İslâmî literatürde ‘nifak’, kalbiyle inanmadığı halde, diliyle inandığını söyleme, davranışlarıyla inandığını gösterme durumudur. (Bakınız: Nifak)

‘Münafık’, böylesine ikiyüzlü bir kişiliği benimseyen, kalbi, küfür içinde olduğu, İslâmın hiç bir şeyine inanmadığı halde, dış şartlar açısından ‘ben de müslümanım’ diye iddia eden kişidir.

Münafıklık, insanlar arasında ikili bir pozisyonun, ikili oynamanın adıdır. Dış görünüşü ile başka, içinde-kalbinde başka olmanın, inanmadığı halde inanmış gibi davranmanın bir sıfatıdır.

Münafık, İslâmın bir tarafından girer, öbür tarafından çıkar. O hep girişler ve çıkışlar içerisindedir. Ama kalbinde hep ‘küfr-inkâr’ vardır. O, çıkarı açısından, elindeki imkan ve makamları kaybetme korkusundan müslümanlar arasında inanmış gibi görünür.

Münafık, salt ikiyüzlü kişi demek değildir. Münafık kavramını ‘ikiyüzlü’ sözü tam olarak karşılamaz. Münafık, ikiyüzlü olmaktan öte, İslâmı ve onun inanç esaslarını hafife almanın, müslümanları aldatmanın ve küfr ile gizli işbirliği yapmanın çirkin faaliyeti içerisinde olan insandır. Günlük hayatımızda bazı kimselerin bir şeyler elde etmek üzere insanlara ikiyüzlü davrandıklarını görebiliriz. Bunlar itikadi anlamda münafık değillerdir. Bunlarınki ahlâk bakımından bir düşüklüktür.

Münafıklar, Allah’ın insana sunduğu Din emanetini, kulluk teklifini ‘kabul ediyorum’ diyerek alaya ve hafife alırlar. ‘İnanıyorum’ diyerek müslümanların sahip olduğu hukuktan yararlanırlar. Sonra da içinde bulundukları müslüman topluma zarar verecek girişimlerde bulunurlar. Hep müslümanların ve İslâmın aleyhinde çalışırlar. Bu konuda diğer fitne unsurlarıyla, dış düşmanla işbirliği yapmaktan çekinmezler.

Bütün bunları yaparken de iz belli etmezler. Gizli davranmaya dikkat ederler. İllegal olarak zararlı faaliyetlerde bulunurlar ama legal olarak iyi insan ve müslüman olarak görünmeye çalışırlar. Bu iki tavrı devamlı bir arada götürmenin gayretindedirler.

 

b-Nifak Olayı

Münafıklar, ya iman ettikten sonra işlerine gelmediği için gizlice İslâmdan çıkarlar, ya da hiç iman etmemişlerdir ama müslümanlar arasında ‘ben de müslümanım’ demişlerdir. Hangi şekilde olursa olsun, münafık gerçekte kâfir veya müşrik, dış görünüşü itibariyle müslümandır.

Münafıklar, daha çok İslâmın ve müslümanların güçlü oldukları zamanlarda ortaya çıkarlar ve faaliyette bulunurlar. Müslümanlar arasında daima azınlıkta bulunurlar. Çoğunlukta olsalar ve güç te kendilerinde olsa, gizli davranmaya gerek duymazlar, kimliklerini açıkça ortaya koyarlar. Müslümanlar güçlü olduğu zamanlarda ve yerlerde , onlara itaat eder gözükürler, ama müslüman toplumu zayıflatmak ve yıkmak için ellerinden geleni yaparlar.

İslâm toplumunda başka dinlere inanan kimseler için geniş bir özgürlük vardır. Onların inanma hürriyeti korunmuştur. Müslümanlar onların ayrı dine inanmalarından rahatsız olmaz. Onların inançlarını baskıyla değiştirmeyi düşünmezler ve ibadetlerine engel olmazlar. Çünkü İslâm onları müslüman olmaya davet ediyor ama zor kullanmaya izin vermiyor. İşte bu geniş din özgürlüğüne karşın münafıklar, inançlarını gizleyip dışardan müslümanlık iddiasında bulunurlar. Onların bu durumu, ayrı bir dine inanmak veya farklı bir siyasî çizgiyi benimsemekten öte tehlikeli bir durumdur.

İslâm toplumundaki hukukun üstünlüğü ilkesi herkes için geçerlidir. Ama münafıklar için özel bir hukuksal statü yoktur. Onların bir takım davranışları ve sözleri İslâma uymaktadır. Buna karşın onların yaptığı faaliyetler, söz ve davranışları kendilerini ele vermektedir. Onların kim oldukları bilinse bile, davranışları açıktan suç kapsamına girmiyorsa yapılacak hukukî bir yaptırım yoktur. Nitekim Peygamberimiz (sav) münafıkları ve faaliyetlerini bildiği halde onları cezalandırmamış, yanından kovmamıştır.

Münafıklar, İslâm toplumu içerisinde en tehlikeli düşmandırlar ve hükmen kâfirdirler. Ancak onlar müslümanlık iddia ettikleri müddetçe onlara karşı ancak fikirle mücadele edilir. Kur’an-ı Kerim onların özelliklerini sıralar, iç yüzlerini ve çirkinliklerini sergiler. Kur’an’ın verdiği ölçüler, münafıklara veya münafıkça tavırlara karşı uyanık olmamızı sağlar.

Kur’an, münafıkların ateşin en aşağısında cezalandırılacaklarını söylemektedir. (4/Nisa, 145). Şüphesiz ki bu tehdit, nifak olayının ciddiyetini ve kötülüğünü gösterir. Bütün kâfirler cehennemliktir derken, münafıklara ateşin en katısını haber vermesi anlamlıdır.

Münafıklar, İslâmın fasık dediği kimselerdir. Çünkü onlar iman iddiasından sonra kalplerinde küfürlerini ve şirklerini gizlemişlerdir. (9/Tevbe, 67)

Münafıklar, inançlarına katılmadıkları ve çoğunluk durumunda olan müslümanlardan çıkar sağlarlar. Onların sosyal ve siyasal statülerinden yararlanırlar. Bu açıdan nifak içinde olan insanın iki çeşit sıkıntısı vardır:

a-İslâma inanmama,

b-İnanıyor gibi gözükerek, çıkar sağlama.

Şüphesiz ki bu çirkin bir tavırdır ve iyi bir toplum aleyhine işlenen bir ahlâksızlıktır.

Münafık, sağlam karakterli olmadığı için, ne yapacağını pek bilemez. İki arada bir derede hesabı, bir o yana bir bu yana yalpalayıp durur. Bu açığını kapatmak için de toplum içerisinde zenginliği veya makamıyla saygınlık kazanma çabasını gösterir. Gittiği yol yanlış, yolunu aydınlatacak ışığı da zayıftır, yani nifak ahlâkını benimsediği için, bu anlayış ona doğru yolu göstermez. Müslümanlar arasında sürekli endişe içerisindedirler. Korkarak yaşarlar. Foyalarının, hilelerinin ve düşmanlıklarının her an ortaya çıkmasından çekinirler.

“Sizden olduklarına ilişkin Allah’a yemin ediyorlar. Oysa, onlar sizden değillerdir, fakat korkak bir topluluktur onlar.” (9/Tevbe, 56)

Münafıklar, yer altında, gizli yerlerde çalışmayı, müslüman toplumu içten yıkmayı tercih ederler. Karşı oldukları konuları açıkça ortaya koymaya korkarlar. Ellerindeki çıkarın azalacağından çekinirler. İslâmî emirler onlara ağır gelir. Müslümanlar arasında ibadetleri yapar görünürler. Ama kendi başlarına kaldıkları zaman ibadet nedir bilmezler. Namaza çağrıldıkları zaman tembellik gösterir ve gösteriş için namaz kılarlar. (4/Nisa, 142)

c-Münafıkların Özellikleri

Münafıkların özelliklerini Kur’an âyetlerinden kısaca özetlemeye çalışalım:

Münafıklar, iman ile küfür arasında gidip gelirler, ne temamen o tarafa, ne de temamen bu tarafa bağlanırlar. (4/Nisa, 143)

Peygamberimiz onları şöyle tanımlıyor:

“Münafık, sürüler arasında şaşkın koyun gibidir.” (A. B. Hanbel, nak. Muh. İbni Kesir, 1/451)

Onlara yeryüzünde fesat (karışıklık) çıkarmayın denildiği zaman, kendilerini ‘ıslah ediciler (düzelticiler)’ olarak sunarlar. (2/Bakara, 12)

Onlar müslümanlara ‘sefih-beyinsiz’ derler. Buna rağmen müslümanların yanında müslüman, şeytanlarıyla başbaşa kaldıkları zaman da müslüman olmadıklarını, ancak onlarla alay ettiklerini söylerler. (2/Bakara, 13-15)

Münafıklar, Allah’a kötü zanda bulunurlar, insanları ‘münker’e (günah olan işlere) çağırır, ‘maruf’tan (iyi olan işlerden) uzaklaştırmaya gayret ederler. (9/Tevbe, 67-69)

Münafıklar, kötü sözlerin ve fiillerin müslümanlar arasında yayılmasından hoşlanırlar. (24/Nûr, 19)

Onların dış görünüşleri hoşa gidecek kadar güzeldir. Boyları-bosları yerinde sanılır. Konuştukları zaman da iyi adam gibi konuşmaya özen gösterirler. Halbuki onlar, Allah katında elbise giydirilmiş odun (kütük) gibidirler. (63/Münafikûn, 4)

Onlar, mü’minler arasına tefrika (ayrılık) sokmak için çaba gösterirler, hatta bunun için cami yapmaya bile kalkışabilirler. (9/Tevbe, 107)

Onlar, müslümanları bırakıp kâfirleri kendilerine veli (dost) edinirler. İzzeti (yücelik ve şerefi) onların yanında ararlar. (4/Nisa, 138-139)

İnsanları Allah’ın yolundan döndürmek için gayret ederler, hatta yemin bile ederler. (58/Mücadile, 14)

Onlar, müslümanlarla kâfirlerin savaşında daima üstün tarafın yanında olduklarını gösterirler. (48/Fetih, 15)

Münafıklar, insanlar arasında küfür ve Allah’a isyanın artmasını isterler. Bunun için çalışırlar. (9/Tevbe, 67)

Münafıkların kalbi verimsiz toprak gibidir. O verimsiz toprakta iyi cinsten hiç bir bitki yeşermez. (7/A’raf, 58)

Onlar, çıkarlarına göre şekilden şekile girerler, dönek insanlardır. (4/Nisa, 141. 29/Ankebût, 10-11)

Onlar, Allah yolunda mallarını harcamayı sevmezler, cimridirler, elleri sıkıdır. (9/Tevbe, 67)

Onlar, bir taraftan iman iddiasında bulunurken (24/Nûr, 47), diğer taraftan, peygambere karşı düşmanlık beslerler, isyan etmeye kalkışırlar. (58/Mücadile, 9-10)

Münafıklıklarını, hilelerini, kalplerinde gizledikleri pislikleri ortaya koyacak bir âyetin gelmesinden çok korkarlar. (9/Tevbe, 67)

Onlar, Kur’an âyetleriyle alay ederler. (4/Nisa, 140).

Müslümanlar arasında yanlış ve uydurma haber yayarlar. (33/Ahzab,  60).

Ölümden çok korkarlar, cihad için yemin ettikleri halde, iş gerçeğe binince kaçacak yer ararlar. Müslümanların zararını isterler. Dünya hayatı en önemli amaçlarıdır. Mü’minlere sefih-aşağı (günümüzün diliyle gerici) gözüyle bakarlar. Kendilerini üstün görüşlü, en iyi bilen, akıllı diye sunarlar. Mallarının ellerinden çıkmasından çekinirler. Mallarını, makamlarını, çıkarlarını çok severler. Allah’a güvenleri yoktur. Ölümün kendi ellerinde olduğunu zannederek, sonunda ölüm olabilecek işlerden kaçınmaya çalışırlar. Allah’ın insanlar ve kâinat için yarattığı sebep-sonuç kanunlarındaki hikmeti anlamazlar.

Karakterleri buna benzer âyetlerle ortaya konan münafıklar Kur’an’da şekli çizilen en olumsuz insan tipidir. Allah, mü’minleri uyarıyor, onların hilelerinden sakındırıyor. Münafıklıkları ortaya çıkmış olanlarla dost (veli) olmayın diyor. (5/Maide, 51)

Şüphesiz ki münafıklık yalnızca Peygamberimiz zamanında görülen bir karakter değildir. Müslümanların güçlü olduğu bütün toplumlarda bu tipte insanlar olacaktır. Kur’an, zaten münafıkların isimlerini değil, özelliklerini vererek, tarih boyunca gelecek olan münafıkları ve faaliyetlerini tanımamızı sağlıyor.

Müslüman topluluklar münafıkların hile, düşmanlık ve tuzaklarından çok çekmiştir. Onlar, fırsatını buldukları zaman dış düşmanla işbirliği yapmaktan çekinmemişlerdir. İçinde yaşadıkları insanlara hainlik etmekten geri durmamışlardır. Bu gün bile müslümanların kuvvetli olduğu yerlerde onların benzer faaliyetlerini görmekteyiz. Onlar çıkarları gereği, ikili oynarlar; müslümanların yanında dindar, inanmayanların yanında da onların yolunda olduklarını sözleriyle ve davranışlarıyla ortaya koyarlar.

 

d-Münafıklığın Çeşitleri

Münafıklar, ‘ben de müslümanım’ dedikleri müddetçe onlara müslüman muamelesi yapmak zorunluluğu vardır. Kalplerde olanı ancak Allah (cc) bilir. Rabbimiz, Kur’an’da onların karakterlerini ortaya koyup bizi uyarıyor, onların hilelerinden ve zararlarından sakındırıyor.

Münafıklık (nifak), toplumların manevi yönden, sosyal barış ve huzur açısından, çöküşlerini hazırlayan en önemli etkenlerden biridir.

Bilindiği gibi iki türlü münafıklık vardır:

a-İtikatta münafıklık: Yukarıdan beri anlattığımız münafık tipi budur.

b-Amelde münafıklık: İnanç açısından müslüman olduğu halde, yani kalbiyle ve diliyle müslüman olduğu halde bazı davranışlarıyla münafıklara benzeyen müslümanın durumudur. Onun yaptığı bazı hatalar, münafıkların hatalarına benzemektedir.

Müslümanların bazı davranışlarına münafıklık denmesinin sebebi, onları bu kötü huylardan, bu büyük hatalardan sakındırmak içindir.

Şu hadiste görüldüğü gibi:

“Şu dört huy kimde bulunursa o katıksız münafıktır. Bunlardan birine sahip olan, münafıklıktan bir huy taşıyor demektir:

Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünde durmaz, ahidleştiği zaman aldatır, hasımlaştığı zaman haktan sapar.” (Müslim, İman/106, Hadis no: 58, 1/78)

Bu hadisin bir başka rivayeti ise şöyledir:

“Münafıklığın alameti üçtür:

Konuştuğu zaman yalan söyler. Bir şeye söz verdiği zaman sözünde durmaz. Bir şey emanet edildiği zaman emaneti korumaz. (Müslim, İman/107-108, Hadis no: 59, 1/78. Tirmizî, Îman/14, Hadis no: 2631, 5/19.)

İslamın Temel Kavramları kitabından. Sayfa: 454-458