şımarma) 

Kimileri servetlerine güvenerek Peygamberlerin davetlerine karşı çıkabilir, İslâmın emirlerine sırtını dönebilir. Böylece yoldan çıkıp fıska düşerler (fasık olurlar). (17/İsra, 16)

 

e- Ahde Vefa Göstermemek 

Kur’an sözünde durmamayı, ahde vefa göstermemeyi yer yer fısk olarak nitelemektedir. (5/Maide, 106-108)

Kafirlerin pek çoğu ahde vefa göstermez. Onlar sürekli günah işleyen kimselerdir. Onlar aynı zamanda bu açıdan da fasıktırlar. (7/A’raf, 101-102)

Yaptıkları anlaşmalara uymayan müşrikler de fasık olmuş kimselerdir. (9/Tevbe, 8-11)

 

f- Lût Kavminin Çirkin Fiili 

Lût’un (as) peygamber olarak gönderildiği kavim Kur’an’ın fısk diye nitelediği bir çirkin fiili adet haline getirip işliyorlardı. (29/Ankebût, 33-34) Allah (cc) Hz. Lût’u ve ona inanan diğer mü’minleri kurtardı, livata (homoseksüellik) fiilini yapan o fasık topluluğu da cezalandırdı. (21/Enbiya, 74)

g- İsrailoğullarının Bazı Tutum ve Davranışları

Kur’an-ı Kerim, Allah’ın emrine rağmen Hz. Musa’nın yanında düşmanla savaşmaktan kaçınan (5/Maide, 24-26), Cumartesi yasağını ihlâl eden (7/A’raf, 163) ve müslümanlardan hoşlanmayan (5/Maide, 59) İsrailoğullarına fasık demektedir.

 

B- Fısk’a Düşmenin (Fasık Olmanın) Sonuçları

Allah’ın iradesine aykırı davranışlarda bulunmak yanlıştır ve cezayı gerektirir. Bu yanlışlık ister bir emri yerine getirmemek, isterse bir yasağı işlemek şeklinde yapılmış olsun, farketmez. Rabbimiz fısk’tan ve onu işleyen fasıklardan razı olmadığını, onlara ceza vereceğini, onların zarara uğrayacaklarını haber vermektedir. Fısk’a düşmenin doğuracağı bazı sonuçlar şunlardır:

 

1- Allah (cc) Fasıklardan Razı Değildir

Allah (cc) fasıkların işlediği fısk sebebiyle onlardan hoşnut değildir. “Kendilerinden razı olasınız diye, size yemin ederler. Siz onlardan razı olsanız bile Allah fasıklardan (yoldan çıkmış kimselerden) razı olmaz.” (9/Tevbe, 96)

 

2- Allah (cc) Fasıkları Hidayete (Doğru Yola) Eriştirmez

Rabblerine karşı sorumluluk bilinci taşımayanlar (O’ndan ittika etmeyenler) ve O’nun buyruklarını can kulağı ile dinlemeyenler fısk’a düşerler. Allah (cc) böylelerini hidayete ulaştırmaz. (5/Maide, 108)

Münafıklık yapıp fısk’a düşenleri; böylece doğru yoldan kendi arzularıyla çıkanları Allah (cc) hidayetten mahrum eder. Çünkü onlar O’nun âyetlerini bile bile inkâr etmekteler, ya da alaya almaktalar. (9/Tevbe, 24) Hz. Musa’yı (as) dinlemeyip inciten, bu sebeple de doğru yoldan sapan topluluğa da aynı gerçek söylenmişti. (61/Saff, 5)

 

3- Dünyada Azap

Kur’an’ın haber verdiğine göre Peygamberleri dinlemeyen ve Allah’ın davetinden yüz çeviren topluluklar çeşitli şekillerde dünyalık azapla karşılaşırlar. Kimileri için gökten azap iner (2/Bakara, 59. 29/Ankebût, 33-35), kimilerine çetin-dayanılmaz bir azap dokunur. Kimileri için Peygamber; ‘Bizimle bu fasık topluluğun arasını ayır’ diye beddua eder. (5/Maide, 25)

Allah’ın âyetlerini korkusuzca inkâr edenler ile ayetlere karşı gelenlere mutlaka dünyalık bir azap isabet eder. Onlar bu fısk’ın karşılığını ceza olarak görürler. (6/En’am, 49. 59/Haşr, 5)

 

4- Helâk Edilme

Tarihte helâk edilen pek çok toplumun ortak özelliği yoldan çıkmış ‘fasıklar’ olmalarıdır. Fısk sayılan tutum ve davranışlar bir yönden toplumun dengesini bozup kötülükleri yaygınlaştırırken; diğer taraftan bazı kişi ve toplumların helak edilmesine, mahvolmalarına sebep olmaktadırlar. Kur’an yoldan çıkan fasıklardan başkasının helâk edilmeyeceğini haber vermektedir. (46/Ahkâf, 35)

Örneğin, bazı toplumların servet sahibi zenginleri (mütref), mallarıyla kibirlenirler, Allah’ın âyetlerine kulak asmazlar ve doğru yoldan çıkarak fasık olurlar. Allah (cc) böylelerini yeri geldikçe helâk eder. (17/İsra, 16)

Hz. Musa (as) İsrailoğullarına bir şehre girmelerini emretti. Ancak onlar onu dinlemediler ve ‘Sen ve Rabbin gidin savaşın, biz burada oturacağız’ dediler. Bunun üzerine Allah (cc) onlara o şehri kırk yıl haram kıldı ve çölde şaşkın şaşkın dolaşma cezası verdi. Kur’an onlara yoldan çıkmış fasıklar demektedir. (5/Maide, 20-26)

Fasıklığın boyutlarını ve sonuçlarını göstermesi bakımından şu örnek dikkat çekmektedir:

“(Firavun) kavmini küçümsedi, fakat onlar ona yine de itaat ettiler. Çünkü onlar yoldan çıkmış fasık bir topluluktu. Ne zaman Bizi kızdırdılar, onlardan öç aldık ve hepsini suda boğduk. Onları sonradan gelen (inkârcı)lara ibret alınacak bir geçmiş kıldık.” (43/Zuhruf, 54-56)

Firavun yoldan çıkmış bir fasıktı. Yeryüzünde haksız yere büyüklenmiş ve tuğyan etmişti (azıp sapmıştı). Rabblik iddia ediyordu. Bunun yanında halkına zulmediyordu, onları küçük görüyor, aşağılıyordu. Hatta halkı daha iyi güdebilmek ve saltanatını devam ettirebilmek için onları gruplara bölüyor, bir kısmını öldürüyor, bir kısmını ise sağ bırakıyordu. Buna rağmen halkı ona itaat etmekten, onun peşine gitmekten vazgeçmiyordu. Hz. Musa (as) ona karşı koyup halkı onun zulmünden kurtarmak istemesine rağmen; halkın bir kısmı ona destek olmaya, onun saltanatı önünde boyun eğmeye devam ettiler. Allah (cc) da hem Firavunu hem de onunla birlikte fısk’a düşen halkını cezalandırdı.

Her devrin Firavunları vardır ve bütün Firavunlar birbirine benzer. Allah (cc) Firavunların fısk’larından ve Firavun zihniyetini bile bile destekleyenlerden razı değildir. Yeri ve zamanı gelince Firavunları, Firavun düzenlerini ve onlara arka çıkan şuursuz toplulukları cezalandırır.

Fasıklar Allah’a karşı sorumluluk duygusu taşımazlar. İlişkilerinde hakka uymak yerine çıkar düşüncesi esastır. Yalan söylemekten, insanları aldatmaktan geri durmazlar. Toplumda fesat çıkarırlar, bozgunculuk yaparlar, huzursuzluğa sebep olurlar. Onların ürettiği fısk olan tutum ve davranışlar, toplumsal çöküş sürecini başlatır ve Allah’ın azabının gelmesine sebep olur.

Onlar Rabbleriyle olan ahd’i (sözleşmeyi) bozarlar, Rabblerine karşı mesuliyet duygusu taşımazlar, insanlar arası ilişkilerde hakkaniyet ölçüsünü terkederler, yeryüzünde fesat çıkarırlar. Bundan dolayı da zarara uğrarlar. (2/Bakara, 27)  

 

5- Ahiretteki Ceza

Fasıklar, işledikleri fısk’ın karşılığını Cehennem olarak göreceklerdir. (46/Ahkâf, 20)

“Hiç mü’min olan kimse ile yoldan çıkmış fasık kimse bir olur mu? Elbette bunlar bir olmazlar. Mü’min olup salih amel işleyenlere gelince, yaptıklarına karşılık, durulmaya değer cennetlerde ağırlanırlar. Fasık olanların barınacakları yer de ateştir. Ne zaman oradan çıkmak isteseler, yine oraya geri çevrilirler ve onlara ‘Yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın’ denilir” (32/Secde, 18-20)

 

C- Fasıklığın Sembol Tipleri

Kur’an, fısk tutum ve davranışları bazı kişilerin ve toplumların şahsında somutlaştırarak insanları onlardan sakındırıyor.

Buna göre ‘Adem’e secde edin...’ emrini dinlemeyen iblis (18/Kehf, 50), livata gibi çirkin bir fiili işleyen Lût kavmi (21/Enbiya, 74-75. 29/Ankebût, 33-35), peygamberlerini dinlemeyip Allah’ın davetinden yüz çeviren Nûh kavmi (51/Zariyât, 46), tanrılık davası güden Firavun ve ona bu işinde yardımcı olan yandaşları (Mele’), ona körü körüne itaat eden ve Hz. Musa’yı dinlemeyen kavmi (28/Kasas, 32. 27/Neml, 12. 43/Zuhruf, 54-55); Cumartesi yasağını dinlemeyen (7/A’raf, 102), kendilerine söylenen sözü zalimce değiştiren (2/Bakara, 59), Hz. Musa ile Allah yolunda cihada çıkmayan (5/Maide, 24-26), müslümanlardan hoşlanmayan (5/Maide, 59) ve kafirleri veli (dost ve yardımcı) edinen yahudiler ile yoldan çıkmış (3/Âli İmran, 110. 57/Hadid, 16, 27) hıristiyanlar fısk’a düşmüş fasıklardır.

 

D- Fısk’ın Çeşitleri

‘Fısk veya füsuk’ yanlış bir tavrın adıdır. Dinin sınırlarından dışarı çıkanların yaptığı hatayı açık bir şekilde vurgulamaktadır.

İblis’in, Allah’ın ‘secde et’ emrine karşı gelerek isyan etmesi ‘fısk’ olduğu gibi, peygamberlere karşı gelenlerin, servetiyle ve makamıyla şımarıp günah işleyenlerin tavrı, ‘ben sizin ilâhınızım’ diyen Firavunun ve ona bu işinde yardımcı olanların davranışı, münafıkların ikili oynamaları, yahudilerin peygamberlere karşı tutumları, hırıstiyanların Allah’ın emrinin dışına çıkmaları, mü’minlerin haram işlemeleri de ‘fısk’ olarak nitelenmektedir.

İslâm şeriatına göre ‘fısk’ın üç derecesi vardır:

1-Günahı çirkin kabul etmekle beraber ara sıra günah işlemek,

2-Günahın haram olduğunu bile bile ısrarlı ve devamlı bir şekilde işlemek,

3-Günahın çirkinliğini kabul etmeyerek, yani günahları helâl sayarak onu yapmaktır.

Üçüncü derece şüphesiz ki İslâm’ın inkâr ve küfr dediği derecedir. İnsan yaratılışı gereği itaat da edilebilir, günah da işleyebilir. Allah (cc) genelde insanlara, özelde de günah işleyen mü’minlere tevbeyi tavsiye ediyor. Mü’minlerin bile bile günahta israr etmeyeceklerini, hatalarını anladıkları zaman bu hatalarından vaz geçeceklerini haber veriyor. (3/Ali İmran, 135)

Ancak bir kimse günahı kendi aklınca helâl kabul ederek, Allah’ın koyduğu sınırları tanımazsa, ısrarlı bir şekilde Din’in günah saydığı şeyleri işlemeye korkusuzca devam ederse; bu tutum, inkârdan, Allah’a karşı gelmekten başka bir şey değildir.

Mü’minler hakkında ‘fısk’, bazen onları küfre götürebilecek hassas bir noktadır. Peygamberimiz (sav) mü’minleri küçük günâhlardan bile sakındırıyor. Küçük günahları işlemeyi alışkanlık haline getirmek, mü’mini büyük günah işlemeye alıştırır. Onları da devamlı yapan, giderek işlediği günahların helâl olduğunu, onların haram olmadığını kabul etme tehlikesine kadar gidebilir.

Bu da ‘fısk’tan başka bir şey değildir. Dikkat edilirse günahları çekinmeden işlemek ancak inkâr edenlerin, Allah’a karşı gelenlerin tavrıdır. Kur’an, onların bu tutumlarına ‘fısk’, kendilerine de ‘fasık’ diyor. Mü’minleri de onların bu ‘fısk’ olan davranışlarından sakındırıyor. 

Hüseyin K. Ece

İslamın Temel Kavramları kitabından. Sayfa: 188-195